Kahramana haber salalım…

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com
Ne evrensel efsaneler, ne ulusal destanlar gördü bu dünya; mitolojiler, inanç sistemleri; filmler, öyküler, romanlar, çizgi romanlar… Hepsinde bir kahraman, bir kurtarıcı vardı. Ama hiçbir kahraman bugünkü kadar silahlanmış bir dünyada varolmadı

İyi haber: Night Shyamalan’ın çektiği “The Last Airbender” filmi temmuz sonunda Türkiye’deki sinemalarda gösterime girecek. Kötü haber: Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün mart ayında açıkladığı verilere göre, konvansiyonel silah satışı son beş yıllık dönemde önceki beş yıla oranla yüzde 22 arttı.
The Last Airbender bir havabükücünün hikâyesi, Avatar’ın. Ancak bu Avatar’ı, son Oscar Ödülleri’nin üzgün yönetmeni James Cameron’ın Avatar’ı ile karıştırmamak lazım. Temmuzda izleme fırsatı bulacağımız film, bizim kanallarımız da dahil olmak üzere birçok ülkede hatırı sayılır sayıda seyirciyi hayranları arasına katan bir çizgi filmin beyazperde uyarlaması. Dört elementin efendisi o; dünyadaki tek havabükücü ama toprağa, suya ve ateşe de hükmetmeyi öğreniyor zamanla. Onları bir silah olarak kullanabiliyor. Belki başka şekillerde de kullanabiliyordur ama bunu biz bilmiyoruz. En azından toprakla oynarken bir heykel yaptığını görmedik. Shyamalan sinema filminde Avatar’a sanatçı bir kişilik eklemişse o başka…
Avatar’ın derdi Ateş Ulusu’nun zulmüne son vermek, onların hakimiyetindeki dünyaya tekrar dengeyi ve barışı getirmek. İşi zor ama durum bizim dünyamız kadar umutsuz değil. Sonuçta savunma sanayi gibi ismi meşru, kendisi saldırgan bir silah sektörü yok ortada.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) son raporuyla dünyadaki endişeleri artırdı diye geçti ajanslar haberi. Dünya kamuoyunca bilinen ve bilinmeyen nükleer silahlarla birlikte yaşarken daha fazla endişelenmemiz mümkünmüş gibi. Tabii haksızlık da etmemek lazım. SIPRI’nın raporuna konu olan konvansiyonel silahlar, nükleer silahlar gibi kullanımı tartışmalı olmadığı için savaşlarda rahatlıkla kullanılıyor. Ancak yanlış anlaşılmasın, sözü edilen veriler hafif silahlar ve mühimmatı kapsamıyor aslında; savaş uçakları, zırhlı araçlar, toplar, sensörler, füzeler, gemi ve hava savunma sistemlerini içeriyor. İnsan öldürmenin bu “meşru” araçları bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar düşünülürse, tüketimi ve dolayısıyla üretimi daha fazla olan silahlar. Dahası, silah sanayi dünya ölçeğinde birçok ülkenin ekonomisini ayakta tutan sektörler arasında sayılıyor. Ekonomik tıkanıklık dönemlerinde birçok kez savaş çıkması rastlantı mı? Elbette halkın gözlerini başka yöne çevirme stratejisi de tetikliyor sözünü ettiğimiz savaşları, ama ekonomiye ihtiyacı olanı silah sektörü üzerinden vermek artık deşifre olmuş yöntemlerden biri.

Perşembenin gelişi
Aslında savaşlar bir yana, genel verileri takip edenler için şaşırtıcı değil bu yüzde 22’lik artış. Yine SIPRI’nın geçen senenin haziran ayındaki bir raporuna göre bir rekor kırılmış ve dünyada 2008’deki askeri harcamalar yüzde 4 artarak 1 trilyon 464 milyar dolara ulaşmıştı, ki bu rakam 1999’dan beri yüzde 45’lik bir artış olduğunu gösteriyordu. Küresel krizin büyük silah üreticilerinin satışlarını, kârlarını ve geleceğe yönelik siparişlerini etkilemediği anlamına geliyordu bu. O verilere göre, 2007 yılında dünyanın önde gelen 100 silah şirketi toplam 347 milyar dolarlık silah satmıştı. Bu satışların yüzde 61’i Amerikalı, yüzde 31’i Avrupalı şirketlere aitti. Yine de geçen seneki raporun en çarpıcı noktası kırılan rekor değildi. Kurum, silah şirketlerini besleyen unsurlardan biri olarak, 2008 yılında yüzde 11 artan BM Barış Gücü operasyonlarını gösteriyordu: “Uluslararası Barış Gücü operasyonlarına katılan personel sayısı 187 bin 586’ya vararak yeni bir rekor kırdı.”
Dönelim son rapora… Dünyada silah ihracatının yüzde 30’unu yapan ABD en büyük silah sağlayıcısı konumunu sürdürüyor. Beş yıllık dönemdeki silah satışlarının yüzde 27’sini oluşturan savaş uçaklarında ABD’nin payı Birleşik Arap Emirlikleri’ne 72, İsrail’e 52 tane F-16 ve Güney Kore’ye 40 tane F-15 ile büyük. Belli ki ABD devlet, piyasa ve halk olarak silahla oynamayı seviyor. Bir Amerikalı’nın, Michael Moore’un ABD’deki silah çılgınlığını gözler önüne serdiği Benim Cici Silahım belgeselini hatırlıyor insan ister istemez. O sıralar hâlâ Ben Hur’culuk oynamaya çalışan Charlton Heston’ın düştüğü halleri de…
Silah ihracatında ikinci sıradaki Rusya’nın da hasılatı fena değil: Hindistan’a 82, Cezayir’e 28, Malezya’ya 18 Suhoi savaş uçağı. Çin’in herkesi korkutan devasa ekonomik potansiyeli ise savaş sanayinde o kadar da tehditkâr değil. Yıllık ihracatı ortalama 380 milyon dolar. Kıyaslanmak için bile ABD’nin satışına yaklaşamayan bir rakam.

Hangi ekonomi?
Dünya ekonomisini allak bullak eden kriz dönemini de kapsayan beş yıllık zaman dilimindeki konvansiyonel silah satışının artması üzerine yapılan yorumlar arasında Luxemburger Wort gazetesinin değerlendirmesine katılmamak elde değil. “Para sıkıntısının çekildiği şu dönemde silah ticareti rakamlarının bu durumdan etkilenmemiş olması neredeyse utanmazlık olarak nitelendirilebilir. Ekonominin tüm kolları siparişlerin gerilediğinden, satışların azaldığından dert yanıyor. Bunun neticesinde de çalışanlar işlerini kaybediyor. Kopenhag’da düzenlenen Dünya İklim Zirvesi’nde yapılan çağrılarsa hâlâ kulaklarda: Küresel ekonomi sürdürülebilir adımlar atmalı, küresel iklim çökmenin eşiğinde olduğu için çevreye duyarlı bir yaşam tarzı belirlememiz gerekiyor. Ama en kötüsü hâlâ yaklaşık bir milyar insanın açlık çekiyor olması.”
Avatar’ın yapımcıları ve yönetmeni sezonun en iddialı filmini yaptıkları için Oscar ödül törenine beklentileri yüksek olarak gelmişti. Ancak onların gönüllerinden geçtiği gibi sonuçlanmadı gece. James Cameron Oscarlar dağıtıldıktan sonra gelen hayalkırıklığı yaşıyor musunuz sorusuna “Bütün adayların toplamından daha fazla para kazandım” diye cevap vermişti.
ABD’nin yıllık silah ihracatı 7 milyar dolardan fazla.
Alıcı olmazsa satıcı da…
Silah sanayi sadece ABD’de değil, Avrupa’da da ekonomik krizden etkilenmemişe benziyor. Almanya krize rağmen yaklaşık 6 milyar Euro’luk silah ihracatı yaparak dünya pazarındaki payını yüzde 11’e, kendini de üçüncü büyük silah satıcısı mertebesine çıkarmış. Bu yüksek satış oranını krizle veya savaşla cebelleşen toplam 140 ülkeye silah sevkederek tutturan Almanya’nın alıcıları arasında çok tanıdık bir ülke de var. Bizim ülkemiz, Türkiye. Almanya’nın silah ihracatında yüzde 14’lük oranla Türkiye en baştaki alıcı konumunda. İkinci sırada ise yüzde 1’lik farkla Yunanistan bulunuyor. Ne şaşırtıcı değil mi! Keza, ekonomik krizden çıkması için yardım yapılıp yapılmaması AB içinde, özellikle Almanya ve Fransa arasında sert tartışmalara neden olan Yunanistan’ın dünyadaki en fazla silah alan beşinci ülke olması da öyle.Türkiye bu ithalattaki tercihini ağırlıklı olarak zırhlı araçlarda, Yunanistan ise tank, denizaltı ve tanksavar mayınlarında kullanmış.

Hangi Avatar?
Veriler ortada, bir sene öncekinin bir sene sonrakinden niteliksel bir farkı yok. Savaşmaktan vazgeçilmediği sürece gelecekte de bir fark olmayacak. Savaşın kabul edilemeyecek kadar ağır bedelleri olduğunu, ondan elde edilecek kârın bir anlamı olmadığını kavramak neden bu kadar zor? Savaşların ortadan kalkması için ille de nesnesinin mi yok olması gerekiyor?
Hindistan ile Bangladeş arasında 30 yıldır devam eden bir sorun Bengal Körfezi’ndeki küçük bir kayalık adaydı. Evet, bu kayalık sorunu tanıdık gelebilir. Ama şimdi “çözülen” bir kayalık sorunundan söz ediyoruz. Üzerinde yaşam olmayan New Moore adası için hem Hindistan, hem de Bangladeş hak iddia ediyordu. Hatta Hindistan, 1981’de adaya milisler gönderip bayrak bile dikmişti. Ada bugün yok. Küresel ısınmanın yok edici sonuçlarından biri olarak su seviyesi yükseldi ve ada sulara gömüldü. Sorun ortadan kalktı.
Savaşların bitmesi için dünyanın yok olması mı gerekiyor? Sonra? Cameron’un Avatar’ında olduğu gidip yeni bir dünya bulabilecek miyiz? Orada ne olacak? Silahlanma eğilimi acil olarak son bulmak zorunda. Ya da oturup Shyamalan’ın Avatarı’nı bekleyeceğiz.

Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com