‘İnsan faktörü hiçbir zaman harp komutasının dışında kalmayacaktır’

Yeşim Yeliz Egeli

Hepimiz için önemli olduğunu saydığımız hedefler kapsamında savunma sanayide deniz-hava-kara temelli askerî unsurlarda yapay zekânın yeri, önemi, gelişim hızı, bilim ve inovasyon alanındaki çalışmalar, uygulamada uyumluluk ile iş geliştirme alanında toplumsal uyumluluk, toplum için yapay zekâ çalışmaları için yatırımlar, iş dünyasının yapay zekâya bakışı, eğitim-öğretimde yapay zekâ hakkında “insan aklının ve zekâsının kolektif ürünü” sorularımızı Prof. Dr. Nurettin ACIR MarineDeal News okuyucuları için yanıtladı

Kendinizi kısaca okuyucularımıza tanıtabilir misiniz?

Lisans eğitimimi Erciyes Üniversitesi, Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde 1995 yılında tamamladım. Doktora eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi/ University of Miami (ABD)’de TÜBİTAK eşgüdümlü doktora bursu kapsamında 2004 yılında tamamladım. Post-Doktora çalışmalarımı Imperial College London (İngiltere) Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nde gerçekleştirdim. Tez ve araştırma çalışmalarımın tamamı yapay zekânın elektronik/endüstri uygulamaları alanındadır. Şu an MSÜ Hava Harp Okulu Dekanı ve Türk Silâhlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı (TSKGV) kuruluşuna bağlı olan İŞBİR Elektrik A.Ş. savunma sanayi şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.

Kısaca Yapay Zekâ (artificial intelligence) nedir? Yapay zekânın gelecek dönemde Türkiye’nin millî ve askerî stratejik vizyonunda nasıl bir rol oynaması beklenmektedir?

Yapay zekâ, tanımlanmış veya beklenen bir olayın/senaryonun matematiksel olarak modellenmesi ve bu modelden beklenen komutların çıktı olarak alınması neticesinde ilgili olaya ilişkin makine ya da eylemin harekete geçirilmesi işlemini gerçekleştiren algoritmalardır. Artık çok hızlı işlemcilerin ve çok büyük veri depolama imkânlarının olmasında dolayı birçok alanda yapay zekâ algoritmaları uygulanabilmektedir.

Bu bağlamda, yapay zekânın Türkiye’nin gelecek vizyonunda hem askerî hem de sivil endüstride çok geniş kullanım alanı bulacağını düşünüyorum. Yapay zekâ tabanlı sistemlerin üretimi artık bir tercih değil hem ihtiyaç hem de rekabet için bir mecburiyettir. Çünkü, yapay zekâ algoritmaları ile insanın ihtiyaç anlamında muhatap olduğu makinadan istediğini çok yüksek doğrulukta ve esneklikte yaptırabilme imkânı bulunmaktadır.

Yapay zekâ gelecek dönemde Türkiye’nin millî savunma sanayisinde daha iyi rekabet edebileceği ve kabiliyetleri çok yüksek ve uluslararası pazarda tercih edilir ürünler sunabilme imkânı sağlayacaktır. Tabii ki bunun olabilmesi için bütüncül olarak yapay zekâ ekosisteminin (eğitim, ekonomi, teşvikler, insan kaynağı vb.) eksiksiz tamamlanması gerekmektedir. Bu süreç sadece sanayide değil insanların sosyal hayatları ve refah seviyelerini doğrudan etkileyen sonuçlar doğuracaktır. Şahsen, son dönemlerde hepimizi gururlandıran ileri teknoloji savunma sanayi ürünlerimizi gördükçe ve bunun mutfağında çalışan çok genç mühendisleri ve profesyonelleri tanıdıkça bunu başaracağımıza inanıyorum.

Savunma sanayinde yapay zekânın entegre edilebileceği çok sayıda alan var. Yapay zekâ ve buna bağlı olarak makine öğrenmesi teknolojilerinin (machine learning) gelecekte savunma sanayi sistemlerindeki potansiyeline yönelik genel değerlendirmeniz nedir? Savunma sanayide yapay zekâ Ar-Ge yatırımlarının öncelikle hangi alanlara yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Yapay zekâ ihtiyaç duyulan her alanda kullanılabilir. Ancak belirtmem gerekir ki her problemin çözümü yapay zekâ ile olmayabilir. Özellikle parametrik ve sade problemleri çözmek yani gerçekleştirmek için bazen deterministik yöntemler yeterli olabilir. Bu şekilde daha pahalı olan yapay zekâ algoritmalarını kullanmanıza gerek olmayabilir. Yani gerçekten entegre edilmek istenen sistemde lineer olmayan, durağan olmayan ve özellikle büyük veriye dayalı bir alt sistem isteniyorsa o zaman yapay zekâ algoritmalarını kullanmakta fayda vardır. Diğer yandan savunma sanayide gerek sistemlerinde gerekse diğer platformlarda (hava, deniz, yer) yapılması istenen, gerçekleştirilmek istenen olayın modellenmesi sade ve kolay olmadığından yapay zekâ bu alanların hepsinde kullanılacaktır. Şunu belirtmekte fayda var. Yapay zekâ algoritmaları bütün bu sistemlerde bir şekilde alet (tool) olarak kullanılan yazılım/donanım elemanlarıdır. Türkiye’de hâlihazırda başarılı bir şekilde devam eden bir savunma sanayi politikası olduğunu düşünüyorum. Açık kaynaklardan da gördüğümüz gibi özellikle hava platformları ve silâh/mühimmat sistemlerinde (hava, kara, deniz) bu çalışmaların ve yatırımların yoğunlaştığı düşünülürse doğru yolda ilerlediğimizi düşünüyorum. Yani şu andaki önceliklendirme yerindedir diyorum. Özellikle akıllı mühimmat ve uçan makineler bizim her zaman önceliğimiz olmalıdır. Çünkü bu alanlar hem kara hem deniz hem de hava kuvvetlerinin ortak ve entegre kullanabilecekleri sistemlerdir. Elbette gemiler için ayrı, kara silâh sistemleri için ayrı ve hava sistemleri için ayrı akıllı mühimmatlar da üretilmekte ve yenileri üretilmeye devam edecektir diye düşünüyorum. Örneğin bir MİLGEM/ MİLDEN projelerinin yüksek teknoloji tamamlayıcı sistemleri yapay zekâ tabanlı silâh/ harp sistemleri olacaktır. Sonuç olarak da yapay zekâ tabanlı sistemlerin yatırımında tamamlayıcı sistemlere öncelik verileceği beklenir.



Yapay zekâ temelli silâhlar için uluslararası hukuk normlarının tekrar gözden geçirilme ihtiyacı ortaya çıkacak mıdır? Yapay zekâ altyapısıyla çalışan “Tam Otonom” platform ve sistemlerin kullanımı ile gelecekte karşılaşılması olası etik ve hukuki sorunlar ile ilgili bir birim oluşturulmasına yönelik ihtiyacı değerlendirir misiniz?

Bugün bazı ülkelerin yapay zekânın kullanımına dönük aldığı sınırlandırma ve yasaklı bakış açıları göz önüne alındığında kesinlikle uluslararası hukuk normları yeniden gözden geçirilecektir. Çünkü, artık yapay zekâ sadece savunma sanayide değil, günlük hayatımızda bile, robot ev aletleri, robotik cerrahi ve sağlık sistemleri, eğlence sektörü, banka sistemleri, alışveriş platformları gibi birçok alanda bile karşımıza çıkmakta ve bu faaliyetlerin her birinin neticede insanların mahremiyeti, sağlığı, taahhüt edilen beklentilerin karşılanmaması, kazalar, dolandırıcılık vb. birçok hayati/adli sonuçları olabilecek olaylarla muhatap olması durumları olacaktır ve olmaktadır. Zaman zaman medyada da gördüğümüz gibi bu tür teknolojik hizmetlerin neticesinde yaşanan mağduriyetlerin karşılanması için bile hukukta yeterince bir altyapının olmadığı ya da yetersiz kaldığına şahit olunmaktadır. Bu konular özellikle gelişmiş ülkelerdeki süreli yayınlarda artık yazılmakta ve tartışılmaktadır.

Bu bağlamda savunma ve muharebeye dönük yapay zekâ sistemlerin de tıpkı nükleer vb. silâh sistemlerinin kullanımına benzer bir takım kısıtlama ya da düzenlemelerin önümüzdeki zaman diliminde ihtiyaç duyulacağı bir gerçektir. Tabii ki bu durum birçok uluslararası anlaşmaların da güncellenmesi anlamına gelmekte ve diplomaside teknolojinin çok önemli bir çarpan olacağı gerçeğini de gözler önüne sermektedir. Burada önemli olan bu hukuk normlarının özellikle gelişmekte olan ülkelerin yaptığı çalışmalara sınır getirme durumunun olup olmaması durumudur. Bu sebeple çok başarılı bir şekilde devam eden Türk savunma sanayisinin yapay zekâ temelli akıllı yüksek teknoloji sistemlerde çok ileri gitmesi ve uluslararası hukukta alınabilecek üretim ve kullanım sınırlandırmalarının belirleneceği masada Türkiye’nin söz sahibi olmasıdır. Dünya ile yapay zekâ teknolojilerinde rekabet ederseniz muhakkak bunun kullanım/ üretim hukuku ya da etiği ilkelerini belirleyen masada olursunuz. Özellikle otonom sistemlerin ve akıllı mühimmatların çok hızla geliştiği ve kullanım alanlarının uzaya bile taşınacağı senaryolar düşünülürse herkes elbette bunların kullanım ve üretimine dönük bir hukuk sistemi isteyecektir. Aksi halde yaşanmaz bir dünya ile kaşı karşıya kalınabilir.

Yapay zekâ temelli silâhların kontrolünün kaybedilmesi hâlinde ortaya çıkabilecek riskler nelerdir? Risk kontrol mekanizmaları geliştirilmekte midir?

Yapay zekâ temelli silâh sistemlerinin taşıdığı risk tıpkı diğer silâh sistemleri gibi olacaktır. Ancak burada belirtmek isterim ki sonuçta yapay zekâ sihirli bir algoritma değildir. Sizin amacınıza uygun olarak tasarladığınız, ne yapması gerektiğini sizin öğrettiğiniz ve yapmasını istediklerinizle sınırlandırdığınız sistemlerdir. Tam da burada eğer kullandığınız yöntemler problemi çözerken biricik (unique) dediğimiz çözüm noktasında çalışıyorsa, sistem sizin isteğiniz dışında bir davranış sergilemez. Ancak, bazen biricik çözüm noktalarında çalıştırılamayan birden fazla çözüm noktasına sahip algoritmaların elbette olağan dışı şartlarda farklı davranışlar sergilemesi söz konusu olabilir. Çünkü bu algoritmalarda kompleks, lineer olamayan çözümler olduğundan bazen biricik olmayan çözümlere başvurulabilir. Tabii ki bunun için de belli güvenlik kontrol sistemleri ile görev alanları netleştirilebilir/sınırlandırılabilir. Ama söylemek gerekir ki her şeye rağmen en önemlisi üretilen sistemlerin uluslararası bir standartla hukuki bağlayıcılığı da olacak şekilde testlerden geçirilerek satışa ya da kullanıma sunulması insanlık için bir zorunluluktur. Muhtemeldir ki böyle olacaktır. Yani bir teknik olarak alacağınız risk kontrol/ güvenlik mekanizmaları ve bir de üretim kullanım aşamasında uluslararası standartlarla belirlenmiş bazı sınırlandırmalar olacaktır diye düşünüyorum.

Yapay zekâ temelli silâhların oluşturabileceği risklere yönelik farkındalığımız tam mıdır?

Yapay zekânın ve dolayısıyla zekâ tabanlı sistemlerin toplumlar tarafından tam olarak bilinmediğinden elbette farkındalığın istenilen boyutta olduğu söylenemez. Sadece bazı endişelerle sınırlı bir farkındalık olmakla birlikte insanlar bazen yapay zekâya daha çok bir bilim kurgu gibi yaklaşabilmektedir. Ancak bence asıl farkındalığın devletler ve uluslararası örgütlerde olması çok daha önemlidir.



Yapay zekâ temelli insansız silâh platformlarının (kara, deniz, hava) harp sahasında bilfiil yer alması sizce ne kadar bir süre alacaktır? Bu sistemlere tam olarak güven duyulabilir mi?

Şu anda üretilen ve kullanılan insansız silâh platformlarında yapay zekâ algoritmaları kısmen de olsa zaten kullanılmaktadır. Beklenen odur ki bu sistemlerin kabiliyetlerinin geliştirilmesinde muhakkak yeni yapay zekâ sistemleri kullanılması durumu olacaktır. Yani bunun bir süresi yoktur. Eğer sistem tasarımınız tamamsa, yeterli mali kaynağınız varsa ve en önemlisi insan kaynağınız hazırsa bunları yaparsınız. Bugün dünyada bunun yapılacağı bilgi, beceri ve insan kaynağı mevcuttur. Türk savunma sanayi özellikle insan kaynağı anlamında bu alanda her geçen gün yeni kazanımlar sağlamaktadır.

Yapay zekâ temelli silâhların hedef ayrım ve seçim kriterlerinin meşruiyeti nasıl garanti edilebilir?

Yapay zekâ temelli silâhların hedef ayrım ve seçim kriterlerinin meşruiyeti elbette bugün mevcut sistemlerinkinden çok farklı olmayacaktır. Yani sivil insanlar, çevre vb. durumlar bu silâhlar içinde geçerli olacaktır diye düşünüyorum. Bunların ayrımı ve seçimi tamamen matematik olarak modellenmesi, tanımlanması ve hassas test süreçleri ile ilgilidir. Elbette bu sistemler üretilirken olağandışı şartlar da dikkate alınarak sistemlerin emniyetli ve gürbüz (robust) olmaları önem arz edecektir.

Yapay zekâ askerî karar verme süreçlerine ve istihbarat derleme/değerlendirme süreçlerine nasıl faydalar sağlayabilir?

Bu belki de akademilerde ve endüstride en yoğun çalışılan konulardır. Büyük veri işleme başlığı altında yapılan bütün çalışmalar aslında bir anlamda istihbarat derleme süreçlerinin bir parçasıdır. Bu verilerin ileri sinyal/veri işleme teknikleri kullanılarak veriler anlamlı hale getirilmekte ve elbette istihbari olarak kullanılabileceği öngörülmektedir. Burada önemli olan verilerin ölçülebilmesi, toplanabilmesi ve yapay zekâ temelli algoritmalar ile değerlendirilmesidir. Yapay zekâ algoritmaları ile; ölçtüğünüz ve yeterli büyüklükte topladığınız veriyi bilgi çekme anlamında bugünkü kabiliyetlerle yapabilmeniz mümkündür ve yapılmaktadır. Elbette her geçen gün daha gelişmiş sistemler üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

Yapay zekâ temelli silâhların dost-ateşi zaiyatı oluşturma ihtimâli var mıdır? Bu silâhların hatalı angajman oranı hakkında yapılmış çalışmalar var mıdır?

Benim bir mühendis akademisyen olarak kanaatim her ne kadar bu sistemler akıllı sistemler olsa da diğer sistemler gibi yeterli olamadığı ya da yanlış algıladığı ve bunun bilinen kabul edilebilir hata aralığına düştüğü durumlar olabilir. Bu algoritmaların hata analizleri elbette daha tasarım ve eğitim aşamasında yapılmakla birlikte gerçek dünya problemi olarak dost ateşi zayiatı üzerine bir çalışmaya ben rastlamadım.

Saf değiştiren yapay zekâ temelli silâh platformları ihtimâl dâhilinde midir?

Bunun ancak siber saldırılarla mümkün olabileceğini değerlendiriyorum. Yani makinenin/ sistemin düşman unsurun kontrolüne girmesi hâlinde karşı tarafta yer alabilecektir. O sebeple ayrı bir başlık olan ve yapay zekânın da aktif kullanıldığı elektronik harp ve siber güvenlik bu ileri yapay zekâ tabanlı silâh sistemleri ile birlikte düşünülmesi gereken bir konudur. Yani yapılan sistemlerin siber savunma ile senkronizasyonu burada çok önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Uydu gözetleme sistemleri ile yapılan tespitlerin yapay zekâ ile teşhisine ve kimliklendirilmesine yönelik hayata geçirilmiş proje var mı? Milli uydularımızın bu projelerde yeri ne olacaktır?

Elbette çok sayıda gerçekleşmiş projeler vardır. Özellikle sinyal ve görüntü işleme teknikleri yapay zekâ tabanlı olarak bu projelerde aktif olarak kullanılmışlardır ve kullanılmaktadırlar. Uydulardan alınan sinyal ya da görüntüleri analiz ederek anlamlandırılıp teşhis, tespit, sınıflandırma vb. birçok işlem yapılabilmektedir. TÜRKSAT serisi, GÖKTÜRK ve İMECE gibi millî uydularımız (üretim ve fırlatma sistemleri tam yerli olmamakla birlikte) elbette birtakım bilgileri almaya dönük haberleşme amaçlı kullanılmaktadır. Bunlardan doğrudan askerî amaçlı kullanılan Türk Hava Kuvvetleri’nin kontrolünde olanı GÖKTÜRK uydusudur. Yukarıda bahsettiğimiz kabiliyetlerin bir kısmının bu uydularda olabileceği gibi önümüzdeki dönemde ileri teknoloji silâh sistemleri ile doğrudan haberleşebilen adaptif entegre sistemlerin de yapılıp kullanılması mümkün olacaktır. Ek olarak belirtmek gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uzay çalışmalarına ilişkin stratejik belgeleri göz önüne alındığında bu alanda önümüzdeki dönemde önemli gelişmelerin olması beklenmektedir. Bu konuların belli başlıklarla TÜBİTAK Uzay, Türk Uzay Ajansı ve SSB şirketleri, bazı üniversiteler ile büyük özel savunma sanayi şirketlerinin vizyon projeleri içerisinde yer alması bu öngörümüzü desteklemektedir.

Yapay zekâ tabanlı simülasyonlar ile askerî personelin yetenek gelişimine yönelik uygulamalar mevcut mu? Bu uygulamalar ve gerçek dünya senaryoları ile ilgili değerlendirmeniz nedir?

Yapay zekâ tabanlı simülatör dünyada askerî personelin eğitiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu konuda açık kaynaklarda da olduğu gibi HAVELSAN’ın ürettiği uçuş simülatörleri başta olmak üzere birçok simülatörler mevcuttur. Aynı zamanda elbette oyun teorisi temelli olarak harp oyunları şeklinde çok gelişmiş yapay zekâ tabanlı simülatörler vardır ve daha da geliştirilmektedir. Simülatörler eğitimde hem güvenlikli hem de daha ekonomik olması sebebiyle son derece kıymetlidir. Bu alanda sanal gerçeklik ya da artırılmış gerçeklik uygulamaları da çok yoğun kullanılmaktadır. Bu konuda yetenekli Türk şirketlerinin olması da bilahare değerlidir.

Yapay zekânın son tahlilde siber dünyanın bir parçası olduğu göz önüne alındığında yapay zekâ uygulamalarının korunması/etkisiz hale getirilmesi açısından siber harbe (taarruzi/savunma maksatlı) yönelik ilave yetenek ihtiyaçları olacak mıdır? Olacaksa millî olarak hangi siber harp yeteneklerimizin geliştirilmesinin faydalı olacağını değerlendiriyorsunuz?

Siber savunma ve taarruz olmazsa olmaz muhakkak ihtiyaçtır. Hem yapay zekâ tabanlı silâh sistemleri gibi bir silâh sistemi olarak hem de bütün sistemlerini korumak açısından savunma sistemi olarak geliştirilecek ve kullanılacaktır. Özellikle hava savunma sistemleri açısından gelişmiş modern sistemlere ihtiyaç acildir. Bu konuda önemli çalışmaların olduğu bilinmekte ve verildiği kadarıyla detayları açık kaynaklarda mevcuttur. Bu noktada yüzde yüz millî uydu ve GPS benzeri yer tespit ve izleme sistemlerinin yapılması kritik önemdedir.



Yapay zekâ uygulamalarının çalışabilmesi için eğitilmesi de gerekiyor. Savunma sanayi gibi hassas bir alanda kullanılacak yapay zekâ uygulamalarının eğitilmesinde kullanılacak verilerin internetten çekilmesi uygun olur mu? Bu güvenlik riski doğurur mu? İnternet ile veri alışverişi olmayan kapalı bir sistem geliştirmenin maliyeti daha mı yüksek olur? Bu maliyet /güvenlik ikilemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yapay zekâ algoritmalarının öğretilmesi denetimli (supervised) ve denetimsiz (unsupervised) olmak üzere ikiye ayrılır. Denetimli algoritmalarda veri ihtiyacı vardır. Ancak denetimsiz algoritmaların daha önceden eğitilmelerine (çevrimdışı) gerek olmadığından eğitim seti ihtiyacı yoktur. Denetimsiz algoritmalar anlık aldığı verileri (çevrimiçi) kullanarak eğitilir ve karar verirler. Tabii ki probleme dayalıdırlar ve rastgele tercih edilmezler. Elbette internette veriler denetimli algoritmaların eğitilmesinde ya da denetimsiz algoritmaların tasarımında kullanılabilir. İnternet ortamındaki veriler daha çok algoritmaların geliştirilmesi ve eğitilmesinde kullanılır. Yani yapacağınız sistemin çalışabilirliğini/uygulanabilirliğini test edersiniz. Çünkü bu maliyetsizdir. Hazır verilerdir. Özellikle üniversite ve araştırma merkezlerinde bilim insanları/araştırmacılar bu açık kaynak verilerle önerdikleri algoritmaları yarıştırır, yayınlarlar. Kullanıcılar bunların içinden en uygun olanı literatürden bulur ve kullanılırlar. Elbette sizin sisteminize uygun veri setlerin internette her zaman bulamazsınız. Bunları bu durumda sizin üretmeniz gerekecektir. Açık kaynaktaki (internetten) verilerin eğitimin dışında sistemle birlikte gerçek zaman (çevrimiçi) çalıştırılmadığı sürece bir güvenlik sorunu oluşturmayacağı kanaatindeyim. Ancak özel tasarım ve uygulama gerektiren durumlarda elbette maliyetli de olsa veri setinin özgün olarak önce simülatör sonra gerçek sistemlerden çekilerek oluşturulması gerekir.

Harekât alanında yapay zekânın kullanılmasına yönelik görüşler içerisinde yapay zekânın komuta kontrol yaklaşımlarını da etkileyebileceği ifade edilmektedir. Bu kapsamda özellikle son dönemde hâlihazırda insanın merkezde olduğu komuta kontrol yaklaşımından daha çok “Beşerî Komuta Makine Kontrol (Human Command- Machine Control)” tarzı hibrit komuta kontrol yaklaşımlarının ön plana çıkmaya başladığı göz önüne alındığında yapay zekânın harbin komuta kontrolünde insanın yerine geçebileceğini düşünüyor musunuz? Harekâtın komuta kontrolü kapsamında yapay zekânın potansiyel kullanım alanlarına ilişkin görüşlerinizi paylaşır mısınız?

İnsan faktörü hiçbir zaman harp komutasının dışında kalmayacaktır. En başta bu sistemleri çalıştıracak olan insan olacaktır. Harekât senaryolarını yapay zekâ algoritmaları ile bile yapsanız tercihi yapacak olan insandır. Bu sebeple hibrit sistemler elbette çok kullanılan olacaktır. Şu anda bile yapılan modern silâh sistemlerini Türk Silâhlı Kuvvetleri çok başarılı olarak kullanmaktadır. Biz bunu hep savaş pilotlarımızla ilgili bilirdik. Ama gerçekten bizim ordumuz şu anda yeni sistemlere çok çabuk adapte olup ve en üst düzeyde kullanabilmektedir. Bunu en çok insansız hava araçlarının operasyonlarda kullanımında görüyoruz. Yani harekât senaryolarınızı sizin verdiğiniz verilerle yapay zekâ hazırlayabilir ama son tahlilde onu değerlendirip karar verecek olanın yine bir harekât komutanı olacağını düşünüyorum. Yani bu durumda çoklu komuta merkezleri yerine tek bir komuta merkezi, arazide ya da havada değil modern bir yer istasyonunda olabilir ama muhakkak bir harekât komutanı olacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki bu da artık daha donanımlı (analitik düşünme yetisi/teknik bilgi/askerî bilgi) profesyonel harekât subaylarına ihtiyaç olacağını göstermektedir. Bu sebeple Türkiye’de, Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde Harp Okullarının müfredatı bu minvalde sürekli güncellenmektedir.

Harekât alanında insansız sistemlerin yoğun bir şekilde kullanıldığı son dönem çatışmaları/ savaşlarını göz önüne aldığınızda bu sistemlerin etkinliğini artırmak maksadıyla yapay zekâ hangi alanlarda kullanılabilir?

Bu sistemlerde zaten kısmi olarak yapay zekâ kullanılmakla birlikte özellikle tam hedef bulma, siber tabanlı görünmezlik ve diğer silâh sistemleri ile uyum yeteneğinin yükseltilmesidir. Bu alanlarda da yoğun çalışılmaktadır. Diğer önemli bir durum özellikle kötü hava koşulları (sis, bulut vb.) gibi olağandışı durumlar için sistemin/ makinenin görevini yerine getirebilmesidir ki bu da sistemin otonom olarak eski verileri kullanıp doğru kestirimle verilen görevi tamamlayabilme yeteneğine kavuşturulmasıdır. Bu şu anda çok ihtiyaç olan bir alan olmakla birlikte gerek üniversitelerde gerekse savunma sanayi şirketlerinde Ar-Ge kapsamında çalışmaların devam ettiği bir alandır.

Yapay zekâ ve kuantum teknolojisinin NATO tarafından gelişen ve yıkıcı teknolojiler (Emerging and Disruptive Technologies) içerisinde gösterildikleri göz önüne alındığında önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde kuantum teknolojisi ile beraber kullanılacak yapay zekâ uygulamalarının harekât sahasına ne tür değişiklikler veya üstünlükler getireceğini değerlendiriyorsunuz?

Ben bu konuda en önemli değişikliğin harekât konseptlerinde olacağını düşünüyorum. Bu yüksek teknoloji sistemlerin tamamının birbirleri ile haberleştirilerek elektronik harp ve siber tekniklerle birlikte önümüzdeki 15-20 yılda çok karmaşık harp konseptlerinin uygulanabileceğini düşünüyorum. O sebeple bu, askerî eğitimden tutun uluslararası diplomasiye kadar birçok kabulü değiştirecektir diye düşünüyorum.

Türkiye’nin savunma sanayinde artan payı düşünüldüğünde bir oyun değiştirici yetenek olarak değerlendirilebilecek yapay zekânın öncelikli olarak hangi savunma projelerinde ve nasıl kullanılabileceğine yönelik görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Bu aşikârdır ki, uçan platformlar öncelikli olmalıdır. Bunlar bilindiği gibi İHA/ SİHA, Hürkuş, Hürjet ve MMU Kaan’dır. Bu projeler kesinlikle kesintiye uğramadan desteklenmeye devam edilmeli ve sonuçlandırılmalıdır. Elbette bunların tamamlayıcı diğer unsurları da aynı kapsamda değerlendirilmelidir.

Yetkin insan gücünün yetiştirilmesi önemi haiz. Toplum için yapay zekâ çalışmalarında donanmış yetkin kişinin, eğitim-öğretim içeriğine etkisi ile nitel veya nicel anlamda topluma kazandıracakları neler olur, düşüncelerinizi kısaca paylaşabilir misiniz? İlköğretim-lise ve üniversitelerden beklentileriniz nelerdir?

Yetişmiş insan kaynağı bütün yeniliklerin en temel gereksinimidir. Bu çerçevede yapay zekâ ekosisteminin en önemli bileşenlerinden biri tabii ki eğitimdir. Burada özellikle temel bilimler (matematik, fizik, biyoloji, kimya vb.) orta öğretimde çok iyi verilmesi gerekiyor. Elbette bunun pedagoji vb. birçok unsuru var bunu eğitimciler daha iyi bilirler. Ama temel bilimler çok önemli. Ancak maalesef son dönemlerde özellikle üniversite tercihlerinde temel bilimlere ilgi yeterli seviyede değildir. Bunun için bir takım özendirici tedbirler alınsa da yeterli gelmemiştir. Bu konu üzerinde çalışılmalıdır. Bir de yapay zekâ ekosisteminde çok ihtiyaç duyulacak yeni meslek alanları göz önüne alındığında meslek liselerinin iyileştirilmesi büyük öneme sahiptir. Bütün bunların yanında yüksek öğretimde klasik öğretimin dışında henüz okuldayken uzmanlaşma başlatılmalıdır diye düşünüyorum. Yani ihtiyaç duyulan alanda kişi paket bir programla mezun olabilmelidir. Bu eğitim sürecine büyük şirketler de kendi bünyelerinde oluşturdukları akademilerle staj vb. yöntemlerle yapay zekâ alanında gençlerin hazırlanmasına önemli katkılar sunabilirler. Bunun güzel örnekleri de mevcuttur. TUSAŞ Akademi, SSB Akademi, Aselsan Akademi ve diğer büyük özel sektör savunma sanayi şirketleri.

Bilimsel, inovatif ve teknolojik yapay zekâ çalışmalarının iş dünyası için önemi, bu önem kapsamında liderlere düşen görevler, sivil/asker denizcilik ve havacılık alanında etkin iş dünyasından beklentiler nelerdir?

İş dünyası için çok önemlidir. Bu yeni teknolojiye ayak uyduramayan sanayi kuruluşlarının hayatını devam ettirebilmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla şirketler bu yeni ekosistemin bir parçası olmalı ve yatırım yapmalıdırlar. Elbette yapanları da vardır. Özellikle Ar-Ge kültürünün ülkemiz şirketlerinde yeni olduğunu ve henüz tam istenen seviyeye gelmediğini de bu arada belirtmekte fayda var. Tabii ki bunu çok iyi yapan az sayıda da olsa şirketlerimiz var. Burada üniversite-sanayi işbirliği kritik öneme sahip olup yapısal sorunlar başta olmak üzere halledilip daha da geliştirilmelidir. Çok açık ve net her anlamda gelişmemizin temel şartı sürdürülebilir yüksek teknoloji ürün üretimi ve dünya ile rekabettir. Bu rekabetin en önemli parçası da yeni teknolojilere yatırım yapılması ve kullanılmasıdır.

Meslek yaşamı itibar yönetiminde, etik değerler oldukça önemlidir. Bu değerler çerçevesinde geleceği şekillendirecek olan genç bireylere tavsiye ve önerileriniz neler olur? Bugün ihtiyaç duyulanı yarınlar için yetiştirmede (insan gücü) ve üretmede sahip olduğumuz beyin gücünün idamesi için ne gibi planlamalar yapılmalı ve ne gibi planlamalar yapılmaktadır, sizce yeterli midir?

Etik değerler elbette çok yönlü değerlendirilecek bir kavramdır. Öncelikle etiklik kurumunu; iyi insan olmak, yaşadığı dünyaya değer vermek ve insanlığa faydalı olmak gayesi üzerine kurulu bir kişilik kurulumu ve bu bağlamda sadakatle bağlı kalacağı değerler ve kurallar manzumesidir diye değerlendiriyorum. Ancak, birkaç noktaya değinmek gerekirse okumak, çalışmak ve her alandaki muhataplarının haklarına riayet etmek temel olması gereken bir durumdur. Gençler kariyer planlamalarını ne kadar erken yaparlarsa o kadar iyi olacaktır. Ama bu öncelikle kendilerini iyi tanımaları ile mümkündür. Güçlü ve zayıf taraflarını kabiliyetlerini keşfetmeleri oldukça önemlidir. İnsanın kariyer planlamasındaki en önemli faktör yapmayı düşündüğü işi sevmesi ve onu çok istemesidir. Öğrenmeye istekli ve meraklı olmak başarılı olmanın ilk adımıdır diye düşünüyorum. Çünkü istekli ve meraklı iseniz muhakkak diğer gereklilikleri kolayca öğrenir ve geliştirirsiniz.

Bizim sormadığımız ancak sizin değinmek istediğiniz görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren hep önüne hedefler koymuş ve hep yukarıya doğru, iyiye doğru yükselmiştir. Bu yükselişin hızı ve büyüklüğü dönem dönem farklılık gösterse de hep yükselmiştir. Ben özellikle gençlerimizin son dönem dünyasını çok iyi okuduğunu ve taleplerinin bu yükselişi zorladığını düşünüyorum. Yani Türkiye’nin devlet olarak dünyada hakkettiği yere geleceğine inanmakla birlikte buna ulaşılmasının zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sistemi ve vatandaşlarının refah seviyesini istenilen noktaya taşıyacak güçlü bir ekonomi ve bunun da yüksek teknoloji üretime bağlı olduğunu düşünüyorum.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın