Prof. Dr. Zeytin: Yapay zekânın potansiyeli dikkate alındığında geliştirilmesi en önemli teşvik olacaktır

MDN Editör

Yapay zekâ teknolojileri ve kullanım alanlarına dair uluslararası hukukta ne gibi  gelişmeler söz konusu?  

Devrimsel olayları bir kenara bırakırsak, hukuk malûm olduğu gibi toplumsal gelişmeleri takip eder. Bu durum teknolojik gelişmelerde de benzerlik gösterir.  Birileri hayalini kurar, birileri gerçekleştirir ve toplum da yaşar. Toplumun yaşaması ile yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulur. Hem ulusal hem de uluslararası alanda durum böyledir. Örneğin kripto varlıkları ele alırsak 2012 yılından beri uluslararası piyasada yer almasına rağmen konuya dair yeknesak bir uluslararası yasal düzenleme yoktur. Avrupa Birliği ve bazı gelişmiş ülkelerde kurumsal hizmet sağlayıcılara, tüketicilerin korunmasına ve karapara aklama ile vergilendirmeye ilişkin düzenlemeler görülmektedir. Yapay zekâ (YZ) konusunda da benzer bir durum söz konusudur. 1930’lu yıllardan itibaren öğrenen ve düşünen makina yapımına ilişkin teorik çalışmaların olduğunu ve 1936’da İngiliz matematikçi Alan Turing’in Turing Makinesi ile başladığını biliyoruz.  1997 yılında IBM (International Business Machines)’in ürettiği Deep Blue adlı bilgisayarın ünlü satranç ustası Garry Kasparov’u yenmesi ve 2011 yılında IBM Watson Bilgisayarı’nın Jeopardy adlı bilgi yarışmasında iki yarışmacıya karşı elde ettiği başarı ile gündem olması, bugün gelişmiş hâlleri ve kullanım alanına rağmen yapay zekâya ilişkin ABD’de federal bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yapay zekâ kullanımına ilişkin ilk kapsamlı düzenleme çalışmasını Avrupa Birliği’nde görmekteyiz. Henüz yasalaşma sürecinde olan YZ hakkındaki Avrupa Birliği Direktifi bu alandaki en kapsamlı düzenleme olacak gibi duruyor. 

“Tüm yasal düzenlemeler, düzen sağlama ve sorumluluk belirleme saiki ile hazırlanmaktadır”

AB Yapay Zekâ Yasası’nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa Konseyi, “AI ACT” gibi  adımlarla yapılanan süreci nasıl okumalıyız, değerlendirir misiniz? 

Öncelikle şunu söylemek isterim ki tüm yasal düzenlemeler, düzen sağlama ve sorumluluk belirleme saiki ile hazırlanmaktadır.  Bu ihtiyaçlar ise toplumdan topluma ve aynı toplumda zaman içerisinde değişebilmektedir. Yapay zekâ yarışında geri kalmamak için bu alandaki çalışmaların teşviki önemlidir. Yapay zekânın beraberinde getirdiği potansiyel dikkate alındığında geliştirilmesi ve kullanımının yasaklanmaması en önemli teşvik olacaktır. Ancak her gelişmede olduğu gibi yapay zekânın da riskli alanları vardır. Bu riskli alanlar toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. 

AB Yapay Zekâ Yasası, yapay zekâyı kategorik olarak dört risk grubuna ayırır. Sosyal tarama yaparak sosyal kredilendirme yapan, bilinçaltı yönlendirme yapan yapay zekâ teknolojisi kabul edilemez risk grubunda olup, kullanımını yüksek para cezaları ile yasaklamaktadır.  Çin’de ise bunun kullanıldığı bilinmektedir. Ya diğer ülkelerde? Bu konudaki şeffaflık özellikle teknolojik yarışma, askerî sır ve kamu güvenliği gerekçesi ile hep toplumdan uzak tutulmuştur. 

“İnsanların işgücü kaybına uğrayacağını sanmıyorum, sadece istihdam alanları değişecektir”  

Yapay zekâ temelli hukuki yapılanmaların (başta insan kullanımında olan ancak YZ ile insan  kontrolü pasif duruma gelebilecek belli başlı nesneler için) sigorta mevzuatına olası etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

Yapay zekânın geldiği noktada, yabancı dil çeviri uygulamalarından, borsalardaki işlemlere kadar bugün çok geniş kullanım alanı bulunmaktadır. Örneğin, bazı sigorta şirketleri sigorta yaptıranların taleplerini gerçekleşen riske bağlı olarak uygulama üzerinden yapılan başvurularla hiç insan unsuru müdâhil olmadan karara bağlayabiliyor. 

Özel sağlık sigortalarında alınan sağlık hizmetinin faturasını yüklemek, bazı kasko sigortalarında zararın resmini ve faturasını uygulama üzerinden yüklemek tazminat ödemesi için yeterli sayılıyor. Bunlar süreci kolaylaştıran zaman ve emek tasarrufu sağlayan, şirketler açısından da ekonomik getiriyi artıran uygulamalardır.

Yine de sadece bununla sınırlı olduğunu düşünmemek gerek. Yapay zekâ örneğin Türkiye’nin futboldaki VAR (Video Assistant Referee) değerlendirme sürecine destek verebilir. Hâkimlerin, savcıların, avukatların karar vermelerine yardımcı olabilir. Tutuklama kararı verilip verilmemesine ilişkin bir uygulama deneme sonuçlarına göre yapay zekâ aracılığı ile verilen tutuklama/serbest kalma gibi kararların hâkimlerin verdiği kararlardan daha isabetli olduğu ortaya konulmuştur.  

Yapay zekâ ile çalışanların pasif duruma gelmesinden daha ziyade gerektiğinde yapay zekâ kararlarını kontrol eden farklı alanlarda daha aktif hale gelmeleri söz konusu olabilir. İnsanların işgücü kaybına uğrayacağını sanmıyorum, sadece istihdam alanları değişecektir.     

“Özgürlükçü olmak riskler içerse de daha fazla gelişme ve faydayı beraberinde getirecektir”

Türkiye’nin Yapay Zekâ Ulusal Stratejisi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gelişmelerin  yasalaşması sürecinde önemli gördüğünüz noktalar nelerdir (sosyal yaşam, savunma, sağlık,  eğitim vbg.)? 

Şüphesiz yasaklayıcı olmadığı sürece her türlü stratejik belge yapay zekâ için teşvik edici olacaktır. Özellikle savunma sanayiinde yakaladığımız teknolojik atılım ivmesinin devamının ve sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından çok önemli bir belge, ancak bununla sınırlı tutmak büyük eksiklik olur, sağlıktan, hukuka kadar çok geniş bir yelpazede desteklenmelidir.

Bunun dışında AB örneğinde olduğu gibi riskli alanların da belirlenip, stratejik belgede bu alanlara nasıl yaklaşılması gerektiğinin de tespiti gerekir. 

Demokratik, özgürlükçü ile önleyici baskıcı arasında bir denge çatışmasının bu halde kaçınılmaz olduğu göz ardı edilmemelidir. Kanımızca özgürlükçü olmak riskler içerse de daha fazla gelişme ve faydayı beraberinde getirecektir. 

Yapay zekâ ile üretilmiş görsel ve videolar aracılığıyla gerçekleşebilecek kimlik hırsızlığı  vakaları konusunda özellikle sosyal medyada bir endişe hâkim. Bunların önüne nasıl  geçilebilir? Hukuk burada ne durumda? 

Şüpheden sanık yararlanır ilkesine çok sıkı sarılmak gerekir, teknolojinin, medyanın yıkıcı gücü bir araya geldiğinde ne yazık ki telafisi imkânsız zararlar doğmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği “Ümraniye canavarı” olayıdır. Suçsuz birinin suçlu gibi günlerce medyada lanse edilerek linç edilmesinin zararı, ödenen manevi tazminatla giderilecek nitelikte değildir.   

Mevcut yasal düzenlemeler kişileri, kişisel verileri saldırılara karşı koruyucu olmakla beraber, önleyicilik açısından yetersiz oldukları şüphesizdir. Özellikle bilgi akışının saniyelerle ölçülüp yarıştığı bir dünyada sosyal medyadaki bu tür hukuka aykırı görsellerin koruma amaçlı önlenmesi mümkün görülmediği gibi, zamansal bir bipleme ile yayınlanması da herhalde beklenilmez bir çözüm olacaktır. 

Yapay zekâ teknoloji uygulamalarına, sosyal medya hizmeti sunanlara,  yapay zekâ ile hazırlanmış içerikleri tespit edip bilgilendirme yapma yükümlülüğü getirmek yapay zekâ ile hazırlanmış içeriklere ayırt edici bir logo eklemek belki de en basit ve etkili önleyici tedbir olacaktır.  

Yapay zekâ ile hazırlanmış görsellerle kimlik hırsızlığından zarar doğarsa mevcut yasal düzenlemelerimiz ortaya çıkan zararın tazminini, suç unsuru olması hâlinde cezalandırılmasını ve bu yolla elde edilen bir kazanç varsa bunun vekâletsiz işgörme hükümleri kapsamında istenmesine imkân vermektedir.  Belki bu halde içerik üretenlerin yanında yer sağlayıcıların, sosyal medya platformlarının tehlike sorumluluğu kapsamında kusursuz sorumluluklarına gidilebilir. Ancak bunun bir maliyeti olacaktır, bu maliyetin sonunda kullanıcılar tarafından ödenmek zorunda kalınacağı da ekonomik bir gerçekliktir. 

“Yapay zekâya kişilik tanırsanız, onun da hak ve borç sahibi olması ile karşı karşıya kalırsınız”

Yapay zekâ ve telif konusu son derece tartışmalı bir konu. Özellikle bu teknolojiler geliştikçe ve kullanım alanları arttıkça yeni sorular doğuyor. Yapay zekâ araçları kullanılarak üretilmiş bir metin veya görselin ya da genel olarak bir eserin telif sahibi kim olarak görülmelidir? Komutu sağlayan kişi mi yoksa arka plandaki kodu sağlayan kişi mi? 

Bu konu çok açık aslında ve tehlike de kendisini orada gösteriyor. Yapay zekâya kişilik tanırsanız, artık insan dışında bir varlık vardır, onun da hak ve borç sahibi olması ile karşı karşıya kalırsınız. Bu da insan ile ilgili bildiğimiz tüm sorunların ikiye katlanmasını beraberinde getirir. Ancak bu uzak ihtimâl.

Onunda dışında yapay zekâ uygulamasını kodlayan şahıs veya şirket muhtemelen emeğinin ve yatırımının karşılığını doğrudan veya dolaylı (reklamlar) almıştır; alacaktır. YZ uygulaması ücretli veya ücretsiz kullanıma sunulmuş ve ortaya bir metin veya görsel çıkmışsa telif hakkı kanımızca katkısı çok cüzi de olsa uygulamayı kullananındır. 

Nasreddin Hoca’nın hikâyesinde olduğu gibi, “parayı veren düdüğü çalar”. Yapay zekâ uygulamasını kullanarak metin veya görsel üreten telif hakkı sahibi olmalıdır.  Piyasaya sürülen bir kitaptan yararlanan akademisyenden, bir aracı taksi olarak kullanandan, bir mutfak robotu ile yemek yapandan farklı düşünmeye gerek yoktur. Tabii Kur-an’da “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” dendiğini de göz ardı etmemek gerekir. Yapay zekâ ile üretilmiş bir metnin veya görselin varlığı edimin şahsi nitelikleri ile arandığı hallerde kesinlikle yeterli ve geçerli olmayacaktır.  Önemli olan bunun tespitidir. Kanımızca yapay zekâ ile üretilen içeriklerin yine yapay zekâ ile belirlenebilir, şeffaf olması gereklidir.    

“Verileri kullanarak yeni bir ürün ortaya koyan varsa, o veri de ona aittir”

Veri konusunda ne tür regülasyonlar söz konusu? Birçok yapay zekâ aracı internet üzerinden veri topluyor. Buradaki verilerin kime ait olduğunu söylemek mümkün mü? 

Kamuya açık bir alan, evinizden dışarı çıkarsanız ne söz konusu ise internet ağına bağlanırsanız da aynı şey söz konusudur. Esaslı bir farkla, birinde anlık ve biyolojik veri toplanırken, diğerinde süresiz ve dijital veri toplanmaktadır. Bunların sahipleri de tabii ki veri sahibi kişilerdir, ancak tek başına bir şey ifade etmeyen bu verileri kullanarak yeni bir ürün ortaya koyan varsa, o veri de ona aittir. Kullanılan veri sahiplerinin artık o veri üzerinde bir hakkı olduğunu sanmıyorum çünkü hepsi kamuya mâl olmuş haldedirler, öyle ki iradeleri dışı bir şey gerçekleşsin.  

Bireylerin dijital miraslarının devredilmesi konusunda hukuki düzenlemeler mevcut mu? 

Bildiğim kadarıyla özel olarak henüz yok, mevcut düzenlemeler bir ayrım yapmadan malvarlıksal değerler ile malvarlıksal olmayan değerleri dahi kapsadığına göre dijital verilerin de aynı şekilde değerlendirilmesi gerekir. Diyelim ki kişi sağlığında aksini, örneğin hesabının kapatılmasını, tasarruf yetkisinin sağlayıcıya  ya da üçüncü bir kişiye verilmesini istemiş olsun… Sosyal medyanın bu konudaki hakkı ile mirasçıların hakları çatıştığı halde üstün olan mutlak nitelikteki mirasçıların hakkıdır. 

“Yapay zekânın insan faktörünün yerini alması, ancak yapay zekâ sahibi robotlarla insan savaşlarının olması ile mümkündür”

Sizce yapay zekâ teknolojileri beşerî ve idarî bilimlerde ne gibi değişikliklere sebep olacak? General AI ismi verilen kendi kendini üretebilecek teknolojiler geliştiği takdirde  insan faktörünün yerinden edilmesi mümkün mü?

Bahsettiğimiz teknolojiler bir yandan birçok kolaylığı beraberinde getirirken, bir yandan da insanın anti-sosyal bir varlık hâline gelmesine neden olacak gibi görünüyor. Bir bilinçli geri dönüş olur mu? Belki, şu an atıkların geri kazanılmasındaki gibi. İstihdam farklılıkları oluşturacaktır ama insan faktörünün yerini alması, ancak yapay zekâ sahibi robotlarla insan savaşlarının olması ile mümkündür. Bu da ancak Asimov Yasası’na aykırılıkta söz konusu olur. İnsanoğlu da yasaları çiğneme konusunda pek de başarısız sayılmaz, 21’inci yüzyılda hâlâ savaşların sürdüğü düşünülürse.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , ,
Bunu Paylaşın