‘Alternatif enerjileri kullanmak, geleneksel yöntemlerden daha ucuz hâle geliyor’

Yeşim Yeliz Egeli

ePropulsion’ın Türkiye, Azerbaycan ve Orta Doğu distribütörü Erke Marine ev sahipliğinde ePropulsion CEO’su ve Kurucu Ortağı Danny Tao ile ürettikleri çevre dostu elektrikli motorlar üzerine özel bir röportaj gerçekleştirdik

Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde henüz mühendislik öğrencisiyken, tutkunu olduğu su sporlarını daha çevreci hâle getirme hayalinden yola çıkan Danny Tao, o zaman okul arkadaşları olan şimdilerde ise şirketin COO’su Peter Pan ve CTO’su Wayne Wan ile profesörleri ve şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Zexiang Li’nin desteğini arkasına alarak, elektrikli motorların önder tedarikçisi hâline gelen ePropulsion’ı kurdu.

Türkiye’ye hoş geldiniz. Okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Danny Tao, ePropulsion’ın Kurucu Ortağı ve CEO’suyum. Şirketimizi iki okul arkadaşımla 2012’de kurduk, bu 11’inci yılımız. Ben bu işe, tekneleri elektrikliye çevirme vizyonuyla adım attım. Ben, şu an COO’muz olan Peter Pan ve CTO’muz Wayne Wan, o sıralarda Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde mühendislik okuyorduk. Bu işi çok sevdiğimiz için de sürekli bir şeyler tasarlıyorduk. Aynı zamanda ben özel olarak; rüzgâr sörfünden kanoya ve yelkene kadar çeşitli su sporlarıyla da ilgileniyordum. Bu fikri de 2012’de buldum. Petrolle çalışan motorlar çok fazla çevre ve gürültü kirliliği yaratıyor. Bunun nedenini ve insanların nasıl umursamadığını sorguladım. Zaten mezun olduktan sonra beraber bir şeyler yapmak istiyorduk. Ben de Hong Kong’daki bütün teknelerin benzin ve dizelle çalıştığını gördükten sonra bu fikri öne sürdüm. 2012’de elektrikli arabalar ve tekneler çok yoktu. Elektrikli araba üreten bir tek Tesla vardı ve henüz işin daha çok başındaydı, çok da popüler değildi. Biz de ondan ilham aldık. Tekneleri sevdiğimiz için de tekneler üzerine bir şey yapmak istedik. O sırada hocam olan, ilk yatırımcımız ve ePropulsion’ın Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Zexiang Li’ye gittim. Kendisi akademik başarıları olan çok iyi bir profesör olmasının yanı sıra öğrencilere destek vermek isteyen bir girişimcidir. Fikrimizin iyi olduğunu düşündü ve ilk yatırımı yaparak denememiz için bize imkân sağladı. Drone firması olan DJI gibi birçok başarılı firmanın da başlangıcına ön ayak olmuştur, hatta biz de DJI’la aynı laboratuvarda çalıştık. Böylece, 2012’de 4 kişiyle başladığımız yolculuğa 360 kişilik bir şirket olarak devam ediyoruz. Ve her çeşit elektrikli motorların; içten veya dıştan takmalı lider tedarikçisiyiz. Yeni veya eski fark etmeksizin bir teknenin elektrikliye dönüştürülmesi için çözüm olanaklarımız var çünkü daha çok teknenin elektrikliye geçmesini görmek istiyoruz. Geçen yıl 15 bin ünite tedarik ettik. Her yıl ise, 10 binden fazla satış yapıyoruz. Yani, sektörde iyi bir yükselme var.

“Türkiye, teknecilik ve tekne üretimi konusunda önemli bir pazar hâline geliyor”

Türkiye’de üretime başlamak için bir yatırım planınız var mı? Bir Türk pazarı oluşturarak, Türkiye’yi komşu coğrafyalara satış yaptığınız bir merkez hâline getirmeyi düşünür müsünüz?

Türkiye bizim için yükselen bir pazar hâline geldi. İlk başlarda, sadece Avrupa ve Amerika pazarına odaklanıyorduk. Türkiye pazarına da gireli bir süre oldu aslında ama yollarımız Erke Marine ile kesişene kadar pek bir ilerleme kaydedememiştik. Erke Marine’le çalışmaya başlayalı 3-4 yıl oldu ve açıkçası satışların bu kadar artmasını beklemiyorduk. Doğruyu söylemek gerekirse, Türkiye ile ilgili çok bir bilgimiz yoktu. Tarihinizi biliyordum, tarihi çok severim, o yüzden Türkiye’nin, İstanbul’un tarihini ve hikâyelerini çok okudum. Ama burada ne olduğunu bilmiyordum. Türkiye’ye ilk gelişim zaten. Bu ziyareti çok uzun zamandır planlıyordum ama pandemiden dolayı gerçekleşememişti. Gördüklerimden çok memnun kaldım. Havaalanı çok moderndi. Verilerden ve sektör raporlarından gördüğümüz kadarıyla Türkiye, teknecilik ve tekne üretimi konusunda önemli bir pazar hâline geliyor. Biz de, hatta Erke Marine’le de bunu konuşuyorduk, Türk pazarına daha çok yatırım yapmamız gerektiğini düşünüyoruz, buranın çok iyi bir Pazar olduğunu düşünüyorum. Üretim kısmına gelince, bu açıdan Türkiye’ye yatırım yapan birçok Çinli firma var. Bunu kesinlikle düşünebiliriz. Pazarın nasıl gittiğine bakarız, oldukça stratejik bir konumda. Belki, marketi Orta Doğu’ya, Afrika’ya ve hatta Avrupa’ya açarız. Burası bunu yapmak için doğru yer.

“Alternatif enerjileri kullanmak, geleneksel yöntemlerden daha ucuz hâle geliyor”

Alternatif teknolojiler genellikle daha pahalı olmalarıyla ünlüdür. Bu trendi değiştirmek için bir girişimde bulunmayı düşünmez misiniz? Dünyamızın geleceği için, küçük ekonomilerin de çevreci alternatiflere geçmesine ihtiyacımız var.

Ben bunun daha çok kalıplaşmış bir düşünce yapısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bütün maliyeti hesapladığınızda o kadar da pahalıya denk gelmiyor. Öbür türlü çok fazla yakıt kullanacaksınız ve yakıt fiyatları gün geçtikçe daha da artıyor. Ayrıca geleneksel benzin ve dizel motorlara kıyasla, elektrikli motorun bakım giderleri de daha az. Yaptığımız çalışmalara ve elimizdeki sayılara göre, elektrikli bir tekne kullanmanın maliyeti fosil yakıtlarla çalışan bir tekne kullanmanın maliyetinden ortalama yüzde 30 daha az. Bu yüzden, aslına bakarsanız, uzun vadede ciddi tasarruf yapıyorsunuz. Vapur, iş ve turist tekneleri gibi ticari operasyonlarda da sadece Çin’de değil global olarak Avrupa ve Amerika’da iş yaptık. Bu operasyonların çoğu maliyet hesapları çıkardı ve rakamları hepimiz gördük. İlk maliyet belki yüzde 20, 30 ya da 50 daha fazla ama toplam maliyet yükselerek devam etmiyor. Benzinle çalışan bir ürün kullandığınızda, düşük bir harcamayla başlıyorsunuz ama çok hızlı bir şekilde harcamalarınız artmaya başlıyor. Oysa, elektrikli ürünlerde 2-3 yıl içerisinde tasarruf ediyorsunuz. Biz de bir çok ticari operasyon için müşteriyi kendi hesaplamalarını yapmaya ikna etmeye çabalıyoruz. Sonunda, kendileri de bu opsiyonun daha kolay olduğuna ikna oluyorlar. Ayrıca, çevre için sebep olduğunuz karbon dioksit salınımını ve su kirliliğini de hesaplamanız gerekiyor. Tekne kullanıcıları ve bu sürece dâhil herkes, çevreye olan etkilerini ciddi bir şekilde gözden geçirmeli. Yeni teknolojilerle de fiyatlar her geçen gün düşüyor. 10 yıl önce, ilk başladığımızda bir Wh 2-3 dolara tekabül ediyordu ama artık fiyatlar 10 yıl öncesine kıyasla 8-10 kat daha ucuz. Bu operasyonel masrafları da oldukça azalttı. Bir dönüm noktasında olduğumuza inanıyoruz. Alternatif enerjileri kullanmak, geleneksel yöntemlerden daha ucuz hâle geliyor. Ama çoğu insanın düşünce yapısı bu konuda değişmedi. Hâlâ bunun daha pahalı olduğunu düşünüyorlar ama değil.

“Eğer elektriğe geçilecekse, bütün güç şebekesinin geliştirilmesi gerekiyor”

Çevreci teknolojiler için marinalardaki altyapı yetersizliği için ne düşünüyorsunuz? Endüstrideki paydaşlarınızla bir işbirliği yapmayı düşünmez misiniz? Şirketiniz, değişimin kıyı kısmında nasıl bir rol oynayabilir? Nasıl, teknolojinizin sesi olabilirsiniz?

Bu çok önemli. Birçok marinada Alternatif Akım (AC) sağlayıcısı var ama elektrikli teknelerin artan sayısını karşılayabilecek kadar güçlü değil. Ayrıca, eğer elektriğe geçilecekse bütün güç şebekesinin geliştirilmesi gerekiyor ki bu çok ciddi bir altyapı yatırımı demek. Bu sadece özel sektörün sorumluluğu değil, kamu da kendi üzerine düşen görevi yapmalı. Hükûmetin, sektörle beraber çalışması gerekiyor. Bir plan yapmalıyız ve iki tarafta buna göre yatırımlar yapmalı. Ama elektrikli araç endüstrisi bizim için iyi bir örnek. Elektrik şarj noktaları için çok fazla özel yatırımlar yapılıyor. Yollarda ve otoparklarda şarj istasyonlarının arttığını görüyoruz. Onların işe yarayan bir finansal modelleri var. Biz de tekneler için şarj istasyonlarına yatırım yapan Avrupalı ve Amerikalı özel şirketler görmeye başladık. Teknoloji zaten var olduğu için rakamlar ve model çalışıyor. Yani, endüstri motive olduğu, markette büyümeye devam ettiği sürece altından kalkılamayacak bir şey değil. Bütün sistem çözümlerimiz de var. Elektrikli tekneler, her zaman bir şebekeye bağlanarak şarj edilmek zorunda da değil. Güneş enerjisi panelleri ve rüzgâr jeneratörleri gibi alternatif enerjilerle de yükü şebekenin üzerinden alabiliriz.

“Sektör elektrikli araçları kullanmanın faydalarının farkına varıyor”

Siz, özel olarak küçük teknelere yönelik çalışıyorsunuz. Şirketiniz büyüdükçe, daha büyük gemiler için üretime başlamayı düşünmez misiniz? Eğer, böyle bir planınız varsa, var olan teknolojinizi mi adapte edersiniz yoksa yeni bir tasarım mı geliştirirsiniz?

Biz küçük bir sektörden, 3-6 kW’lık motorlarla üretime başlamış bir firmayız. Geçen sene 10-20-40 kW’lık içten takmalı motorları piyasaya sürdük. Ayrıca 60-140 kW’lık H-Serisi içten takmalı motorlarımız da mevcut. Yani, adım adım ürünlerimizin gücünü artırıyoruz. 25 Ekim’de başlayacak Fort Lauderdale Boat Show’da daha yüksek güçlü bir dıştan takmalı motorumuzun lansmanını, kasım ayında gerçekleşecek olan METSTRADE’de ise başka ürünlerin lansmanını yapacağız. Bilgisayar programlı ürünler yarattığımız bir yol haritamız var çünkü başta, küçük botları elektrikli aletlere adapte etmek daha kolaydı. Hem maliyeti daha azdı hem de şarj etmesi daha rahattı ama artık sektörün elektrikli araçları kullanmanın faydalarının farkına vardığını görüyoruz. Mega yatlar bile elektrikli motorlara dönüyor ya da yeni üretilenlerde hibrit sistem kullanılıyor. Birçok yelkenli ve katamaran da elektrikliye geçiş yapıyor. Bizim de büyük gemilere takılacak sistemlerimiz var. Çin de yürüttüğümüz 14-16 hatta 20 metrelik 60 kişi kapasiteli bir feribot projemiz var. Yanılmıyorsam, en fazla yolcu kapasitesi 200 kişi. Büyük gemilerin de elektriğe geçtiğini görmek güzel bir trend. Biz de kesinlikle bu sektörde yerimizi alacağız. ePropulsion’ın her türlü elektrikli gemiye sistem çözümleri sağlayan bir tedarikçi olmasını istiyoruz.

Tekneciliği sürdürülebilir hâle getirmek bir motivasyon oldu’

Satış geliriniz bir yılda yüzde 200 arttı. Sizce, sizin farkınız ne oldu?

Öncelikle, sektör olarak pandemi döneminde inanılmaz bir müşteri talep artışıyla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum, özellikle Avrupa, Amerika ve Çin’de. O dönem yaşanan artış bundan kaynaklıydı. Sonra, daha çok insan artık bir değişiklik yapma zamanının geldiğini anladı ki bence bu oldukça önemli. 5-6 yıl öncesini hatırlıyorum, insanlar tekne kullanırken, çevreye ne kadar zarar verdiklerinin farkında değillerdi ve sadece teknede geçirdikleri zamanın tadını çıkarıyorlardı. Ama daha çok kişi bu konu hakkında konuşmaya başladıkça, ve elektrikli araba ve güneş enerjisi kullanımındaki artış devam ettikçe, insanlar karbon salınımını nötrlemenin ne kadar önemli olduğunun farkına varmaya başladı. Ve tekneciliği sürdürülebilir hâle getirmek bir motivasyon oldu. Hükûmetler de konuyla ilgileniyor. Ticari operasyonların benzinli motor kullanımına getirilen kısıtlamalar, elektrikli gemi endüstrisine katkı sağlıyor. Bu yükselişin önümüzdeki 5-10 yıl daha devam etmesini bekliyoruz.

“Bizim bataryalarımız kesinlikle yepyeni”

Batarya teknolojisinin elektrikli itme teknolojisine yarar sağlayacağını söylediniz. Yakın zamanda iki yeni bataryayı da piyasaya sürdünüz. Beklenen faydaları görebildiniz mi? Yeni ürünler hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Bataryalarınız geri dönüştürülmüş bataryalar mı, eğer öyleyse performansları hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Sattığımız bütün bataryalar fabrika çıkışlı yeni bataryadır. Geri dönüştürülmüş bataryaları teknelerde kullanmak iyi bir fikir değil. Hareket eden herhangi bir şeyde, bu tekne olsun, elektrikli araba olsun, iyi olmaz. Tekneyi daha verimli hâle getirmek için yoğunluğa ihtiyacınız var. Bu nedenle, kullanılacak bataryalarda en iyi kaliteyi sağlamak bizim için çok önemli. Ne zaman bir batarya teknelerde kullanım için uygun olmuyor, o zaman bataryaları geri dönüştürmek üzere çalışan firmalar var, onlara gönderiyoruz. Onlar da bu bataryaları enerji deposu olarak ya da uygun başka bir kullanım alanında değerlendiriyor. Ama bizim bataryalarımız kesinlikle yepyeni. Batarya kullanımının elektrikli itişe olan faydasına gelecek olursak da batarya teknolojisinin bu sektörün anahtarı olduğunu düşünüyorum. İnsanlar hep uzun menzil gitmek istiyor. Biz de batarya kullanarak aynı maliyetle insanların daha uzun mesafe yolculuk yapabilmesini sağlayabiliriz ama, şu an, birçok teknede batarya kullanarak yeterli güç üretemiyoruz. O yüzden hâlâ dizel kullanılıyor. Bunun için muhtemelen hibrit çözümlere ihtiyaç duyulacak. Ama daha iyi bir teknolojimiz olsa, ki her yeni jenerasyonla markete yeni teknolojiler giriyor, daha çok tekne elektrikli hâle gelebilir.

“Hâlâ da dıştan takmalı motor sektörüne ciddi bir kaynak ve güç yatırımı yapıyoruz”

Elektrikli dıştan takmalı motorlar öne çıkan projelerinizden. Bunların önemlerinden ve gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?

Dıştan takmalı motorlar teknelerde çok yaygın kullanılan bir opsiyon. Çoğu tekne üreticisi ve müşteri, takılması ve bakımı daha kolay olduğu için dıştan takmalılara yöneliyor. Özellikle, elektrikli dıştan takmalılar hiç bakım gerektirmiyor. Küçük içten takmalı motorlar için market kalmadı artık. O yüzden, dıştan takmalılar ile devam etmek bizim için çok önemli. Hâlâ da dıştan takmalı motor sektörüne ciddi bir kaynak ve güç yatırımı yapıyoruz. Hatta, 25 Ekim’de Fort Lauderdale Boat Show’da yeni dıştan takmalı motorumuzun lansmanını yapacağız.

“Ürünlerimizin, müşterilerimizin beklentileriyle kesişmesi bizim için çok önemli”

Elektrikli tekne firmaları ürün portfolyolarını daha yüksek beygirgücü opsiyonlarıyla genişletiyor. Elektrikli tekne motorlarının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küçüklerden büyük güce geçmenin yolu, adım adım ilerlemek. Teknoloji gelişiyor. Büyük gemilere güç sağlayabilmemiz için bize yardımcı olabilir. Ancak, işin müşteri kısmını da göz önünde bulundurmalıyız. Neden, elektrikli tekneye, elektrikli dıştan takmalı motorlara geçmek istesinler. Tek ihtiyaç duydukları şey güç mü? Teknenin her bir yönünü çalışmalıyız, insanların tekneleri nasıl kullandığını… Güç, tekne deneyiminin sadece bir kısmı, illâ ki hızlı gitmemize gerek yok. Yavaşlayıp, suyun keyfine varmak da bir opsiyon. ePropulsion da bir anda 1kW’tan 100 ya da 500 kW’ta çıkmıyor. Bunun teknolojiyle bir ilgisi yok, bizim filozofimiz bu değil. Müşterilerin ürünlerimize nasıl alışabileceğini ve nasıl yarar sağlayabileceğini düşünüyoruz. Ürünlerimizin, müşterilerimizin beklentileriyle kesişmesi bizim için çok önemli. Çok güçlü motorlar üretebiliriz ama bunlar müşterilerin beklentilerine uymaz. Biz hem markete hem de müşterilerin ihtiyaçlarına uyacak bir şey yaratmak istiyoruz ki iki kesim de mutlu olsun.

En çok ilgi gören iki soğutma sistemi, hava soğutması ve su soğutması arasındaki farklardan genel olarak bahsedebilir misiniz?

Bu çok teknik bir soru. Şöyle, uygulamaya göre, hava soğutma daha kolay. Su tüpleri ve boruları yok. Tasarımı da daha kolay ama kısıtlamaları var. Verimlilik bakımından suya kıyasla, havanın ısıyı alması daha az. O yüzden yüksek güçlü bir sistem istiyorsanız başka bir opsiyona yönelmelisiniz. Ama çevresel faktörler açısından hava soğutma sistemi Finlandiya ya da Norveç gibi soğuk iklimlerde iyi çalışır. Orta Doğu yazında ise muhtemelen problem çıkartır. Bu nedenle hangi ürünün, hangi uygulama ortamına uygun olacağını dikkatli bir şekilde düşünmeliyiz. Eğer yarım ya da iki saatliğine denize açılacak küçük bir çarter (kiralık) botsa, sıkıntı olmaz ama 24 saat hatta sadece 6-8 saat çalışacak bir ticari gemi bile olsa, o zaman başka opsiyonlara yönelmeliyiz. Ürünleri tasarlarken, küçük gemiler için hava soğutmanın yeterli gelip gelmeyeceğini dikkatle hesaplıyoruz. Eğer uygun çıkarsa daha düşük maliyetli olduğu ve müşteri açısından da bakımı kolay olduğu için hava soğutmasıyla ilerliyoruz. Ancak, bir ticari gemi ya da daha ağır görevde çalışacak bir gemiyse, o hâlde su soğutma sistemine yöneliyoruz. Yani, tamamen duruma ve teknolojiye göre değişiyor. Doğru ya da yanlış yok, kullanış alanına göre değerlendirme var.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın