Yeni TTK sorunlarla yürürlüğe giriyor

Şeyma İnal

Aylardır tüm kamuoyunda hukukçu olan ya da olmayan herkesin gündemini meşgul eden konuların başında Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu’nda yapılan değişiklikler geliyor.
Bildiğiniz gibi 6762 Sayılı artık eski Türk Ticaret Kanunu olarak anılan kanuna (ETTK) 1 Temmuz 2012 tarihi itibari ile veda edildi; ancak bu kanunun yerine gelen 6102 Sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (YTTK) daha yürürlüğe girmeden sayısız eleştirilere maruz kaldı ve 12 Temmuz 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 4 Temmuz 2012 tarihli 6353 Sayılı YTTK değişiklik kanunu ile oldukça ciddi birtakım değişiklikler oldu.
Acaba hiç kimse Türk Ticaret Kanunu’nun gerçekten değişeceğine ve değiştikten sonra da 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe gireceğine inanmadı mı? Taslak aşamasındayken görüşüne başvurulan ya da başvurulması gereken sektör temsilcileri dinlenilmedi mi? Neden kamuoyu baskısı bu kadar geç oluştu? Tüm bunları bilmek zor, ama biz uygulayıcıların tecrübesinden maalesef yararlanılmadığını söylemek çok da zor değil.
6353 Sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler maalesef daha çok şirketler hukuku alanı ile sınırlı kaldı; deniz hukuku bölümünde yer alan bariz yanlışlıklar bile her nedense düzeltilmedi. Ayrıca henüz hiçbir yönetmeliğin yayınlanmamış olması da, yönetmeliklere ya da Bakanlar Kurulu kararlarına bırakılan konularda bizlerin elini kolunu maalesef bağlamakta.
Genel hatları ile belirtmek gerekirse;
n Yeni TTK değişiklik kanunu ile tüm sermaye şirketleri yerine, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek olan şirketler bağımsız denetim yükümlülüğüne tabi olacaktır;
n En çok tepki alan değişikliklerden biri olan internet sitesi açma yükümlülüğü ve internet sitesinde yayınlanacak bilgilerle ilgili belirsizlik bir oranda hafifletilmiş ve yine Bakanlar Kurulu kararı ile denetime tabi tutulan sermaye şirketleri açısından internet sitesi açma yükümlülüğü getirmiş ve internet sitesinde yayınlanacak olan bilgiler de kanunen yayınlanması gerekli bilgiler ile sınırlandırılmıştır;
n Yine en çok tepki alan konulardan biri olan YTTK’nın bir yandan profesyonel yönetimi (professional management) takdim ve teşvik edip, bir yandan da son derece ağır cezalar getirdiği yönetim kurulu üyelerinin cezai sorumluluğuna ilişkin maddelerde göreceli olarak biraz daha esneklik sağlanmış, bazı cezalar hafifletilmiş, bazı sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde uygulanması öngörülen idari para cezaları ise adli para cezalarına çevrilmiştir;
n Yabancı sermayeli şirketleri zor durumda bırakacak hükümlerden biri olan yönetim kurulu üyelerinden en az birinin Türk vatandaşı olması ve Türkiye’de ikametgâhının bulunması zorunluluğunu getiren hüküm kaldırılmıştır, yine benzer şekilde yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması şartı da ortadan kalkmıştır;
n Şirket kuruluşu, sermaye artırımı, birleşme, bölünme gibi işlemlerde işlem denetimi ve işlem denetçisinden rapor alınması zorunluluğu getiren hükümlerin hepsi YTTK’dan çıkartılmıştır.
Yönetmelikler yayınlanacak, uygulayıcılar öğrenecek ve taşlar yerine oturacak. Anlaşılan daha YTTK ile ilgili alınacak çok yol var. Örneğin, YTTK çok radikal bir şekilde tek ortaklı anonim şirket ve limited şirket kurulmasına izin veriyor, ama tek ortaklı anonim şirketlerin ya da tek ortaklı limited şirketlerin genel kurulları nasıl yapılacak? Genel kurula çağrı şekli ne olacak? Genel kurul toplantılarında Bakanlık komiseri bulunacak mı? Tek ortaklı bir şirkette hem hissedar, hem yönetim kurulu üyesi aynı kişi ise genel kurulda ibra kararı nasıl alınacak?  Bunlar gibi havada uçuşan birçok sorudan bir kısmı cevabını umarız ki ikincil düzenlemelerle bulacak, ama bu süreçte bir belirsizlik ve geçiş dönemi yaşanacağı da muhakkak.
Bu arada YTTK şirket ana sözleşmelerinde değişiklik yapmak, internet sitesi açmak gibi birçok konuda takvim getirmektedir. Bu sürelere çok dikkat edilmesini önemle tavsiye ederiz.
Yukarıda da belirttiğim gibi maalesef YTTK değiştirilirken deniz hukuku bölümünde hiçbir değişiklik yapılmadı.
İstanbul Barosu’nun düzenlediği bir konferansta YTTK madde 1001 uygulaması ile ilgili olarak, bazı meslektaşlarımızın olumlu düşüncelerinin aksine, bu madde ile çok problem yaşayacağımızı belirtmiştim.
“YTTK MADDE 1001: (1) Gemi siciline kayıtlı olan bir geminin devri için, malik ile iktisap edenin, mülkiyetin iktisap edene devri hususunda anlaşmaları ve geminin zilyetliğinin geçirilmesi şarttır.
(2) Mülkiyetin devrine ilişkin anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylı olması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir.
(3) 11’inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklıdır.”
Bu maddenin ne gibi bir gerekçe ile kanuna girdiğini anlamak mümkün değil. Uygulamada zaten bu konuda problem çıkan bir durum yoktu. Uluslararası bir hukuk branşı olan deniz hukukunda gemi satışını tapuda gayrimenkul satışına benzetmek amacı neden hasıl olmuştur, bunu da anlamak mümkün değil.
YTTK yürürlüğe girdikten sonra yapılan gemi satışlarında, gemi sicili Bill of Sale’in hem alıcı hem de satıcı tarafından mutlaka noter huzurunda imzalanmasının talep edildiğini biliyoruz. Bizimde taraf olduğumuz bir satışta; Uzakdoğu’da mukim alıcı, noter tasdikli ve apostilli satış kabul beyanı düzenledi.
Bu belgenin apostil şerhi, Hong Kong’da Yüksek Mahkeme tarafından yapıldığı için iki iş günü sürüyor, bazı ülkelerde bu süre daha da uzun. Satıcı Türkiye’de bir avukata vekalet versin diyenler de var, ama bu vekaletler de noter tasdikli ve apostilli olacağı için süre aynı şekilde uzun olacaktır.
Koskoca gemi satışı bir günde mi oluyor, bu belgeler önceden hazırlansın diyenler de oldu tabii, ama iki günde gerçekleşen satış da var ve ayrıca neden olmasın?
Burada konu “canım, kanun yazmış işte, yerine getirilsin” değil; kanun neden yazmış? Dünyada bildiğimiz hiçbir denizcilikle barışık ülkede Bill of Sale ya da yerine geçen bir belge alıcı tarafından imzalanmıyor. Zaten Bill of Sale üzerinde alıcı tarafından imzalanacak yer dahi yok. Türkiye söz konusu olunca neden imzalansın? Diğer yandan “MOA nasıl olsa imzalanıyor, Türkiye’de bir de alıcı avukatı imzalar” diyenlerde var ama bu durumda da noter tasdikli tercümesi gerekecek! Ayrıca yine noter huzurunda imzalanacak. Yabancı alıcı neden bu külfete katlansın? Buna sebep olacak bir iki münferit olay olduysa da artık kanunlar münferit olaylara çözüm getirmek üzere mi yapılacak gibi soruları arttırmak çok mümkün!
Bu konuda açıkçası yabancı müvekkillerin “dünya uygulamasının tamamen dışında”, “mantıksız”, “gereksiz” gibi sayısız olumsuz yorumu oldu.
Maalesef Türk Ticaret Kanunu değişirken bu konularda bir gelişme sağlanamadı, ancak şimdi yeni bir yönetmelik hazırlanıyor. Yukarıda kısaca bahsettiğim bu dünya standartları dışındaki uygulamanın değişmesi de bu yeni yönetmelikle mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Ayrıca YTTK’da sehven unutulduğunu düşündüğüm ve Türk gemi inşa sanayini etkileyecek bir konu da mevcut.
Sektörün çok iyi bildiği gibi, Türk tersanelerinde yabancı alıcılar için yapılan gemi ve yatlarla ilgili olarak sık rastlanan bir uygulama var: İnşa halindeki gemi, yabancı adına Türkiye’de yeni gemilere mahsus inşa siciline kaydedilebilmekte ve böylece alıcının bankası da dilerse gemi üzerinde ipotek tesis edebilmekte idi. Bu kolaylık, bizim çalıştığımız birçok gemi ve yat inşa eden tersane için geri ödeme garantisi verme yükümlülüğüne alternatif olmaktaydı ve bu düzenlemenin temelini ETTK 822. maddesi oluşturmakta idi.
“ESKİ TTK 822 /3: Bayrak, gemi sicili ve inşa halinde gemiler üzerindeki haklara mütaallik hükümler, yabancı bir devlet veya onun tebaası hesabına Türkiye’de inşa olunan gemilere; dahi tatbik olunur.”
Eski kanunda maddelere atıf yapmak yerine açıkça inşa halindeki gemilere ilişkin hükümlerin yabancı devlet tebaası hesabına Türkiye’de inşa olunan gemilere uygulanacağını düzenlemekteydi. Oysa bu maddenin muadili olan YTTK hükmünde bu genel düzenleme kaldırılmış, bunun yerine bazı maddelere atıf yapılmıştır. Ancak atıf yapılan maddeler arasında inşa halinde gemilerin tesciline ilişkin maddeler unutulmuştur.
“YENİ TTK 935/C: Bayrak şahadetnamesi ile ilgili 944. maddenin ikinci fıkrası ile 945, 947, 948 ve 949. maddeleri, sicille ilgili 955, 956, 973 ve 991. maddeleri, kanuni ipotekle ilgili 1013. maddesi ve yapı halinde bulunan gemiler üzerindeki haklarla ilgili 1054 ilâ 1058. maddeleri yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde uygulanır.”
Aslında bu durumun YTTK’yı düzenleyen komisyonda bulunan çok değerli Sayın Kerim Atamer Hocamız tarafından kanun yürürlüğe girmeden işaret edildiğini gösteren bir makaleye de rastladım. Kıymetli Hocamız, bu makalesinde taslakta gerekli düzenleme yapılması gerektiğine çok isabetli bir şekilde işaret etmiş, ama her nedense bu düzenleme yapılmamıştır.
Kerim Atamer Hocamız’ın sözünü ettiğim makalesindeki bölüm şu şekildedir: “Yabancılara ait yapılara uygulanacak olan kurallar, esas itibarıyla, tescile ilişkin TSR madde 986-992 (m. 991’de gemi siciline yapılan atıfla birlikte), yapı mülkiyetine ilişkin TSR m. 1010-1011, tersanecinin ipoteğine ilişkin TSR m. 1013 ve yapı ipoteğine ilişkin TSR m. 1054-1058 (m. 1058’de gemi ipoteğine yapılan atıfla birlikte) hükümleridir. TSR m. 935 f. 2 b. (c) hükmünün, bu kurallar sayılarak yeniden kaleme alınması uygun olacaktır.”
Sonuç olarak, mevcut Gemi Sicili Nizamnamesi’nin 10. maddesi değişmediği için:
(İKİNCİ FASIL: GEMİLERİN TESCİLİ
Madde 10 – Türk gemi siciline mecburi veya ihtiyari olarak kaydedilebilecek gemiler şunlardır:
1 – Ticaret Kanununun 823. maddesi gereğince Türk Bayrağını çekme hakkını haiz ticaret gemileri.
2 – Yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi münhasıran gezinti, spor, eğitim, öğretim ve ilim gayelerine tahsis edilmiş gemiler.
3 – Yabancı bir devlet veya onun tebaası hesabına Türkiye’de inşa olunan gemiler.
Donanmaya bağlı harb gemileri ve yardımcı gemilerle Devlet, belediye veya sair amme hükmi şahıslarına ait munhasıran bir amme hizmetine tahsis edilmiş olan gemilerin gemi siciline tescili caiz değildir.)
Uygulamada bu konunun sorun yaratmayacağını ve yeni yapılacak Gemi Sicili Nizamnamesi ile de endişeye mahal vermeyecek şekilde düzeltileceğini umalım.
Aksi halde, Türkiye’de zaten kriz sebebi ile zor durumda olan gemi inşa sektörü ve özellikle yat inşa sektöründe bir hata yüzünden sorun yaşanılmasını kimse arzu etmeyecektir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın