Limanlara Fütürist bir bakış…

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Türkiye’nin ilave liman yatırımları için 2015’i hedeflediği; konteyner elleçleme kapasitesinin o yıl için 21,6 milyon teu olarak hesaplandığı belirtiliyor. 2008 krizini milat olarak alıp, öncesi ve sonrasını değerlendirip, 2015 projeksiyonunun ne kadar gerçekçi olduğunun analizini yapmak gerekiyor

Dünya ticaretinin ana unsuru deniz ticareti; taşıma ve limanlarda elleçleme, küreselleşme ile birlikte basamak atladı. Küreselleşme, dünya ticaretini “tedarik odaklı” yapıdan “talep odaklı” yapıya dönüştürürken, hem konteyner taşımacılığına basamak atlattı hem de terminal hareketlerinin önemli ölçüde gelişmesini sağladı. Öte yandan, perakendecilik sektörü ile sıkı bağı olan konteyner hareketleri; 2008 krizinin patladığı günlere kadar olan dönemde, yüksek tüketimin yarattığı fırsatları iyi değerlendirerek önemli çıkar sağladı. Ne var ki kriz, büyük bir iyimserlikle yapılan tüm tahminleri alt üst etmeye yetti.
2008  “Finans Krizi” çalı yangını gibi yayılıp dünya ticaretini etkileyene kadar, “danışman” etiketli firmalar küresel konteyner hareketinin her yıl yüzde 10 oranında yükseleceğini öngörüyorlardı. Sonraki gelişmeler hepimizin hatırında. Kriz patladı ve küresel konteyner hareketi ile birlikte ülkemizdeki konteyner liman hareketleri de düşüş yaşadı. 2009 yılındaki ülkemiz konteyner liman hareketlerindeki düşüş yaklaşık yüzde 12,9 olarak kayıtlara geçti.
O günleri bir kere daha hatırlayalım. Talebin ve buna bağlı olarak tüketimin üst seviyede olduğu kriz öncesi dönemde, liman kapasitelerinin yetersiz olduğu konuşuluyordu. 2009’un gündemi ise, 2008 yılındaki hedeflerin ne derece yakalanıp yakalanamayacağı tartışmalarıydı. Ne var ki, 2009 yılında, yani kriz döneminde, uygulanması düşünülen stratejik seçenekler oldukça kısıtlıydı ve tek seçenek mevcut pazar payının yükseltilmesi olarak gözüküyordu. Bu görüşten hareketle, bazı limanlar tarifelerini aşağı çekerek pazar paylarını artırmayı hedefledi. Şubat 2009’da Marine Deal News’e yazdığım yazıda;
“Ana sorun, donmuş finans sisteminin tarihi bir norm olamayacağı; konteyner hareketindeki geleceğe dönük yükseliş beklentilerinin, limanlara yapılacak yatırımlara hız kesmeden devam etmesi gerekiyor… Göz önünde tutulması ve de çözülmesi gereken problemlerin başında; ekonominin yeniden canlandığında ortaya çıkacak olan liman hinterlant bağlantılarındaki zaaflar ve terminal istif kapasitelerindeki yetersizlikler geliyor… Sahaların efektif kullanımı terminal yönetimlerindeki planlamalar ile kontrol edilebilir, ama “Talep” olgusu liman yönetimlerinin kontrolü dışındadır.” demiştim. Peki, günümüzde durum nedir, nasıl tahminler yapılıyor, neler bekleniyor… Geçenlerde okuduğum bir yazıda; ülkemizdeki ilave liman yatırımları için 2015 yılının hedeflendiği belirtiliyor; günümüzdeki 11,1 milyon teu konteyner elleçleme kapasitesinin 2015 yılında 21,6 milyon teu’ya ulaşmasının beklendiği ifade ediliyordu. Konu ile ilgili kısa bir analiz yapmak istiyorum…
TÜRKLİM verilerine göre 2011 yılı ülkemiz konteyner hareketi yaklaşık 6,6 milyon teu. Toplam kapasite kullanım oranı yaklaşık yüzde 60. Öte yandan, Türkiye’de son 8 yıllık dönemde konteyner liman hareketi artışı ortalaması yüzde 15,3/yıl şeklindedir. Bu verilerden yola çıkıldığında, 2015 yılı liman hareketi beklentisinin 11,7 milyon teu olacağı ortaya çıkar. Bu basit hesap çerçevesinde değerlendirme yapacak olursak, oluşacak kapasite kullanım oranının 2015’de yüzde 55’e düşeceğini, ancak 2020 yılında yüzde 70’leri bulacağını görürüz.
Bu verilerden rezerv kapasite oranları düşüldüğünde, mevcut liman kapasitelerinin hedeflenen orandan daha yüksek hacimlere ulaştırılamaması halinde -ki altyapı kullanım alanları bazında bu pek mümkün görülmemektedir- 2020 sonrasında liman kapasite kullanımlarında sıkışıklık oluşması olasıdır.
Bu noktada dikkat çekmek istediğim bir başka önemli konu da ülkemiz limanlarındaki transit hareketini artıracak olan Karadeniz limanlarının konteyner hareketinin ülkemizin tecrübe ettiği ivmeden daha yüksek oluşudur. Ama Pire Limanı’nın komadan çıktığını da atlamamak gerekir. Kısacası, bu etmenler göz önüne alındığında, yeni genişlemeler oluşturulmadan, 2020 hedefinin arzulanan seviyede olmayacağı görülmektedir.
Ancak madalyonun diğer tarafında farklı bir fotoğraf bulunmaktadır. Yukarı yönlü talebin ana etmeni ve gelecek projeksiyonlarının vazgeçilmez çarpanı GSMH vb. değerlerin yükseleceğinden kaynaklı şekilde hesaplanmasındaki bilinmezliklerdir. Şimdilik limanların geleceği parlak görülmektedir. Ancak tahminler yapılırken uygulanan formüller, genelde ekonomilerin normal olduğu süreçler göz önünde tutularak uygulanmaktadır. Yani vazgeçilmez veriler dışındaki diğer parametrelerin pozitif olduğu dönemlerdi. Bugünler öyle mi? Gerek AB’de de, gerekse Küresel Ekonomi’nin başat oyuncularında ne gibi gelişmeler yaşanacağını tahmin etmek giderek zorlaşmaktadır.
Suriye ve İran üzerine yapılan hesapların petrol fiyatlarına etkisi; ABD’deki seçimler; Euro’nun geleceği; Roubini’nin “Mükemmel Fırtına” öngörüsü; Küresel Ekonomi’nin öteki başat oyuncuları Çin ve Hindistan’ın izleyeceği politikalar… Bunların hepsi Küresel Ekonomik parametreleri negatife veya pozitife yönlendirecek gelişmeler.
Sonuç olarak şöyle bir değerlendirme yapılması gerçekçi olacaktır. Daha önce de ifade ettiğim gibi; limanlarımızın kapasitelerini artıracak yatırımlar yapılsın. Ancak stratejiler oluşturulurken 2008’de yaşanan tecrübelerinde unutulmaması gerekir diye düşünüyorum.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com