Sualtı seyir emniyeti, deniz yetki alanları, deniz güvenliği ve işletilmeleri açısından: Sivil İnsansız Sualtı Araçları Mevzuatı

MDN İstanbul

Dz. Kd. Alb. (E) Ahmet Berat İlhan MarineDeal News’e özel kaleme aldığı “sivil insansız sualtı araçları mevzuatı” adlı bu çalışmasında şu ana kadar el değmemiş bir konuya tüm bileşenleriyle dikkat çekip önemli değerlendirmelerde bulundu

Teknoloji, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de işlerin yapılış şeklini değiştirmeye devam ediyor. Bugünün geçmişten farkı değişim olması değil, değişimin hızındaki artış sanırım. Fizikte ivme denilen kavram yani. Son dönemde bu ivmelenme avantajların yanında bir o kadar da karmaşık süreçleri beraberinde getiriyor ve tabir-i caiz ise “başımıza iş açıyor.”

İnsansız deniz araçlarına genel bakış

Bu işlerden bir tanesi de insansız deniz araçları. Dünyada sivil ve askerî denizcilik sektörü artan bir ivme ile bu alanda çalışmalarını sürdürmekte. Çalışmalar insansız sualtı araçlarının tekne, donanım ve tekne içindeki sistemlerine yoğunlaşmış durumda.

İnsansız deniz araçları çeşitli kategorilere ayrılarak tanımlanıyor; sivil, askerî gibi kullanım alanı; tam otonom, yarı otonom gibi otonomi seviyesi; suüstü, sualtı gibi hareket ortamı şeklinde uzayıp gidiyor1. Teknolojideki gelişmeler ise bu kategorilerin keskin sınırlarını esnetiyor. Örneğin hareket ortamına göre suüstü olarak sınıflandırılan bir insansız deniz aracı karada, havada veya her üç ortamda da hareket ederek çok ortamlı veya hibrit yapıya sahip olabiliyor.

Dünyada insansız deniz araçlarının üretimleri devam ederken onlara yönelik mevzuatta ise boşluklar mevcut. Son dönemde mevzuat boşlukları çeşitli toplantı ve yayın organlarında vurgulanmaya başladı. Bu durum problemin farkında olunduğunun belirtilmesi açısından faydalı ve çözümün ilk adımı. Ancak insansız deniz araçlarının fiziksel olarak geliştirilmesine harcanan kaynak ve gösterilen özenin, bunlara ait mevzuatın düzenlenmesine gösterildiğini söylemek oldukça güç. Sanırım bunun öncelikli nedeni bu konuda farklı alanlardaki paydaşların bir araya gelmesini gerektiriyor olması. Mevzuattaki boşluğa yönelik olarak yapılan az sayıda çalışma çoğunlukla teknik çözümler getirilerek (2) gerçekleştiriliyor.

Şimdi gelelim insansız sualtı araçlarına ve özellikle sivil insansız sualtı araçlarına yönelik konuya.

Sivil ve askerî insansız sualtı araçları

Sivil ve askerî insansız sualtı araçlarının gelecekteki kullanımına yönelik çeşitli hedefler bulunuyor. Bugün için sivil insansız sualtı araçlarının kullanımlarında bilimsel araştırmalar ön plana çıkıyor (3). Yakın zamanda ise kritik yapı güvenliğinden, sualtı bakım onarım faaliyetlerine, arama kurtarmadan, balıkçılığa kadar daha da yaygınlaşarak, farklı kullanım alanları bulacaklarına şüphe yok.

Sivil ve askerî insansız sualtı araçlarının platform yapıları, teknik özellikleri, komuta ve kontrol gereksinimleri benzerlik göstermekle birlikte tâbi oldukları mevzuat ve yaptırımlar açısından farklılıklar bulunacağı gayet açık.

Bu farklılıklardaki en önemli etken, askerî unsurlar ve devlete ait bazı gemilerin Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) ve IMO gibi uluslararası kurallar açısından özel statüyle bazı kurallardan istisna tutulmaları. Denizaltılara yönelik özel uygulamalar da söz konusu. Askerî unsurların silahlı çatışma hukuku gibi tâbi oldukları ayrı uluslararası kurallar da mevcut.

Askerî insansız sualtı araçlarına ait mevzuatın başlangıçta denizaltılar için uygulanmakta olan mevcut süreçlere uyumlandırılarak sağlanabileceğini değerlendiriyorum.

Burada asıl üzerinde durulması gereken konu sivil insansız sualtı araçlarına yönelik mevzuat. Bu araçlar teknik olarak kolayca askerî ve sivil kullanım arasında dönüştürülme imkânına sahip. Aracın sivil mi, askerî maksatlı olarak mı kullanıldığının tespiti bile güç. Bu durumda beyan esas alınacak. Peki bu beyan nasıl yapılacak? Kime, ne zaman yapılacak? Yapılan beyanı kim takip edecek? Beyanla gerçek durum arasında fark olacak mı? Yazının amacı da bu soruların bir kısmına cevap bulmak ve yetkili mercilerin daha çok soru sormasını sağlamak.

Sualtı trafiği artıyor

Şimdiye kadar sualtında uzun süreli hareket kabiliyetine sahip tek sınıf askerî denizaltılardı. Ancak bu durum değişiyor. Sayıları, imkân ve kabiliyetleri artan askerî ve sivil insansız sualtı araçları sualtı harekât ortamında yerlerini hızla almaya başladı ve insansız araçlar bir daha çıkmamak üzere sualtına girdiler. İnsansız denizaltılar da yakın zamanda bu kervana eklenecek. Gerek teknoloji gerek askerî ve sivil sektörün ihtiyaçları insanlı denizaltılar ile insansız sualtı araçlarının ve insansız denizaltıların çok uzun bir süre daha sualtında birlikte bulunacaklarını göstermekte. Kesin olan tek şey sualtındaki unsur sayısındaki artışın sualtı trafiğini de artıracak olduğu.

Hangi mevzuat?

Çeşitli ortamlarda konuya yönelik mevzuat boşluklarının dile getirildiğini belirtmiştim. Şimdi bu boşlukları tanımlayarak somutlaştırmaya çalışacağım. Artacak olan sualtı trafiğine “mevzuat” açısından baktığımda üç temel konunun öne çıktığını değerlendiriyorum. Buradaki konu başlıkları çeşitlendirilebilir ve alt kırılımlara da dallandırılabilir. Ancak, temel konulardaki bu mevzuatı şimdilik aşağıda şekilde belirledim.

  • İnsanlı denizaltılar ile insansız sualtı araçlarını karşılıklı olarak etkileyen can ve mal emniyetine yönelik sualtı seyir emniyeti mevzuatı,
  • Millî ve yabancı insansız sualtı araçlarının deniz yetki alanlarımızda yapacakları faaliyetlerin tabii kaynaklarımız, hükümranlık haklarımız ve deniz güvenliğimiz açısından olası etkilerine yönelik hukuksal mevzuat,
  • İnsansız sualtı araçlarının işletilmelerinde teknik ve operatör yeterliliklerine yönelik idari mevzuat.

Birbirleri ile bağlantılı hatta ayrılmaz olan bu üç temel konudaki gerekliliklerin insansız bir sualtı aracının inşasından önce başlayarak yerine getirilmesine ihtiyaç bulunmakta. Konu denizle ilgili olunca her üçünün de millî boyutunun yanı sıra uluslararası boyutunun da bulunduğunu hatırlatıp, kendi içerisinde “derya deniz” olan bu üç temel konuda genel bilgi vermeye çalışacağım.

Sualtı seyir emniyeti

Sualtı trafiğindeki artışın doğal sonucu olarak unsurların sualtında birbirleriyle çarpışma ve karşılıklı olarak müdahale olasılıkları da artacaktır. İlk bakışta sualtında iki unsurun çarpışma olasılığı düşük gözükebilir. Ancak bu şansa bırakılmayacak kadar hayati bir konu. Planlama sürecinden itibaren bu alanda yapılacak hatalar felâketle sonuçlanabilir.

Size yakın dönemden bir örnek vereyim. 4 Şubat 2009 tarihinde her ikisi de balistik füze denizaltısı olan İngiliz nükleer denizaltısı HMS Vanguard ile Fransız nükleer denizaltısı Le Triomphant Atlantik Okyanusu’nun doğusunda sualtında seyir halinde iken çarpıştılar4. Kaza herhangi bir ortak eğitim sırasında gerçekleşmedi. Yani sadece denizaltıların birbirlerinden haberleri olmaması nedeniyle meydana gelen bir kaza. Kaza hafif hasarla atlatılarak, 135 İngiliz ve 111 Fransız denizaltıcının yaşamı kurtuldu. Ancak her iki denizaltıda toplam 2 adet nükleer reaktör ve 96 adet nükleer balistik füze harp başlığı bulunduğu düşünüldüğünde, dünya da büyük bir felaketin eşiğinden döndü. NATO ülkelerine ait denizaltıların seyir yapacakları deniz sahalarının ve zaman periyotlarının karşılıklı bildirimini içeren bir emniyet sistemi mevcut. Ancak o dönemde Fransa’nın NATO’nun askerî kanadında yer almıyor olması nedeniyle Fransız denizaltıları seyir emniyetine yönelik bu sisteme de dâhil değildi. Burada bir parantez açarak belirtmek isterim ki; kazanın hemen sonrasında Fransa’nın NATO’nun askerî kanadına tekrar girişinin hızlanmasında ve Fransız kamuoyunun desteğinin alınmasında bu olayın etkisi var mıydı? Üzerinde düşünmek gerekir.

Sualtı seyir emniyetini anlamak için sualtı ortamının anlaşılması da gerekiyor aslında. Sualtı ortamı fiziksel şartlarından kaynaklanan birçok zorluğun yanı sıra atmosferin olmaması nedeniyle özel durumlar dışında sualtında yapılan faaliyetlerin “görmeden ve görülmeden” icra edilmesini zorunlu kılmakta. “Görülmezlik” gizlilik açısından bir avantaj iken emniyet açısından aleyhe işleyen bir özellik. “Görememek” ise her iki durum için de bir dezavantaj. Atmosferin nimetlerine görüşün yanında elektromanyetik ortamın sunduğu avantajları da eklediğimizde telsiz, GSM, uydu haberleşmesi ve radarın sağladığı kolaylıklardan da sualtında faydalanılamadığını belirtmek yerinde olacaktır. Sualtında “duyuş” imkânı yani akustik yayılım ön planda ancak teknoloji henüz akustik konusunda elektromanyetik alanındaki kadar geniş imkânlar sunamıyor. Özetle sualtında yapılacak faaliyetler zor ve şartlar faaliyetlerin hatasız şekilde planlanmasını, icra edilmesini ve kontrolünü de dikte etmekte.

Sivil uygulamalar açısından sualtı seyir emniyetine yönelik özel bir uygulama bulunmuyor. Suüstü ve sualtına yönelik denizcilerin can ve mal emniyeti ile seyir güvenliği için tehlike teşkil eden hususlar bir bütün hâlinde “Seyir Duyuruları Hazırlama ve Yayımlama Hizmetleri Yönetmeliği” 5 ile kapsanıyor. Temel prensip, seyre tehlike yaratacağı değerlendirilen faaliyetin saha koordinatları ve zaman periyodunun bildirilerek yayımlanması. Böylece denizciler tarafından bu sahalara mümkünse girilmemesi, girildi ise dikkatli şekilde seyir yapılması hedeflenmekte. Yönetmelikte çevre denizlerimizde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı tarafından yayımlanmakta olan “Haftalık Denizcilere İlanlar Bülteni”, Dünya Seyir Uyarı Sistemi kapsamında Akdeniz ve Karadeniz Saha Koordinatörlüğü (NAVAREA III) ve NAVTEX Bölge Koordinatörü ve sorumlu makamların görevleri yetki ve sorumlulukları tanımlanıyor.

Askerî uygulamalar açısından ise sualtı seyir emniyetine yönelik olarak; sualtında seyir hâlinde bulunan denizaltıların birbirleriyle çarpışma ve çatmalarını önlemek üzere oluşturulmuş ayrı usul ve yöntemler mevcut. Bu sistem aynı zamanda en kötü durum gerçekleşirse arama kurtarma faaliyetleri için de destek sağlıyor. Yukarıda buna yönelik olan NATO uygulamasından bahsetmiştik. Askerî uygulamalar, sivil uygulamalar tarafından yayımlanmakta olan seyir emniyetine yönelik bilgileri de kullanıyor. Diğer taraftan askerî sualtı faaliyetlerinin gizliliği asla taviz verilmeyecek olan vazgeçilmez bir özellik. Dolayısıyla gizlilik, seyir emniyeti ile çelişmekte. İşin püf noktası da görevin ve unsurun gizliliğini korurken, unsurun güvenliğini sağlayacak şekilde faaliyetleri planlamak ve yönetebilmek. Haftalık denizcilere duyurular, seyir uyarı sistemi ve NAVTEX bildirimlerinin yetersiz kaldığı bazı durumlarda sivil insansız sualtı araçlarının işletiminden sorumlu makamların birbirleri veya askerî makamlar ile koordine kurma ihtiyacının doğması da muhtemel görünüyor.

Deniz yetki alanlarımız

Deniz yetki alanlarımız olan iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerimiz kanunlarımız ve uluslararası anlaşmalar ile net şekilde düzenlenmiş durumda. Ancak konu başka ülkelerin çıkarlarıyla çelişmesi nedeniyle uluslararası arenada karmaşık hâle getirilmeye çalışılmakta. İnsansız sualtı araçlarının yaygınlaşması ile bu konu üzerinde şimdiye kadar olduğundan daha da dikkatli şekilde durulması gerekiyor.

BMDHS ile zararsız geçiş hakkı ve bu hak kullanırken uyulması gereken kurallar tanımlanmış durumda. Örneğin başka ülkeye ait bir denizaltı veya diğer sualtı araçları diğer bir ülkenin karasularında satıhtan gitmek ve bayrağını çekmek zorunluluğunda.

Türk Boğazları’ndan sivil ve askerî gemilerin geçiş şartlarını barış, savaş zamanı ve Türkiye’nin savaşan veya tarafsız olma durumuna göre düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi (6) ise insansız sualtı araçları açısından ayrı bir önem arz ediyor. Sözleşme denizaltıların sahip olduğu özellikleri öngörerek ayrı maddelerle Boğaz geçişlerini ve Karadeniz’de bulunma durumlarını özetlemiş durumda. Sözleşme’de Karadeniz’e kıyıdaş devletlere bağlı donanmaların toplam tonaj hesabına katılacak gemilerin sınıfları arasında denizaltılar da yer alıyor. Sözleşme’de sadece Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin denizaltılarına önceden tarafımıza bildirilerek gündüz ve suüstünden refakatsiz olarak geçebilmelerine izin verilmiş durumda. Yine Sözleşme’nin “Sınıflar” kısmında “Denizaltılar denizin yüzeyi altında gidip gelmek üzere yapılmış bütün gemilerdir” şeklinde tanımlanmış. Montrö’ye göre Karadeniz’e kıyıdaş olmayan bir devletin denizaltısının Türk Boğazları’nı kullanarak Karadeniz’e girme dolayısıyla Karadeniz’den çıkma şansı da bulunmuyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi Karadeniz’e Elbe ve Tuna Nehirleri yoluyla indirilen Alman denizaltılarında olduğu gibi farklı yöntemler kullanılmazsa.

9 Kasım 2023 tarihinde Center for Maritime Strategy internet sayfasında yayımlanan “Littoral Warfare Requirements for Future Black Sea Operations” (Gelecek Dönem Karadeniz Harekatlarında Kıyı ve Yakın Sular Harp Gereksinimleri” başlıklı makalede7 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde belirtilen tonaj limitleri ve diğer maddelere atıfta bulunarak “yeni bazı harekat konseptlerinin” geliştirilmesi için insansız sualtı araçlarının kullanımını ve “Fast Boat Submarine/FBS (Hızlı Denizaltı Botu)” tanıtımı yapılıyor. Makale konuya ilgi duyanlar açısından mutlaka okunmalı.

İnsansız sualtı araçlarının kara, deniz ve hava taşımacılığıyla intikal ettirilebilmeleri deniz yetki alanlarımız açısından dikkat edilmesi gereken bir konu. Ayrıca insansız sualtı araçları daha önce8 de belirtildiği üzere AB’nin çevre koruma projesi NATURA-2000’de olduğu gibi özel saha ilanları ile ülkemizin hak ve menfaatlerinin kısıtlanmasına zemin hazırlayabilir. Sivil insansız sualtı unsurları tarafından deniz yetki alanlarımız içerisinde deniz dibi tabii kaynaklarının araştırılması ve çıkartılması, bilimsel araştırmalar, sualtı kültür varlıkları kaçakçılığı, ticari balıkçılık faaliyetleri ve son dönemde sıkça duymaya başladığımız deniz yatağı harbi (seabed warfare) gerçekleştirilme potansiyele sahip faaliyetler. Özellikle deniz yatağı harbi ülkenin alt yapısını hedef almakta ve doğrudan deniz güvenliği ile bağlantılı.

Özetle; insansız sualtı araçları için yürürlükte bulunan mevzuat ve uluslararası anlaşmaların dikkatle tahlil edilerek özellikle Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni koruyacak şekilde mevzuatın güncellenmesine ve boşlukların doldurulmasına ihtiyaç bulunuyor. Geç kalınması emsal teşkil edebilecek oldubittilerin önünü açabilir.

Sivil Maksatlı Dalış Yapabilen Unsurların İşletimi

Sivil insansız sualtı araçları öncesinde sivil unsurların dalış faaliyetlerini düzenleyen ve işletilmelerine yönelik hususları açıklayan millî bir sivil mevzuat mevcut. Bu mevzuat turistik denizaltıları, profesyonel ve sportif dalış faaliyetleri ve dalış faaliyetlerinin yapılamayacağı sahaların tanımlanmasını içeren kanun, yönetmelik ve yönergelerden oluşuyor. Ayrıca belirli periyotları kapsayan karar ve tebliğlerle de yükümlülük, sınırlama ve yasaklar düzenleniyor. Sivil unsurların dalışına yönelik hususları düzenleyen mevzuatın başlıcaları aşağıda bulanabilir.

  • Dalabilir Deniz Araçları Hakkında Yönetmelik. Resmî Gazete (2006)
  • Dalabilir Deniz Araçlarında Görev Yapacak Personelin Eğitim Belgelendirme ve Bu Araçların Personel Donatımı Hakkında Yönerge. Resmî Gazete (2008)
  • 2565 Sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu. Resmî Gazete (1981)
  • 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu. Resmî Gazete (1983)
  • Su Altında Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlığı Bulunan Bölgelerde Turizm ve Sportif Amaçlı Dalış Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik (2020)
  • Su Ürünleri Yönetmeliği. Resmî Gazete (1995)
  • Profesyonel Sualtıadamları Yönetmeliği. Resmî Gazete (1997)
  • Türk Karasularında Sportif Amaçlarla Yapılacak Aletli Dalışlara İlişkin Yönetmelik. Resmî Gazete (1990)

Ancak sivil insansız sualtı araçlarına yönelik işletim, dalış izni, dalış sahası bildirimi ve operatör yeterliliği gibi hususları içeren bir mevzuata rastlamadım.

Sivil insansız sualtı araçlarının teknik yeterlilik ve inşaa standartları incelendiğinde klaslanmasına yönelik olarak da bir mevzuatın henüz bulunmadığı görülüyor. Türk Loydu kuralları askerî gemi kısmında yer alan “uzaktan kumandalı sualtı araçlarına ait olarak ROV (Remotely Operated Vehicle) cihazı kuralları” (9) haricinde klaslama standartları bulunmuyor. Sivil insansız sualtı araçlarına yönelik günümüz inşa ihtiyaçlarını karşılayacak kuralların da belirlenmesine ihtiyaç bulunuyor.

Sonuç

Bugün itibarı ile herhangi bir mevzuata tabi olmayan sivil insansız sualtı araçları, denizaltıların ve birbirlerinin seyir emniyeti için doğrudan tehdit teşkil ediyor. Yazımda sivil insansız sualtı araçlarına ait mevzuatın “olsa iyi olur”dan ziyade, “mevzuat çalışmalarına kısa süre içerisinde başlanmasına” neden ihtiyaç olduğunu açıklamaya çalıştım. Askerî insansız sualtı araçlarının askerî mevzuata göre yönetilebileceği düşünüldüğünde, sivil insansız sualtı araçlarının mevzuatının belirlenmesinin önemini vurguladım.

MarineDeal News Kasım 2023 sayısında yapılan “kapsamlı bir çalıştay düzenlenmesi”ne yönelik çağrıyı10 ben de yinelemek istiyorum. Öncelikle ulusal boyutlu bu çalıştayın kapsamını insansız sualtı araçları için can ve mal emniyetine yönelik sualtı seyir emniyeti mevzuatı, deniz yetki alanlarımız ile deniz güvenliğimize yönelik hukuksal mevzuat ve işletimlerine yönelik idari mevzuat alanlarını kapsayacak şekilde biraz daha belirginleştirmenin uygun olacağını düşünüyorum. Çalıştay katılımcıları olarak da ilgili bakanlıklar, devlet kurum ve kuruluşları, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, sivil insansız sualtı aracı üreticileri, savunma sanayi temsilcileri ve sivil insansız sualtı aracı kullanıcı ve kullanma potansiyeline sahip üniversite, kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilmesinin yerinde olacağını değerlendiriyorum.

Ayrıca konunun uluslararası boyutunun bulunması nedeniyle uluslararası alanda tecrübesi olan kurumların da çalışmalarda yer alması doğru olacak. Şöyle ki siber harbin uluslararası hukuk üzerindeki etkilerinin incelenmesi ve dokümante edilmesi adına Estonya/ Tallinn’de bulunan NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi tarafından bir dizi çalıştay/atölye çalışması yapılarak literatüre TALLINN El Kitabı11 olarak geçen bir başucu kitabı kazandırılmıştı. Sivil insansız sualtı araçlarının deniz güvenliğine olan etkisi düşünüldüğünde belki de İstanbul’da konuşlu Deniz Güvenliği Mükemmelliyet Merkezi (MARSEC COE)’nin de sivil insansız sualtı araçları mevzuatı için bir “İSTANBUL El Kitabı” hazırlama zamanı gelmiş olabilir.

Referanslar:

(1) Bolat, F. & Koşaner, Ö. (2021). “İnsansız Gemilerin Güncel Statüleri” Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, (23), 341-358. Erişim adresi:

https://doi.org/10.31590/ ejosat.870875

(2) F.Fausto, R.Petroccia, J.Alves, (May 2019 ) “Increasing the Operational Safety of Autonomous Underwater Vehicles Using the JANUS Communication Standard” NATO STO Centre for Maritime Research and Experimentation (CMRE) Erişim adresi:

https://apps.dtic.mil/sti/ pdfs/AD1113750.pdf

(3) C.Whitt et al. (2020) “Future Vision for A e Vision for Autonomous Ocean Observations” Frontiers in Marine Science 8 September 2020 Volume 7 Erişim adresi:

https://doi.org/10.3389/ fmars.2020.00697

(4) New York Times “French and British Submarine Collide” 16 February 2009. Erişim adresi:

https://www. nytimes.com/2009/02/17/world/ europe/17submarine.html

(5) Seyir Duyuruları Hazırlama ve Yayımlama Hizmetleri Yönetmeliği R.G No: 22774 Tarih: 01.10.1996 Erişim adresi:

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?M evzuatNo=968510&MevzuatTur=3&Mev zuatTertip=5

(6) Montrö Boğazlar Sözleşmesi

(7) Alasdair Murrie, “Littoral Warfare Requirements for Future Black Sea Operations” Center for Maritime Strategy. Erişim adresi
:

https://centerformaritimestrategy. org/publications/3321/

(8) Yeşim Yeliz EGELİ, “Yunanistan Ege’de neyin peşinde?” MarineDeal News Mayıs 2018, Yıl:10 Sayı:125

https://www. marinedealnews.com/yunanistan-egede- neyin-pesinde/

(9) Türk Loydu Cilt-E Askeri Gemilere Ait Kurallar Kısım 112-Uzaktan Kumandalı Sualtı Araçları (Ocak 2022) Erişim adresi :

https://www.turkloydu. org/pdf-files/turk-loydu-kurallari/cilt-e/ kisim-112-askeri-gemilere-ait-kurallar- uzaktan-Kumandali-sualti-araclari- 2022-OCAK.pdf


(10) Kerem Orçun Yüksekdağ, “Silâhlı/ Silâhsız İnsansız Deniz Araçları, Gelişimleri ve Kullanım Alanları” MarineDeal News Kasım 2023, Yıl:15 Sayı:191

(11) Tallinn Manual on the International Law Applicable to Cyber Warfare. Genel Bilgi

https://ccdcoe.org/research/tallinnmanual/

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın