İçinde bulunduğumuz ekonomik iklimi Reagan dönemine benzetiyorum. Roosevelt döneminde Buhran’ı bitiren onun politikalarından çok, İkinci Dünya Savaşı’ydı. Reagan da çözüm sözü verdi ama sonunda çözüm kendisinden değil Fed’den çıktı
Fed Başkanı Volcker, işsizlik oranının artması pahasına faizleri yükseltmişti. Reagan, ülkeyi keyifsizlik hissinden kurtarırken Sovyetler Birliği’yle şartları da tersine çevirmişti. Şimdi ise Biden, Fed eli ile ekonomiyi düzeltirken, Rusya ile Sovyetler Birliği’nden beri en sert itişmeyi yaşıyor.
20 yıl öncesine dönersek, 2000’lerin başında “önümüzdeki 10 yılı iki küresel olay çerçeveliyor” denirdi. Başkan Bush’un 11 Eylül’e verdiği karşılık ve 2008 yılının mali paniği. 2020’li yıllarda yine, bir savaş ve ekonomik krizden bahsediyoruz. Önümüzdeki 10 yılı da iki küresel olay çerçeveleyecek gibi; Rusya-Ukrayna savaşı ve küresel enflasyon ile enerji krizi. Peki, sonuç Bush dönemine benzer mi? Pek sanmıyorum! Çünkü daha güzel bir örneğimiz var.
Önce 2008 yılındaki mali krizle başlayalım. Her verimli ticaret devrinin sonu bir çöküştür. Genelde de bir sektör buna öncülük eder. Clinton’ın yükselişi 2000’de internet balonu patladığında sona erdi. Reagan’ın 1980’lerdeki yükselişi tasarruf ve kredilerin çökmesiyle epey sert biçimde bitti. İtiraf etmek gerekir ki, 2008’deki Global Finans Krizi’nde sıra dışı bir şey olmadığını görüyoruz.
Bu tip yükseliş ve çöküşlerin nedenleri basittir.
Ekonomi büyürken çabucak, tüketebileceğinden fazla para yaratır. Konut, hisse senedi veya faiz gibi yatırımları takiben para fazlası olunca arz ve talep kendini gösterir, fiyatlar artar, faizler düşer. Sonunda fiyatlar mantıksız bir seviyeye ulaşır ve sonra da çöker. Modern kapitalizm tarihinde bu döngü defalarca tekrarlandı. Para ne de olsa devletin icat ettiği bir oyundur. Fed istediği kadar para basabilir ve bununla hükûmet borcu satın alabilir. 11 Eylül’ün ardından da bunu yaptı zaten. Bush Hükûmeti, teröre karşı savaşı karşılamak için vergileri yükseltmek istemedi ve Fed temel olarak Hükûmete borç verip savaşı finanse ederek hükûmete destek oldu. Sonuçta kimse savaşın ekonomik etkilerini çokça hissetmedi. 2008 çöküşünde etkili olan başka bir konu ekonominin belirli bir bölümüne, oturmaya elverişli ev pazarına akan ucuz paraydı. Bu teşvik nüfusun daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir kısmına yayıldı. Talep arttı. Bu sırada normal zamanda asla kredi için uygun bulunmayacak ev sahipleri ödemeleri aksatmaya başladılar ve evler zorunlu satış veya hacizle pazara gelmeye başlayınca yükseleceğine güvenilen fiyatlar düşmeye başladı. 2007 yılına gelindiğinde 2005’te başlamış olan yumuşak düşüş, hezimete dönüştü. Borçlarını ödemeyi başaramayınca bu büyük oyuncular iflas ettiler.
Büyük Buhran’dan beri…
2008 krizi için Büyük Buhran’dan beri böyle bir ekonomik felaket görülmediği söylenir. Çok yanlış! İkinci Dünya Savaşı’ndan beri iki kez yaşandı.
Bu içinde bulunduğumuz dönemi anlamakta kritik bir ayrıntıdır. Çünkü her mali krizde olduğu gibi içinde bulunduğumuz dönem de sadece Büyük Buhran’la kıyaslanırsa hata olur. Diğer krizleri de anımsayalım.
Hem Franklin Roosevelt hem de Ronald Reagan mali krizlerin ortasında göreve geldiler. Roosevelt Büyük Buhran’la karşılaşmıştı. Reagan 1970’lerde ekonomiyi ele geçiren stagflasyonla yüzleşti; bu yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranlarıyla birleşmişti. İki Başkanın da karşılaştıkları sorunlar küresel ekonomik sarsılmanın bir parçasıydı ve ikisi de ABD’de derin bir güven krizi yarattı. 1930’lardaki kriz Roosevelt’in şu ünlü cümlesini getirmişti: Korkunun kendisinden başka korkacak bir şeyimiz yok.
Günümüz krizi hangisinin benzeri?
Biden’ın ekonomik atlasını daha çok Reagan’a benzetiyorum. Roosevelt döneminde Buhran’ı bitiren onun politikalarından çok, İkinci Dünya Savaşı’ydı. Reagan da icraat sözü verdi ama sonunda çözüm kendisinden değil Fed’den çıktı. Fed Başkanı Volcker, işsizlik oranının artması pahasına faizleri yükseltmişti.
Reagan ülkeyi Carter Hükûmeti’nin yarattığı keyifsizlik hissinden kurtardı ve Sovyetler Birliği’yle şartları tersine çevirdi. Şimdi ise Biden, Fed eli ile ekonomiyi düzeltirken, Rusya ile Sovyetler Birliği’nden beri en sert itişmeyi yaşıyor. Kısacası Reagan ve Biden döneminin önemli iki ortak özelliği bulunuyor; Fed’in para politikaları ile ekonomik müdahale ve Rusya (eski SSCB) ile değişen şartlar.
Bu bağlamda bakarsak; 2022 yılında başlayan (savaş ve ekonomik) krizin gelecek 10 yıla en anlamlı etkisi jeopolitik ve politik olacak, ekonomik değil.
Ekonomik etki sıfır olacak da diyemeyiz elbet. 2008 mali krizinden alınması gereken dersimizi de unutmayalım. 2008, gelişen ekonomilere -parasal- ulusal egemenliğin önemini hatırlatmıştı. Kendi mali sistemini ve parasını kontrol etmeyen bir ülke, başka ülkelerin hareketlerine karşı savunmasızdı.
Gelecekte (örneğin önümüzdeki 10 yılda) trend, sınırlı ekonomik egemenlikten yükselen ekonomik milliyetçiliğe yönelecek gibi… Bunun öncü adımlarını petrol, metal gibi önemli emtiaların yerel para biriminden satılması, hatta sadece politik arkadaşlara satılması şeklinde görebiliyoruz. Toparlamak gerekirse, önümüzdeki yıllar emtia ve para piyasası bakımından bereketli olmayabilir. Reagan dönemindeki gibi dünya düzeninde değişim beklemek hata olmasa da değişimin Reagan dönemindeki kadar sert olmasını da beklememek lâzım.
Burada yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.