Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe… Veya temcit pilavı… Veya çarelerin çaresizliği… Veya kısırdöngü…

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Tüm dünyada görüşleri kabul edilen; saptamaları dikkatle izlenen ekonomistlerin, analistlerin bugünlerde işleri çok zor. Küresel ekonomi okyanusunda fırtınanın ne zaman patlayacağını bilmek artık kehanet mertebesinde. Tam güneş açtı denirken, bir de bakıyorsunuz ki tayfun patlamış. Ekonomi bilgeleri çaresizlikle ellerini ovuştururken, sokaktaki insanlar ne yapsın bilinmez…

İster küresel çapta olsun, isterse yurt çapında ekonomik krizlerin direkt etkileri hem bilinir, hem de yaşanır. Kimi ülkeler ve kimi insanlar krizi az hasarla atlatmayı başarırken; kimi ülkeler ve kimi insanlar gerçekten karabasan yaşar. Kriz fotoğrafına genel bir bakış atarsak; tüketimin düştüğünü, harcamaların azaldığını görürüz. Hane gelirleri azalmış, çalışanlarda iş kaygısı kâbus halini almıştır. Kısırdöngü ya başlamıştır ya da başlamak üzeredir. Tüketim azaldığı, harcamalar kısıldığı için piyasalarda durgunluk başlar, durgunluk başlayınca paranın ana aktörleri -bankalar, özel sektör, devlet- frene basar; işten çıkarmalar, yatırımların durması gibi tüm negatif etkenler devreye girer.
Evet, bu fotoğrafın abartısız tanımlaması “kısırdöngü”dür. 20. yüzyılda ve de ilk çeyreğini yaşadığımız 21. yüzyılda analistlerin ve ekonomistlerin hâlen cevap aradıkları sorular geçerliliğini korumaktadır günümüzde. “Krizler neden başlar?”, “İşler niçin kötüye gider?” ve “Krizden çıkmak için ekonomik mantık neden her zaman geçerli olmaz?”

Tarihin tozlu yapraklarında
bir gezinti…

1929’daki “Büyük Buhran”da ekonomik hayat ve gelişmeler üzerindeki bilgilerin yetersiz olduğu söylenebilir. 1920 başlarında birkaç ekonomist hisse senetlerinin fahiş bedellere ulaştığını, bu durumun bir kriz yaratabileceğini söylemişler ancak krizin büyüklüğünü ve süresini tahmin edememişlerdi. Yanı sıra, “Büyük Buhran” sonrası yaşanan ekonomik durgunluğun nedenlerine net cevap verebilen de çıkmamıştı. Kapitalizmin yaşadığı en büyük ve derin kriz olan 1929 “Büyük Buhran”ı ile ilgili birçok neden ileri sürülmüştü… Devletin piyasaya yanlış müdahalesi, yüksek işçi gelirleri ve vergiler, yanlış para politikaları, tekelcilik, yüksek stok maliyetleri, savaş korkusu, tasarrufların artışı ve kolay krediler gibi…
1929’dan günümüze ekonomik teorilerin çokça geliştiği yadsınamaz. Ancak günümüzde yaşadığımız krizin nedenleri üzerine yapılan saptamalarda hemen hiç değişiklik olmadığı söylenebilir. Yeni nedenler yok mu? Var… Konut balonu, uluslararası ticaretteki dengesizlikler, alışılmışın dışında finansal anlaşmalar, riskli mortgage ve derecelendirme kuruluşlarının hataları gibi…

Analizlerin dinamiği…
Şimdi biran için dikkatimizi doğanın yarattığı en kötü olaylara çevirelim. Gerçekte felaketler, ilginç istatistik verilerin oluşturulabildiği olaylardır ve bu veriler çoklu etkiler yaratır. Bir araştırmacı olası bir depremin yaratacağı zararların etkilerini tahmin etmek istese, insan kayıplarına ek olarak; politik, finansal ve hatta sigorta faktörlerini içeren uzun bir liste tasarlaması gerekir.
Ekonomik krizlerin nedenleri üzerinde yapılacak bir listenin ise sonu yoktur. Kendi kendine geri dönüşüm sağlayan, yani edinilen tecrübelerden edinilen bilgilerin, bu karmaşık ekonomik yapı içinde önemsiz olduğunu düşündürecek olaylar aslında kısır bir döngü içinde başlamaktadır. Hava durumu tahminlerine bakalım. Bunlar belli ölçekte gelecek hakkında bilgi verirler. Çünkü net matematik modelleri mevcuttur. Akışkanlar dinamiği ve termodinamik teorilerinden oluşan denklemler, bilgisayar programlarıyla nümerik sonuçlara çevrilmektedir. Meteorolojistler, olası hava koşullarını oluşturacak mekanizmayı bilmektedirler. Makro ekonomistler açısından ise problem, olası bir krizi oluşturan faktörlerin sistematikleştirilmesinde karşılaştıkları zorluktur. Makro ekonomik modeller, belli açılardan hava durumu modellerine benzerler, ama yapısal birleşimi asla garanti edemezler.
Dünya genelinde kaydı tutulmuş tüm ekonomik krizlerin, doküman bazında yapılan incelenmelerinden teorik sonuçlar çıkartmak mümkün olmamıştır. 800 yıllık finansal tarih incelendiğinde, yalnızca 1929 “Büyük Buhran” döneminde dünya genelinde ekonomik daralma yaşandığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, 2008 krizi ile başlayan ve süre gelen ekonomik daralmanın gelecekteki etkilerinin neler olabileceğini tahmin etmenin çok güç olduğu görüşündeyim.

Takke düştü, kel göründü…
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi kısa süre önce “Krizin en kötü aşaması geride kaldı” diyordu. IMF Başkanı Lagarde de, Wall Street Journal’e yaptığı söyleşide “Küresel ekonomik büyüme beklentilerimiz az da olsa yükseldi” demişti aynı günlerde. Ne yazık ki her ikisinin de yanıldığı günleri yaşıyoruz. Dünyanın tüm borsalarının mart ortalarından bu yana değer kaybettiğini görüyoruz. Global ekonomiyi etkileyen başlıca aktörlerden Çin’de enflasyon artıyor ve Çin 2009’dan bu yana ilk kez yüzde 8’lik bir büyüme olabileceğini açıklıyor. AB ülkelerinde işsizlik artıyor, İngiltere’de büyüme negatif değerlere geriliyor ve AB’nin sanayi üretiminde gerileme yaşanıyor. Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Pascal Lamy AB’deki yavaşlamanın ister istemez tüm ekonomileri etkileyeceğini ve 2012 için küresel büyüme oranını yüzde 2’ye çektiklerini açıklıyor.

“Neler oluyor?”…
ABD Georgetown Üniver-sitesi’nden Prof. Shambough’un değerlendirmelerini ilginç bulacağınızı sanıyorum. Günümüz krizinin üç temel dinamiği olduğunu öne sürüyor Prof. Shambough. Birincisi sermaye tabanları çok zayıflayan bankaların krizi; ikincisi bankaları ayakta tutmaya çalışan devletlerin mali krizleri ve üçüncüsü de ekonomik büyüme krizi, bir başka deyişle resesyon/depresyon. Bu bir kısır döngü. Global ekonomi bir ikilem karşısında. Ya bankalar; sokaktaki vatandaşların aleyhine de olsa; ayakta tutulacak; ya da bankaların batmasına izin verilecek ve ekonomik toparlanma devinim kazanacak. Bazı Citibank raporlarında “Plütonomi” olarak söz edilen Dünya Finans Oligarşisi’nin buna izin vermesi beklenemez. Tüm dünyada politik ve ekonomik karar alma merkezlerinde onlar var. Onlar; gelecekte aydınlığa çıkılacağı hesap edilse bile, bugün için politik ve ekonomik çalkantılara izin vermeyeceklerdir. Özetlersek… Global ekonomi bu kısır döngüyü yaşamaya devam edecek, ikilemlerden kurtulamayacak. Bir gün gelir de her şey dibe vurursa, bugün alınamayan radikal önlemler belki o zaman alınabilir ümidiyle… Aydınlık günler sizlerin olsun…

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com