Pandemi sürecinde görüyoruz ki ekonomiler tahmin ettiğimiz kadar elastik değilmiş. “Just-in-time inventory system” yani malzemenin tam zamanında teminine dayalı stok felsefesi sistematik problem olmadığı sürece iyi işliyormuş. Hatırlarsak, bu felsefeye göre bir üründe yaşanan sorunun, herhangi bir ekonomi için küçük bir problem olduğu düşünülüyordu ama öyle olmadı!
Carter döneminde, ABD’de enflasyonla mücadele için başlatılan kredi kontrolleri ekonomiyi durgunlaştırmış ve Carter’ın seçimi kaybetmesine sebep olmuştu. Ardından iktidar olan Reagan -dönemin FED Başkanı Volcker ile- işsizliğin artması pahasına da olsa faizleri artırarak, enflasyonu kontrol altına aldı. Yüzde 20’ye dayanan FED faizi, 1980’lerin başından itibaren enflasyon oranını kademeli olarak düşürdü.
Faiz oranı yükselen dolar, diğer para birimlerine karşı değerlendikçe, fiyat kontrolü ve değersiz kur uygulamaları sayesinde ucuza üretim yapan Çin’den ithalat tercih edilmeye başlandı. Hâliyle, ABD’nin sanayi gücü azalırken, Çin sanayisi olgunlaşmaya, tecrübelenmeye başladı. Aslına bakarsak günümüzdeki ticaret akışının tetikçisi Reagan dönemidir.
Reagan dönemindeki faiz artışından beri ABD enflasyon oranı nadiren yüzde 5’in üzerine çıktı. Hatta uzun yıllardır enflasyon düşük olduğundan, FED’in faiz kararı küreselde herkesin takip ettiği hayati bir mevzu hâline geldi diyebiliriz. Yeri gelmişken belirtelim; Reagan döneminden beri faizler iki defa (2008 ve 2020 yılları) yüzde 0 – 0,25 seviyesine indirildi.
Uzun süredir, ABD enflasyonu düşük kaldı çünkü ürünler Çin’den ucuza ithal ediliyordu. Elbette, göreceli olarak -kaya gazının da etkisiyle- düşük enerji fiyatı da Çin’in maliyetlerini aşağıda tuttu. ABD’de enflasyon düşük seyredince maaşlara da çok zam yapılmadı, artmayan maaş seviyesi de enflasyonun dipte sürünmesine katkı sağladı. Kısacası, pandemiye kadar Reagan’ın çizmiş olduğu ekonomik model devam etti.
Neden pandemi ekonomik modeli bozdu?
Pandemi sonrasında bu modelin temeli sarsıldı. Petrol fiyatı 2021 yılının başından beri yukarı tırmanıyor, bir de üzerine otomobil ve diğer mühim ürünlerdeki kıtlığı koyduğumuzda ABD’nin yılardır düşük gitmesinden şikâyet ettiği enflasyon oranı bir anda artmaya başladı. Hatırlarsanız yakın dönemde ABD stratejik petrol rezervlerini satarak petrol fiyatını gevşetmek istedi ama sınırlı bir fayda sağladı. Geçici bir müdahaleden öteye gidemedi.
Ekonomik modelin temeline dinamit koyan ana mesele tedarik zincirindeki tıkanıklık. Kimse tedarik zincirindeki bu tıkanıklığa hazır değildi. Örneğin, merkez bankaları kredi patlaması, enflasyon tırmanışı, savaş vb. sorunlar tecrübe etmişti ama tedarik zincirindeki tıkanıklıkla ilk defa karşılaşıyorlar. Kapanmalar sonrasında tedarikte sıkışıklığın olacağını tahmin etmişlerdi fakat sıkışıklık tahminlerinden çok daha uzun sürüyor.
Reel sektörün tepkisi nasıl oldu?
Merkez bankalarının tanımadığı bir alan, tedarik zincirindeki tıkanıklığın başlarında üreticiler, yani kapanma dönemi sonlanırken stoklarını tüketmeye başladı. Tıkanıklık azalmak yerine artmaya başladığında telaş da artmaya başladı ve fiyatlar bir anda, sert şekilde tepki verdi. Çünkü stok bitiyordu. Aralık 2021’de ABD’deki stok/satış rasyosu Nisan 2020 ayına kıyasla yüzde 60 azaldı. Yani stoklar inanılmaz süratli bir şekilde eridi. Elbette üretici, hem satış yapmak hem de stok seviyesini eski hacmine çıkarmak istiyor. Bu istek bir süre daha taşımacılıkta yoğunluğun devam edeceği anlamına gelir. Yoğunluğun devam ettiği dönemde navlunlarda kalıcı düşüş beklememek lâzım.
Aslına bakarsak, pandeminin öğretilerinden birisi de ekonomilerde elastikiyet eksikliği olduğudur. Gördük ki “Just-in-time inventory system” yani malzemenin tam zamanında teminine dayalı stok felsefesi sistematik problem olmadığı sürece iyi işliyormuş. Kısa bir hatırlatma yapalım; bu felsefe, malzemelerin taşıma mesafelerini azaltarak stok oluşmasını önlemeyi hedeflemektedir. Yani A ürününü üretmek için B ürününe, bunu da üretmek için C ürününe ihtiyaç var ise küçük bir tedarik sıkışıklığının büyük sonuçları olabiliyor. Bir üründe yaşanan büyük bir sorun, herhangi bir ekonomi için küçük bir problem olmalıdır. Ama öyle değilmiş! Pandemi JIT felsefesini derinden yaraladı.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi kapanmalar sonrasında tedarikte sıkışıklığın olacağı tahmin edilmişti, fakat tahminlerden çok daha uzun sürüyor. Piyasa ekonomisinde bunu arz-talep kuralı ile açıklayabiliriz, elbette ki kıtlık fiyatları etkiler. Ürünlerin fiyatları toplu şekilde yükselmeye başlayınca da enflasyon artar. Piyasanın en büyük korkusu ise Reagan dönemindeki gibi faizlerin ani şekilde yükseltilerek, toparlanmaya köstek olmasıdır.
Başka bir açıdan bakacak olursak; manşet enflasyon alıcının ödediği fiyatlar düzeyindeki artışı gösterir. Üretici enflasyonuna yani üretilen ürünlerin maliyetindeki artışa baktığımızda itici gücün çip, gaz, petrol vb. ürünlerden ya da enerji fiyatlarından kaynaklandığı görülüyor.
Analistler, FED faiz artışının bu ürünlerin fiyatını etkilemeyeceğini düşünüyor. Bu hata olabilir -çünkü vadeli fiyatlar faiz oranına karşı hassastır- ama üretim süratini etkilemez. Hâliyle, faiz artışı, talebi düşürürken, işsizliği artırabilir.
Toparlamak gerekirse tedarik zinciri problemleri çözülürse, enflasyon telaşı geçmeye başlayacaktır. Faiz artışı öncesinde tedarikteki şişe ağzı problemi çözülmeye gayret edilse, faiz artışının olumsuz etkileri de minimize edilebilir.
Burada yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.