‘Ben başkan seçileyim ya da seçilmeyeyim kritik çalışmalarda Türk Loydu devrede olmalı’

Yeşim Yeliz Egeli

yesimegeli@marinedealnews.com

Türk Loydu Vakfı seçimli Genel Kurul Toplantısı öncesi Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Oral Erdoğan ile özel bir röportaj gerçekleştirdik

Türk Loydu Vakfı’nın Genel Kurulu’na, TMMOB Gemi Mühendisleri Odası’nın Başkan Adayı olarak mı katılacaksınız?

Evet, ben 11 Nisan’da belgeleri doldurdum. Aday oldum. 20 Nisan’da Türk Loydu kimlerin başvurduğunu duyuracak diye biliyorum.

27 Nisan’daki Genel Kurul için duygu ve düşünceleriniz neler? Nasıl oldu bu adaylık süreci?

Gemi Mühendisleri Odası kendi düzen ve kurallarına göre, kendi içinde toplantı yapıyorlar. O toplantıda gemi mühendisleri olarak Türk Loydu’na aday olmak isteyenler de oylamaya tabii tutuluyor. 10-20 kişi başvurmuştu. En çok oy alan 5 kişi asil üye-yedek üye olarak belirlenmiş. Akşamına beni arayıp, adaylığıma uygunluk verildiğini bildirdiler. O gün, o şekilde bir değerlendirmem oldu. Gemi Mühendisleri Odası’nın geçmişte 2-3’e bölünmüş bir yapısı, çeşitli oylar olurdu. Bu sefer gördüğüm kadarıyla bir birlik oluşmuş. Biliyorsunuz adaylığın nihai başvuru yeri Türk Loydu. Ben orada bir nabız yoklamayı da görmüş oldum. Gemi Mühendisleri Odası’nın güçlü bir birliğiyle ben 5 kişiden biri olmuşum, bu hoşuma gitti. Yani Türk Loydu’na seçilmeyi bir kenara bırakın Gemi Mühendisleri Odası’nın bir uzlaşı içerisinde olduğunu gördüm, bu benim için bir etki faktörü oldu. Benim esas aday olmamı etkileyen faktör, benim açımdan çok uzun yıllardır gelen Loyd’la olan ilişkimdir.

Gemi Mühendisleri Odası’nın Loyd’a sizi aday adayı olarak göstermesinde tüm seçilenler mutabık kalmışlar. Tebrik ederim.

En çok oy alan 5 kişi olmak ve uzlaşı olduğunu görmek güzel bir duygu. Bunun dışında da ben Türk Loydu’na farklı kesimlerce gerek Deniz Ticaret Odası gerek eğitim dünyası, gerek kaptan ve gemi mühendisleri dünyası açısından geçmişte çok yakın ilişkilerim oldu. Kendi eğitim dönemim de çok ilişkim oldu.  Ben fakültede okurken burslu okudum, orada da mesela bana burs verdi. Bitirme ve doktora çalışmalarımda da Türk Loydu’na çok gidip geldim. O dönemde Ali Eser daha çok vardı ve Yücel Odabaşı etkili bir şekilde sistemin içindeydi. Reşat Özkan Hocam içerideydi, Halim Mete, Ali Osman Adak… Üniversiteden dolayı Teoman Hocam Loyd konusunda ciddi bir etkisi olan Hocamdı. Bülent Şener, Şevki Bakıcı… Yani birçok kişiyle iç içeydim o yıllarda ve sonrasında da o ilişkilerim pek kopmadı. Bugüne kadar da bakıyorum Türk Loydu çok kaliteli kişilerle yönetildi.

Peki siz ve Cem Melikoğlu’ndan başka bir isim var mı adaylıkta?

Ben sadece Gemi Mühendisleri Odası’nın öne çıkardığı beş adayı biliyorum. Başka kim başvurdu bilgim yok.

Başarılı bir akademik kariyere sahipsiniz. Türk Loydu başkanlık koltuğuna oturursanız, eğitim kısmında da bir şeyler yapmayı planlıyor musunuz?

Denizcilik camiası benim için “deniz” kavramıyla başlıyor. Biraz aslında denizcilik çerçevesinin uzağında olmama rağmen, ekonomi-finans eğitimine çok emek vermeye çalıştım. Borsa Başkanlığı’na geçtim, oradan Bilgi Üniversitesi’nde programlar yürüttüm ama denizden uzaklaşmayı kendime uygun göremedim demek ki.

Akdenizde doğdum, Akdeniz tuzunun etkisi var demek ki. Deniz Ticaret Odası’nda danışmanlık anlamında birçok faaliyette bulundum. Toplantılarına bizzat katıldım. Bilgi Üniversitesi’nde finans hocalığı yapıyordum. Denizcilikle ilgili özellikle ticaret ve ekonomi konularında birtakım çalışmalarda yer almaya devam ettim. Bugüne kadar getirdiğimiz bu süreçte, ekonomi çalıştım ama gemi inşa ve denizcilik camiası benim için öncü sektör oldu. Sürekli denize ne atabiliyorsam atmaya çalıştım. Bugüne geldiğimizde de Piri Reis Üniversitesi kurulma sürecinde de fahri üyelik alıp, akabinde üniversiteye geçmem de isteniyordu ama ben öyle bir şey düşünmüyordum. Ta ki 2013 geldiğimizde artık İktisadi İdari Bilimler Fakültesi olmalı dedik ve denizcilik sadece gemiyi idare eden kaptandan, gemi makinelerinden ibaret değildir. Tüm dünyada çok geniş bir yelpazeye sahiptir. O yüzden eğer biz Piri Reis Üniversitesi’nde tam teşekküllü bir denizcilik üniversitesi yapacaksak iktisadi idari bilimler de olmalı, hukuk fakültesi de olmalı diyordum.  Bu vesileyle “O zaman senin yerin burası” demişlerdi. Bu denizcilik camiasının bir talebiyle ben oraya geçtim. Osman Kamil Sağ Hocamız o zaman rektördü. Ben de dekan olarak oraya geçip sonra hızlı gelişmelerle rektör oldu. Bugüne geldiğimde denizcilik camiasında eğitimin dizaynında yer almış kabul ediyorum kendimi. Yetki verildi, elimden geldiğinin en iyisini yapmaya çalıştım. Burada eğitim tecrübem bir tarafta, özellikle Bilgi Üniversitesi’nde borsa ve ekonomi alanındaki tecrübemin de kurumsal yönetim tecrübemin de olmasıyla birlikte, eğer denizcilikte bu konuda Türk Loydu ise ben elimden geleni en iyi şekilde yaparım. Ben yapmıyorsam gelecek kişinin de yapacağından hiç şüphem yok. Benim açımdan gördüğüm husus konjonktür sizi bir yerlere getiriyor, ben o konjonktüre şu an uygun olduğumu düşünüyorum. Yani Türk Loydu’na bugüne kadar oluşmuş bilgi, birikim ve tecrübemin bu alanda elimden ne gerekirse seve seve yapacağımı, uygun olacağını görüyorum.

Türk Loydu eğitime çok önem verir. Türk Loydu Vakfı’nın senedine göre eğitimde çok ciddi bir hedefimiz olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Bu hem üniversite tecrübesi, hem sektörü tanıma hem de yönetim anlamındaki ilişkilerimize dayalı olarak ifade edebileceğim bir durum. Türk Loydu’nun eğitim verme ve eğitimi destekleme anlamında çok daha fazla yapabileceği işler olduğuna inanıyorum. Burs vermek. Tabii ki birçok kurumun normal yaptığı işlerdendir. Türk Loydu burada birtakım faaliyetler de yürüttü bu zamana kadar ama eğitim verme, eğitim dizayn etme, eğitim işbirlikleri… Bunların ilgili çok çeşitli alanlarla birlikte geliştirilmesi söz konusudur önümüzdeki süreçte eğer bizler etkili olabilirsek. Bunun için ilk işlem kurumsal yönetim, şeffaflık, bağımsız yönetim anlayışı, uygunluk ve IACS’e giden süreç ile birlikte olabilecek bir durum. Eğitimle ilgili kaynakların yeterliliği konusu bir vakıf olarak çok daha rahat genişletilebilecek bir husustur. Ayrıca eğitimde her zaman “hemen bize para verin de biz eğitim sistemini yapalım” değil, eğitim kalitesi işbirlikleriyle çok rahat büyütülebilir, onu da açıkça söyleyeyim şimdiden. Türk Loydu gerek ulusal gerekse uluslararası eğitim işbirlikleri içerisinde olacaktır.

Bir akademisyenin tecrübeleriyle esasen ticari olarak da bir katkı olacaktır sanırım. Sonuçta Türk Loydu buradan ticari bir kazanım da sağlayacak?

İşin parasal ya da ticari tarafında değiliz, Vakfın amacı Türk Loydu’na doğrudan ve dolaylı olabilecek alanda eğitim ve öğretime katkı sağlamak, fikri mülkiyet hakları oluşturmak, alandaki her bir kişiye destek ve katkı olmaktır.

Bu bahsettiğiniz vizyonları işler hale getirmek için Türk Loydu’nda bilfiil çalışacak mısınız?

Vakıf senedine göre vakıf başkanı ve vakıf yönetim kurulu üyeleri tam zamanlı bir görev değildir. Türk Loydu Vakfı’nın özellikle ‘loyd’ dediğimiz ana faaliyet kapsamındaki işleri yapmak için bir anonim şirket oluşturulmuştur, bu da senede göredir. Vakıf yönetiminin amacı senette zaten yazılıdır. Loyd’daki hazır işler zaten anonim şirket tarafından yerine getirilecektir. Vakıf yönetimi ise daha ulvî amaçları, ana görevleri Türk Loydu’nun eğitim öğretim kısmıdır. Vakıf yönetimi aynı zamanda Anonim Şirketin doğru yönetilmesi kısmında da sorumluluk sahibidir ama bu onu gidip de yönetmesini gerektirmez.

Ulvî görevlerin kapsamını eğitim dışında da açabilir misiniz? Uluslararası klas kuruluşlar gibi tanıtmak, temsiliyet vs. sayılabilir mi?

Ana amaç zaten senette yazıyor, “Ülkenin başlı bakım onarım, denizcilik, sanayi, uçak, uzay, savunma sanayii, enerji gibi sayabileceğimiz tüm alanlarda bir teknolojik gelişmeleri izle. Bunun uluslararası alanlarda yaygınlaştırılmasını sağla. Ayrıca bu amaçla ilgili ar-ge, iş güvenliği ve danışma hizmetleriyle ilgili gerekli tüm işlevleri sürdür” diyor. Görev olarak, biraz önce de söylediğim gibi Loyd’un işlerinin büyük kısmını aslında Anonim Şirket yapacak. Anonim şirket o işlerde “ben loydum” diyerek öne çıkmasıdır. Yani vitrine biz Loyd olarak Anonim Şirketin çıkmasını istiyoruz. Talep de bu şekilde. Ulvî görev deyince de bu işlerin topyekûn iyi bir şekilde sürdürülmesinin vizyon olarak sahiplenilmesini vakıf yönetim kurulu üstleniyor. Ama misyon kısmında Loyd tarafından yapılacak işler anonim şirket tarafından yapılacak.

Türk denizcilik sektörünün başlıca sorununun sermaye ve kaynak eksikliği olduğunu yazmıştınız bazı makalelerinizde. Bunun üstesinden gelmek için nasıl bir yol izlenmeli ve Türk Loydu bu politikanın neresinde durmalı sizce?

Benim şu an tek başıma bir şey söylemem pek doğru olmaz. Önümüzdeki günlerde oluşacak yeni yönetim kurulu bu konularda açıklama yaparsa daha etkili, doğru olur diye düşünüyorum. Ancak şunu bir daha belirtmek gerekiyor, vakfın amacına ulaşmak için senette diyor ki; “bu faaliyetleri vakfın işbirliğinde bulunacağı ortaklıklar ya da şirketler aracılığıyla yürütür” Yani yönetim ne yapmış, bu işleri yürütsün diye bir anonim şirket kurmuş. Eğer IACS’e göre bağımsızlığı da dikkate aldığınızda bu işleri yürütsün dediğiniz bir anonim şirket kurduysanız, bu şirketin gerçekten layıkıyla öne çıkarılması ve daha güçlü hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin vakıf yönetimi bir taraftan eğitim öğretime önem verirken, bir taraftan sosyal amaçlı tesisler kurmak, ödüllü yarışmalar düzenlemek, iş güvenliği merkezleri açmak gibi faaliyetlerde bulunmalı. Vakfın değerlendirme yapacağı birçok etkinlikler, faaliyetler de söz konusu… Yönetimi biraz daha vizyon noktasında değerlendirelim. Vakfın senette de yazan ama anonim şirkete bırakılmış işlerini bırakalım şirket layıkıyla yapsın. Onlar zaten şirket olarak bağımsız denetime de tabi ve yönetim kuruluna da hesap veriyorlar. Güçlü, liyakatli ve ciroyu ciddi anlamda yükseltebilecek bir anonim şirkete ihtiyaç var. Canla başla çalışan ve uzman kişilerden oluştuğunu düşündüğüm bir anonim şirket var. Bunun çok daha güçlü hale getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Eminim ki şu anki yönetim de öyle düşünüyordur ama biz artık geleceğe bakıyoruz ve gelecek için en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Anonim şirketin daha da iyi olmasına yönelik tamamlayıcı hizmetlerin yapılması da vizyon olarak vakıf tarafından yapılmasının mümkün olduğunu düşünüyorum.

Siz hâlihazırda Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesisiniz. Orada aktif olarak harcadığınız bir mesai var, derslere giriyorsunuz. Bahsettiğiniz bu vizyonu ve misyonu gerçekleştirmek için ciddi bir zaman ve ekip işi gerekecek, olur da kazanırsanız nasıl olacak?

Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarla istişare halinde olacağız. Şu an bunları tek konuşmak da çok sağlıklı değil. Aselsan Yönetim Kurulu da olmak üzere daha önce kurumsal yönetim açısından tecrübelerim oldu. Ben Türk Loydu Vakfı açısından anonim şirketin kurumsal ilkelere tabi olmasından yanayım. Vizyon ve misyonlar, Türk Loydu senedinde yazan tüm delegelere düşmektedir. Tüm delegeler, anonim şirketin nasıl yönetilmesi konusunda herkes bir adım öne çıkmak durumundadır. Bunu başarmak benim için en önemli arzudur. Herkesin katkı verdiği bir aşamada ben kendimi başarılı olmuş sayarım. Böyle olmalı diyecek bir durumda olmadığımı düşünüyorum. Herkesin diyecek bir sözü, edecek bir kelimesi vardır diye düşünüyorum. Ben hepsine saygı duyuyorum. Burada özellikle başta Gemi Mühendisleri Odası demiyorum. 77 delege var ise her kurumun gönderdiği bu 77 delege çok kıymetlidir. O yüzden hepsinin görüşleri önem kazanıyor. Bu noktada; birincisi kurumsal yönetim çerçevesinde vakıf senedi çok iyi bir şekilde değiştirilmelidir diye düşünüyorum.

2’ncisi de sadece senede bağlı kalmayan, uygulamada da birtakım düzene ihtiyaç vardır. Bunların da birlikte yapılması gerekmektedir diye düşünüyorum. Burada şu delege bu delege diyemiyorum, tüm delegeler, bizden öncekileri de söylüyorum, senet değişikliği ile çok geniş bir yelpazeye hitap eden yapıyı oluşturmuşlar.

Denizcilikte inovatif gelişmelere ayak uydurabiliyor muyuz ve Türk Loydu’nun bu yönde yapmış/yapacak oldukları neler olabilir? Mesela siz neyi değiştirmek istiyorsunuz? Türk Loydu neyi benimsemeli?

Değişme demeyelim, inovasyon güzel bir kelime. Dünya değişmektedir. Sanayi, ekonomi, para anlayışları, eğitim biçimi, eğitim anlayışı, şirketlerin çalışma prensipleri değişmektedir. Kripto paralar, eğitimlerin uzaktan olması, şirketlerin farklı iş birliklerine gitmesi vs. karşımıza çıkmaktadır. Her alandaki rekabette daha güçlü kümelenmeler oluşması gerekiyor dünyada. Bu değişen dünyaya hızla adapte olan hatta değişimlerde dünyada öncü rol alabilen bir yapıya geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin geldiği noktada… Ben 1992 yılında IMO’nun Deniz Emniyet Komitesi’nde Türkiye Delegesi idim. Oradaki gelişmelere göre Türkiye’ye yazdığım raporda Türkiye’nin IMO’da daimi temsilcisi gerekmektedir, demekteydim. Zaman içerisinde bakın Türkiye bunu başardı. Orada daimi temsilcilik geldi çok önemli katkılar sağlayan devlet bürokrasisini de burada takdir etmek gerekiyor, bugüne geldik ve Türkiye IMO’ya genel sekreter adayı ortaya koydu. Dünyanın birtakım yerlerinde birtakım kararlar bu değişimler sürecinde rol alıyor ve o değişimlerde kurallar koyuyor. O kural koyanların içinde rol almamız gerekmektedir. Ben kendi adıma özellikle IMO’da genel sekreterliğin alınabilmesini çok kıymetli buluyorum. Özellikle de Türk Loydu için adayımızı canı gönülden destekliyorum. Temennim Türk Loydu Kurulu açısından çok iyi bir desteği olacaktır IMO’da bir Türk Genel Sekreteri’nin olmasının.

İkinciyi de örnek vereyim. OECD’de Devletimiz, Deniz Ticaret Odamız uygun gördü. Ben yıllardır hem deniz taşımacılığı ulaştırma forumu tarafında gemi inşa toplantılarına katıldım. Bu kadar istikrarlı bir şekilde katılmak bile bir ülke için çok iyi diye düşünüyorum. Orada gördüğüm gerçekten bazı kurallar önceden çalışılıyor. Özellikle bizim dünyada denizcilik ve gemi inşada bazı kurallar bir günde yazılmıyor. Bu kuralların zamana yayıldığını, bilimsel, profesyonel yüzlerce araştırma yapıldıktan sonra oluştuğunu görme fırsatımız oluyor. İşte bu tür noktalarda Türk Loydu çok daha etkin rol almalıdır. Bütün dünyada kritik çalışmaların yapıldığı her yerde Türk Loydu da devrede olmalıdır. İster ben başkan olayım ister bir başkası olsun bu böyle olmalıdır diye düşünüyorum

Son zamanlarda denizcilik sektöründe sizi en çok heyecanlandıran ve geliştirmek istediğiniz proje ne oldu ve sizin aklınızda ne gibi yeni projeler var?

Küresel olarak denizcilikte görülen en önemli gelişme çevreci, iklime duyarlı ve enerji konumuna önem veren gemiler, deniz yapıları ve araçları, limanlar, bir sürü tamamlayıcı sistem, tesis, mekanizma, alet, edevat… Bütün hepsinde iklime zarar vermeme, enerjiyi korumaya yönelik endeksler oluşturulmaya çalışılıyor. Artık bu endekslere göre devletler kriterler koymaya başlıyorlar. 2030-2050’ye yönelik sera gazına ve diğer hedeflere ilişkin hedefler bir bütün olarak ortaya konuldu.  Türkiye’nin de bu süreçte daha da etkin rol alması gerektiğini görüyorum. Heyecanlandırıcı nokta; burada şu, bunun tamamlayıcı olduğu yer finans alemidir. İşin, yatırımların günün sonunda vardığı yer, başvurduğu adres finanstır. Finansmana ulaşmakta da bu endeksler ve kriterler öne çıkmaya başladı. Örneğin Türkiye’de şirketlerin hemen hemen hiç yer alamadığı yeşil tahvil konusu var. Öte yandan başta Dünya Bankası IFC olmak üzere birçok bankaların bir araya gelip kümeler oluşturduğu sendikasyon sistemleri sektöre kredi verirken, finansman imkânı sağlarken, hibelerde her ortamda o endeksler yani enerjiyi koruma ve iklime zarar vermememe kriterleri öne çıkmaya başladı. Türkiye’nin bu anlamda heyecanlanması için önce bilgilenmesi gerekmektedir. Bu konularda Türk Loydu’na da çok büyük görev düştüğüne inanıyorum. Deniz Ticaret Odası, GİSBİR, Türk Armatörler Birliği, Uzak Yol Kaptanlar Derneği gibi çok sayıda sivil toplum kuruluşu da var. Tabii ki diğer yandan Ulaştırma Bakanlığı’ndan ilgili birimlerimiz çok aktif. Uzman kadrolarımız bahsettiğim konuları izleme hâlindeler ve bizzat da içinde yer alma noktasındalar. Finans aleminde denizcilik sektörümüzün yavaş kaldığını görüyorum. Bu konuya daha fazla önem verilmesi konusunu da vurguluyorum.

İdare tarafından mı yavaş kalmanın söz konusu olduğunu söylüyorsunuz?

Yok, Ulaştırma Bakanlığı ilgilenebileceği alanlarda yoğun bir çaba içerisinde. IMO’ya genel sekreteri adayını ortaya koymak bile büyük bir başarı ama finans alemi açısından baktığınızda Türk denizcilik sektörü maalesef sadece bankacılık kredilerine dayalı kalmış sıkışık bir alanda oynuyor. Borçlanma maliyetleri denizcilik sektöründe Türkiye içinde aranmaya çalışılırsa  yüzde on – on ikiden aşağıya dövizle borçlanma imkânı bulunamazken başka ülkelerde gelişmiş piyasalarda çok daha ucuz fonlama imkânı bulunabilmektedir. Böylece siz rekâbette sermaye maliyeti yüzünden geride kalmaktasınız. O yüzden denizcilik sektörümüzün finansta sadece bankacılık kredisinin olmadığı, çok çeşitli alanların olduğu gerçeğiyle birleştirilmesi gerekiyor.

Peki denizcilik sektörü sizin gibi bilgili, eğitimli, donanımlı, çok yönlü düşünebilen hem akademik hem sivil hem de bürokratik gözüyle de bakabilen yöneticiler yetiştirebiliyor mu ya da yetiştirebilmek için ne yapmalı?

Ben iyi eğitim alan bir profesyonel alem olduğuna inanıyorum. Ekonomide çok kullanılan bir ifade burada da geçerli: Doğru kaynak, doğru zamanda, doğru yerde kullanıma açılabilmeli. Doğru zamanda, doğru kişiyi doğru projelerle buluşturma konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Bir de sürdürülebilirlikte sıkıntılarımız olabiliyor. Şahsa bağlı kurum yönetiminden kurumda yerleşik sürdürülebilir başarıya geçmemiz gerekiyor.  Aynı kişilerle aynı yönetimlerle devam edilmesi sistemleri birçok alanda tıkamaya başlar. O yüzden gençlerin biraz daha iyi yetişmesine ve yetişirken de direkt sizlerin sisteminizde yer almaya başlamasına fırsat vermeniz gerekiyor. Ben çok fazla iyi eğitimli yönetici olduğuna inanıyorum. Ama bir; doğru yerde, doğru zamanda projeleri insanlarla buluşturmamız gerekiyor. İki; sürdürülebilirlik konusunda şahsa bağlı sürdürülebilirlik değil, kurumun kendisinin sürdürülebilir olması için altyapısını kurmakta fayda var. İşte o zaman çok daha fazla insanımız katkı sağlayabilir.

Liyakatli yönetim anlayışı ve liyakatli yöneticiler demek istiyorsunuz diye anladım

Evet, yani. Ben kişilere bu anlamda eleştiri yapamam. Zamanla daha iyiye gider diye düşünüyorum. Dünyanın her yerinde de her şey iyi gitmiyor tabii. Değişen koşullara karşı yeni sözler ve çabalar sergilemek de gerekiyor.

Türk Loydu Vakfı’nın Vakıf senedine göre burada görev alabilmeniz için bırakmak zorunda olduğunuz bir görev bir konum var mı?

Kesinlikle yok. Şu an maaş aldığım tek yer öğretim üyeliği yaptığım Piri Reis Üniversitesi ve bunu bırakmak zorunda değilim. Ancak devlet üniversitesinde olsaydım onun koşulları biraz farklıydı. Yönetim kurulu üyelikleri ile ilgili üniversitede öğretim üyeliği çelişmiyor. Eğer çıkar çatışması olur ise o zaman sorun olabilir. Nasıl sorun olur? Türk Loydu’nda bir yönetim kurulu üyesinin Loyd’dan klas almak istediğini düşünün. Klas veren kurulda eğer karar verici noktada iseniz sorun teşkil edebilir. Ancak siz Türk Loydu Vakfı Yönetimi ile Vakfın kurduğu anonim şirket yönetimini tam bağımsız yapmış iseniz o konu tekrar değerlendirilir. Ben bunların netleştirilmesini sağlamak istiyorum. Hiç kimse “Öyle miydi, böyle miydi” diye soracak hâle düşmeyecek. Çünkü her şeyin net cevabı ortada olmalı.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Eski yönetimlerin hepsine teşekkür ediyorum. Herkes emek verdi elinden geldiğince bir çaba sarf etti, ediyor. Herkesin bir yoğurt yeme tarzı vardır. Ona da saygı duymak gerekiyor. Herkesin birbirine saygısını, sevgisini ve arkadaşlığını korumasında fayda var. Hayırlısı olsun.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com