Amerika markasını zedeliyor

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Obama kendi döneminde “vazgeçilemez adam” gibi davrandı. Bunu hem sosyal medyaya hem de sanat dünyasına borçlu. Obama, sosyal medyayı tam kıvamında kullandı, aşırılığa kaçmadı. Ama görünen o ki; vazgeçilmez de değilmiş! Malum, Hillary Clinton’ı desteklemesine rağmen halefi seçimleri kazanamadı

Biraz geçmişe dönelim. Obama ne diyordu; “Essad gitmeli!”, “Rusya Ukrayna’yı terk etmeli”, “Küresel ticareti yönlendirici TPP ve TTIP anlaşmaları imzalanmalı”

Obama tuhaf bir şekilde şu dediklerinin hiçbirisinin gerçekleştiğine tanık olmadan Beyaz Saray’dan eşyalarını topladı. Kanımca, bir liderin yapabileceği en kötü şeylerden birisi; başaramayacağı beklentiler yaratmak! Seçim süreçlerinde, liderlerin aşırı beklenti yaratmasına toplumlar alışık ama iktidar partisinin beceremeyeceği beklentiler yaratması hiç makul değil. Yaratılan beklentiler gerçekleşmeyince liderlik dönemi kötü anılabilir.

Hâlbuki Obama; “Öncelikle ülkemizin iç işlerine daha çok odaklanacağız. Aynı anda küresel çıkarlarımızı da takip edeceğiz ama geçmişe kıyasla dar bir perspektifle!” şeklinde geniş yelpazeli açıklamalar yapsaydı, daha iyi bir resim çizmiş olabilirdi. En azından “söylemlerini başaramadı” imajı oluşmayacaktı.

Trump daha düz bir kişilik…

Gördüğüm kadarıyla Trump çok daha düz bir kişiliğe sahip. Hedefini, amacını direk söylüyor. Mesela ne demişti; “Eğer NATO müttefikleri GSYIH’nın yüzde 2’sini savunma sanayisine harcamak istemiyorsa, neden ABD yapsın ki?” Halkın tepkisi ne oldu? “Evet, haklı neden savunma sanayisini biz sırtlıyoruz!! Paramızı savunma yerine sosyal projelere harcamalıyız.” şeklindeydi. Trump’ın bu çıkışı ilk anda kulağa çok mantıklı geliyor, ama birçok analist bu adımın uzun vadede tehlikeli olduğundan bahsediyor. Fakat analistleri dinleyen pek yok gibi…

Neyse, Trump ise fazlaca açık, kısa, farklı ve sert konuşuyor. Bu şekilde çok dikkat çekti. Hatta Clinton ve eski liderlerin yapmadığı kadar açık ve sert konuştu.

Bu davranış şekli seçim sonuçlarında fazlasıyla etkili oldu. Gerçekçi tavır ve söylemler her zaman ilginçtir çünkü insanoğlu her zaman doğruyu, gerçeği duymak ister. Hatta en fazla da temennilerini duymak ister. Dolayısıyla bu tür söylemler halkı duygusal olarak etkiler. Böyle olmasaydı, seçim sürecinde birçok gaf yapmış olan Trump seçilebilir miydi?

Bu işten zarar gören, ülke imajı oluyor!

Demek ki Trump’ın stratejisi başarılı oldu. Peki, bu stratejinin dezavantajı nedir? Bu derece gerçekçi ve açık tavır, diğer bir deyişle sert söylemler ülke imajına zarar veriyor. ABD sadece bir ülke değil, aynı zamanda bir markadır. “Amerika modeli” diye bir şey var! Düşünsenize kaç ülke bu şekilde anılır. Ticari markaları, üniversiteleri, New York gibi değerli emlak piyasası ve benzerleri…

Trump vize ile ilgili sınırlama için imza attığında yer yerinden oynamıştı. Benzer sınırlamayı İran yapsa bazı gazeteler haber bile yapmazdı. Bilhassa 1991’de dağılan SSCB’deki halk için ABD demek; serbest piyasa, bağımsız yargı ve gıpta edilen bir siyaset demekti. Peki, şimdi? Sanırım şu sıralar ABD’nin yeni çizgisi bu gıpta edilen dönemden çok uzakta.

Kısacası söylemler açık ve net ama Amerika markasını zedeliyorlar. ABD basınındaki kutuplaşma, Trump’ın kararlarının mahkemelerce ret edilmesi vs… Bunlar dünyanın kıskançlıkla izlediği Amerika modelini yıpratıyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com