İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) 4,9,10 ve 12 nolu Meslek Komiteleri üyelerinin sektör üyelerini bilgilendirmek amacıyla DTO Yönetimine başvurarak düzenlenmesini talep ettiği ve 29 Kasım 2018, Perşembe günü GİSBİR Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen bir seminere katıldım.
Seminerde iki uzmanımız tarafından ele alınacak iki konu da oldukça merak edilen ve mutlaka işin uzmanından dinlenmesi gereken konular olduğundan, yeni bir bilgi öğrenebilir miyim diye bu fırsatı kaçırmadım. Gündemi meşgul eden iki konuyu, özellikle denizcilik sektörü üyelerini ilgilendirdiği kısmıyla Odamız tarafından düzenlenmesi oldukça önemliydi. Zira özellikle bu iki konu hakkında, en başından beri, başta DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran olmak üzere, Oda ilgili danışmanlarının oldukça mesai harcadığı ve harcayacağı görülüyor.
Zira Denizcilik, tüm bileşenleri ile özel bir bilgi zincirine sahip olan, bileşenlerin çokluğuyla kapsamlı yapılacak yorumlarda titizlik gerektiren ve tüm bu bilgilerin eşzamanlı uluslararası boyutuyla ele alınmasında hata yapılmaması gereken büyük ve küçük ihracat ve ithalat yapan birçok yerli ve yabancı (Türkiye’de yerleşik veya değil) işletmeyi bünyesinde barındıran bir endüstridir.
Seminerde DTO Hukuk Müşaviri Avukat Tuba Karakuzu ile DTO Mali İşler ve Vergi Danışmanı Yeminli Mali Müşavir Murat Erişti birer sunum gerçekleştirdiler. Avukat Karakuzu sunumunda; 15 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile gündemimize güm diye oturan ‘konkordato’ hakkında teorik ve pratik düzlemde yol haritası hukuki olarak ele alındı. Konkardato için yapılan ilgili Kanun nezdinde; sürecin nasıl işlediğini, tarafların kimlerden oluştuğunu, işleyişteki süreler kapsamında; ‘Kondarto ne zaman başlar, ne zaman sonlanır’ sorularının cevapları yer alırken, sürecin yönetimine haiz olan Asliye Ticaret Mahkemelerine nasıl başvurulacağı, mahkeme tarafından atanan Komiser nasıl atanır, borçlu(lar) ve alacaklı(lar) arasındaki süreç nasıl, kim tarafından yönetilir ve benzeri sorular hakkında hem teorik hem pratik açıdan bilgilendik.
Aslında kendi açımdan özetlersem, ‘Konkordato nasıl ilan edilir? Konkordato çeşitleri nelerdir?’in A,B,C’sini öğrenirken, bu hukuki hakkı “kötü niyetli” kullanacak tüccara karşı “Madur taraf olan iyi niyetli tüccarca alınacak hukuki önlemler nedir?” sorularının pratik uygulamalarını örneklerle dinledik. Aslında daha basit bir dille yazarsam borçlu ve alacaklıyı iyi niyet zemininde korumaya ve işletme ile bağlısı şahışlara nefes aldırıp yaşatmaya yönelik olumlu bir adım iken, alacaklıyı, olur da kötü niyetli tüccar tarafından ilan edilmesi halinde ciddi zincirleme enkazlarla hatta gidilen bir yolu ilgili/ilgisiz herkesi bütünüyle etkisi altına alarak kilitleyecek de bir süreç.
Bildiğim kadarıyla denizcilik sektöründe bir konkordato başvurusu olmadı. Olmadan böyle bir seminerin düzenlenmesi oldukça değerliydi. Farkındalığı artırdığı için fikri ortaya atan, emeği geçen, gerçekleşmesini sağlayan konunun tüm paydaşlarına teşekkür ederim. Bu yazıyı kaleme alırken öğrendiğim bir yeni bilgi de; bilindiği üzere Konkordato başvuru, kabul, uzatma süreleri içinde ilk 3 ay önemli. Şimdiki başvurularda; bu 3 ayın sonundaki taleplerin kabul edilmediği, mahkemece geri çevrildiği yönünde. Bu, sistemin iyice irdelendiğine işaret kabul edilebilir. İzleyip göreceğiz.
Yeminli Mali Müşavir Murat Erişti, önce Avukat Karakuzu’nun sunumu ardından zihinlerde “eyvah!” diye oluşan sorulara pratikte nasıl önlem alınır konusunu irdeledi. Uluslararası ticaret yapan katılımcıların çok değerli soru ve yorumlarıyla açığa çıkan sinerjiyle aldığımız aydınlatıcı cevaplar, kısa yol haritasını sundu. Bence burada esas madur olan “alacak-lı(lar)ı” koruyan sistemi de oluşturup uygulamaya koymalı! Öğrendim ki; Konkordato sürecini zorlaştıracak ve madur olanların maduriyetlerini giderecek yönde çalışmalar ilgililer tarafından yapılıyormuş.
Murat Erişti’nin asıl sunumu ise, Hazine ve Maliye Bakanlığından; 16 Kasım 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan; “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32-34)’de değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” hakkında yaşanmış örnekler üzerinden oldukça dinamik bir sunum oldu. Ki, karmaşık maddelerin kapsamının anlatımı ile denizcilik işinin doğası gereği birden fazla bileşeni ve muhatabı ile iç içe olunduğunda, soruların kalitesini tahmin edersiniz. Sayın Erişti, soru henüz sorulmadan cevapları vermesiyle konusuna hukuki boyutuyla da hakim olduğunu gösterdi. Alınan sorulara anında cevap şeklinde interaktif olması ile anlatımı akılda kaldı, anlama kalitesi artınca sunumun amacına yönelik verimi de arttı. İşin uzmanı değilseniz, ciddi zihin yormanız gereken analitik düşünmeyi gerektiren bir alan.
Seminer 2,5 saat sürdü. Sayfada yerim kısıtlı olduğu için konuyu anladığım çerçevede burada enine boyuna yazarak anlatmam oldukça zor. Sayın Murat Erişti’nin Konkordato hakkında, katılımcılardan aldığı sorulara cevap verirken yakaladığım ve hatta kendilerinin de inceleyip İdari makamlara inceleme ve değerlendirme yapmaları üzerine sundukları iki bilgi oldukça dikkat çekiydi.
İlki, konkordato olduğunda süreç kendi kanunlarımızca belli ancak olmasın diye veya olduğunda dünyada Almanya’da uygulamada olan “İflas eden şirketlerin kamulaştırılması” modeli hem devleti hem alacaklı(lar)ı hem de borçlu(lar)ı ciddi anlamda korurken, borçlu açısından da kötü niyetli kullanımının önüne geçiyor. Kapsamlı olarak incelemesi yapılarak ülkemiz için uygun maddeleri değerlendirilebilir düşüncesindeyim. Zira bu ve benzeri durumlarda durumu iyi niyetlice değil de kötü niyetlice kullananlar tarafından, olan hep iyi niyetli tüccara oluyor.
Bu tavsiye edilen modelde özellikle belli bir ölçekteki firmalar, yapıları gereği artık ülke ekonomisinin önemli bir parçası oluyor. Haliyle Almanya bu model ile ekonomisinin geleceğinde söz sahibi firmalarının batmasının önüne geçiyor. Bu yapıdaki şirketlerin karşılaştığı ekonomik sorunlarda tüm paydaşların ülke ekonomisinin çarklarını koruyacak yönde; hükümet tarafından atılacak bir adım, ülke vatandaşları başta olmak üzere yerli ve yabancı yatırımcıya da güven içinde bir gelecek vadetmesi açısından da önem arz ediyor.
Sayın Erişti’nin diğer bir önerisi ise; böyle (konkordato) durumlarda Varlık Fonu gibi yapıların devreye sokularak sistemin (ticaretin) tüm kaynaklarını korumaya ve sürdürmeye yönelik bir model değerlemesi yapılabileceği yönünde bir önerisi daha oldu. Bu ise başka bir yazının konusu…
* * *
Türkiye Cumhuriyeti kurucu felsefesi rotasında yükselerek, yeni yılda daha güçlü olmak ve ülkemizin dünya genelinde her alanda söz sahibi olması için daha çok çalışmamızı ve daha üretken olmamızı istiyorum. Ve sağlıklı bir büyüme için özellikle denizcilik alanında ülkece atılım yapmayı oldukça önemsiyorum. Güçlü, uzun soluklu ve kalıcı denizcilik politikaları ile dünya denizciliğinde hakettiğimiz yerde olmayı can-ı gönülden diliyorum. Tüm bunları gerçekleştirecek kaynağımız var. Ve gerçekleştirdiğimizde hepimizin ortak eseri olacak bu değeri, gelecek neslimize miras olarak bırakmanın önemine bir kez daha vurgu yapmak istiyorum.
Nice mutlu yıllara…
Seminerde iki uzmanımız tarafından ele alınacak iki konu da oldukça merak edilen ve mutlaka işin uzmanından dinlenmesi gereken konular olduğundan, yeni bir bilgi öğrenebilir miyim diye bu fırsatı kaçırmadım. Gündemi meşgul eden iki konuyu, özellikle denizcilik sektörü üyelerini ilgilendirdiği kısmıyla Odamız tarafından düzenlenmesi oldukça önemliydi. Zira özellikle bu iki konu hakkında, en başından beri, başta DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran olmak üzere, Oda ilgili danışmanlarının oldukça mesai harcadığı ve harcayacağı görülüyor.
Zira Denizcilik, tüm bileşenleri ile özel bir bilgi zincirine sahip olan, bileşenlerin çokluğuyla kapsamlı yapılacak yorumlarda titizlik gerektiren ve tüm bu bilgilerin eşzamanlı uluslararası boyutuyla ele alınmasında hata yapılmaması gereken büyük ve küçük ihracat ve ithalat yapan birçok yerli ve yabancı (Türkiye’de yerleşik veya değil) işletmeyi bünyesinde barındıran bir endüstridir.
Seminerde DTO Hukuk Müşaviri Avukat Tuba Karakuzu ile DTO Mali İşler ve Vergi Danışmanı Yeminli Mali Müşavir Murat Erişti birer sunum gerçekleştirdiler. Avukat Karakuzu sunumunda; 15 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile gündemimize güm diye oturan ‘konkordato’ hakkında teorik ve pratik düzlemde yol haritası hukuki olarak ele alındı. Konkardato için yapılan ilgili Kanun nezdinde; sürecin nasıl işlediğini, tarafların kimlerden oluştuğunu, işleyişteki süreler kapsamında; ‘Kondarto ne zaman başlar, ne zaman sonlanır’ sorularının cevapları yer alırken, sürecin yönetimine haiz olan Asliye Ticaret Mahkemelerine nasıl başvurulacağı, mahkeme tarafından atanan Komiser nasıl atanır, borçlu(lar) ve alacaklı(lar) arasındaki süreç nasıl, kim tarafından yönetilir ve benzeri sorular hakkında hem teorik hem pratik açıdan bilgilendik.
Aslında kendi açımdan özetlersem, ‘Konkordato nasıl ilan edilir? Konkordato çeşitleri nelerdir?’in A,B,C’sini öğrenirken, bu hukuki hakkı “kötü niyetli” kullanacak tüccara karşı “Madur taraf olan iyi niyetli tüccarca alınacak hukuki önlemler nedir?” sorularının pratik uygulamalarını örneklerle dinledik. Aslında daha basit bir dille yazarsam borçlu ve alacaklıyı iyi niyet zemininde korumaya ve işletme ile bağlısı şahışlara nefes aldırıp yaşatmaya yönelik olumlu bir adım iken, alacaklıyı, olur da kötü niyetli tüccar tarafından ilan edilmesi halinde ciddi zincirleme enkazlarla hatta gidilen bir yolu ilgili/ilgisiz herkesi bütünüyle etkisi altına alarak kilitleyecek de bir süreç.
Bildiğim kadarıyla denizcilik sektöründe bir konkordato başvurusu olmadı. Olmadan böyle bir seminerin düzenlenmesi oldukça değerliydi. Farkındalığı artırdığı için fikri ortaya atan, emeği geçen, gerçekleşmesini sağlayan konunun tüm paydaşlarına teşekkür ederim. Bu yazıyı kaleme alırken öğrendiğim bir yeni bilgi de; bilindiği üzere Konkordato başvuru, kabul, uzatma süreleri içinde ilk 3 ay önemli. Şimdiki başvurularda; bu 3 ayın sonundaki taleplerin kabul edilmediği, mahkemece geri çevrildiği yönünde. Bu, sistemin iyice irdelendiğine işaret kabul edilebilir. İzleyip göreceğiz.
Yeminli Mali Müşavir Murat Erişti, önce Avukat Karakuzu’nun sunumu ardından zihinlerde “eyvah!” diye oluşan sorulara pratikte nasıl önlem alınır konusunu irdeledi. Uluslararası ticaret yapan katılımcıların çok değerli soru ve yorumlarıyla açığa çıkan sinerjiyle aldığımız aydınlatıcı cevaplar, kısa yol haritasını sundu. Bence burada esas madur olan “alacak-lı(lar)ı” koruyan sistemi de oluşturup uygulamaya koymalı! Öğrendim ki; Konkordato sürecini zorlaştıracak ve madur olanların maduriyetlerini giderecek yönde çalışmalar ilgililer tarafından yapılıyormuş.
Murat Erişti’nin asıl sunumu ise, Hazine ve Maliye Bakanlığından; 16 Kasım 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan; “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32-34)’de değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51)” hakkında yaşanmış örnekler üzerinden oldukça dinamik bir sunum oldu. Ki, karmaşık maddelerin kapsamının anlatımı ile denizcilik işinin doğası gereği birden fazla bileşeni ve muhatabı ile iç içe olunduğunda, soruların kalitesini tahmin edersiniz. Sayın Erişti, soru henüz sorulmadan cevapları vermesiyle konusuna hukuki boyutuyla da hakim olduğunu gösterdi. Alınan sorulara anında cevap şeklinde interaktif olması ile anlatımı akılda kaldı, anlama kalitesi artınca sunumun amacına yönelik verimi de arttı. İşin uzmanı değilseniz, ciddi zihin yormanız gereken analitik düşünmeyi gerektiren bir alan.
Seminer 2,5 saat sürdü. Sayfada yerim kısıtlı olduğu için konuyu anladığım çerçevede burada enine boyuna yazarak anlatmam oldukça zor. Sayın Murat Erişti’nin Konkordato hakkında, katılımcılardan aldığı sorulara cevap verirken yakaladığım ve hatta kendilerinin de inceleyip İdari makamlara inceleme ve değerlendirme yapmaları üzerine sundukları iki bilgi oldukça dikkat çekiydi.
İlki, konkordato olduğunda süreç kendi kanunlarımızca belli ancak olmasın diye veya olduğunda dünyada Almanya’da uygulamada olan “İflas eden şirketlerin kamulaştırılması” modeli hem devleti hem alacaklı(lar)ı hem de borçlu(lar)ı ciddi anlamda korurken, borçlu açısından da kötü niyetli kullanımının önüne geçiyor. Kapsamlı olarak incelemesi yapılarak ülkemiz için uygun maddeleri değerlendirilebilir düşüncesindeyim. Zira bu ve benzeri durumlarda durumu iyi niyetlice değil de kötü niyetlice kullananlar tarafından, olan hep iyi niyetli tüccara oluyor.
Bu tavsiye edilen modelde özellikle belli bir ölçekteki firmalar, yapıları gereği artık ülke ekonomisinin önemli bir parçası oluyor. Haliyle Almanya bu model ile ekonomisinin geleceğinde söz sahibi firmalarının batmasının önüne geçiyor. Bu yapıdaki şirketlerin karşılaştığı ekonomik sorunlarda tüm paydaşların ülke ekonomisinin çarklarını koruyacak yönde; hükümet tarafından atılacak bir adım, ülke vatandaşları başta olmak üzere yerli ve yabancı yatırımcıya da güven içinde bir gelecek vadetmesi açısından da önem arz ediyor.
Sayın Erişti’nin diğer bir önerisi ise; böyle (konkordato) durumlarda Varlık Fonu gibi yapıların devreye sokularak sistemin (ticaretin) tüm kaynaklarını korumaya ve sürdürmeye yönelik bir model değerlemesi yapılabileceği yönünde bir önerisi daha oldu. Bu ise başka bir yazının konusu…
* * *
Türkiye Cumhuriyeti kurucu felsefesi rotasında yükselerek, yeni yılda daha güçlü olmak ve ülkemizin dünya genelinde her alanda söz sahibi olması için daha çok çalışmamızı ve daha üretken olmamızı istiyorum. Ve sağlıklı bir büyüme için özellikle denizcilik alanında ülkece atılım yapmayı oldukça önemsiyorum. Güçlü, uzun soluklu ve kalıcı denizcilik politikaları ile dünya denizciliğinde hakettiğimiz yerde olmayı can-ı gönülden diliyorum. Tüm bunları gerçekleştirecek kaynağımız var. Ve gerçekleştirdiğimizde hepimizin ortak eseri olacak bu değeri, gelecek neslimize miras olarak bırakmanın önemine bir kez daha vurgu yapmak istiyorum.
Nice mutlu yıllara…