Son klasik deniz savaşı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile son bulmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan taktiklerin kullanıldığı bu savaşta, hedeflerin imha edilmesi için yapılan hava harekâtı sonrasında muhriplerle kara bombardımanı ve sonunda amfibi çıkarma birliğinin sahile çıkması son bulmuştur.
Gelişen harp silâh ve araçları Türkiye’nin jeostratejik konumu nedeniyle özellikle Deniz Kuvvetleri’nin kuvvet yapısında önemli değişimlere neden olacaktır. Türkiye’nin 3 farklı deniz harekât alanı mevcuttur. Bu farklı alanlarda farklı kuvvet yapısı oluşmaktadır. Günümüzde bu 3 harekât alanında uzun yıllar uygulanan taktiklerin platformları ani değişimlere uğramaktadır. Özellikle 1980’li yıllardan sonra Türk Deniz Kuvvetleri (DzKK)’nin açık deniz stratejisi gereği farklı gemi tiplerinin envantere girmesi ile bu yapı değişime geçmişti. Her zaman olduğu gibi DzKK’nın öngörüsü özellikle MİLGEM projesi ile gelişen teknolojiyi yakalayıp kendi imkânları ile 3 farklı harekât alanında kullanacak kuvvet yapısını oluşturmuştur. Nitekim son Ukrayna-Rus Savaşı Karadeniz harekât alanında ezberleri bozan taktikler ile yeni harp araçları oluşmuştur. Son savaşta, İHA’ların taktiksel kullanımı Karadeniz’deki kuvvet dengesini deniz cephesinde Ukrayna, bir yerde de Türkiye lehine çevirmiştir. Rus Karadeniz filosu ağır kayıplar vermiştir. Karadeniz’de şu anda kuvvet üstünlüğü Türkiye’dedir. Artık suüstü gemileri kendilerini korumak için milyarlık silâhlarını az maliyetli İHA’lar için kullanmaya başlamış ve fakat kesin sonuç hâlâ alınamamıştır. Karadeniz’de denizaltı gemileri stratejik hedef haline gelmiş ve gelecekte en aktif harekâtı yapacaklardır.
Ege harekât alanı daha da karmaşa durumundadır. Suüstü gemileri harekât alanını terk etme durumu ile karşı karşıyadır. Türkiye ve Yunanistan’nın İHA’larındaki güç dengesi bugün her ne kadar Türkiye lehine bir durum gösterse de Ege’de bulunan 3 bin küsur ada ve adacıklarda aynı zamanda Anadolu sahillerinde konuşlu İDA (insansız deniz araçları) ve İHA‘lar her iki taraf için de önemli tehdit unsurudur. Bu güç dengesinin Karadeniz ve Ege’de Türkiye lehinde olması önemlidir.
Doğu Akdeniz harekât alanında özellikle KKTC’de kullanıma açılan İHA üssü ile bu bölgede önemli ölçüde güç dengesi değişmiştir.
Türkiye’nin 3 harekât alanında hasımları esas olarak Rusya Federasyonu ve Yunanistan’dır. Türk Donanması’nın bu 3 bölgede en önemli silâhı denizaltı gemisidir. Bu maksatla devam etmekte olan yenilenme ve yapım projelerinin daha hızlı bir şekilde devam etmesi gerekmektedir. Gelecekte deniz savaşlarının, denizaltı gemilerinin üzerinden yapılacağını değerlendiriyorum. İDA’lar denizaltı harekâtını destekleyen unsurlar olmalıdır. Özellikle mayın harbi Türkiye için savunmadan hasım ülkenin liman ve ticaret yollarına saldırı maksatlı düşünülmelidir. Bu maksatla İDA’lar ile mayın dökme yöntemi geliştirilmeli ve zaman ayarlı olacak şekilde istenildiği zamanda kullanılacak şekilde dizayn edilmelidir. Ege harekât alanı içinde gelecekteki olası bir savaşta dengeyi ve savaşı denizaltı, mayın ve İDA’ların belirleyebileceğini ve sonuca gidileceğini değerlendiriyorum.
Doğu Akdeniz, Orta Akdeniz’i kontrol etme yönünden önemlidir. Aynı zamanda Kıbrıs ve Suriye kontrol altında tutulmalıdır. Bu nedenle TCG ANADOLU ve yapımı planlanan TF2000 hava savunma harbi fırkateynleri önem arz etmektedir. Bugün Türk Deniz Kuvvetleri gemilerine millî yapım savunma ve saldırı füzelerinin takılması hem Rusya hem de Yunanistan için tehdit unsurudur.
Açık Deniz Stratejisi için amfibi çıkarma (LHD) ve fırkateynlerimiz yapılan lojistik gemilerle Mavi Vatan sınırları dışında her türlü caydırıcı gücünü kullanacak seviyededir.
1974’te bir koordinasyon hatası nedeniyle batan TCG KOCATEPE olayından ders çıkartan DzKK uçak gemisi projesini 2030 yılına kadar tamamlayarak deniz hava filosunu kurup her türlü harekâtı kendi kontrolünde yürütebilecek duruma gelmelidir.
Sonuç olarak, Türk Deniz Kuvvetleri ülkesinin bekası için öngörülerde bulunarak oluşturduğu kuvvet yapısı bugün için yeterli görünse de özellikle insansız her türlü harp araç ve silâhını hem sayısal hem de teknolojik olarak geliştirmelidir. Ege ve Karadeniz’de denizaltı gemisi, saldırı mayın harekâtı ve İDA’lar ile hâkimiyet kuracak güce erişmelidir.
Doğu Akdeniz, Orta Akdeniz dâhil olmak üzere DzKK deniz hâkimiyetini elimizde tutacak yapıya ulaştığı söylenebilir. Bu harekât alanında en önemli hasmı ABD 6’ncı filosudur.
1935 yılında Donanma’nın Malta Adası’nı ziyaret etmesi, 10 yıl içinde Çanakkale Boğazı’nı bile zorlukla çıkan, köhnemiş İmparatorluk’tan kalan birkaç parça gemiden, yepyeni bir Donanma oluşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası Akdeniz’de var olduğumuzun bir göstergesi olmuştur.
O tarihten beri imkânlarını geliştiren Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’ndaki bahriyemizin ezikliği 1935 yılında başı dik, gururlu bir bahriyeye dönüşmüştür. Şunu asla unutmayalım denizlere ilgisiz kalırsanız, ilgi alanına başkaları girer ve sizi yönetir. Dünyanın merkezinde bulunan, Avrupa-Asya arasında köprü, Karadeniz’den Akdeniz’e su yolu yani Boğazlar ile hayat veren bir konumda olan bir merkez ülke; eğer deniz hak ve menfaatlerini kullanamazsa, mavi vatanını savunacak bir deniz gücüne sahip değilse yok olur. Türkiye’nin TSK içinde en fazla önem vereceği Deniz Kuvvetleri olmalıdır. Devletin bekası denizlere sahip çıkmaktır. Bu konuyu gencinden yaşlısına ve özellikle ülkeyi yönetenlerin çok iyi bilmesi gerekmektedir.
Bugün Çanakkale’de 10 binlerce şehit vermişsek bunun sebebi Donanmasızlıktır. Denizlere sahip olmadığınız için Almanya, Donanmamızı farklı harekât alanlarında kendi menfaati için kullandı. Ağlamak fayda etmiyor. İşte bu nedenle denizcilik gücümüz Kabotaj haklarında olduğu gibi millî olmalıdır. İttifakların çıkarına değil, kendi çıkarlarımız çerçevesinde ön plana alınarak değerlendirilmelidir. Tüm kamuoyunun, gerçek tarihi, dizilerden değil, kaynaklardan öğrenmesi gereklidir. O zaman ecdadımızın nasıl yıkıldığı bilinir. Ama ben size söyleyeyim; denizlere önem vermediğimizden.
Geçen ay “18 Mart Deniz Zaferi” kutlandı. Ama gördük ki “Çanakkale Zaferi” diye tanıtıldı birçok yerde. Hiç kara savaşları olmadığı halde yeniden tarihler yazıldı. Ne zaman gerçek tarihi göreceğiz?
Nusrat mayın gemisi ve Barbaros zırhlısından sökülüp deniz topçu personeli tarafından kullanılan o bataryalar, o harbin kaderini değiştirdi. 1683’den beri geri çekilişimiz 18 Mart Deniz Zaferimiz ile son buldu. Deniz Zaferimizle tarihin akışı değiştiği gibi psikolojik üstünlük de bize geçti. Denize dâhice döşediği mayınlarla Çanakkale’yi “Geçilmez” yapan kahraman yiğitlerimizin başarısı ile karşı taraf en kıymetli gemilerini kaybetti, planları da moralleri de 109 yıl önce ilk denizde çöktü.
Bilmem anlatabiliyor muyum zira gerisi sizin yorumunuz.
Devletimizin, aynı gemide olduğu gibi pruvası neta olsun.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.