Piri Reis Üniversitesi Denizcilik MYO, Deniz Brokerliği Programı Öğretim Üyesi Dr. Funda Songur, Cumhuriyetin ilanı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk Deniz Kuvvetleri ve Donanma oluşturulmasının tarihi gelişimini MarineDealNews için yazdı
Tarihin gördüğü en büyük savaşlardan biri olan Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Türkler için bu savaş, o dönemin son savaşı değildi. Zira arzu ettiği şekliyle ayakta kalması bir İstiklal Harbi’ne dönüşecekti. I. Dünya Savaşı, 1918 yılının Ekim ayında imzalanan Mondros Mütarekesi ile bitmişti belki ama Türkler için 1911’den bu yana süren savaşlar son bulmayacaktı. Bugün gurur duyarak anlattığımız ve her daim ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, kahraman şehit ve gazilerimizi büyük bir minnetle andığımız şanlı tarihimizin yazıldığı yıllar başlamıştı. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile son bulan bu uzun mücadele yılları içerisinde varını yoğunu ortaya koymuş olan Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde büyüyen direniş gücü, askerî kuvvetler ve tek vücut olmuş bir halk mücadelenin mimarlarıydı.
İlginizi çekebilir:
Osmanlı bahri modernleşmesi (1)
Askerî kanadın önemli gücü olan Deniz Kuvvetleri ve onun harp unsuru olan Donanma, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla sessiz sedasız zincirlendi. Mondros sonrasında savaş gemilerimiz Haliç’e çekilmişti, Yavuz yaralı bir şekilde Tuzla’da yatıyordu ve sadece istenilen kıyı kontrolleri için birkaç torpidobot ve gambot kullanımdaydı. Kurtuluş Savaşı’nda lojistik destek sağlayan önemli gemilerimizden bazıları ise 1919’da işgal güçleri tarafından Karadeniz’e gönderilen ama çağrıldığında geri dönmeyi reddeden gemilerdi. Bu gemilere ek çeşitli yollarla kazanılan diğer gemiler ile tekneler ve bunların değerli personeli millî mücadeleye destek verdi. Diğer bir deyişle, olabildiğince engelleme sarmalında dahi ve kısıtlı seyir imkânlarına rağmen askerî ve sivil denizcilerin Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği lojistik destek savaşın gidişatını değiştiren önemli öğelerden biri oldu. Savaş, Türklerin bağımsız kalma kararlılığı sayesinde ulaşılan zaferle 1922 yılında son buldu. Bundan sonra ise en az savaş alanlarında sürdürülen kazanma azmi kadar gayret içerisine girilmesi gerekiyordu. 1923 yılı itibarıyla artık ülkenin yapısal inşası söz konusuydu.
1923 yılında yeni bir devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde, denizlerde millî hak ve menfaatlerin müdafaası için siyasi, askerî ve iktisadi güce sahip olmanın zorunlu olduğuna inanılıyordu. O nedenle henüz ilk yıllardan itibaren denizciliğin her alanında gelişme içine girmesi şarttı. Zira modern donanmalar çağında Türkler parlak harekâtlar gerçekleştirememiştir diyen Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde askerî ve ticari alanda topyekûn bir denizcilik gücü yaratma gayesi amaç oldu. Deniz Kuvvetleri bu denizcilik gücü kavramının askerî yönünü teşkil etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, “… deniz kuvvetlerinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı, kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı hiçbir zaman savunamayız” diyerek bu yöne ciddi bir vurgu yapmıştır.
Türk Deniz Kuvvetlerini oluşturma yolunda
1923 yılında yönetim şekli olarak belirlenen Cumhuriyet ile yapılanma sürecini başlatmış olan Türkiye, denizcilik alanındaki eksiklerini kapatmanın yollarını erken dönemlerde aramaya başlamıştır. Cumhuriyetin hemen ilk yıllarında miras olarak kalan Donanma gemilerinden özellikle durumu iyi olanlar, ilk sırada Yavuz olmak üzere, bakım onarıma alındı. Diğer taraftan yeni gemi siparişleri için Meclis çalışmaları başlatıldı ve gemi inşa faaliyetleri ile yoğun bir kuvvet oluşturma süreci söz konusu oldu. 1922 itibarıyla Donanma gemilerinin onarımlarına Haliç’te başlanmıştı. Bununla birlikte ancak Lozan’ın ardından, 1923 yılının Ekim ayında “Cumhuriyet Donanması” oluşturulmaya başlandı. Cumhuriyetin ilanı sonrasında 101 pare top atışını Hamidiye ve Ertuğrul gemileri ancak bölüşerek yapabilmişti ve burada mevcut gemilerin bakıma muhtaç ve malzeme eksikliği yaşayan gemiler olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Cumhuriyet Donanması 1923 yılında bir tarafta yüzer unsurları ve kara birlikleri diğer tarafta personel anlamında oldukça zayıf durumdaydı.
Kuruluş dönemindeki denizciliğin idaresi yönüne bakıldığında ilk idare, Bahriye Vekâleti kurulana kadar Millî Müdafaa Vekâleti’ne bağlı olan Bahriye Dairesi Reisliği’ndeydi. 10 Temmuz 1920 tarihinde bu vekâlet kapsamında kurulan Umuru Bahriye Müdürlüğü, savaş sırasındaki lojistik işlerinin yürütüldüğü merkezdi. Fakat kuvvetin idaresine duyulan ihtiyacın artması neticesinde 1 Mart 1921’de bu müdürlük genişletilerek bahsi geçen Reislik oluşturuldu. Bütün deniz idari ve askerî işlerden sorumlu olan Bahriye Dairesi, ilk gemi onarımlarını yürüttü. İstanbul tersanelerinin kurumsal yapısının mevcut antlaşmalar gereği oluşan yeni durum neticesinde yeniden organize edilmesi gerekiyordu. Hem yeni bir deniz üssü kurma çalışmaları hem de kurumsal organizasyonu yerleştirme gerekleriyle 1924 yılında müstakil bir Bahriye Vekâleti kurulmuştu. Bu tarihlerde tutulan zabıt cerideleri okunduğunda, ülkenin jeostratejik konumu neticesinde donanma ve deniz ticaretinin oluşturulması ve bu kurumların idaresi üzerine Meclis’te tartışmaların yapıldığı görülür. Neticede, 1927 yılının son günlerine kadar aktif olacak bir vekâlet Erkân-ı Harbiye- i Umumiye Reisliği’ne bağlı olarak kurulmuştu. Vekâletin yaşam süresi kısa olsa da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve tek Denizcilik Bakanlığı, Deniz Kuvvetleri’nin temelinin atılmasında fayda sağladı. Ayrıca tesisler, tersaneler, personel ve eğitim yönünde az sonra bahsedeceğimiz gelişmeler katedildi.
Yeniden idare kısmına devam edecek olursak, vekâlet ilga edildikten sonra, 1928 yılı itibarıyla Millî Savunma Bakanlığı içerisinde, bazı konularda Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı kalmak üzere, Denizcilik Müsteşarlığı tesis edildi. Donanma Komutanlığı 1930’ların başından 1935 yılına kadar Harp Filosu Komutanlığı adını aldı.
Kuvvetin organizasyonunda Harp Filosunun yeri önemliydi. Zira bu filo, bir donanmanın ateş gücünü ve tüm şartlarda dayanıklılığını ifade eden filodur. Cumhuriyete intikal eden gemiler onarılıp bu filoda etkin oldular. Cumhuriyet Donanmamızın organizasyonunda denizaltılar 1920’lerin ikinci yarısında alındı ve böylece filo ilk yıllardan itibaren kurulmuş oldu. Bu filo hem politikacılar hem de deniz subayları tarafından dönemin en önemli stratejik unsuru olarak tanımlanmıştır. 19’uncu yüzyılın son çeyreğinde gerçekleşen bir hayâl olan denizaltı tipi gemiler, 1886 yılından itibaren Türk sularındaydı. İlk örnekleri, çok da başarılı olmayan prototiplerdi ama 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde ileri seviyede geliştirilen bu gemiler tüm donanmalar için olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Donanması için de en gerekli unsurlardan sayıldı. Dönemin teknolojisi nedeniyle denizaltılar gizli bir silah olarak ün sahibiydi. Atatürk’ün isimlerini verdiği 4 denizaltının satın alım kararı 1936 yılında çıkmış, 1938 yılında Almanya’ya yaptırılması planlanmıştı: Atılay, Batıray, Saldıray ve Yıldıray. Fahri Korutürk Kurmay Albay rütbesi ile inşaata nezaret etme görevine atandı. Bu gemilerden Batıray, savaş nedeniyle Türkiye’ye teslim edilmeyip Alman donanmasında hizmete alınmıştı. 39 denizaltıcımız ile 1942 yılında mayına çaparak batan Atılay ise kaybedilen ilk denizaltımızdır. 1939 yılında Taşkızak’ta denize indirilmişti. Üçüncü filo olarak Hücumbot Filosunu belirtmek mümkündür. Hücumbotlar hız ve taktik ile alakalıdır. 19’uncu yüzyıldan itibaren önemini özellikle kıyı sularda kanıtlamış olan bu gemi tipi, Cumhuriyet Donanması’nda 1931 yılında inşa edilmişti. Mayın Filosu da Cumhuriyet Donanması’nın unsurlarından biri olarak bu yıllarda kurulmuştu. Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarında oldukça gerekli olan lojistik destek gemileri eğitimden, yakıt ve diğer lojistik malzemelerinin ikmaline, kurtarma gemilerinden araştırma gemilerine çeşitli konularda destek sağlayan gemilerdir. Bu filonun oluşturulması da önemsenmiştir. Deniz hava gücü, Birinci Dünya Savaşı yıllarında gelişmeye başladı ve Cumhuriyet Donanması’nda da teşkilatlandırılmıştır.
İstanbul, İzmir ve İzmit Deniz Komutanlıkları gibi bölgesel kumandanlıklar da ilk yıllar itibarıyla kurulmaya başlamıştır. Örneğin, 1924 yılında İzmir’de bulunan Deniz Kuvvetleri unsurlarının bağlanacağı İzmir Bahriye Kumandanlığı/Akdeniz Bahriye Kumandanlığı kuruldu. 1936 yılında Çanakkale bölgesinin savunması ve mayın taraması, buradaki gemilerin ikmallerinin yapılması, kılavuzluk hizmetlerinin belirlenmesi gibi görev sorumlulukları olan Çanakkale Deniz Komutanlığı kuruldu. 1940 yılında da İstanbul Boğazı Deniz Komutanlığı tesis edildi. Boğazlarda deniz komutanlıklarının korunması, aşağıda da değerlendirdiğimiz üzere, Montreux’nün kabulü sonrasında olmuştur.
Gemi alım-satım ve inşa faaliyetleri ve Gölcük’ün önemi
Gemi satın alma faaliyetlerinin Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren başladığını söylemek mümkündür. Yazımızın sonunda Cumhuriyet Donanması’na ilişkin bir envanter bulunmaktadır. Bu envanter satın alınan ve inşa edilen gemiler hakkında hizmet sürelerini de içeren liste bilgisi vermektedir. Genel olarak ifade etmek gerekirse gemilerin onarımları devam ederken Akdeniz güçlerini gözeterek İngiltere, Hollanda ve İtalya’ya yeni gemi siparişleri verilmiş ve Gölcük’te yeni inşalar gerçekleştirilmişti. Gemi siparişlerinde hızlı ve küçük gemiler ile denizaltılar dikkat çekmektedir.
Gölcük, 1912 yılından bu yana deniz üssü potansiyeline sahip bir yerdi ve Lozan’da karara bağlanan Boğazların askersizleştirilmesi gereği olarak İstanbul’dan taşınacak Deniz Kuvvetleri için yeniden gündeme geldi. 1926 itibarıyla bölgenin tersane komutanlığı olması düşünüldüyse de taşınma işi 1932 yılına kadar peyderpey tamamlandı. Taşınma işi tamamlandıktan sonra, 1933 yılında da Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere ana üs Gölcük olarak belirlendi. Bu arada da Yavuz için ihaleyi kazanan Almanlar tarafından yüzer havuz ile birkaç kara tesisi inşa edildi. 1927-1930 yılları arasında da Fransızlar tarafından Yavuz onarılırken birkaç kara tesisi daha inşa edilmiş oldu.
Bahriye Vekâleti döneminde deniz üssü konumunu alan Gölcük Tersanesi’nde Türk mühendisleri tarafından gemiler inşa edildi ve gemi onarımları gerçekleştirildi. Yıllar içinde ve 1950’ye kadar buradaki tesisler ve fabrikalar geliştirildi. 1937 yılına gelindiğinde kuvvet tersanelerinde denizaltı montajı yapılıyor ve askerî ihtiyaçları temin edecek endüstriyel üretim yapısının kurulması arzu ediliyordu. Atatürk’ün vefatından 10 gün evvel gerçekleşen Meclis açılışında, Başbakan Celâl Bayar tarafından okunan söylevinde denizcilik gücü gelişmelerine ilişkin bilgilendirme unutulmamıştı. Gemi inşa, gemi satın alma ve faaliyetlerin iyileştirilmesini içeren bilgilendirmeler yapılmaya devam etmişti.
Hamidiye, Cumhuriyet tarihinde denize çıkan ilk savaş gemisidir. 1924 yılının Eylül ayında Atatürk bu gemiyle Karadeniz gezisine çıkmıştır. Bu gezi oldukça önemlidir zira hemen akabinde Bahriye Vekâleti’nin kurulmasına ilişkin girişimler başlayacaktır. Denizcilerimiz için övünç kaynağı olan ziyaretin sonuçları, Atatürk tarafından şu şekilde dile getirilmiştir:
“Bir haftadır Hamidiye ile seyahatimde memleketimizin güzel şehirlerini gördüm. Bundan daha mühim olmak üzere Donanmamızı, zabitlerini tanıdım. Bu seyahatimde sevk ve idarenizdeki gemide gördüğüm inzıbat ve intizamdan ve yüksek nezaketten pek memnunum… Seyahatim boyunca gördüğüm intizam, inzibat ve terbiye bana müstakbel Cumhuriyet donanması namına pek kuvvetli ümitler vermiştir. Bu hususta pek müsait intibalarla ve emniyet-i kalble ayrılıyorum. Ben daha yakından alâkadar olarak bu donanmanın teşekkülüne yardım edeceğim.”
Personel
“Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti’nin donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir. Bunun ilk azimet noktası, sefain-i harbiye tedarikinden evvel onları muvaffakıyetle sevk ve idareye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara malikiyettir.”
Bu yapı içerisinde Deniz Kuvvetleri’nin yürütücüsü olan denizci personel, kuvvetin en önemli unsurudur. Dolayısıyla eğitim karada yapıldığı kadar denizde de icra edilmeliydi. Eğitim-öğretim faaliyetleri dersler, tatbikatlar, eğitim süresine bağlı olarak değişen eğitim seyirleri, yurtdışı eğitimler, yurtdışından getirtilen eğitmenler ile devam etti. 1773 yılında kurulan Bahriye Mektebi ve ayrıca Deniz Lisesi, eğitimin ana merkezleriydi.
Cumhuriyet Donanması’nın ilk yıllarında personel sayısı çok azdı. Eğitim zayıf imkânlarla devam etti. O nedenle Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmaya başlayan deniz kuvvetleri yapısı için eğitim hayati öğelerdendi. Eğitimlerde taktik ve teknik bilgiler olduğu kadar entelektüel gelişim ve deniz sevgisi aşılama da amaçlar arasındaydı. Burada denizcilik bilincinin erler vasıtasıyla tabana yayılmasının söz konusu olduğu ifade edilebilir. Diğer taraftan emekli olan subayların ve diğer personelin de özel sektör tecrübelerinde bu fikirleri yaymaya çalışmasıyla denizcilik algısının geliştiği belirtilebilir. Muvazzaf personelin de fikirleri dönemin mecmuası olan Deniz Mecmuasında yayımlanan yazılar üzerinden araştırılabilir. Bu dergide genel olarak deniz kuvvetlerinde yaşanan güncel gelişmeler, teknik hususlar, yurtdışından haberler, gemiler ve dünyadaki durumu, silah sistemleri, seyir aletleri, uluslararası denizcilik konferansları, eğitimler hakkında makaleler bulunmaktadır. Cumhuriyet Donanması’nın subayları, güncel teknolojiyi ve uluslararası gelişmeleri yakından takip etmekteydi.
Bahriye Mektebi, 1924 yılında lise düzeyine indirildi ve sırasıyla Millî Eğitim Bakanlığına sonra da Millî Savunma Bakanlığına bağlandı. Güverte, makina ve kâtip sınıfları olan Bahriye Mektebi’nde 1928’e kadar kara eğitimi de verildi. Eğitim sonrasında seyir tecrübesi zorunluydu ve başarılı olanlar donanmaya katılıyordu. 1930’da eğitim faaliyetleri lise ve harp okulu olarak iki seviyede Heybeliada’da sürdürüldü. Derslerin müfredatı denizcilik dersleri ve sivil lise müfredatından oluşuyordu. Deniz Harp Okulu’nda makina, yüksek makina ve güverte sınıfları vardı. Seyir eğitimleri için Hamidiye, Turgutreis ve Aydınreis kullanılıyordu. 1930 yılında Deniz Harp Akademisi açılırken haritacılık eğitimi verilen okullar da bu dönemde kuruldu. Ayrıca gedikli küçük zabit hazırlama mektebi, güverte ve makina çırak okulları da eğitim öğretim faaliyetlerine devam etti. Bu ilkokul ve ortaokul dengi okullar bazı yıllarda lise için kaynak olurken aynı zamanda denizci personel sayısının artmasında oldukça fayda gösteriyorlardı.
Eğitimin yönü ve gemi alım/inşa faaliyetlerinin değerlendirilmesi için tatbikatlar yapılıyordu. 1926 yılında başarılı bir tatbikat olmuştu. 1928 yılında ise başarıyla sonuçlanan önemli bir manevra (tatbikat) icra edildi. Bu başarılar Deniz Kuvvetleri’nin her zaman daha ileriye taşınması için cesaretlendirici gücü oluşturuyordu.
Donanmaların uluslararası arenada kullanımı ve politikaların icrasında bölgesel etkileri daima yadsınamaz bir gerçek olmuştur. Yabancı liman ziyaretlerinde yetenekli denizcilerin varlığı, gemilerde ulusal bayrakların dalgalanması önemli bir husustur. Güçlenmeye başlayan Cumhuriyet Donanması 1936 yılında Malta ve Atina’yı ziyaret etmişti. Bu ziyaret bir taraftan Donanma için önemli bir deneme seyriydi, diğer taraftan Atatürk’ün eseri yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışındaki sularda adeta bir gövde gösterisiydi. Yabancı limanlarda Türk subaylarımız ve diğer personelimiz tarafından ülkemizin olumlu propagandası yapılıyor ve yabancı basın Cumhuriyet Donanması’na ilişkin gelişmeleri yazıyordu.
Boğazlarda durum
Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni dünyada Türk Boğazları, uluslararası bir komisyon tarafından serbest geçiş üzerine kurulu bir sistemle yönetilme gayesindeydi. Bunu Mondros Mütarekesi şartları içerisinde rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Şanlı Kurtuluş Savaşı sonrasında Mudanya Mütarekesi ile başlayan ve ardından Lozan Barış Antlaşması ile son bulan diplomatik hareketlilik Boğazlar’ın kaderini belirledi. Bugün en önemli sözleşmelerimizden biri olarak kabul ettiğimiz Montreux Türk Boğazları Sözleşmesi kabul edilene kadar geçen yıllar içerisinde Boğazlarımız, Lozan Barış Antlaşması’na (Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme) bağlı olarak işlemeye devam etti. Bu süre zarfında Boğazlarımız neredeyse tarafsız bir bölge idi ve gerek savaş gerekse ticari gemi geçişlerine açık tutuldu. Yönetimi ise özel bir bütçeye sahip uluslararası bir komisyon tarafından yapıldı. Aynı zamanda silahsızlandırılan bu bölgede gemi geçişlerine ilişkin tüm kontroller ve Milletler Cemiyeti’nin Boğazlar hususunda bilgilendirilmesi bu komisyon tarafından gerçekleştirildi. Tüm bunlara ek olarak ilgili topraklar üzerinde bir tehdit oluşması durumunda garantör devletlerin kayıtsız şartsız müdahalesi dahi düşünülmüştü. Türk etkisinin kısıtlandırıldığı bu durum, bağımsız bir devletin aslında var oluşuna ilişkin bir tehdit olmakla birlikte kendi topraklarının bir kısmında söz sahibi olamamasının açık kanıtıydı. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti sürekli bir şekilde bu durumu değiştirme isteğindeydi. 1933 itibarıyla bu alanda daha önceki adımlarına benzer olarak ama resmi sahada atılımlara girişmiş ve Milletler Cemiyeti nezdinde yürüttüğü yıllar süren çabalarının sonucu olarak Türk talepleri 1935 yılında dikkate alınıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere 1935 yılında Milletler Cemiyeti’nin gündeminde İtalya vardı. İtalya’nın tehditkâr durumu ve bölgedeki istikrarsızlığın bir neticesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Boğazlara ilişkin talepleri dikkate alınmıştı. 1936 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Boğazlar’a ilişkin mevcut uygulamanın çağdaş duruma uymadığını ve yeni bir rejimin yapılmasının şart olduğunu içeren notası neticesinde aynı yılın haziran ve temmuz aylarında taraf devletler bir araya geldi. Bu toplantıların sonucunda, yukarıda bahsi geçen milletlerarası komisyonu lağveden ve bu alanda Türkiye Cumhuriyeti’ni yetkilendiren, Montreux Boğazlar Sözleşmesi; Türkiye, SSCB, Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Britanya, Fransa ve Japonya arasında 20 Temmuz’da imzalandı. Bölgede silahsızlanma kuralı da kaldırıldı ve Türkiye Cumhuriyeti, toprakları üzerinde bulunan Boğazların hâkimi oldu.
Askerî denizcilik anlamında bakıldığında Montreux Sözleşmesi’nin çok önemli bir gelişme olduğu açıktır. Zira 1930’lu yıllarda Milletler Cemiyeti’nin barış ve silahsızlanma çabalarının karşısında duran Almanya ve İtalya vardı. Dönemin arzulanan güvenli sınırlarını tehdit eden bu devletlerin durumu, Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki haklı girişimi için imkân yaratmıştır denilebilir. Bu sayede askerî gemilerin şartsız ve koşulsuz geçiş serbestisine sahip ya da komisyon devletlerinin kararları ile hareket edilebilecek bir dönemin önüne geçilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bu Sözleşme ile kendi Boğazları üzerinde tam hâkimiyet kurmuştur.
2’nci Dünya Savaşı sırasında
İkinci Dünya Savaşı, Türk Donanması’nın şekillenmesinde çok etkiliydi. Öncelikle Almanya örneğinde görüldüğü gibi, o dönem yeni gemi inşa anlaşmaları yapılmasına veya İngiltere’de anlaşma metninde bulunan gemilerin inşa faaliyetlerinin tamamlanmasına rağmen gemilerin tamamı teslim edilmemişti. Donanma’nın kurulmasına ilişkin planlar yapılıyordu, fakat alımların tamamı savaş nedeniyle sonuçlandırılamıyordu.
Ayrıca savaş sürerken ileri üsler kurulmasına ilişkin kararlar alındı. 1942 ve sonrasında İskenderun, Erdek, Marmaris ve Karadeniz Ereğli’de üsler kuruldu. Her bir komutanlık detaylı bir şekilde teşkilatlandırıldı. Fakat savaş nedeniyle hem tesislerin hem de gemilerin lojistik ihtiyaçları konusunda birçok sıkıntı çekildi. Diğer taraftan askerî okullar İstanbul’dan Anadolu’ya taşındı, eğitim-öğretim faaliyetlerine azalan öğrenci sayısıyla devam edildi ve İstanbul’a dönüş 1945 yılında gerçekleşti.
Savaşın sonuçları da Cumhuriyet Donanması’nı etkilemiştir. Örneğin denizaltı gücü, 1948 yılından itibaren ABD teknolojisinden faydalanılarak geliştirilmiştir. Bu yıllarda başlayan ABD yardımları Türk Deniz Kuvvetleri’nin gelişimi üzerinde etkili olmaya devam etmiş ve denizciliğimiz teknik atılım gerçekleştirme hususunda hızlanmıştır. 1949 yılında kurumsal bağlılık hususunda önemli bir yer teşkil eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tesis edilmiştir.
Sonuç
Askerî alanda yürütülen bu çabaların sonucunda Cumhuriyet Donanması insan gücü, yüzer, dalar ve uçar unsurları ile daha da güçlenmişti. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, belki bir deniz subayı değildi ve denizciliğe has bir eğitim almamıştı. Buna rağmen bir tarafta büyüdüğü çevrenin etkisi diğer tarafta hayatı boyunca kazandığı tecrübeler ve kendi zamanını bir ileri görüşlülükle okuyabilme yeteneği, bu olağanüstü liderin denizlerin ve denizciliğin bu ülke toprakları için tüm unsurlarıyla var olması gerektiğini kavraması zor olmayacaktı.
Üç tarafı denizlerle çevrili bu ülke için denizcilik gücünün ne kadar önemli olduğu aşikârdır. Bunun oluşumu ve denizlerdeki menfaatlerin korunması, Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarında yaşayan bir amaçtı. Cumhuriyetin ana hedeflerinden biri olan denizcilik gücünün yaratılması ve korunması askerî olduğu kadar sivil denizciliğimiz için de söz konusu olmuştur. Her ne kadar bu yazıda askerî yönü değerlendirilmiş olsa da unutulmamalıdır ki ticari denizciliğin varlığı askerî gücün varlığına bağlı olarak gelişmektedir. Denizcilik gücü o nedenle denizlerdeki menfaatlerini koruyabilen deniz kuvvetleri ve aynı zamanda deniz taşımacılığındaki ticari faydaları içermektedir.
Denizler ve okyanuslar, her zaman tarih yazar. Denizle güçlü bağ kurmuş devletler ve o devletlerin siyasi iktidar sahipleri, tarihin yazımında söz sahibi olur. Bunu dünya tarihinin şekillenmesi sürecini incelediğimizde rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Sonuç olarak bakıldığında; 1923 yılında cumhuriyetini ilan eden bu yeni devlet, zaten tutsak alınmış ve zayıflatılmış bir donanma ile gözlerini açmış, bununla birlikte damarlarındaki asil kanın verdiği güçle kısa bir zaman içinde bölgesel güç konumuna yükselmeyi becerebilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında salt deniz kuvvetleri alanında ilerlemelerin kâfi gelmeyeceği düşünülmüş, denizciliğin iktisadi ve kültürel alanlarla birlikte politika aracı olarak da geliştirilmesine ilişkin adımlar atılmıştı. Çünkü siyasi, ticari ve askerî deniz güçlerinin birbirine ne kadar bağlı olduğu yüzyıllardır öğrenile gelen bir durumdu. Türk bayrağını ulusal ve uluslararası sularda dalgalandıran gemileriyle deniz ticareti ağı ve limanlarında altyapı ve üstyapı çalışmaları geliştirilirken, ulusal mevzuat ve uluslararası antlaşmalar da hukuki süreçleri zenginleştirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında ticari denizciliğimizin gelişimi, kültürel ve politik boyutlarda kullanımı ile denizciliğin millî güce dönüştürülme süreci ilerleyen yazılarımızın konusu olacaktır.
Ek-Cumhuriyet Donanması Listesi
Aşağıdaki listenin derlendiği referans kitap: Cumhuriyet Donanması 1923-2000 (Cem Gürdeniz ve Erdoğan Yüceliş (Ed.), Seyir Hidrografi ve Oşinografi Daire Başkanlığı, İstanbul, 2000). Tüm gemilerin diğer teknik özellikleri bu kitaptan elde edilebilir.
Geminin Adı ve Tipi | Boy*En*Su Çekimi (m.) – Tonaj (ton) | İnşa Yılı ve Yeri | Türk Donanması Hizmetine Giriş Yılı | Bakım-Onarım ve Diğer Notlar | Hizmetten Çıkış Yılı |
Yavuz (Muharebe Kruvazörü) | 186*29,5*14,08 – 23.580 | 1909, Almanya (Goeben) | 1914 | I. Dünya Savaşı sonrası uzun yıllar atıl kaldı; 1929 yılında onarımı tamamlanıp Türk Donanmasına katıldı. | 1950 |
Turgutreis (Zırhlı Muharebe Gemisi) | 115*19,5*7,6 – 10.013 | 1890, Almanya | 1910 | Cumhuriyet Donanmasının ilk top atışı yapılan gemisidir; okul gemisi olarak hizmet vermiştir. | 1933 |
Hamidiye (Kruvazör) | 112*14,5*4,8 – 3.904 | 1903, Birleşik Krallık | 1905 | Harp gemisi ve okul gemisi olarak kullanılmışlardır. | 1957 |
Mecidiye (Kruvazör) | 102*12,8*4,8 – 3.967 | 1901, ABD | 1903 | 1952 | |
Necm-i Şevket (Zırhlı Korvet) | 66,4*12,9*5 – 2.080 | 1867, Fransa | 1870 | Aktif görev almamıştır | 1929 |
Muin-i Zafer (Zırhlı Korvet) | 71,9*10,9*5 – 2.362 | 1869, Birleşik Krallık | 1870 | Kışla gemisi, denizaltı ana gemisi ve okul gemisi olarak kullanılmıştır. | 1934 |
İclaliye (Zırhlı Korvet) | 63*12,8*4,8 – 2.228 | 1868, İtalya | 1871 | Gölcük’te yatak gemisi olarak kullanılmıştır. | 1928 |
Peyk-i Şevket (Torpido Kruvazörü) | 80*8,5*4,6 – 775 | 1906, Almanya | 1907 | 1936’da Gölcük tersanesinde onarıma alındı. | 1944 (sonrasındaihtiyat filo) |
Berk-i Satvet (Torpido Kruvazörü) | 80*8,5*4,6 – 775 | 1906, Almanya | 1907 | 1936’da Gölcük tersanesinde onarıma alındı. Okul gemisi olarak hizmet de vermiştir. | 1945 (sonrasındaihtiyat filo) |
Samsun (Muhrip) | 58,2*6,3*2,8 – 290 | 1906, Fransa | 1907 | Cumhuriyet Donanmasının ilk çekirdeğini oluşturan gemilerdir. | 1932 |
Taşoz (Muhrip) | |||||
Basra (Muhrip) | |||||
Muavenet-i Milliye (Muhrip) | 74*7,9*3 – 765 | 1909, Almanya | 1910 | I. Dünya Savaşı sırasında oldukça önemli görevler ifa etmişlerdir. Cumhuriyet döneminde hizmette kalamamışlardır. | 1923 |
Yadigâr-ı Millet (Muhrip) | |||||
Numune-i Hamiyet (Muhrip) | |||||
Adatepe (Muhrip) | 100,22*9,27*2,90 – 1.350 | 1930, İtalya | 1931 | Cumhuriyet Donanması için yurt dışından satın alınan ilk modern suüstü gemileridir. | 1954 |
Kocatepe (Muhrip) | |||||
Tınaztepe (Muhrip) | 96*9,3 *2,9 – 1.350 | 1932 | 1957 | ||
Zafer (Muhrip) | |||||
Sultanhisar II (Muhrip) | 98,5*10*2,59 – 2.100 | 1939, Birleşik Krallık | 1942 | İngiliz mürettebat tarafından Türkiye’ye teslim edilmiştir. | 1960 |
Demirhisar II (Muhrip) | |||||
Muavenet II (Muhrip) | 1946 | II. Dünya Savaşı’nda İngiltere’ye hizmet edip ardından teslim edilmiştir. | |||
Giresun (Muhrip) | 106*10,97*5,5 – 1.830 | 1941, ABD. | 1949 | Amerikalı personel tarafından teslim edilmiştir. | 1975 |
Gelibolu (Muhrip) | 1977 | ||||
Gemlik (Muhrip) | Türk personel tarafından Türkiye’ye getirilmiştir. | 1979 | |||
Gaziantep (Muhrip) | 1975 | ||||
I. İnönü (Denizaltı) | 58,7*5,75*3,54 – 518 (673 sualtı) | 1926, Hollanda | 1928 | Hollandalı ve Türk denizcilerle birlikte Türkiye’ye getirilmiştir. | 1948 |
II. İnönü (Denizaltı) | |||||
Sakarya (Denizaltı) | 61,56*6,68*4,29 – 740 (926,5 (sualtı) | 1930, İtalya | 1931 | Türk personel tarafından Türkiye’ye getirilmiştir. | 1949 |
Dumlupınar (Denizaltı) | |||||
Gür (Denizaltı) | 72,39*6,4*4,2 – 763 (973 sualtı) | 1930, İspanya | 1936 | Gemi, İspanya’da Almanya tarafından İspanya donanması için yapılıyorken çıkan iç savaş nedeniyle teslim edilmeden Türkiye’ye satılmıştır. | 1949 |
Saldıray (Denizaltı) | 80*6,64*4,1 – 942 (1.228 sualtı) | 1937, Almanya | 1939 | Atatürk tarafından isimleri verilen bu denizaltılardan olan Batıray, Almanya tarafından teslim edilmemiş, savaşta kullanılmıştır. Atılay, 1942 yılında görev sırasında mayına çarparak denizcileriyle birlikte batmıştır. | 1958 |
Atılay (Denizaltı) | 1937, Taşkızak | 1940 | 1942 | ||
Yıldıray (Denizaltı) | 1937, Taşkızak ve Gölcük | 1946 | 1958 | ||
Oruçreis (Denizaltı) | 61,4*6,8*3,6 – 687 (861 sualtı) | 1939, Birleşik Krallık | 1942 | Türk donanma personeli tarafından Türkiye’ye getirilmiştir. | 1958 |
Muratreis (Denizaltı) | |||||
Burakreis (Denizaltı) | 1946 | Savaş boyunca İngiliz donanmasında hizmet vermiş ve savaş bitiminde Türkiye’ye teslim edilmiştir. 4.denizaltı olan Uluçalireis denizaltısı da savaşta Almanlar tarafından batırıldığından teslim edilmemiştir. | |||
I. İnönü (Denizaltı) | 95*8,3*4,2 – 1.829 (2.424 sualtı) | 1943, ABD | 1948 | Amerikalı ve Türk personelle Türkiye’ye getirilmişlerdir. Gür sınıfı sayılan bu denizaltılar dışında 5 diğer denizaltı 1950 ve sonrasında teslim edilmişlerdir. Tüm sınıfı dahil eden 9 denizaltı, Türkiye’ye teslim edilmeden evvel II. Dünya Savaşı’nda aktif rol almıştır. | 1972 |
II. İnönü (Denizaltı) | 1973 | ||||
Sakarya (Denizaltı) | 1975 | ||||
Gür (Denizaltı) | |||||
Zuhaf (Korvet) | 57,9*7,3*3,5 – 650 | 1892, Tersâne-i Âmire | 1896 | Mesaha gemisi olarak da hizmet vermiştir. | 1932 |
Berk-i Efşan (Torpidobot) | 59*6,6*2,4 – 270 | 1891, Tersâne-i Âmire | 1894 | Aktif rol alamayacak kadar bakımsızdır. | 1924 |
Yunus (Torpidobot) | 50,6*5,6 – 145 | 1901, İtalya | 1902 | Haliç’te bağlanıp ardından Cumhuriyet Donanmasına katılan gemilerdendir. Mayın dökücü olarak kullanılmıştır. | 1927 |
Akhisar (Torpidobot) | 51*5,7*1,4 – 165 | 1902, İtalya | 1904 | 1924 yılında onarım görmüştür. | 1935 |
Draç (Torpidobot) | 51*5,7 – 165 | 1904, İtalya | 1907 | Gölcük’te şalopa olarak hizmet vermiştir. | 1936 |
Musul (Torpidobot) | 1929’da hizmet dışı bırakılsa da yine hizmete alınmıştır. | ||||
Sultanhisar (Torpidobot) | 40*4,4*1,9 – 97 | 1906, Fransa | 1907 | 1924 ile 1928 yılları arasında hizmette kalmışlardır. | 1928 |
Sivrihisar (Torpidobot) | |||||
Doğan (Hücumbot) | 21*4,2*1,22 – 32 | 1930, İtalya | Ticaret gemisi üzerinde taşınarak yurda getirilmişlerdir. | 1948 | |
Martı (Hücumbot) | |||||
Denizkuşu (Hücumbot) | 1944 | ||||
Yıldırım (Hücumbot) | 18*3,6 – 65 | 1941, Taşkızak ve Gölcük | 1942 | Ahşap teknedirler ve İngiliz dizaynına uygun olarak inşa edilmişlerdir. | 1951 |
Şimşek (Hücumbot) | |||||
Bora (Hücumbot) | |||||
Kasırga (Hücumbot) | 1945, Taşkızak ve Gölcük | 1946 | |||
Tayfun (Hücumbot) | 1943, Taşkızak ve Gölcük | 1944 | |||
Aydınreis (Ganbot) | 54,5*8,2*2,4 – 502 | 1912, Fransa | 1914 | Sovyetler el koymuş ve 1921’de iade etmişlerdir. Eğitim ve mesaha gemisi olarak görev almıştır. | 1949 |
Preveze (Ganbot) | Sovyetler el koymuş ve 1921’de iade etmişlerdir. Mayın karşı tedbir gemisi olarak kullanılmıştır. | 1926 | |||
Sakız (Ganbot) | Denizaltılar için karargâh gemisi olarak görev almıştır. | 1935 | |||
Burakreis (Ganbot) | Mayın karşı tedbir ve mesaha gemisi olarak görev almıştır. | 1955 | |||
İsareis (Ganbot) | 47*7,9*1,3 – 413 | 1911, Fransa | 1914 | 1924 ve 1926’da onarılmıştır. Melbusat gemisi, kıyı koruma vazifesi, mayın tarama gemisi, mesaha gemisi olarak görev almıştır. Sac gövdelidir. | 1955 |
Kemalreis (Ganbot) | |||||
Hızırreis (Ganbot) | 1932 sonrasında mayın tarama gemisi, 1948 sonrasında sahil kılavuz gemisi olarak görevlendirilmiştir. Sac gövdelidir. | 1952 | |||
Selanik (Mayın Dökücü) | 30*7,32*2,32 – 270 | 1878, Birleşik Krallık | 1911 | 1911 yılında römorkör tipinden mayın dökücüye dönüştürülmüştür. | 1927 |
İntibah (Mayın Dökücü) | 61*9*4,7 – 616 | 1886, Birleşik Krallık | 1912 | Kurtuluş Savaşı’nda önemli görevler icra eden geminin diğer adı Uyanık’tır. 1934’te Gölcük’te onarımdan çıkmıştır. | 1956 |
Nusrat (Mayın Dökücü) | 40*7,5*3,4 – 365 | 1911, Almanya | 1913 | I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de gösterdiği destansı başarı ile adını tarihe yazdıran önemli gemilerimizdendir. 1920’lerin sonunda Gölcük’te onarıma alınmıştır. | 1955 |
Atak I (Mayın Dökücü) | 44*8*2,95 – 500 | 1936, Gölcük | 1939 | Gölcük’te inşa edilen ikinci gemidir. Ata Nutku tarafından inşa edilmiştir. Uzun yıllar Heybeliada’da kullanılmıştır. | |
Sivrihisar (Mayın Dökücü) | 52,46*7,93*1,75 – 375 | 1940, Birleşik Krallık | 1941 | Gemiler İngiliz personel tarafından yurda getirilmiştir. | 1964 |
Turgutreis (Mayın Dökücü) | |||||
(Mayın Arama Tarama Gemileri) | |||||
Çanak | 28,87*4,27*1,52 – 32 | 1937, Birleşik Krallık | 1939 | Ahşap gövdelidirler. | 1951 |
Kavak | 1947 | ||||
Bafra | 36,3*7,01*2,89 – 295 | 1941, Birleşik Krallık | 1946 | Türk personel tarafından yurda getirilmişlerdir. | 1956 |
Bandırma | |||||
Bartın | |||||
Bodrum | 1947 | ||||
Antalya | 56,7*9,4*2,6 – 1.025 | 1941, Avustralya | 1946 | İngiltere’den satın alınmış ve İngiliz personel tarafından yurda getirilmişlerdir. Zamanla yardımcı sınıf gemi statüsüne alınmışlardır. Yüksek Denizcilik Okulu’na eğitim gemisi olarak verilmiştir. | 1960 |
Alanya | 1974 | ||||
Amasra | 1971 | ||||
Ayancık | 1959 | ||||
Ayvalık | 1960 | ||||
Edincik | 67,4*9,8*3,3 – 1.250 | 1942, ABD | 1947 | Gövde yapı malzemesi çelik sac malzemedir. İngiltere’den satın alınmışlardır. Sonrasında yardımcı sınıf gemi statüsünde kullanılmışlardır. | 1976 |
Erdemli | 1943, ABD | 1963 | |||
Ereğli | 1942, ABD | 1972 | |||
Edremit | 1965 | ||||
Çeşme | 1943, ABD | 1976 | |||
Çarşamba | 1983 | ||||
Çardak | 1942, ABD | 1976 | |||
Çandarlı | 1943, ABD | 1985 | |||
Kozlu | 41,48*7,32*1,83 – 350 | 1943, ABD | 1948 | Doğrudan ABD’den satın alınmıştır. | 1965 |
Kuşadası | |||||
Karamürsel | 1966 | ||||
Kaş | 1941, ABD | 1963 | |||
Kilimli | 1943, ABD | ||||
Kerempe | 1942, ABD | 1966 | |||
Kemer | |||||
Kirte | 1943, ABD | ||||
Mayın Toplama Botları | 21,8*4,2*2,6 – 65 | Farklı yıllarda Almanya ve İngiltere ile birer adet Gölcük ve Taşkızak | 1923-1950 yılları arasında hizmette olan toplam 10 adet bot vardır | ||
Liman Savunma Botları- 8 adet | 15,85*4,25*1,35 – 46 | 1943, Birleşik Krallık | 1944-1946 | Malta’da onarımlarının ardından İskenderun Limanına getirilmişlerdir. Mesaha ve eğitim gemisi olarak da kullanılmışlardır. | 1965-1971 |
Avcı Botları- 8 adet | 34,15*5,41*1,22 – 115 | 1940-42 ABD | 1948 | Amerikalı personel tarafından Türkiye’ye getirilmişlerdir. | 1969-1972 |
Akar (Akaryakıt) | 132*16*8,25 – 13.200 | 1938, Fransa | 1949 | II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de enterne edilen ve savaş sonu Fransa tarafından satışa çıkarılan gemilerdendir. Onarılıp hizmete alınmıştır. | 1974 |
Gölcük (Akaryakıt) | 58,6*9,4*3,1 – 1.250 | 1931, Gölcük | 1938 | Gölcük’te Ata Nutku tarafından inşa edilen ilk gemidir. 1935-37 yılları arasında su üzerinde inşanın tamamlanması beklendi. 1960 sonrası önce yağ, ardından su gemisi olarak hizmet vermiştir. | 1983 |
Yakıt (Akaryakıt) | 27*4,3 – 140 | 1940, Tophane | 1940 | İlk ismi Poyraz olan gemi 1982’de Yakıt ismini almıştır. | |
Akpınar (Akaryakıt) | 67,2*11,28*3,9 – 2.700 | 1944, ABD | 1948 | Akaryakıt tanker olarak hizmet vermiştir. | 1985 |
Mehmet Kaptan (Su) | 23*6,5*1,2 – 670 | 1913, Rusya | 1917 | Kurtuluş Savaşı’nda lojistik gemisi olarak hizmet vermiştir. 1936 yılın kuru yük gemisinden su tankerine dönüştürülmüştür. | 1993 |
Pınar (Su) | 37*7 – 500 | 1938, Almanya | 1939 | Su tanker olarak hizmet vermiştir. Benzer su tanker 1950 yılı sonrasında Türkiye’de inşa edilmiştir. | |
Ülkü (Kömür) | 100,95*14,25*6,6 – 7.233 | 1919, Birleşik Krallık | 1934 | Türk armatörleri satın almıştır. Donanmanın kömür gemisidir. | 1968 |
Alemdar (Römorkör) | 49,5*7,9*3,9 – 362 | 1898, Danimarka | 1914 | Türkler tarafından I. Dünya Savaşı sırasında gemiye el koyuldu. Kurtuluş Savaşı’nda büyük faydaları olmuştur. | 1959 |
Gonca (Römorkör) | 33*6*3,6 – 270 | 1908, Birleşik Krallık | 1914 | Savaş sırasında mayın dökme görevini icra etmiştir. Bir süre sonra da personel taşıma gemisi olmuştur. | 1992 |
Akın II (Römorkör) | 42,5*7,6*1,98 – 336 | 1915, Birleşik Krallık | 1924 | İngiliz donanmasından satın alınmıştır. | 1955 |
Ertuğrul (Yat) | 79,2*8,3*3,5 – 900 | 1903, Birleşik Krallık | 1904 | 1926 yılında donanma kadrosundan çıkartılarak Cumhurbaşkanı Yatı olarak kullanılmıştır. Yabancı devlet başkanları burada ağırlanmıştır. | 1939 |
Söğütlü (Yat) | 45,75*4,27*1,67 – 120 | 1908, Birleşik Krallık | 1908 | 1926 yılında donanma kadrosundan çıkartılmış, 1925-1929 yıllarında cumhurbaşkanı yatı olmuş, diğer yıllarda Deniz Yolları İdaresi ve Deniz Ticaret Okulu tarafından kullanılmıştır. | 1955 |
Savarona (Yat) | 124,5*16*6,25 – 6.130 | 1930, Almanya | 1938 | Atatürk’ün vefatından sonra çeşitli görevler ifa edip 1986 yılında kiralanmıştır. | 1986 |
Erkin (Denizaltı Yatak) | 139,85*8*8,5- 16.800 | 1923, Almanya | 1936 | Geminin ismi Atatürk tarafından verilmiştir. | 1966 |
Onaran (Fabrika) | 100*15,25*3,35 – 3.960 | 1944, ABD | 1948 | ABD’de onarıma alınmış ve onarım gemisine dönüştürülmüştür. | 1992 |
Kaldıray (Ağ) | 46,9*8,25 – 732 | 1938, Fransa | 1946 | II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de enterne edilen ve savaş sonu Fransa tarafından satışa çıkarılan gemilerdendir. | 1975 |
Ağ (Ağ) – 3 adet | 52,9*9,8*2,9 – 1.000 | 1937-38, Birleşik Krallık | 1941-1946 | Ağ sınıfı gemilerdir. | 1993-1995 |
Ağ (Ağ) – 1 adet | 44,53*9,3*3,2 – 805 | 1940, ABD | 1948 | 1996 | |
Işın (Denizaltı Batarya) | 33,5*7,32*2 – 390 | 1908, Birleşik Krallık | 1943 | Geminin adı, Refah faciasında şehit olan Gv. Yb. Zeki Işın’a atfen verilmiştir. | 1972 |
Araba Taşıt Gemileri – 8 adet | 54,9*12,2*2,7 – 1.120 | 1941, Birleşik Krallık | 1942 | Araba vapurlarıdır (Darıca, Şarköy, Lapseki, Erdek, Eceabat, Kilya, Silivri, Tuzla). | 1972-1986 |
Cumhuriyet Donanması listesi bu makalenin devamı olarak www.marinedealnews.com adresinden incelenebilir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.