Kriz onu unutturamadı

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

Nestor Kirchner geçtiğimiz ekim ayında öldüğünde, Latin Amerika yasa boğulmuştu. Türkiye’de yayın organlarının ölümünü kısa haberlerle geçiştirdiği Arjantin’in eski devlet başkanı, bugün tartışılan IMF politikalarının amansız bir düşmanı olarak nam salmıştı

Değerli bir siyasetçiydi. Ancak ölümü; gündemi küresel krizlerle, doğal afetlerle, sansasyonel gelişmelerle dolu dünyamızda, Latin Amerika haricinde fazla yer bulamadı. Herkesin bildiği aynı lafları gevelemeyi seven ana akım medyada, ajansların geçtiği kısa haberler arasına sıkıştı kaldı. Türkiye’de ise her yıl olduğu gibi geleneksel olarak geride kalan yılın önemli olaylarını sıralayan gazeteler, dergiler, televizyon kanalları yıllık dökümlerinde onu anmadılar bile. Oysa o, Latin Amerika’nın yakın tarihinde iz bırakan liderlerden biriydi. Arjantin’in eski devlet başkanı Nestor Kirchner, geçtiğimiz ekim ayının sonunda öldüğünde geride kızgın muhalifler, kendisine tapan bir halk ve başta Güney Amerika olmak üzere tüm dünyada prestijli bir imaj bırakmıştı.
2003’te devlet başkanı seçildiğinde, bir umudu temsil ediyordu Kirchner. O zamanlar inanılmaz bir dış borç yükü vardı Arjantin’in. Ülke kendisinden önceki devlet başkanı Carlos Menem’in döneminde kriz içinde dalgalanıyor, hiç kimse gerçek bir çıkış yolu gösteremiyordu. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, para bulmak için başvurulan kurumların başında IMF geliyordu ve Arjantin kelimenin tam anlamıyla IMF reçetelerine teslim olmuştu. Ne var ki, dayatılan neoliberal politikalar bırakalım çare olmayı, Arjantin’i daha da derin bunalımlara sürüklemişti. 1999-2002 arasında, tıpkı yaklaşık aynı dönem Türkiye’de olduğu gibi, IMF politikaları Arjantin ekonomisini küçültmüş, iyice krize sokmuş, 2002’de kriz dip noktasına ulaşmıştı. Ülkede iç karışıklıklar çatışmalara varacak şekilde sürüyor, yıllardır ekonomik darboğazın içinde yaşayan Arjantin halkı her gün biraz daha yoksullaşıyordu. Aslında hukukçu olan ve halk tarafından daha önce çok tanınmayan, sadece belediye başkanı ve vali olarak siyaset sahnesinde gözüken Nestor Kirchner bu ortamda seçildi Arjantin devlet başkanlığına. Gücünü, büyük ölçüde IMF programlarına ve krizden faydalanarak zenginleşen azınlığa karşı duyulan öfkeden, halkın ülkeyi sarsan muhalefetinden alıyordu. Tüm bunlara karşın, siyasi gözlemciler de dahil, hemen hemen hiç kimse Kirchner’in seçilmesinin bu denli radikal bir politika değişikliğine yol açacağını düşünmüyordu. Nasıl olsa dünyanın her yerinde olduğu gibi o da, iktidarın nimetlerini görünce haddini bilecekti…
Ama öyle olmadı. Haddini bilmez bir politikacı olarak Kirchner, kimsenin cesaret edemediğini gerçekleştirmeye soyundu. İlk olarak, Arjantin’in 84 milyar dolarlık dış borcunu ödemeyeceğini duyurdu. Başta IMF olmak üzere, uluslararası sermayenin temsilcisi kurumlar şoktaydı. Yeni cumhurbaşkanı, borçların üçte ikisinin silinmesini istiyordu. Kalan borç ise yeniden yapılandırılacaktı. Doğal olarak büyük bir uluslararası baskıyla karşılaştı Arjantin ama Kirchner direndi. IMF’den gelen baskıya, onların alacaklarının da dondurulabileceği yönünde mesajlarla karşılık verdi. Sonunda, alacaklıların büyük bölümüne kendi planlarını kabul ettirdi. Sonraki yıllarda da hem yurt içinde ekonomiye yön veren Merkez Bankası gibi kurumlarla hem yurt dışında ülkeye dava açan spekülatörlerle mücadelesini sürdürdü. 2002’de yüzde 11 küçülen ekonomi, daha onun iktidarının ilk yılında, 2003’de yüzde 8,8 genişledi; işsizlik yüzde 20’lerden yüzde 8’e düştü. Sonuçta, 2003-2007 arasında Arjantin ekonomisi dış fazla vermeyi başarmıştı.
Hazır lafı gelmişken, IMF için bir parantez açmakta yarar var… Bugün dünyanın yaşadığı ekonomik/finansal krizde dağılan ülkeler, istemeye istemeye de olsa IMF’nin gösterdiği yolda ilerlemek zorunda kalıyor. Yunanistan bu nedenle, halkın bitmek tükenmek bilmeyen protestolarıyla çalkalanıyor, geniş çaplı grevlerle sarsılıyor. Romanya’da hükümet, IMF politikaları yüzünden gensoruyla boğuşuyor, IMF güdümlü maaş-ücret politikalarını protesto etmek için mecliste intihar girişiminde bulunanlar bile oluyor. IMF dünyanın birçok yerinde,  halkların öfkesinin  merkezinde.
Ve aslında uluslararası sermayeyi yönlendirenler de IMF’nin geleceğini tartışıyor; elbette başka bir kaygıyla, IMF’yi nasıl daha etkin kılabiliriz diye uğraşıyorlar. Geçen yılın ekim ayında yapılan G-20 toplantısında alınan kararların bir kısmı bu yöndeydi. IMF’deki temsil kotalarının, gelişmekte olan ve yeni yükselen ekonomiler lehine genişletilmesi kararlaştırıldı. Böylece bu ekonomilerin söz hakkı ve IMF’den kaynak kullanma hakkı artacak. Tabii bu düzenlemeye rağmen akılları kurcalayan asıl soru, IMF’nin gelecekte ABD güdümlü G-20’nin uzantısı gibi mi hareket edeceği, yoksa kendi başına dünya ekonomisinde etkin bir kurum gibi mi var olacağı…
Yeniden Nestor Krichner’e dönecek olursak; onu efsaneleştirenin, uluslararası sermayeye karşı aldığı duruş olduğunu hatırlatalım. Yine de, sadece bununla  anılmayacak  Krichner. Arjantin’de  hâlâ özel okul ve hastanelerin varlığından söz etmek mümkünse de, eğitimin ve sağlık hizmetlerinin büyük ölçüde parasız oluşunda onun payı yadsınamaz. Yoksul halkın gözünden bakıldığında, sadece bu bile eski devlet başkanına yönelik sevgiyi açıklamaya yetiyor aslında. Yine de Kirchner’in sağlık ve eğitim politikalarını gölgede bırakacak siyasî hamlesinin başka bir alanda olduğunu söylemek lâzım. Nestor Kirchner, Arjantin tarihinde telâfisi mümkün olmayan yaralar açan diktatörlük dönemiyle hesaplaşmanın yolunu açan kişilerden biri. Parlamentoda, cunta yönetimini affeden yasaları iptal ederek yargı yolunu açması, kendini güvende hisseden cuntacıların, işkencecilerin mahkemelere çıkarılmasını sağlamıştı. Ayrıca cunta döneminde katledilen çocukları için mücadele eden, verdikleri mücadeleyle dünya tarihine geçen Mayıs Meydanı Anneleri’ne de, 10 milyon dolar’lık yardımda bulunmuştu.
Latin Amerika’daki sol iktidarlar dalgasını başlatan lider olan Kirchner, ülkesinin içinden hiç eleştiri almadı da değil. Bazı Arjantinli sol aydınların bir ara onu “komisyoncu” diye adlandırması, ülkedeki özelleştirmeler yüzünden. Ancak yaptıkları göz önüne alındığında, hiç kimsenin eski devlet başkanını bu isimle hatırlamayacağı kesin. Amerikalı sosyalist yazar Mark Weisbrot onu anlatırken, Arjantin’in ve etki alanındaki bölgenin ilerici bir karaktere bürünmesine yaptığı katkılardan söz ediyor: “Paranın gücüne, iktisatçılar camiasının önde gelenlerine karşı koymuş ve sonunda haklı çıkmıştır. Tarih, onu hem büyük bir başkan hem de bir bağımsızlık kahramanı olarak anacaktır.”
Arjantin’in eski devlet başkanının iktidarda olduğu dönemde izlediği stratejinin bir ayağı da, Latin Amerika’yla ilişkileri gözeten politikalardan oluşuyordu. Bölgedeki ülkelerin liderleriyle yakın ilişki içinde olmaya özen gösterdi daima ve özellikle enerji, tarım, sağlık gibi alanlarda çok sayıda anlaşma yaparak, ülkelerin arasındaki ilişkileri güçlendirmeye uğraştı. 2010 yılının mayıs ayında Güney Amerika Birliği UNASUR’un genel sekreteri olarak seçildiğinde, etkinliğini tüm kıtada daha fazla hissettirecek bir konuma gelmişti. Kısa sürede farkını göstererek, üye ülkelerin bütünleşmesine katkıda bulunacak politikalar üretmeye başlamıştı. Güney Amerika’dan takdir, ABD’den kaygı sesleri yükseliyor, Kirchner’in siyasetteki plânları yürüyordu.
Zaten 2007’de devlet başkanlığı görevi sona erdiğinde de görevi,w seçimi kazanan karısına devretmişti. Kendisi 2009’da milletvekili olarak parlamentoya girmiş, eşi Cristina Fernandez’in devlet başkanlığı süresi 2011’de dolduktan sonra tekrar devlet başkanlığına aday olmayı plânlamıştı. Ne var ki, halk arasındaki ünü Peron’la kıyaslanabilecek kadar fazla olan eski devlet başkanı, geçen ekim ayında kalp krizi geçirerek 60 yaşında öldü. Ölüm haberinin yayılmasının ardından, nüfus sayımı nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasağına rağmen Arjantinliler başkanlık sarayına koştu, günlerce sokaklarda gösterilerle onu andı.
Şimdi Arjantin’de siyaset nasıl gelişir, taşlar yeniden yerine oturana kadar neler yaşanır, kesin bir şey söylemek zor. Kesin olan şu ki; Kirchner, yaygın olarak söylenenin aksine, bugünün dünyasında da IMF gibi kurumların dışında kalarak var olunabileceğini gösterdi ve bunu unutmak mümkün değil.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com