Holger Holland: Hep birlikte çalışırsak daha iyi bir dünya mümkün

MDN Editör

Avrupa Birliği İklim Paktı Elçisi, teknoloji alanında girişimci ve bir iklim aktivisti olan Holger Holland, dünya Temizlik Günü İnsiyatifi’nin de kurucusu. Holger Holland ile yapay zekâ teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin çevreye etkisi konusunda özel bir söyleşi yaptık

Holger Holland

Çevre sorunu tüm devletlerin gündeminde, peki genel olarak yapay zekâ teknolojilerinin de gelişimi bu sorunlarda nasıl bir değişime sebep oldu? 

“Yapay zekâ çevre konusunda neyi çözebilir?” ana sorusuna birazdan daha derinlemesine değineceğim ama öncelikle gerçek dünyaya bakmamız gerekiyor ki burada pek çok sorun var. 

İklim değişikliği elimizde, çöp fazlalığı elimizde, bir yandan plastik krizi var… Artık kanımızda, plasentada, mikro plastiklerde veya şimdi nano plastiklerde yani aslında her yerde çok fazla plastik buluyoruz. Bu sorunlar oldukça önemli. Şimdi varlar ve gelecekte de var olmaya devam edecekler. Bu yüzden ilk olarak bunları çözmek zorundayız. Eğer gerçekten 2050 ya da 2100 yılına kadar net sıfır olmak istiyorsak, değişmemiz gerekiyor. 

Ben bir AB İklim Paktı Elçisi olarak, sivil topluma AB İklim Paktı’nı öğretmeye çalışıyorum. Bu Yeşil Mutabakat’ın bir parçası, AB’deki politikacıların 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma yaklaşımı ama bunun için pek çok şeyin acilen değişmesi gerekiyor. Bu değişiklikleri gerçekleştirmek için de İklim Paktı kuruldu. 

Kulağa uydurma bir kelime gibi gelebilir ama bu süreçler için bir AB taksonomisi oluşturuldu. Bu taksonomide “döngüsellik” en önemli nokta. Yani AB taksonomisinin bir numaralı sütunu. Döngüsellik dediğimde geri dönüşümden bahsetmiyorum. Geri dönüşüm döngüselliğin bir parçası ve oldukça küçük bir parçası. 

Taksonominin ikinci sütunu ise enerji aktarımı, yani enerjimizi nasıl yarattığımız, bu enerjiyi nasıl kullandığımız gibi konuların önemine işaret ediyor.

‘İnsan, gezegen ve kâr’ yaklaşımı

AB içerisinde, elimizde tek bir model var “İnsan, gezegen, kâr” tüm bunlar birlikte çalışmalı. O zaman değişim ve daha iyi bir dünya mümkün hale gelebilir. 

Kârdan bahsederken değinmem gerek, bu kısım esas olarak şirketlerle ilgili. Bundan mutlu olabilirler ya da olmayabilirler de çünkü tüm bunlar şirketler için çok fazla değişiklik anlamına geliyor. 

Bu değişimleri kısmen 2000’li yıllarda “Kalite yönetimi”nin ortaya çıkışına benzetebiliriz. Şimdi ise çevre yönetiminden bahsediyoruz. Şirketler değişmeli, eğer şirketler değişirse, kâr değişirse, politikacılar değişirse ve sivil toplum tarafından desteklenirse, toplum değişebilir. Örneğin kurucusu olduğum Word Clean-Up Days insanların birlikte çalışabileceği, farkındalık yaratmaya başlayabileceği bir organizasyon.

Bu sorunun çözümü için şirketlerden ve politikacılardan gelen tüm değişimler eşit derecede önemlidir. Üst düzey yöneticiler değişmeli. Bu kısaca yaşadığımız dünyaya ait sorunlar ve konu hakkında yapılanların özetiydi artık dijital bir dünyamız da var ve onun hakkında konuşmalıyız.

Yapay zekâ teknolojileri ve dijital dünya için bir gereklilik olan büyük veri merkezlerinin işletilmesi için büyük miktarda enerjiye ihtiyaç olduğunu biliyoruz peki bu durumun çevresel etkileri neler? 

Dijital dünya artık gerçek dünyanın dışında bir alan değil, onu çevreler hâle geldi. Veriler, bu değişimle birlikte büyük önem kazandı fakat konu hakkında toplum yeteri kadar bilgi sahibi değil. Örneğin benim derslerimde öğrencilere verilerin nerede olduğunu sorarsanız çok doğru cevaplar alamazsınız. Birçok öğrenci verilerin uydularda olduğunu söylüyorlar, bu yalnızca çocuklardan değil, yetişkinlerden de duyduğum bir cevap. Sivil toplumun sorunu bu: Yanlış eğitim ya da yetersiz, eksik eğitim. Veri gökyüzünde değil, gerçek bir veri merkezi ve gerçek bir donanım var. Bu donanım o kadar büyük ki şu anda yayın hizmetlerinin, görüntülü görüşmelerin, e-postaların, dijital dünyanın ürettiği karbondioksit 900 milyar ton civarında. Bu miktar uçakların ürettiği karbondioksitten daha fazla. 

“Dijitalleşme, havacılık sektöründen daha fazla karbon salınımına neden oluyor”

Havacılık sektörü küresel karbondioksit salınımının yüzde 3 ilâ 4’ünden sorumlu olduğu halde çevreye zararı konuşuluyor. Fakat dijitalleşme küresel salınımın yüzde 6-7’sinden sorumlu. 2030’a kadar bu oran yüzde 12-13’e yükselecek. 

Bunlar biraz eski tahminler. Özellikle son iki yılda yapay zekâ sistemlerinin dijitalleşmeyi çok değiştirdiğini biliyoruz. Dolayısıyla bu sayının artmasını bekliyorum. Dijitalleşmenin 2030’a kadar tüm dünyada karbon salınımının yüzde 14’ünden tek başına sorumlu olacağını öngörmek mümkün. 

Yapay zekâ hakkında konuşuyoruz, blok zincir teknolojileri hakkında konuşuyoruz. Bunlar elbette iyi şeyler ama ortada bir sorun var: Kripto para birimleri, kripto madenciliği ve çok fazla enerji tüketimine neden oluyor. Şirketler bu sistemleri daha verimli hâle getirmek için yeni yollar arıyorlar. Küçük adımlarla ilerlemeniz gerekse de küçük adımlarla daha iyi bir gelecek yaratmak mümkün.

Farkında olmalıyız, bu konulara parmak basmalıyız ki plastikler veya çöpler yüzünden yaşadıklarımız gelecekte tekrarlanmasın. Bu sorunları daha erken çözmemiz gerekiyor. 

Fujitsu’nun 120 bin çalışanı var. Ben ve ekibim şu anda insanları dijital atık konusunda bilinçlendirmek için bir kampanya geliştirmeye çalışıyoruz. Peki, Fujitsu bu konuyla neden bu kadar ilgileniyor? 

Bunun nedeni yapay zekâ: Yapılandırılmamış bir sisteminiz varsa yani bir kaos içerisinde yolunuzu bulmaya ve bir şeyi çözmeye çalışıyorsanız ihtiyacınız olan süre yüksektir. Daha fazla arama süresi daha fazla enerji gerektirir. Artık yapay zekâ sistemlerinin çok fazla enerji kullandığını, küresel ölçekte çok fazla veriyi hesaplamak ve modellemek zorunda olduklarını, bu nedenle çok fazla CO2 ürettiklerini biliyoruz. Dolayısıyla yapılandırılmış veriye sahipseniz arama sürenizi kısaltırsınız ve sistem daha az CO2 üretir. Bu da kazandığınız anlamına gelir: Enerjiden tasarruf ediyorsunuz ve enerjiden tasarruf ettiğiniz anda CO2 etkisinden de tasarruf etmiş oluyorsunuz. Fujitsu ve diğer teknoloji şirketleri şu anda bunu yapmaya çalışıyor, bu da sorumlu olduklarını gösteriyor. Şu an yalnızca teknoloji şirketleri bu değişime başladı ama diğer sektörler için de bu tür gelişmelere ihtiyacımız var.

Pek çok yapay zekâ uygulaması yeni donanımların üretilmesine bağlı peki yapay zekânın kendisi, e-atık sorununu azaltmak için daha çevre dostu cihazlar yaratmak ve üretmek için kullanılabilir mi? 

Ürünün nasıl üretildiğini ve nasıl kullanıldığını değiştirmemiz gerekiyor. Örneğin bir cam şişeyi birden fazla kez kullanabilirsiniz. Evet, geri dönüştürmek çok fazla enerjiye mâl olacaktır ama plastikte bu hiç mümkün değil. Dolayısıyla prototipleme ve ürün tasarımımızı aslında her şeyi nasıl bir araya getirdiğimizi yeniden düşünmemiz gerekiyor. 

Cam şişeler basit bir örnek, bir cep telefonu için durum çok daha karmaşık. Bu teknolojileri uzun süre kullanılabilecek şekilde tasarlamak gerekiyor. Avrupa Birliği’nin bu konudaki düzenlemeleri oldukça başarılı.  AB’de bir telefonu satmak istiyorsanız gelecek 5 yıllık güncellemeler için destek sunmanız gerekiyor. Bu son derece önemli bir etki yaratabilir sonuçta bahsettiğimiz cihaz çöp değil, bir kaynak. Döngüselliği düşünürseniz bunu üretebilirsiniz ve kullandıktan sonra bununla başka bir ürünü yeniden üretebilmeniz gerekir.  Az önce bahsettiğimiz döngüsellik burada devreye giriyor. Yapay zekâ teknolojileri de bize tam bu noktada fayda sağlayabilir. Çünkü kullandığımız birçok ürünü yeniden, dönüşebilen bir çerçevede tasarlamamız gerekiyor.

Sensörler ve uydular tarafından muazzam hacimlerde çevresel veri toplanıyor. Yapay zekâ bu verileri çevresel değişiklikleri izlemek ve çevre sorunlarının kökenlerini daha iyi tespit etmek için ne şekilde kullanabilir? 

Öncelikle, yalnızca ölçebildiğiniz şeyleri kontrol edebilir ve izleyebilirsiniz. Buradaki mesele toplanan verilerin çok büyük olması. Yani kaos. Çözüme katılması gereken çok sayıda ülke, çok sayıda protokol ve çok sayıda standardizasyon mevcut. Örneğin, kablolar: AB, yeni yasasıyla tek tip kablo kullanımını sağladı. Esasen, birlikte nasıl çalışabileceğimizi bulmalıyız.  

Biz, sivil toplumda eğitim ve işbirliğinin anahtar olduğunu söylüyoruz. İşbirliği, birlikte çalışmanız ve aynı zamanda standardizasyon için çözümler bulmanız gerektiği anlamına geliyor. Standart ile verileri takip edebilirsiniz. Veriye ihtiyacımız olduğuna katılıyorum ama aynı zamanda veriyi kullanacak sistemlere de ihtiyacımız var. Evet yapay zekâ bu noktada kesinlikle yardımcı olabilir, ancak bu verileri doğru analiz etmek çok fazla enerjiye mâl oluyor. Yapay zekâ ancak veriler senkronize edilirse işe yarayacaktır. 

İş dünyasında Kaizen’in 5S modelinden bahsederiz. Bu 5 aşama sırasıyla “çeşitleme, sıralama, parlatma, standardizasyon ve sürdürülebilirlik”tir. Bu model özetle küçük adımlarla büyük bir etki yaratabileceğiniz anlamına gelir. Bu basit yöntemle her şeyi değiştirebilirsiniz. Biz de projemizde bu yöntemi kullanıyoruz ve buna 5S dijital modeli diyoruz. Standartlaştırmamız gerekiyor, böylece yapay zekânın içerik veya veri akışı için bir anlam bulması daha kolay olacaktır. Özellikle de çevresel etki konusunda çünkü etkiler son derece büyük, bu nedenle veri de çok büyük. Küresel ölçekte verilerin nasıl saklanacağının standart hâle getirilmesi gerekiyor. 

Yapay zekâ teknolojileri, dijital ortamdaki doğru ve yanlış verileri ayırt edemediği için çevre konusunda da yanlış çıktılar ortaya çıkartabiliyor. Bu durumun, toplumsal eğitim noktasında sorun yaratmaması için neler yapılabilir? 

Zor bir soru. Kendi ekibimizde de tam olarak bu konu üzerine çok kafa yorduk.

Uzmanlara ihtiyacımız var ama insanların uzmanları okuyup onlardan daha fazla şey öğrenebilmesi için uzman bilgisinin daha kolay anlaşılır olmasına ihtiyacımız var. Örneğin şu anda insanları eğitmek için ekibimle birlikte karikatürleri kullanıyoruz. Çünkü onların tüketilmesi daha kolay. 

Herkesi eğitmemiz gerekiyor. Bir insan her şeyi değiştirebilir. Çünkü bir çarpı 8 milyar, 8 milyar insan demektir ve bu dünyayı değiştirir. Mesela şu anda TikToker’larla iletişim kuruyoruz. Bilgiyi farklı kanallardan paylaşmak sorun değil ama farkında olmamız gerekiyor. Bilgi, herkes için anlaşılabilir olmalı. Yapay zekâ bilgiyi daha kolay ve görsel hâle getirmek için kullanılabilir. 

Görselleştirme ile daha kolay anlayabilirsiniz. Ayrıca insanları dijital beceriler konusunda eğitmemiz gerekiyor, örneğin ChatGPT kullanımı konusunda toplumsal bir bilinç söz konusu değil. Günün sonunda, bu tür araçlar yalnızca dilsel istatistik modelleridir ve verdikleri bilgiler yanlış olabilir.  Benim bakış açıma göre gelecekte daha fazla görselleştirmeye ihtiyaç duyacağız. virtual reality (VR) sanal gerçeklik ve augmented reality (AR) yani artırılmış gerçeklik bugün kullandığımız yöntemleri değiştirecek. Bilgiyi görselleştirerek daha fazla insana ulaşmak mümkün hâle gelecek.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın