Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Balkan politikası

Sezin Morkaya Slaats

Geçtiğimiz günlerde Hırva-tistan, AB üyelik müzakerelerini tamamladı. Her zaman Balkan ülkeleri ile arasına bir mesafe koymayı seçen Hırvatistan için bu çok önemli gelişmenin sembolik bir anlamı da olsa gerek. Bugüne kadar Balkanlar’la ilgili gittiğim her konferansta Hırvatistan’ın bir Balkan ülkesi olarak tanımlanmaktan hoşlanmadığını farkettim. Bunun başlıca nedeni belki de Hırvatistan’ın diğer Balkan ülkelerine göre kendini biraz daha ileri bir noktada görmesi olabilir. Bana göre bir diğer nedeni de kimlik meselesi. Balkan aidiyeti Balkan coğrafyasındaki pek çok ülke için Osmanlı’nın bölgedeki mirası ve geçmişiyle özdeşleşmekte. Bu yüzden olsa gerek Balkan ülkelerinin bilinçaltında ‘Balkan ülkesi olmak’ veya gerçek ‘Avrupalı bir ülke olmak ‘ şeklinde ikircikli bir durum mevcut ve bu ülkelerin dış politikalarının hatta bazı iç politikalarının pek çoğunun bu içgüdü etrafında şekillendiğini söylemek yerinde olur.
Balkan coğrafyasındaki özellikle Müslüman olmayan toplumların bölgedeki Osmanlı mirasına pek sıcak bakmadığı hatta bu toplumların bölgede önemli bir devlet olarak öne çıkan Türkiye’nin bu coğrafyada aktif bir rol üstlenmesine de kaygı ve şüpheyle baktığı bir gerçek. Hatta genel olarak enteresan bir yaklaşımları daha var: Şöyle ki bu ülkelerin pek çoğu ya Avrupa Birliği’nin etki alanında ya da Türkiye’nin etki alanında olması gerektiğini düşünüyorlar. Yani ikisi arasında bir seçim zorunluluğu söz konusuymuş gibi bir algı var Balkan coğrafyasında. Bu da doğal olarak Ortodoks–Slav kökenli ülkeler için Avrupa Birliği, Müslüman kimliğini ve Osmanlı mirasını üstlenen Balkan toplumları içinse Türkiye eksenli bir dış politika yanlılığını beraberinde getirmekte. Fakat bu algının daha çok klişelerden de kaynaklanan bir yanılsama olduğunu söylemekte fayda var. Esas olarak Türkiye’yi ve Avrupa Birliği’ni bu bölgede birbirine rakip ve birbirinin alternatifi olan etki alanları olarak görmek çok gerçekçi ve mantıklı bir yaklaşım değil. En başta Türkiye zaten kendisi de Avrupa Birliği üyelik hedefi olan ve AB üyelik müzakerelerini sürdüren bir ülke. Üstüne üstlük Balkan devletlerinin Avrupa Birliği adaylığını hem fikirsel düzlemde hem de aktif olarak desteklemekte. İkinci olarak da Avrupa Birliği ve Türkiye, Balkan coğrafyasında etkinlik alanı olarak birbirinin alternatifi değil. Her ikisinin de bu coğrafyada farklı etkinlik noktaları ve güçleri var. Türkiye’nin bu bölgedeki dış politikası da Avrupa Birliği’nin Balkan ülkeleri üzerindeki etkisini destekler nitelikte aslında. Çünkü Türkiye, Balkanlar’da yapıcı ve pozitif bir dış politika izlemekte. Bu bağlamda Avrupa Birliği normları Balkan ülkeleri için ilerici bir itici güç olup insan hakları, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi elzem konularda ki -Balkan ülkelerinin büyük çoğunluğunun bu meselelerde ciddi sorunları bulunmakta– bir yol haritası çizmekte. Bu durumun bölgede istikrar ve barış isteyen Türkiye’nin dış politikası ile gayet uyumlu olduğunu söylemek gerek. Balkan coğrafyasında çatışmaların dinip, istikrarın gelmesi, Balkan ülkelerinin insan hakları, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü gibi normları bir an önce içselleştirmesine bağlı. Avrupa Birliği entegrasyon süreci bu doğrultuda Balkan ülkeleri için çok büyük bir yardımcı. Bunu gayet iyi gören Türkiye’nin bölgede Avrupa Birliği’nin etki alanından rahatsız olduğunu düşünmek pek de gerçekçi değil.
Şunu da belirtmek lazım ki Türkiye’nin Balkan coğrafyasında özellikle son dönemlerde daha da aktif rolü bu ülkelerin Avrupa Birliği’ne üyeliğini desteklemenin de çok ötesinde. Kaldı ki aynı desteğin bir benzerini bazı Balkan ülkelerinin NATO üyeliği söz konusu olduğunda da gördük. Politik mevzuların dışında da Türkiye bölgede ticari ve kültürel bağlarını daha da güçlendirmiş durumda. Türkiye çeşitli Balkan ülkeleri arasındaki çatışmaların çözümlenmesinde aktif roller üstlenmekte. Hatta coğrafyadaki Ortodoks toplumlarla da daha yakın ilişkiler geliştirip ortak projelere imza atmakta. Zaten Balkan coğrafyası ile geçmişten gelen güçlü tarihsel ve duygusal bağları olan Türkiye yeni dönemde de Balkanlar’daki daha kapsayıcı ve etkin rolü ile dikkat çekmekte.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın