Depresif bir konferansın ardından…

Şeyma İnal

Bu yazıda sizlerle konusu sadece hukuk olmayan  bir  konferansla ilgili izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. 25/26 Şubat’ta Hamburg’da krizden sonra en geniş katılımlı gemi finansmanı konferansı gerçekleştirildi. Bu aynı zamanda 2009 yılının ilk büyük konferansıydı.
Belki bir yıl hariç sözünü ettiğim konferansa her sene katılmaya gayret ettim. Dikkatimi çeken nokta ise; bu yıl daha önceki yıllara nazaran Türk armatörlerinin katılımının son derece az olmasıydı. Türk bankaları ise hiç yoktu. Katılımcıların yüzde 6’sının armatör, yüzde 17’sinin ise avukat olduğu söylendi. Konferansların krize rağmen en sıkı katılımcıları avukatlık bürolarıydı!
Benim görebildiğim, yarısı avukat olmak üzere 10-12 Türk katılımcı vardı. Denizcilik şirketi olarak Nemtaş, Geden Line ve Varnak dışında hiçbir armatöre en azından ben rastlamadım. Dolayısıyla önceki  yıllarla mukayese edince otel lobisi sohbetlerinin de çok sönük geçtiğini söyleyebilirim!
Dünyanın en büyük deniz finansmanı konferansında hiçbir Türk bankasının olmamasını açıkçası çok yadırgadım, ama daha sonra konuştuğum bir Alman bankası yetkilisi seyahat bütçelerinin kısıtlandığını söyledi. Buradan yola çıkarak, Türk bankalarının konferansta olmayışlarının sebebinin finansman konusuna ilgilerinin azalmasından değil, bütçelerinden kaynaklandığını umuyorum.
Alman bankaları biraz depresifti  veya en azından öyle bir görüntü vermek istiyorlardı. HSH Nord Bank ve Nordea Bank dışında gemi finansmanının devam edeceği sinyalini veren banka duyamadım.
Daha önceki sayılarda yazdığım bir yazıda “Bankaların faiz artırım talepleri, asset valuation clause ile devam edebilir” demiştim. Galiba armatörler açısından korkulan oldu.  Zaten bir panelin ardından gerçekleştirilen “soru ve cevap” bölümünde bu konu gündeme geldi ve kimseden net bir cevap çıkmadı. Sadece Alman bankaları ile Alman brokerler arasında bir toplantı yapıldı. Konu ise şöyle özetlenebilir: “Kredi sözleşmeleri uyarınca bankaya verilen teminat değerinin, örneğin kredi konusu geminin ve varsa teminat olarak gösterilen diğer gemi veya malvarlıklarının değerinin, banka tarafından kredi sözleşmesi ile kararlaştırılan oranın altına düşmesi halinde, bankaların armatörlerden ek teminat talep etmesi, gemi değerlendirmelerinin uygun piyasa koşulları olmaksızın yapıldığı bu market şartlarında haklı mıdır?” Kahve arasında yapılan sohbetlerde gördüğüm kadarıyla ne hukukçular, ne armatörler, ne de bu değerlendirmeleri yapan brokerler bu konuda net değildiler. Armatörler  gönüllü bir alıcı bulunmayan ve normal market koşullarının bulunmadığı bu ortamda bankaların bu maddeyi uygulamaya sokmasının hakkaniyete ve iyi niyete aykırı olduğunu savunurken, muhtelif ülkelerden farklı avukatlar yapılan gemi değerlendirmelerin bu maddelerde yazılı şartlara uygunluğunun tartışılabilir olduğunu, ama her iki tarafın da bu tartışmadan kaçındıklarını, bu konuya çare bulmasının ise böyle bir ortamda politik olarak doğru olacağını ifade edip, aslında bu konuda emsal bir yargı kararı bulunmadığına da işaret ediyorlardı.
Aslında son iki ayda muhtelif ülkelerin avukatlarına içinde bulunduğumuz ekonomik krizin force major teşkil edip etmediği hususunda soru sorduğumuz zaman da, benzer görüşler aldık. Avukatlar, henüz krizin başında olduğumuzu ve bu krizin kendi türünün bir ilki olduğunu, bu sebeple emsal bir yargı kararı olmadığını söylediler. Ayrıca, eğer force major maddesinin yazılımında ekonomik krizin force major olacağı açık olarak belirtildiyse, ileri sürülebileceğini ama böyle bile olsa ekonomik krizin, birebir krizden etkilendiğini iddia eden tarafı ve sözleşme konusu işi etkilemiş olması gerektiğini fakat bunların bağlayıcı bir görüş olamayacağını bildirdiler.
Bankaların konuya yaklaşımı (en azından bazılarının sert ve kesin görünüyor) her ne kadar her olayı kendi koşullarına göre değerlendiririz diyorlarsa da kredi sözleşmelerinde yer alan bu haklarından feragat etmeyeceklerini ifade ediyorlar.
Konferans hakkında izlenimlerini sorduğum Nemtaş Denizcilik Yönetim Kurulu Üyesi  Sayın  Süha Aktaş “Gelmekle doğru yaptığımı düşündüğüm ender konferanslardan biriydi, üstünde çok uzun yorumlar yapılabileceği gibi, aslında konferansın karakteri icabı katılımcılar neredeyse sözün bittiği yerdeyiz mesajını verdiler! Bana göre birkaç banka dışında söz birliği edilmişçesine depresif bir görüntü çizmeye gayret ettiler, ancak şahsen yaptığım birebir temaslarda diğer bir deyişle perde arkası temaslarda, banka yetkililerinin çoğunun pozitif görüşler taşıdıklarını veya en azından gözleri ile ağızlarından çıkan mesajların farklı olduğunu tespit ettim” diyerek çok doğru bir konferans özeti yaptı.
Bu yazının gerçek konusu olan ancak teknik bir hata sonucu kaybettiğim makalede; “rule b” uygulamasından kaçınmak için denizcilik şirketlerinin New York’ta ofis açmaya başladığına ilişkin bir haber ve “gearbulk” davası olarak bilinen İngiliz hukukuna tabi gemi inşaatı sözleşmesi imzalamış olanları ilgilendiren bir karar vardı. Bu karar, satıcının temerrüdü halinde geri ödeme garantisini paraya çeviren alıcının diğer zararlarının tazminini istemeye hakkı olup olmadığına ilişkindi. Bunları çok kısa bir zamanda MarineDeal News’un web sayfasında (www.marinedealnews.com) bulabilirsiniz.

Bunu Paylaşın