Türkiye yüzünü Asya’ya çevirir mi?

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

Zamanında Sovyet sisteminin dağılmaya Berlin Duvarı‘ndan başlayacağını öngören, “Amerikan İmparatorluğu’nun Çöküşü – Ya Sonra?” isimli kitabında ABD‘nin imparatorluğunun 2020’de çökeceğini savunan Johan Galtung, şimdi de Türkiye’nin en etkili aktörlerden biri olacağı yeni bir düzenden söz ediyor.

Johan Galtung tüm dünyada barış için yaptığı çalışmalarla tanınan bir barış düşünürü. Ancak onu genel bir barış söyleminin etrafında hareket eden barış yanlılarından ayıran özellikleri var. Dünyanın çatışma olan noktalarındaki problemlere dair yaptığı çalışmaların yanı sıra ürettiği çözümlerle de tanınan bir bilim insanı o. 1987’de Alternatif Nobel Ödülü diye adlandırılan Right Livelihood Ödülü’nün de sahibi olan Galtung, BM‘nin de içinde bulunduğu bazı barış girişimlerinde aktif olarak görev alıyor, danışmanlık yapıyor, hatta arabulucu olarak resmen çalışmalar yürütüyor. Bugüne kadar Sri Lanka, Afganistan, Kafkasya ve Ekvador gibi bölgelerde 40’tan fazla çatışmada arabulucu olarak görev alan Galtung, uluslararası düzeyde barışçıl çözümler üretilmesi için yaptığı projelerle saygın bir üne sahip. Çalışmaları dünya ölçeğinde kabul gören, çok sayıda düşünce kuruluşunun, politikacının, akademisyenin çalışmalarını yakından izlediği bu yorulmaz Norveçli barış savaşçısı bir süredir Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bölgeler üzerine çalışıyor. 2007 yılında, bir konuşma yapmak için geldiği ülkemizde söyledikleri, o zamanlar kimileri tarafından bir konuğun misafir olduğu ülkeye yönelik hoş sözleri olarak algılanmış olabilir. Ancak zaman içinde Galtung bu konuda ne kadar ciddi çalışmalar yaptığını, sözlerinin yer ve zamandan bağımsız olarak ne kadar değerli olduğunu gösterdi. 2007‘de İstanbul‘da “Arzın Merkezi’nde Buluşmalar” adlı organizasyonda, Ortadoğu ve barış üzerine görüşlerini aktarırken Filistin-İsrail sorunundan Türkiye’nin Ortadoğu sürecindeki konumuna kadar bir dizi konuya değinmişti. Galtung’a göre bölgede barışın sağlanabilmesi için Arap ve İsrail halklarının geçmişi çok fazla kurcalamaması, yaşanabilir bir Ortadoğu için devletlerin ve halkların ele ele vermesi gerekliydi. Tabii bunların gerçekleşebilmesi için de hem İsrail’in hem de Filistin’in ayrı ayrı birer devlet olduklarının kabul edilmesinin önemini vurguluyor, İsrail’in işgal ettiği topraklardan 1967 öncesi sınırlara çekilmesinin gerekliliğini de ekliyordu. Galtung o konuşmada İslam dinine de olumlu göndermelerde bulunmuş, Kur’an-ı Kerim’de barış hakkında okuduğu ayetlere başka dinlerde rastlamadığını, özellikle Batı dinlerini vurgulayarak anlatmıştı. Arkasından da Batı’nın kâr anlayışının Ortadoğu’da çözümün önünde engel olduğunu söyleyerek İslam dinindeki barış anlayışının arkasında durulması gerektiğini, Ortadoğu’da bu yaklaşımdan faydalanılabileceğini aktarmıştı. Enfal suresinde yer alan “Eğer onlar barışa yanaşırsa sen de onlara yanaş” sözlerini anmıştı Galtung: “Sizler nasıl bir değere sahip olduğunuzu bilmiyorsunuz. Böyle bir emir Batı dinlerinin hiçbirinde yok. İslam’ın bu anlayışı barışı sağlayabilir. Türkiye AB ile İslam dünyası arasında arabulucu olmalı…“ Ünlü barış danışmanının Ortadoğu üzerine çalışmaları o günden bugüne daha da ileri gitti ve geliştirdiği tezler içinde her zaman Türkiye’nin de yeri oldu. ABD merkezli bir haber portalı olan www.democracynow.org‘da geçen ay yayımlanan bir söyleşisini okuyanlar Galtung‘un Ortadoğu’ya dair analizlerinin devam ettiğini gördüler. Ana başlıklarıyla, İsrail-Filistin barış görüşmelerinden hiçbir sonuç çıkmayacağı, ABD’nin taraf olduğu bir süreçte arabulucu olamayacağı, sorunun bir tür Ortadoğu komitesi aracılığıyla çözülebileceği, bunun için de Avrupa Komisyonu’nun sadece arabulucu olarak değil model olarak da devreye girmesi gerektiği görüşleri öne çıkıyordu. Galtung’a göre, Irak’ın geleceğinde gevşek bir federasyon ya da konfederasyon, Afganistan’ın geleceğinde ABD’nin çekilmesi gözüküyordu. ABD’nin Afganistan macerasının sonunda ne zafer ne yenilgi yaşayacağını, bir tür “ilgisiz“ duruma geçeceğini düşünüyordu Galtung.
Norveçli biliminsanı bu ilgisizlik durumunu daha önce de dile getirmişti. Haziran ayında aynı sitede yayımlanan söyleşisinde, ABD’nin ilgisiz kalmasının ardından “kim ilgilenecek“ sorusunu sorup Türkiye’ye vurgu yapıyordu. Bölgesel bir güç haline gelen Türkiye’nin İran ve Afganistan’la yaptığı anlaşmaların önemine değinerek, ismi sayılan ülkelere Rusya ve Çin‘i de ekliyor ve bu ülkelerin etkili olduğu bir düzenden söz ediyordu. Galtung‘un bu analizi hem barış için mücadele edenler hem de dünyanın geleceğine dair kafa yoran herkes için çok önemli. Çin ve Türkiye’nin ana ekseninde yer aldığı bir düzen, Hindistan’ın bölgeye yakınlığı ve gücüne rağmen “işbirliği“nin temel aktörleri arasında yer almayışı, İran’ın konumu, vs… Zamanında herkesten önce Sovyetler Birliği liderliğindeki sistemin en zayıf halkası olarak Berlin Duvarı’nı gösterip sistemin çöküşünün başlangıç noktası olarak belirlediğinde olduğu gibi, Galtung bir kez daha dikkatle izlenmesi gereken öngörülerde bulunuyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com