NATO’nun Baltık Denizi’nde etkisi artıyor mu?

MDN İstanbul

İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesi sonrası Baltık Denizi’nin ‘NATO gölü’ne dönüşeceği tartışmaları sıklıkla gündeme geldi. Bölgede NATO üyesi olmayan tek ülkenin Rusya olması Moskova için güvenlik tehdidi oluşturabilir. Bunun yanı sıra işin bir de “stratejik ticaret yolları” boyutu var. Peki, Baltık Denizi’nde üstünlük hangi tarafta?

NATO, son yıllarda, sınırlarını çok daha büyütmeye devam ediyor. Geçen yıl Finlandiya’nın katılımı, bu sene ise 32. üye olan İsveç’in katılımı İttifak’ın topraklarını Kuzey Avrupa’da oldukça genişletti.

Öyle ki, Rusya, Almanya, Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya gibi ülkelerin çevrelediği Baltık Denizi’nin NATO üyelerinin “gölü” haline geldiğine dair yorumlar gecikmedi.

Bu ülkelerin arasında İttifak üyesi olmayan tek bir ülke var ki o da Rusya…

Rusya, NATO’nun kendi topraklarına doğru büyümesinden duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getiriyor. Bunun yanında Ukrayna savaşının çıkış nedenlerinden biri olarak bile sayılıyor. Rusya için stratejik önemi olan Baltık Denizi’ndeki bu güçlenme Moskova açısından büyük bir tehdit. 

Yani, müttefikler, Moskova ile bir savaş çıkması halinde Rusya’nın bu önemli nakliye rotasındaki manevra alanını daraltmak için iyi bir konuma sahip.

Öte yandan, Rusya’nın hala ağır silâhlarla donatılmış Kaliningrad’dan bölgeyi ve denizaltı altyapısını tehdit etme gibi bir gücü de var. Kaliningrad ise Baltık Denizi’nde bulunan ve Moskova’ya bin kilometre civarı uzaklıkta yer alan Rus toprağı, bir nevi Rusya’nın bu denizdeki uzak karakolu.

Peki, Baltık Denizi için “NATO gölü” demek ne kadar doğru? Bu konuyu ve dahasını Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (ÜSSAM) Müdür Yardımcısı Dr. Güler Kalay ile konuştuk.

Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Güler Kalay, “Kaliningrad tümüyle Rusya’ya bağlı bir bölge ve Baltık’taki önemli limanlardan biri. Bu durumda Rusya’nın da kıyıdaş olduğu bir denizin tümüyle NATO kontrolüne girmesi çok gerçekçi görünmüyor” dedi.

“NATO denizi/gölü demek psikolojik harp tekniği”

Dr. Kalay, öncelikle, Baltık Denizi’nin NATO denizi haline geleceği üzerine söylemlerin Rusya tarafından kabul edilmediğini belirtiyor. Rusya’nın Baltık Denizi kıyısındaki üç limanını, Kaliningrad, Petersburg ve Ust Luga’yı hatırlatarak şöyle devam ediyor:

Bu durumda Baltık Denizi Rusya’nın haricinde kıyısı olan diğer tüm devletlerin NATO üyesi olduğu bir deniz haline gelecektir; ancak tümüyle NATO denizi/gölü demek tartışılır. Bu haliyle Gürcistan ve Ukrayna’yı aday ülkeler olarak düşündüğümüzde ve Rusya dışındaki diğer kıyıdaş ülkelerin NATO üyeliği dikkate alındığında Karadeniz için de benzer tanımlama yapılabilir ama nihayetinde Karadeniz bir NATO denizi değildir. Kaldı ki herhangi bir denizi doğrudan NATO denizi/gölü olarak tanımlamak, buradaki tüm kontrolün NATO’da olacağı algısını yaratmaktadır ve bu bir psikolojik harp tekniği gibi düşünülebilir.

“Bölgedeki NATO hakimiyeti gerçekçi değil”

Baltık Denizi’ndeki NATO çevrelemesinden çok, Rusya’yı asıl rahatsız edecek noktanın ticari yolların ablukaya alınması olduğunu söylüyor Kalay ve durumu şöyle detaylandırıyor: 

Bilindiği gibi Petersburg Rusya’nın Batı’ya açılan penceresi ve Petersburg Limanı önemli bir ticari liman. Buraya uygulanacak bir abluka Rusya’nın önemli bir ticari yolunu kapatacaktır. Kaliningrad ise tümüyle Rusya’ya bağlı bir bölge ve Baltık’taki önemli limanlardan biri. Bu durumda Rusya’nın da kıyıdaş olduğu bir denizin tümüyle NATO kontrolüne girmesi çok gerçekçi görünmüyor.

“Askerî kuşatmadan ziyade ekonomik abluka Moskova’yı zorlar”

Öte yandan, Kaliningrad üzerine dikkatlerin artmasının ve bu bölgeye yönelik olası askerî tehditlerin Rusya’nın Baltık’taki kırmızı çizgisini zorlayacağını da belirtiyor Dr. Kalay. Zira, Karadeniz’de Kırım ne ise Rusya için Baltık Denizi’nde de Kaliningrad’ın benzer öneme sahip olduğunun altını çiziyor.

“Karadeniz’deki senaryo Baltık’ta da uygulanırsa bu Rusya için çok sürpriz olmayacaktır. Kanaatimce Rusya’yı endişelendiren Baltık ve Karadeniz’deki jeopolitik değişimler değil; daha çok ekonomik yaptırımlardır. Ekonomik bir abluka Baltık Denizi ve Karadeniz’i kapsayacak şekilde genişletilirse bu ciddi bir tehdit yaratabilir Rusya için. Denizler üzerinden yapılacak bir askerî kuşatmadan ziyade ekonomik abluka Moskova’yı çok daha fazla zorlayabilir.”

“Boğazlar konusunda Türkiye’ye baskı artabilir”

Diğer yandan Dr. Kalay, Baltık Denizi üzerinden Rusya’ya uygulanacak olası bir ticari/ekonomik ablukanın sadece Rus ekonomisi için değil aynı zamanda Avrupa için de ciddi problemler doğuracağını ifade ediyor.

“Baltık limanlarında olası abluka durumunda Rusya’nın ticari filoları için Karadeniz’in önemi artacaktır kuşkusuz bu durumda da NATO’nun Boğazlar konusunda Türkiye’ye baskısı artabilir. Baltık Denizi’nde olası bir NATO genişlemesi güvenlik probleminden çok ekonomik/ticari problemler ortaya çıkarabilir.”

AA

Bunu Paylaşın