30 Ağustos 1922’de kurtuluşa giden yol sonun başlangıcı ise 19 Mayıs da kurtuluşa giden yolun başlangıcıdır. Bir avuç vatansever insanla yola çıkan Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığında “1335 senesi Mayıs’ın on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:
Osmanlı Devleti’nin dâhil bulunduğu Harb-i Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütarekename imzalamış…” (Nutuk, Sayfa 1)
Sayfaları okunduğunda, bir devletin halkı ile birlikte bittiğini, yok olduğunu bilimsel olarak yeniden var olmasının olanaksız olduğu görülmektedir. Kibritin bile dışardan geldiği, lokomotifleri işletecek bir Türk’ün olmadığı, silâh ve cephanenin Alman, Fransız, İngiliz, Rus, Belçika gibi ülkelerin farklı markalarından oluştuğu, Ordu teşkilatının birbirinden farklı üniformalarla donatıldığı içi boş bir durumda bulunduğu, en önemlisi savaşan erkek nüfusun tükendiği, hiçbir alt yapısı olmayan bir Anadolu, üstelik halk arasında da birlik ve beraberlik yok, cahil bırakılmış ve cephede savaşırken zenginliklerine zenginlik katan gayrimüslim halk…
Şimdi bu durumda tek bir insan yeniden var olacağına inanıyor. 1920/22 savaş, 1923 Cumhuriyetin ilanı, 1938 Cumhuriyetin 15’inci Yılı. 15 yılda yeni bir saygın devlet ve ulus yaratmak. İmparatorluğun en kötü ve sefil 150 yılını düzelterek, 15 yılda 300 yıl geride kaldığımız medeniyete yetişmek. Sanatta, bilimde, askerlikte, sanayide, güzel sanatlarda, eğitimde, velhasıl her dalda çağın ötesinde atılımlar yapan Türkiye Cumhuriyeti, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan o bir avuç çılgın Türk’le başardı. “Ümitsiz durum yoktur ümitsiz insan vardır” sloganının mimarı o çılgın Türk, Mustafa Kemal Paşa. Verdiği kıvılcım ateş oldu, yıldırım oldu, Türk oldu. O yıldırım, o Türk, Mustafa Kemal’dir, Atatürk’tür, Türk milletidir. O’nun olduğu kadar bizim de doğum günümüzdür 19 Mayıs. O gün olmasaydı hangimiz doğum günümüzü özgürce kutlayacaktık.
Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünceleri, fikirleri çağının çok ilerisinde, onun bu özelliğini en yakın silâh arkadaşları da tam olarak anlayamadı, ancak o Türk milletine medeni bir toplum nasıl olmalıdır sorusunun cevabını ilk etapta yaptığı olağanüstü devrimler ile anlatabilmiş ve yüzyıllardır karanlık çağ yaşayan halkını çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmıştır. Dünyanın siyasi ve askerî düşünürlerinin ortak paydası, “böyle bir dâhi ne önce ne de sonra dünyaya gelmemiş ve gelmeyecektir” olmuştur. Deniz Harp Akademisi’nde kurmay eğitimimi yaparken Rahmetli Deniz Harp Tarihi Öğretmenimiz Kur. Albay (E) Emin Yakıtal kendisinin de yaşadığı bir anısını anlattı. “NATO ülkeleri Ataşeleri ABD gezisindeler ve Meksika sınırına yakın Saint Antonio kasabasında Aztek kalıntılarını geziyorlar, Şehir müzesi de program içinde. Müzede bir salon hazırlanmış, burada dünyada bilim-sanat gibi mesleklerin de tek ve önemli olanların birer büstü ve altında da açıklama yazan bir kitabe ile anıtlaştırmışlar. Ataşeler kendi ülke insanlarını gördükçe gururlarını yansıtıyorlar. Öğretmenimiz üzgün, bizden kimse yok. Ama bu büyük salonun sonunda mor ışıkla aydınlatılmış tek bir oda görünüyor. Oraya heyet gittiğinde muhteşem bir büst görüyorlar: Atatürk. Tek başına ve ayrı özel ışıklandırılmış bir odada. Kitabedeki başlık, “Çok yönlü sınıflandırılamamış lider” altında da “yeni bir devlet ve ulus kurdu” yazıyor. Asker, siyaset adamı gibi birçok sıfatlar sıralanmış. Türkiye’den 5.000 km uzaklıkta, ABD’de küçük bir sınır kasabasında Atatürk. Bilen, bilmeyen duysun, Atatürk bu işte. Bu anıyı nerede anlatsam gözlerimden gurur gözyaşı damlaları süzülür. Ne mutlu bize bir Atatürk’ümüz var ve ona dünden daha fazla sahip çıkmamız ve onu gerçek anlamda yeniden keşfetmeliyiz. O bize “Türk gençliğine hitaben yazdığı “Gençliğe Hitabe”de durum ne olursa olsun çözüm yolu göstermiştir. Onun içindir ki mayıs ayı zaferler ayı olan ağustos ayından daha önemlidir. Varoluşun temellerinin atıldığı aydır.
Bu güzel vatanı bize kazandıran Atatürk’ün en büyük arzusu da güçlü bir Türk donanması yaratmaktı. Hamidiye kruvazöründe söylediği “Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk devletinin donanması da mühim ve büyük olmalıdır” vasiyeti bugün yerine getirilmiştir. Atamızın bir vasiyeti de Kıbrıs Adası içindir. 1937 yılında “Efendiler Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs Adası’na dikkat ediniz bu Ada bizim içim mühimdir” demiştir.
Türk Donanması bu vasiyetini de zamanında durumdan vazife çıkararak hazır olduğu için 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile yerine getirmiştir. Donanmamız bugün mavi vatan sularında Ata’sının izinde seyretmektedir. İşte bu Donanma’nın kuruluşu da mayıs ayındadır. Çaka Beyliği ile Bizans arasında 19 Mayıs 1090’da yapılan deniz muharebesi Türk Donanması’nın ilk deniz savaşı Koyun Adaları Zaferi’dir. Aynı Atatürk’ün doğum günü gibi. Türk’ün denizlerle buluşması 1071 Malazgirt Savaşı’ndan çok yıllar önce M.Ö. 8.000’li yıllarda Anadolu’ya Türk boylarının gelmesi ile olmuştur. İzmir Bölgesi ve Ege kıyıları Türklerin ilk denize çıkış yerleridir. 1090 yılında yapılan Koyun Adaları Deniz Savaşı, Doğu Roma Donanması ile olmuş mutlak bir yenilgi ile Doğu Roma Donanması imha olmuş ve Midilli, Sakız, Sisam Adaları egemenliğimize geçmiştir. Mayıs ayı önemli demiştim. Güzel İstanbul’un İmparatorluk tarihinin tek ve büyük padişahı büyük reformcu ve İmparatorluğun temelini kuran Fatih Sultan Mehmet tarafından 29 Mayıs’ta alınışı, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı ve en önemlisi de haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz annelerimizin günü 14 Mayıs. Anneler toplumu düzenler çünkü anneler çocuk yetiştirir. Bizleri topluma yararlı olmamız için eğitirler. Aç kalır, çocuğunu aç bırakmaz, karşılıksızdır yaptıkları fedakârdır, tarlada, fabrikada, silâh altında, evini idare eder, çocuklarına bakar, dinlenmeden. Onların haklarını ödeyemeyiz. Ne olursa olsun anne annedir ve sonsuz saygı duyulan bir insandır. Herkesin annesi kıymetlidir. Ve başımızın tacıdır.
Mayıs ayı böyle bir ay. Mustafa Kemal’in Atatürk’leştiği, yeni bir devletin ve Türk ulusunun doğduğu bir ay. Bu ay denizlerde var olmamızın temel dayanağı Donanmamızın kuruluşu, emekleri ile ülke kalkınmasında terini döken emekçilerin ayı ve en önemlisi sivil/asker vatanın her bölümünde/ hizmetinde çalışan, gerektiğinde yüreği yansa bile canını veren evlatlar yetiştiren annelerimizin ayı.
Sonuç olarak, Atatürk kurduğu devletin bekası için geçirdiği acı deneyimler sonunda öncelikle güçlü bir donanma kurma çalışmasının onun vizyonunu ve de öngörüsünün bugün ne kadar doğru olduğunu görmekteyiz. Üç tarafı denizlerle çevrili kuzey/güney Boğaz geçişleri olan merkez ülkemizin, güçlü Donanmamız sayesinde, barışı koruyan taraf ve de hasımlarına caydırıcı güç olduğunu görmekteyiz. Her zaman yazıyorum güçlü donanmamız yoksa bekamız yoktur. Devletlerin çöküşü ve yok oluşu denizlerden başlar. Tarihimizi gerçek bilgilerle iyi olarak bilmek zorundayız. Ülkemizin refahı için denizlerde dolaşan Donanmamızla birlikte tüm deniz gücü unsurlarımızın pruvaları neta olsun.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.