Tuğamiral (E) Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu: Yapay zekâ dünyanın kontrolünü ele geçiremeyecek

Yeşim Yeliz Egeli

Hepimiz için önemli olduğunu saydığımız hedefler kapsamında savunma sanayide denizhava- kara temelli askerî unsurlar ile eğitim-öğretimde ve geleceğin şekillendirilmesinde yapay zekânın yeri, önemi hakkında, “insan aklının ve zekâsının kolektif ürünü” sorularımızı bu sayımız için Tuğamiral (E) Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu’ya sorduk…

Hocam, kendinizi ve hâlihazırda sürdürdüğünüz çalışmaları okuyucularımıza kısaca anlatabilir misiniz?

32 yılı fiilen Türk Deniz Kuvvetleri’nde olmak üzere 40 yılı aşkın bir süredir kariyerimin başlangıcında Donanmamızın çeşitli gemilerinde makine branşının hemen hemen tüm görevlerini icra ettim ve 2011 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Tuğamiral rütbesinde emekli oldum. Hem Gölcük Tersane Komutanı hem de İstanbul Tersane Komutanı görevlerini icra ettim. Aslında hem bir bahriye subayı olarak Donanmamıza ait gemilerde hem de bir Gemi İnşa ve Gemi Makineleri mühendisi olarak askerî tersanelerimizde, farkında olmadan da olsa yapay zekâ (YZ) ortamı içinde görev yapmışım. Emekli olduktan sonra da Pîrî Reis Üniversitesi’nde gemi dizaynı, gemi üretim teknikleri, sözleşme ve proje yönetimi, vb. konularda dersler vererek araştırma ve geliştirme projeleri yönettim. Bu süreçlerde de hep YZ kavramı benimleydi. Bu sürede başta MİLGEM olmak üzere –ki MİLGEM benim gözümde bir fenomendir- çok sayıda gemi dizayn ve inşa sözleşmesinin geliştirilmesi, planlanması, yürütülmesi, detay tasarımı, sistemlerin entegrasyonu süreçlerinde bulundum. Şu anda ise ‘Empire Yacht Management Gemi ve Yat İşletmeciliği Ltd. Şti.’nin hem ortağı hem de “Koordinatör Müdür” olarak; Yat Acenteliği Yönetimi, Yat İnşa ve Refit Proje Yönetimi, Yat Alım-Satım Yönetimi, Yat Kiralama Yönetimi gibi işlerin aktif olarak içindeyim. İşimin bir gereği olarak da ister istemez yenilikçi ve yaratıcı düşünme sistematiğinin, hizmet performansını geliştirecek ve iyileştirecek yaklaşımların uygulanması için de kaçınılmaz olarak YZ konuları ile iç içeyim.

Aslında; yapay zekâ (YZ) ile denizci ülke ve denizci millet etkileşimi üzerine sürekli kafa yormak gerekli diye düşünüyorum. Denizcilikle ilgili tüm kurum ve kuruluşlardan toplanılacak eksiksiz ve gerçekçi verilere yani girdilere yani inputlara dayalı olarak sürekli kendisini iyileştirme çıktıları-outputları oluşturan Yapay Zekâ mühendisliğine dayalı bütüncül yani holistic bir Denizcileşme Master Algoritması geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ‘master model’ ile denizcileşme bileşenlerine ait açık kaynaklardan elde edinilen veriler kullanılarak çıkarımsal istatistiksel metotlarla yaptığımız çalışmalar göstermiştir ki denizcileşmenin ana sonuçları yani çıktıları yani outputları olan ‘zenginleşme’, ‘güvenlik sahalarını genişletme ve derinleştirme’ ile ‘yenilikçi-özgür düşünme’ yeteneklerini kazanmış ülkeler, bütüncül denizcilik gücüne ulaşmış ve denizcileşme sürecini sürekli sürdüren ülkelerdir. Bu konuda bir doktora öğrencim yakın zamanda, 2023 yılı içerisinde, ‘Creating A New Maritimization Model With A Holistic and Cognitive Approach’ konulu çalışmalarını tamamladı ve PhD unvanını aldı ama bu konuda yani YZ ile denizcilik arasındaki ilişkiyi sürekli sıcak tutmak ve bu konuda süreklilik sağlanması için yapılması gereken çok iş, kat edilmesi gereken çok yol var.

Yapay zekânın (artificial intelligence- AI) gelecek dönemde Türkiye’nin millî ve askerî stratejik vizyonunda nasıl bir rol oynaması beklenmektedir?

Yapay zekâ her alanda, her yerde uygulanabilir. Burada iki önemli unsurdan söz etmek gerekir ki zaten YZ aslında bu iki temel unsurdan oluşmaktadır. Birincisi doğru ve gerçek veriler ikincisi ise bu verilerin işleneceği donanım ortam yani ‘sensörler’. Burada doğru ve yeterli veri toplamak sürecin başlangıcıdır. Süreç, bu toplanan verilerden elde edilen verilerin doğru ve yeterli bilgiye yani enformasyona –ki buna istihbarat diyebiliriz- dönüştürülmesiyle devam edecek, bu enformasyon süzülerek doğru anlama ulaşılacak (knowledge) ve sonunda akıllı bir şekilde –wisdom- bilgece kullanılacak ve süreç tamamlanacaktır. Bu süreç bir şirkette uygulanırsa anında maliyet-etkenlik ya da verimlilik yaratıp daha fazla para kazanmanın yollarını sağlayabilir. Bu konuda çok sayıda uygulama alanlarından söz edebiliriz; hatta YZ ile ilgili olarak sonsuz sayıda uygulamadan söz edebiliriz. İçinde cevabını da barındıran sorunuza cevabım şu olacaktır: Yapay zekânın (AI) gelecek dönemde Türkiye’nin millî ve askerî stratejik vizyonunda çok ama çok önemli bir rol oynaması beklenmelidir. Burada söz konusu olan bu teknolojik uygulamaların Millî Savunma Bakanlığı (MSB)’nın vizyonunda bulunan “… küresel etkilere sahip olarak (…) ülkemizin ve milletimizin güvenliğini ve savunmasını sağlamaktır” sözünden ben bunu anlıyorum. Burada bence aslolan bu vizyona göre belirlenmiş misyon yani özel görev anlayışıdır. MSB’nin web sayfasında da bu görev “Millî güvenlik ve savunma siyaseti doğrultusunda; (…) bu gücü çağdaş teknikler, stratejiler ile kullanacak nitelikli personeli temin etmek ve yetiştirmek, savunma ve güvenlik politikaları oluşturulmasına katkı sağlamak, (…)” olarak ifade edilmiştir. Yani vizyon ve misyon yazılı olarak vardır ve mutlaka hayata geçirilmelidir. Özetle; YZ uygulamaları, bugünün ve yarının ‘olmazsa olmazı’ olacaktır. Burada yarın derken her günün yarınından yani ‘süreklilikten’ söz ediyorum.

Savunma sanayinde yapay zekânın entegre edilebileceği çok sayıda alan var. Yapay zekâ ve buna bağlı olarak makine öğrenmesi teknolojilerinin (machine learning) gelecekte savunma sanayi sistemlerindeki potansiyeline yönelik genel değerlendirmeniz nedir? Savunma sanayinde yapay zekâ ARGE yatırımlarının öncelikle hangi alanlara yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Bence öncelikle YZ’nın ne anlama geldiğini, yine MarineDeal News’un Ocak 2020 tarihli 145’inci sayısında “Yapay Zekâ ve bütüncül denizcilik alanında uygulanabilirliği: Dijital Denizcilik Bakanlığına ilk adım!”1 başlığı ile yayımlanan yazımda da vurguladığım gibi, iyice irdelemek lâzım. O yazımda vurguladıklarımın bir kısmını da burada tekrarlamakta fayda var.

Yapay zekâ (YZ) konusunu anlayabilmek için öncelikle bazı terimlerin sözlük anlamları için internetten Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlükleri (https://sozluk.gov.tr/?kelime) ile Cambridge Dictionary (https://dictionary. cambridge.org/tr/) taramaları yaptım.

Yapay: Doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş, yapma, suni, doğal karşıtı; yapmacık

Artificial: made by people, often as a copy of something natural

Zekâ: İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset.

Intelligence: the ability to learn, understand, and think about things.

Akıl: Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us; öğüt, salık verilen yol; düşünce, kanı; bellek.

Mind: someone’s memory or their ability to think, feel emotions, and be aware of things -bu sözcüğe, Yapay Zekâ yerine neden Yapay Akıl teriminin kullanılmadığını merak ettiğim için baktım. Nedeninin de, akıl ifadesinin, kanı, yani kişinin inandığı sonuç, inanılan düşünce anlamını da yüklenmesi olduğunu sanıyorum-.

Bilgisayar: Çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi, önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran elektronik araç, elektronik beyin. Burada,‘elektronik beyin’ tanımlamasına katılmasam da “computer” sözcüğünü en güzel anlatan Türkçe sözcüğün de “bilgisayar” olduğunu değerlendiriyorum.

Computer: an electronic machine that can store and arrange large amounts of information

Yapay zekâ: Bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir.

Artificial Intelligence: the study and development of computer systems that do jobs that previously needed human intelligence

Yapay Zekâ-YZ (Artificial Intelligence- AI): Oracle’a göre (https:// www.oracle.com/tr/artificial-intelligence/ what-is-artificial-intelligence); görevleri yerine getirmek için insan zekâsını taklit eden ve topladıkları bilgilere göre yinelemeli olarak kendilerini iyileştirebilen sistemler veya makinelerdir. Örneğin; sohbet robotları, zamanlamayı iyileştirmek için büyük veri kümelerinden kritik bilgileri çıkartan akıllı asistanlar, öneri motorları vbg. Özetle YZ; süper güçlendirilmiş düşünce ve veri analizi yeteneği ve süreci ile ilgilidir, insanların yerine geçmek üzere değil insan yeteneklerini ve süreçlere insan katkılarını geliştirmek üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle oldukça değerli bir ticari unsurdur. Derin bir ohhh! çekelim. YZ; bilgisayarların ya da robotların ya da makinelerin, insanların yerine geçmek üzere tasarlanmamış bir ticari varlık olması beni biraz rahatlattı. Demek ki YZ dünyanın kontrolünü ele geçiremeyecek, kontrol hep biz insanlarda olacak. Şaka bir yana, aslında bir mühendislik ürünü olan YZ’nin insan iradesine bağlı olması nedeniyle, nerede ve nasıl etkin uygulanabileceği üzerinde durulmalıdır. Bu nedenle YZ ve YZ uygulama örneklerinin iyi anlaşılması gerekir.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu işin matematiği aslında kolay ancak yeterli değildir. Tabii ki matematiğin çeşitli alanlarından söz ediyorum aslında. Bunların başında tersinir problem teorisi yani model parametrelerinin verilerden nasıl tahmin edileceğinin incelenmesi gelir. Ama asıl vurgulamak istediğim bu işin algoritması. Yani matematiğin bilgisayar veya herhangi bir başka benzer donanım yardımıyla insan beynine benzer bir şekilde hesap yapmasını sağlamak. Örneğin bir hayvanın yiyecek bir şeyler araması gibi açıklayabiliriz. İşte buna da biyolojik sinir ağının kullanılması deniliyor. Bu konuda uzman değilim, doğru anladığımı sanıyorum ama bir denizci olarak da YZ etkileşimlerinin kullanılması konusu üzerinde mutlaka çalışmak zorundayız. Gelelim makine öğrenmesine. Bildiğim kadarıyla YZ‘nin günlük hayatta kullanılabilmesiyle ilgili çalışmalar 1943 yılına McCulloch ve Pitts tarafından yapılmış algoritmik çalışmalara dayanmaktadır. Bu çalışmalarda yapay sinir ağları oluşturmak için katmanlar halinde birbirine bağlanan yapay nöronlar ile insan beyni taklit edilmeye çalışılmıştır, işte bu bir vizyondur. Ayrıca vurgulamadan geçmemeliyiz; Ordinaryüs Profesör Cahit Arf –hani şu On Türk Lirası üzerinde resmi ve meşhur “Arf Değişmezi” ya da “Arf Sabiti” formülü yazılı olan Ordinaryüs Profesör Cahit Arf. “Arf Kapanışları ifadelerini matematik bilimi literatürüne kazandıran cebir konusundaki çalışmalarının yanı sıra “Hasse-Arf Teoremi” adı ile anılan teoremi matematik bilimine kazandırmış olan dünyaca ünlü Ordinaryüs Profesör Cahit Arf’tan söz ediyorum.

İşte bu bilim insanımızın, 1957 yılında kurulan ve Türkiyemizin en eski yedinci üniversitesi olan Atatürk Üniversitesi’nin o zamanki Rektörü Prof. Sabahattin Özbek’in daveti üzerine Üniversitenin ilk ders senesinde yapılan konferansta sunduğu konunun başlığı ve içeriği neydi? “MAKİNE DÜŞÜNEBİLİR Mi VE NASIL DÜŞÜNEBİLİR?” Makaleyi okudunuz mu bilmiyorum ama 1950’li yıllarda bundan tam 65 yıl önce Ordinaryüs Profesör Cahit Arf bu soruyu soruyor ve buna cevap bulmaya çalışıyordu. Yani Türk bilim insanları da o zamanlardan beri YZ temelli uygulamaların üzerinde çalışıyorlardı. O günlerden bu günlere kadar devam eden çalışmalarla YZ uygulamaları bugünkü seviyesine ulaştı.

Bugün bilgi işlem ve malzeme bilimindeki gelişimle, derin sinir ağlarının -deep neural networksoluşturulduğu yüzlerce sinir ağı katmanın eğitimi ve dolayısıyla öğrenme yetilerinin geliştirilmesi Ord. Prof. Cahit Arf’ın o zamanlarda belirttiği gibi bugünlerde mümkün hale gelmiştir. Ancak bu eğitim deneme- yanılma temelli olduğundan son derece hassas yapılmalıdır. Eğitilmiş sinir ağlarının performansı buna bağlıdır diyebiliriz.

Peki, biz bu konuda şimdilerde ne yapmalıyız? Bu konuda yapılması gerekenlerin başında üniversitelerimiz ve ilgili enstitülerimizde özgün çalışmalar yapılmalı, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve MSB destekli Ar-Ge çalışmaları geliştirilmelidir. Burada en önemli unsur MSB vizyon ve misyonunda da vurgulandığı gibi – (…) çağdaş teknikler, stratejiler ile kullanacak nitelikli personeli temin etmek ve yetiştirmek, savunma ve güvenlik politikaları oluşturulmasına katkı sağlamak, (…)- nitelikli kullanıcı personelin katkıları kaçınılmazdır. Bu da bu konuda Harp Okullarında, ilgili Enstitülerinde ve Astsubay Yetiştirme Okullarında bu konuların alt yapısını oluşturacak bilgilerle donatılmış personelin katkılarıyla mümkün olacaktır. Aksini düşünmek bana göre vakit kaybıdır, boşa kürek çekmedir, başka bir denizci değimiyle “çürük su yapmaktır”.

Savunma sanayi tarafından yapay zekâ teknolojisinin gelişimi için farklı ulusal sektörler ve diğer ülkelerle yürütülen uluslararası ortak projeler var mıdır?

Mutlaka olmalıdır, yoksa vah halimize!..

Yapay zekâ temelli silâhlar için uluslararası hukuk normlarının tekrar gözden geçirilme ihtiyacı ortaya çıkacak mıdır?

Evet, bu ihtiyaç ortaya çıkmıştır, vardır. Ancak bildiğim kadarıyla hâlihazırda bağlayıcı bir ulusal veya uluslararası yasa henüz yok. Bu konuda mevzuat ya da hukuk normu olarak içeride ve dışarıda ‘yönetmelikler’ ve ‘etik kurallar’ uygulanabiliyor. Burada en önemli husus insana has özelliklerin insan dışı varlıklara atfedilmesi olgusudur, asıl tehlike budur. Bu nedenle YZ temelli bir uygulama insanca açıklanabilir olması için gerekli her şey yapılmalıdır, ancak insan tarafından geliştirilen her şeyin de iyi ya da doğru olacağı da söylenemez! Sonuç olarak YZ temelli uygulamaların da insanlar gibi nedenler sunmasını açıklamalar yapmasını beklememek gerekir. Ama bu konularda mutlaka ulusal ve uluslararası düzenlemeler yapılması gerek ve şarttır.

Yapay zekâ altyapısıyla çalışan Tam Otonom platform ve sistemlerin kullanımı ile gelecekte karşılaşılması olası etik ve hukuki sorunlar ile ilgili bir birim oluşturulmasına yönelik ihtiyacı değerlendirir misiniz?

Aslında YZ avukatlık mesleği için bir tehdit olsa da bizi ilgilendiren kısmı YZ ile ilgili uluslararası ve ulusal mevzuatın ne için ve nasıl uygulandığı ile ilgili olmalıdır. Bence YZ savunma sanayi kullanımında -en azından şimdilik- karar destek unsuru olarak kullanılmalı ve yasal düzenlemeler de buna göre yapılmalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Savaş zaruri olmadıkça bir cinayettir”. Bu konuda caydırıcılık esas alınmalıdır. Kimyasal silah kullanmak nasıl yasaksa YZ’nin de savunma sanayide kullanımı caydırıcılık için karar destek unsuru olarak ele alınmalıdır. Bu konuda devlet ivedi bir birim oluşturulmalı, varsa bu birim tüm ilgili sektörlerle birlikte çalışmalıdır.

Yapay zekâ temelli silâhların kontrolünün kaybedilmesi hâlinde ortaya çıkabilecek riskler nelerdir? Risk kontrol mekanizmaları geliştirilmekte midir?

Bence işin tehlikeli yanı, insanyapay zekâ ilişkisidir. Bu ilişki şimdilik simbiyotiktir- yani uzun süre insan ve yapay zekâ olgusunun birbirleriyle uyumlu(!) bir ilişki halinde kalacağı varsayılmaktadır. Ancak savunma sanayi uygulamalarında, daha önce de belirttiğim gibi, YZ karar destek unsuru olarak kullanılırsa risk ‘karar verene’ ait olur, bu da insanın kendisi olmalıdır. İleride ne olacağı ise bugünkü bilimin konusu olmalıdır. Yani bu iş insan unsurundan (insan faktöründen) arındırılabilir mi, nasıl arındırılır? Bu sorunun cevabı da YZ temelli sistemlerin ne kadar ‘cognitive’ yani bilişsel olmasına bağlı olarak verilebilir. Yani, YZ temelli sistemler; mevcut durumu algılayabilmeleri, belleklerini dikkatlice ve dikkatleri dağılmadan kullanabilmeleri, çok sayıda dili (language) anlayıp doğru yorumlayabilmeleri konularının yanı sıra, doğru ve yerinde karar verme, doğru zamanda ve doğru yerde doğru akıl yürütebilme, düşünebilme gibi konularda özetle; zihinsel konularda eğitilebilirler. Ancak, kuantum bilgisayarları da kullanılsa duygusal dünyayı anlamalarına yönelik olarak yapılacak çalışmalar hep devam edecektir.

Yapay zekâ temelli silâhların oluşturabileceği risklere yönelik farkındalığımız tam mıdır?

Ben 1979 Deniz Harp Okulu mezunuyum. Ayrıca 1983 yılında da İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ni bitirdim. Benim Deniz Harp Okulu’nda okuduğum yıllarda sadece Deniz Harp Okulu’nda ‘Yöneylem Araştırma Bölümü’ vardı ve bizler de o zaman dört yıllık lisans öğrenimi yapıyorduk. O yıllarda mevcut üniversitelerin hiçbirinde Lisans Bölümü olarak ‘Yöneylem Araştırma’ bölümü yoktu. Hafızam beni yanıltmıyorsa sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Yöneylem Araştırma’ Yüksek Lisans Programı vardı. Deniz Harp Okulu’nda bu Bölümün adı daha sonra ‘Endüstri Mühendisliği’ olarak değiştirildi. İşte bu bölümde okuyan tüm öğrenciler ‘risk analiz’ konusunu biliyorlardı. Diğer öğrenciler de yani benim gibi başka Bölümlerde okuyan tüm öğrenciler de ‘Yüksek Matematik’ dersini zorunlu olarak okuyorlardı. Yani uzun lafın kısası; denizde, gemide görev yapan ya da yapacak, onlara destek sağlayacak herkes ve her unsur YZ temelli silâhların oluşturabileceği risklere yönelik farkındalığı tam olmak zorundadır. Bunun için de yukarıda bahsettiğim eğitim ve öğrenim şarttır.

Yapay zekâ temelli insansız silâh platformlarının (kara, deniz, hava) harp sahasında bilfiil yer alması sizce ne kadar bir süre alacaktır? Bu sistemlere tam olarak güven duyulabilir mi?

Hâlihazırda kullanılmıyorsa ‘geçmiş olsun’ derim. Bundan sonra sadece bize öğretildiği kadar etkili kullanabiliriz. Ama açık kaynaklardan, basından ve sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla bu konuda yani YZ tabanlı savunma sistemleri geliştirme konusunda oldukça yol kat ettiğimizi görüyorum. Ama bu konuda Kızılderililer gibi “ruhlarımızı beklemek için” dahi bir an olsun durmamak gerekir. Bu konuda ruhlarımız da bedenlerimiz gibi aynı hızda ilerlemelidir. Bu sistemlere güven konusuna gelince; henüz YZ temelli sistemlere tam olarak güvenmek doğru olmaz. Daha önce de belirttiğim gibi YZ temelli sistemler insana bir karar destek unsuru olarak kullanıldığı takdirde risk insan tarafından üstlenilmiş olur. İşte bu karar vericilerin riski üstlenebilmeleri için de bu konuda eğitilmeleri şarttır yani bu duruma hazırlanmaları gerek ve şarttır.

Yapay zekâ temelli silâhların hedef ayrım ve seçim kriterleri meşruiyeti nasıl garanti edilebilir?

YZ’nın veriye dayalı bir sistem olduğunu daha önce vurguladım. Dolayısıyla YZ temelli silahların hedef ayrımı ve hedef seçim kıstas meşruiyeti yine insana ait olmalıdır; yani YZ temelli silahlar da karar destek niteliğinde olmalıdır. Kararı da insan vermelidir.

Yapay zekâ askerî karar verme süreçlerine ve istihbarat derleme/ değerlendirme süreçlerine nasıl faydalar sağlayabilir?

YZ için iki temel unsur, doğru ve gerçek veriler ikincisi için ise bu verilerin işleneceği donanım/ortam veya sensörlerdir. Burada askerî karar verme süreçlerinde ve/veya istihbarat derleme/değerlendirme süreçlerine doğru veri (data) toplama ile başlanacaktır, aslında veri toplama sürekli devam edecektir. Beklenti en basit anlamıyla şudur; toplanan bu verilerle zekâ, bir başka değişle enformasyonun oluşturulması, bu enformasyonun süzülerek doğru bilgiye (knowladge) ulaşılması ve bu bilgiyi akıllı bir şekilde bilgece (wisdom) kullanılmasının sağlanması. Peki tüm bunlar nasıl gerçekleştirilecek? Ar-Ge ve inovasyonla. Bu nasıl başarılacak? Önce bilmek gerekir. Öğreneceğiz, sonra sorgulamakla yani bilimle, öğretim ve eğitimle sorgulayacağız, sonra bilgiye dayalı olarak aklımızı, deneyimimiz ve tecrübemizi kullanacağız tıpkı YZ temelli sistemler gibi…

Yapay zekâ temelli silâhların dost-ateşi zaiyatı oluşturma ihtimâli var mıdır? Bu silâhların hatalı angajman oranı hakkında yapılmış çalışmalar var mıdır?

Bu ihtimal teoride her zaman vardır. Bu husus, YZ’nin karar destek unsuru olmasıyla minimize edilebilir. Kıbrıs Barış Harekâtı’nda o zamanın Elektronik Harp uygulamasıyla bir gemimizi nasıl kaybettiğimizi hiç aklımızdan çıkartmamalıyız. O zamanki o elektronik harp uygulaması da aslında bir YZ temelli bir uygulamaydı. Eğer bu konuda hazırlıksızsanız ve bilgi yetersizliğiniz ve en önemlisi koordinasyon eksikliğiniz varsa –ki bu bilgi yetersizliği olarak kabul edilebilir- karar destek unsurlarının da insan faktöründen dolayı hatalı angajman olasılığı hep olacaktır. Bunun oranının en aza indirilmesi ise teknoloji bu konuda gelişinceye kadar -hatta gelişmiş olsa bile- ancak ve ancak öğrenim, eğitim ve bilginin doğru işlenmesi ve akıllıca kullanılabilmesiyle mümkün olacaktır.

Saf değiştiren yapay zekâ temelli silâh platformları ihtimâl dâhilinde midir?

Bir önceki soruda örneğini verdiğim gibi, aynı Elektronik Harpte (EW) olduğu gibi Elektronik Karşı Tedbirler (ECM/EMI), Elektronik Harbe Karşı-Karşı Harp Sistemleri (ECCM) gibi sistemler de mutlaka gelişecektir. Hatta Siber Harp (Cyber Warfare) kaçınılmazdır ve buna karşı sistemler geliştirilmeye ve bu konular kaçınılmaz olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu ve benzeri sistemler, yani karşı tedbir sistemleri, karşı-karşı tedbir sistemleri de geliştirilmelidir.

Uydu gözetleme sistemleri ile yapılan tespitlerin yapay zekâ ile teşhisine ve kimliklendirilmesine yönelik hayata geçirilmiş proje var mı? Milli uydularımızın bu projelerde yeri ne olacaktır?

Uydular, uydu gözetleme sistemleri bizim tarafımızdan dizayn edilip geliştirilmedikçe bu sorun her zaman baş ağrıtır. MİLGEM gibi dizayn ve entegrasyonu yüzde 100 bize ait olan bir ürün olarak alt sistemleriyle birlikte nasıl ihraç ediliyorsa bu konuda da ithal değil ihraç eder duruma en kısa zamanda gelinmelidir.

Yapay zekâ uygulamalarının çalışabilmesi için eğitilmesi de gerekiyor. Savunma sanayi gibi hassas bir alanda kullanılacak yapay zekâ uygulamalarının eğitilmesinde kullanılacak verilerin internetten çekilmesi uygun olur mu? Bu güvenlik riski doğurur mu? İnternet ile veri alışverişi olmayan kapalı bir sistem geliştirmenin maliyeti daha mı yüksek olur? Bu maliyet-güvenlik ikilemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Savunma Sanayide YZ ve İnternet birlikte düşünülmemeli ve ele alınmamalıdır dahi… Aksi takdirde iş ChatGPT’ye dönüşür. Malumunuz, GPT -Generative Pre-trained Transformer- açık kaynaklı bir yapay zekâ modelidir ve önceden verilen verilerle eğitilen(!) bir üreteç demektir. Savunma ağırlıklı değil para kazanmaya yönelik bir uygulamadır. Yani sizin vereceğiniz doğru veri yoksa bunların üreteceği çıktılar da başlangıçta kullanılan verilerin doğruluk orantısıyla benzer olacaktır kanaatindeyim. Internet of Things yani IoT savunma sanayisinde kullanılması bence uygun değildir. Arabalarımızda kullandığımız ‘navigasyon’ sistemi bizi gideceğimiz yere her zaman doğru yerden mi götürüyor? Siz hiçbir gün öne trafik levhası değiştirilmiş, girilmez trafik levhası konulmuş sokağa yönlendirilmediniz mi? Bu iş internetle olmamalıdır.

Harekât alanında yapay zekânın komuta kontrol yaklaşımlarını da etkileyebileceği ifade edilmektedir. Bu kapsamda özellikle son dönemde hâlihazırda insanın merkezde olduğu komuta kontrol yaklaşımından daha çok “Beşeri Komuta-Makine Kontrol (Human Command-Machine Control)” tarzı hibrid komuta kontrol yaklaşımlarının ön plana çıkmaya başladığı göz önüne alındığında yapay zekânın harbin komuta kontrolünde insanın yerine geçebileceğini düşünüyor musunuz? Harekâtın komuta kontrolü kapsamında yapay zekânın potansiyel kullanım alanlarına ilişkin görüşlerinizi paylaşır mısınız?

YZ’nin simbiyotik olması nedeniyle harbin komuta kontrolünde insanın yerine geçebileceğini değil, şimdilik geçmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun nedenlerini de diğer sorulara verdiğim cevaplarda anlatmaya çalıştım. Özetlersek, tüm bu YZ temelli sistemler önünde ve sonunda karar destek sistemleri olmalıdır.

Harekât alanında insansız sistemlerin yoğun bir şekilde kullanıldığı son dönem çatışmaları/ savaşlarını göz önüne aldığınızda bu sistemlerin etkinliğini artırmak maksadıyla yapay zekâ hangi alanlarda kullanılabilir?

Harekât alanında insansız uçaklar, insansız deniz araçları, insansız su altı araçlarının, insansız kara araçlarının kullanımının tamamen insan kaybının engellenmesine yönelik olarak kullanıldığını düşünüyorum. Ancak şunu da hiç aklımızdan çıkartmayalım YZ her alanda uygulanabilir ya da kullanılabilir.

Yapay zekâ ve kuantum teknolojisinin NATO tarafından gelişen ve yıkıcı teknolojiler (Emerging and disruptive Technologies) içerisinde gösterildikleri göz önüne alındığında önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde kuantum teknolojisi ile beraber kullanılacak yapay zekâ uygulamalarının harekât sahasına ne tür değişiklikler veya üstünlükler getireceğini değerlendiriyorsunuz?

Bunu cevaplayabilmek için kuantum mekaniğini iyi bilmek lâzım. Benim gibi Newton-Euler mekaniği ile büyümüş bir neslin bu konuda çok açıklayıcı bilgi verebileceğini düşünmüyorum. Nedeni ise, kuantum mekaniğini, altyapısı Newton mekaniği olan birileri olarak anlamaya çalıştığımızdan -en azından benim için öyle-. Bu nedenle Kuantum mekaniği ile büyüyen yeni nesiller bu sorunun cevabını tatmin edici olarak verebilirler, tabii dinleyen ve anlamaya çalışanların da kuantum mekaniğini tüm katmanlarıyla iyice sindirebiliyor olması gerekir. Zaten siz 20-30 yıldan söz ediyorsunuz. Bundan 30 yıl öncesinin 1994 olduğunu düşünürsek ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Ancak uzayda dünya yörüngeli insanlı olarak ilk çıkan ‘Atlas’ isimli roketin dünyaya dönüş noktasının (olmazsa olmaz noktası) yörüngedeki yeri Newton-Euler formülleri ile bulunmuştur, bunu da unutmamak gerekir.

Bilimsel, inovatif ve teknolojik yapay zekâ çalışmalarının iş dünyası için önemi, bu önem kapsamında liderlere düşen görevler, sivil/asker denizcilik ve havacılık alanında etkin iş dünyasından beklentiler nelerdir?

Bu sorunun muhatabı bence Savunma Sanayii Başkanlığı’dır. SSB’nin görevleri arasında “(…) savunma sanayi sektörünü, mevcut millî sanayi, savunma sanayi ihtiyaçlarına göre re-organize ve entegre etme, yeni teşebbüsleri teşvik ve bu entegrasyona ve ihtiyaçlara göre yönlendirme, teşebbüsleri yönlendirme, bu konudaki Devlet katılımını planlamak, ihtiyaç duyulan modern silah, araç ve gereçlerin özel veya kamu kuruluşlarında imalatını planlamak, gerektiğinde özel, kamu veya karma nitelikli yeni yatırımları dışa açık olmak kaydıyla desteklemek, modern silah, araç ve gereçleri araştırma, geliştirme, prototiplerin imalini sağlama, avans verme, uzun vadeli siparişler ve diğer mali ve ekonomik teşvikleri tespit etmek (…)” gibi hususlar yer almaktadır. Açık kaynaklardan, güncel medyadan duyduğumuza göre de SSB bu konulardaki işlevini yerine getiriyor. Tabii bu konunun da tüm savunma sanayisi için sürdürebilir olması için her türlü tedbirin da alınması gerekir. Söylemek istediğim bu konuda ve savunma sanayisi ile ilgili diğer tüm konularda ‘miras yedi’ olmamak gerekir. Burada da süreklilik gerek ve şarttır.

İlköğretim-lise ve üniversitelerden beklentileriniz nelerdir?

Çok şey bekliyorum, hatta sadece ülkemiz için değil tüm insanlık için güzel şeyler yapacaklarını umut ediyor ve bekliyorum. Gençler bizim geleceğimiz. Atatürk boşuna Çocuk ve Gençlik Bayramlarını çocuklara ve gençliğimize armağan etmedi. Unutmayalım Atatürk bize değil “Ey Türk Gençliği…” diyerek gençlere emanet etti bu güzel ülkemizi. Yeter ki biz gençlerimizin kıymetini bilelim. “Bizim zamanımızda…” sözlerini biz yetişkinler hiçbir zaman kullanmamalıyız. Bu yaklaşım ilerlemeyi engeller. Bizim zamanımızda biz de o zaman gençtik ve bizim büyüklerimiz de aynı şekilde “bizim zamanımızda…” diyerek başladıkları konuşmanın sonrasını ben gençken pek dinlemezdim, ya siz?

-Dinlerdim. Esasen hâlâ dinliyorum, hatta dinliyorum ve yazıyorum. Geçmişle gelecek arasında şimdi/şu an köprü olmak, sentezlemek uygun fırsat bulduğumda bunu kitlelere aktarabilmek, eskiden beri tarihe not düşmek maneviyatımı/ motivasyonumu artırıyor.

Meslek yaşamı itibar yönetiminde, etik değerler oldukça önemlidir. Bu değerler çerçevesinde geleceği şekillendirecek olan genç bireylere tavsiye ve önerileriniz neler olur? Bugün ihtiyaç duyulanı yarınlar için yetiştirmede (insan gücü) ve üretmede sahip olduğumuz beyin gücünün idamesi için ne gibi planlamalar yapılmalı ve ne gibi planlamalar yapılmaktadır, sizce yeterli midir?

Beyin göçünü yabana atmamız düşünülemez ama dünya var oldukça, gençlerimiz var oldukça dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar insanlığa faydalı olacaklardır. Ben gençlere tavsiyelerde bulunmam, bulunmadım da bugüne kadar, en azından sözlerime “size tavsiyem şudur…” diye sözlerime başladığımı hatırlamıyorum. Ancak onların tavsiyeleri benim için daha önemli. Çünkü ben hep yeni şeyler öğrenmek istiyorum, yeni şeyleri de onlar biliyor. Benim beyin gücümün –göçü değil gücü, yanlış anlaşılmasın- idamesi onlara yani gençlere bağlı. Bu ve benzeri konularda ne planlıyorlar ne düşünüyorlar, ne geliştiriyorlar, geliştirdikleri yeterli mi ben onlara yani gençlere bakarım.

Amiralim, sormadığım ancak sizin belirtmek istediğiniz görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?

Bundan çok değil üç-dört yıl sonra bazı meslekler yok olacak, beş-on yıl sonra birçok iş kolu kaybolacak, on-onbeş yıl sonra ise biz yani benim neslim bazı şeyleri anlamakta güçlük çekecek -demans, alzheimer veya yaşlılık hastalıklarından ya da yaşlılıktan söz etmiyorum- ya da hiç anlayamayacak ama anlamadan da olsa cihazları kullanacak veya kullandığımızı zannedeceğiz.

Ord. Prof. Cahit Arf 1959 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde yaptığı konuşmanın son kısmında diyor ki; “İnsan beyninin kendi kendisini inisiyatifi (kendi karar verme yetkisi) ile tekemmül ettirmesine (geliştirmesine) mukabil (karşın) makine yapıldığı gibi kalmaktadır. Bununla beraber kendi kendisini tekemmül ettiren makine tasarlamak mümkündür. Fakat kanaatimce insan beyni ile makine arasındaki asıl fark, insan beyninin estetik mahiyette müessirleri alıp onlar üzerinde işleyebilmesi ve yine estetik mahiyette olan kararlar verebilmesine, verilen bir işi yapıp yapmamak hususunda kendisini serbest hissetmesine mukabil makinede bu vasıfların benzerlerinin yok oluşudur”.

YZ uygulamalarından dolayı artık birçok rutin işten kurtulduk bile. Siz kurtulmadınız mı? Ancak yapay zekâ doğasını da doğru biçimde kavramak gerekir. Genel olarak sorun budur. Ben YZ uygulamalarının diğer tüm teknolojilerde olduğu gibi insanlığın hem yararına hem de zararına kullanılabileceği kanaatindeyim. Burada önemli olan kullanıcı olan insanın niyetidir. Benim son zamanlarda seyrettiğim bir filmden de söz etmek istiyorum. Bu filmin senaryosu benim kanaatlerimle de paralellik gösteriyor. Şöyle ki; senaristi Ben Ripley, yönetmeni Duncan Jones, orijinal adı da “Source Code” (Yaşam Şifresi) olan bu filmde yapay zekâ destekçisi olarak insan beyni de işin içinde. Gençlerin deyimiyle daha fazla ‘spoiler’ olmadan bu dar ip ucu yeter. Jake Gyllenhaal, Michelle Monaghan, Vera Farmiga’nın rolleri paylaştığı bu filmi izlemenizi öneririm.

Her neyse; fena mı olur; benim adıma ve benim yerime doğru ve yeterli karar verebilecek yeter zekâya sahip bir yapay zekâ tarafından yönlendirilmek. Böyle bir gelecek umduğumu hatta beklediğimi vurgulayarak sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: ,
Bunu Paylaşın