NEZİH DOĞANLAR

Yeşim Yeliz Egeli

Brokerların Ağabeyi NEZİH DOĞANLAR

Deniz Nakliyat ve Zihni Denizcilik’i sektörde yeri olan iki okul kabul edersek, Nezih Doğanlar, bu iki okuldan da başarıyla mezun. Çok sevilmesini, esprili kişiliğinin yanı sıra mesleki tecrübelerini gençlerle içtenlikle paylaşmasına bağlamak gerek. Dürüstlüğü el üzerinde tutan ve hiç saat hesabı yapmadan inanılmaz bir azimle çalışan bir anlayışa sahip olması ve geçmişte İngilizce bilen yokken bu boşluğu doldurması nedeniyle iş hayatında hep en üst düzey pozisyonlarda görevlendirilmiş biri… [membership level=”0″]

Bu yazının devamı sadece abonelerimize özeldir. Detaylar için lütfen buraya tıklayın

[/membership][membership]Son 20 yıldır, çok sevdiği Mehmet Aksoy ve kardeşi Ufuk Aksoy’a ait olan Gelibolu Tersanesi ve Aksoy Tersanesi’nde genel müdür olarak aktif olarak iş yaşamını sürdürüyor. Nezih Doğanlar’ın teknolojinin hiç işlemediği yıllarda, bürokrasiyle boğuşarak başardıkları, bugünün brokerları için gerçek bir ilham kaynağı

2 Ocak 1948’de Karabük’te doğan Nezih Doğanlar, babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğunu farklı şehirlerde geçirmiş. İlkokul çağına geldiğinde, Doğanlar Ailesi’nin hayatında Ankara yılları başlamış. Denizsiz bir şehirde geçen gençliğinde en heyecan duyduğu anıları, Gençlik Parkı ve Gölbaşı’na giderek, suyu görmek olsa da İstanbul’daki denizin içinde yarattığı heyecan bambaşka! “O günlerde bizim için en büyük ayrıcalık İstanbul’a trenle seyahatti. Babam Devlet Demiryolları’nda çalıştığı için, trene bedava binerdik. Dört kişilik kuşetli bir kompartımanda; ben, kız kardeşim, annem ve babam; saat 17:05’te Ankara’dan hareket eden Anadolu Ekspresi’ne binerek seyahat ederdik. İstanbul’a yaklaştığımızda ilk önce Sapanca Gölü’nü görürdük. Bizi büyülerdi. Peşinden de Marmara Denizi! Haydarpaşa’dan vapura binip Sirkeci’ye geçerdik. Mesela ilginçtir, vapurla Sirkeci’ye geçerken Zihni’nin amblemi vardı. O şirkette çalışmak, küçük yaşlarda hayallerimde yer etti. Ve bir gün Zihni’de genel müdürlük yaptım. Çok istenen şeyler olur derler ya, bence bu doğru. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdim. Okurken aynı zamanda Reklam Moran diye bir şirkette çalışıyordum. Okul bitince İngiltere’ye gittim. 1972 yılında, Glasgow’da hem İngilizce hem de ekonomi dersleri aldım.  Reklam Moran’da çalışırken muhasebecilik yapıyordum. Muhasebenin sıkıcılığından kurtulmak için lisan bilmenin, İngilizce bilmenin önemini hissettim. Ancak yabancı dil ihtiyacımı asıl fark ettiren, şirkette Fransızca konuşan bir kızın, popüler olmasıdır. Benim çok emek verdiğim iş ortamında, o sadece yabancı dil konuştuğu için tutulmuştu. Bu olayla birlikte lisan bilmenin önemini kavradım. İngiltere’ye gittim. Altı ay lisan eğitimi gördükten sonra Türkiye’ye döndüm.” İngiltere’deyken, gazeteden Türkiye’de askerliğin kısaldığını öğrenen Doğanlar, hemen başvuruda bulunup, kendini Balıkesir’de yedek subay öğrenci adayı olarak bulur. Ve 4 ay bir hafta askerlik sonrasında eski işyerini ziyarete gider. Şirketin sahibi olan, ağabey diye hitap ettiği Erol Moran’ın önerisi ile Mobil Oil şirketinde iş bulma şansı yakalar. Askerlik dönüşü harika bir iş bulsa da Mobil Oil uzun yıllar kalacağı bir durak olmaz.

Arkadaş hatırına Mobil’den Deniz Nakliyat’a…
“Sene 1974. Mobil’de işe başladım. Ben Mobil’i sadece Türkiye’de petrol istasyonları olan, onları kontrol eden bir şirket olarak bilirdim. Meğerse Mobil aynı zamanda pazarlama şirketiymiş. Türk mallarını dışarıya satan, ithalat ve ihracat yapan o şirkette görevim, her üç ayda bir bilanço tahlilleri yaparak bunu Amerika’ya göndermekti. Hatırı sayılır bir maaş alıyorduk. Üstelik senede bir kere de çift maaş alıyorduk. O şirkette çalışmak için bakanlardan torpil arayanlar vardı. Şartlar iyiydi ama ben muhasebe yapıyordum. Dolayısıyla yine çok sıkıldığımı söyleyebilirim. Bu arada benim üniversiteden arkadaşlarımın çoğu Deniz Nakliyat ve THY’de çalışıyorlardı. Bir arkadaşım da Deniz Nakliyat’ta ticaret müdür yardımcısıydı. Ben Mobil’e girmeden önce, üç beş arkadaşıma iş aradığımı söylemiştim. İşte o arkadaşlar benim haberim olmadan Deniz Nakliyat’a tayinimi çıkartmışlar. Beni aradıklarında Mobil’de çalışmaya başladığımı söyledim. Haklı olarak, ‘Sen bize iş bakın dedin, biz de baktık, gel başla’ diye ısrarcı oldular. Onları kıramadım. Ve Mobil şirketinden istifa eden ilk kişi olarak tarihe geçtim. Böylece herkesin ağzının suyu akarak baktığı bir işi, ben arkadaşlarımı kıramadığım için bırakıp gitmiş oldum. Çok istemeyerek de olsa Deniz Nakliyat’a başladım. İmtihana girdim ve direkt şef olarak işe başladım. Aslında canvass olarak başladım demeliyim. Canvass yük araştırmacısı demektir. O zaman canvass bütün şirketleri dolaşarak yükünüz var mı diye sormak anlamına geliyordu. Broker gibi yani… Ama Deniz Nakliyat olarak, o işte pek başarılı olduğumuzu sanmıyorum. Çünkü Deniz Nakliyat diğer özel sektör veya Avrupa gemilerine göre yüksek fiyat alırdı. Sonra o bölüm lağvedildi. Zaten böyle olması gerekiyordu çünkü gereksizdi.” Deniz Nakliyat’ta çalışmak demek, yoğun bir bürokrasinin içine girmek demek. Kova Burcu olan Nezih Doğanlar, sıkıcı muhasebe mesleğinden kaçarken bürokratik formaliteler içine düşmekten dolayı ilk yıllarda hiç de mutlu olmaz. İşe başladığı ilk 3 günde oturacak sandalye bile bulunamadığında, ‘olsun ben ayakta da çalışırım’ diye espri yapsa da geçen yıllarda oldukça zorlandığı olaylar yaşar.

Kaptan’ın çıldırdığı an: Kule, istifa ediyorum, kule!
“İlk başladığım bölüm kaldırılınca beni tramp hattının parsiyel yükler ile ilgili bölümüne verdiler. Ama bu konu hakkında çok bilgisizdim. Yaptığım iş, Tramp Hattı Şube Müdürü’ne gelen İngilizce dökümanları ve onun yanıtlarını tercüme etmekten ibaretti. Kendisi İngilizce bilmezdi ama operasyonu çok iyi bilirdi. Yanında birşeyler öğrenmeye başladığım günlerde şube müdürümüz bir rahatsızlık geçirdi ve işten ayrıldı. Ben de yönetim kurulu kararıyla Şube Müdürlüğü’ne önce vekaleten sonra da asaleten atandım. Orada çok ama çok çok zorluk çektim. Denizcilikte yaptığınız yanlışın, rakamsal olarak faturası yüksektir. Dolayısıyla ne kadar dikkat etsem, insanüstü emek versem de zaman zaman sıkıntılı durumlar yaşandı. Mesela 45.500 dwt’lik İsdemir adlı bir gemimiz vardı. 5 adet 15 tonluk crane’i vardı. Japonya’da yapılmış modern bir gemiydi. Bir gün İsdemir gemisini time charter’a bağlıyorum. Ana konularda anlaştık, detaylarda anlaştık. Sıra teknik bilgileri doldurmaya geldi. Bana geminin bilgilerini soruyorlar. Ben de elimde olan resimlere bakarak en doğru bilgiyi vermeye çalışıyorum. Fakat kendimden de emin olamadığım için bilgileri doğrulatmak ihtiyacı duyuyorum. Araştırma Planlama Koordinasyon (APK) diye bir kuruluş vardı. Bir de onlardan teyit alıyordum. Çünkü benim verdiğim bir mesafeyi onlar daha yüksek veya daha alçak verebiliyorlardı. Bu arada tabii ki kaptana da soruyoruz aynı şeyleri… Son olarak bana geminin ambarlarının boş ve dolu olması halinde geminin en yüksek seviyesine kadar olan mesafesini sordular. Bunu APK’ya sordum, bir rakam verdiler ve ilettik bu rakamı. Sonra aradan bir müddet geçti. O zamanlar kaptana bir mesaj çekmek için Kule’yi kullanırdık. Kule diye bir kuruluş vardı. Mesaj çektikten sonra belirli saatlerde Kule’den yayın yapılır, telsizci dinler, yazar, kaptana götürür, kaptan cevabını yazar, cevap neredeyse üç gün sonra gelirdi. Şimdi böyle değil, telefon açıyorsunuz veya mail yazıyorsunuz, anında cevap alıyorsunuz. Bizim böyle bir şansımız yoktu. Neticede bilgileri vermek için belirli bir süre vardı. En doğru rakamları bulmaya çalışırken süre limitini aşmışız. O mesafenin ne kadar olduğunu kaptana sorduk. Kaptan, hemen hemen 2 metre daha yüksek bir rakam bildirdi. Sonra adamlara dönüp, ‘pardon, yanlış bildirmişiz’ dedik. ‘Olmaz, biz yükü bağladık. Bu gemi limana girmek için bir köprünün altından geçecek. Ve yükseklik bu mesafeyi kurtarmıyor. O zaman büyük sorun çıkacak’ dediler. Biz de kaptana, balastankına ne kadar su alırsın, baş tarafına kıç tarafına, şöyle yap, böyle yap gibi talimatlar veriyoruz. Kaptan da durmadan çalışıyor. Bu yüksekliğin sebebi ise gemiye takılan bir anten direği. Direk, Deniz Nakliyat’ta olan resimlerde görünmüyor. Sonradan bir anten direği takılmış. Kaptana son olarak, ‘Artık dönülmez bir noktadayız. Bu limana girip yükü almamız lazım. Her türlü çözümü deneyin. Gerekirse anten direğini kesin’ dedim. Kaptandan bana şu cevap geldi hiç unutmam: ‘Önerilerinizin kabulu imkansızdır. Hele hele anten direğinin kesilmesi hiç mümkün değildir. İnsafınıza sığınarak istifamın kabulünü rica ediyorum.’ Sonradan kiracılara, ‘Kusura bakmayın. Tamamen benim hatam. Mümkünse iptal edelim, aksi takdirde ben bundan şahsen çok büyük zarar göreceğim’ diye yazdım. Adamlar da ‘Allah belanı versin, tamam bırakıyoruz’ dediler ve gemiyi serbest bıraktılar. Bu Deniz Nakliyat’ta yaşadığım en büyük sıkıntı oldu.”

İngiltere ve Zihni Denizcilik
Nezih Doğanlar, 7 seneye yakın çalıştığı işinden ayrılıp, bir İngiliz broker şirketinde çalışmak üzere İngiltere’ye gider. Deniz Nakliyat’ta çalışırken gece geç saatlere kadar çalıştığı için yalnız geçen hayatı, bu dönemde bir evlilikle renklenir. Bu arada Zihni Denizcilik’ten sürekli iş teklifi almaktadır. Görüşmeler Londra’da da devam eder. Sonunda Zihni Denizcilik’in iş yaptığı All Swiss International Ship Managemet şirketinde çalışmaya başlar. Bu arada eşi de İngiltere’ye gider ama yabancı dil bilmediği için uyum sorunu yaşar. Zihni Denizcilik, “Sana ihtiyacımız var” diye bastırdıkça, İngiltere’de kalma isteği giderek zayıflar. Hem eşinin Türkiye’ye dönme talebi hem de Zihni’de çalışmak için ülkeye dönüş yapar. Bir sene içinde Türkiye’de çalışmaya başlar. Doğanlar, o günleri, “Eğer fazla alçak gönüllü olmak gerekmiyorsa, zannediyorum ki Zihni’ye o dönemde bayağı katkılarım olmuştur. Tanıma şansını bulduğum Asaf Güneri, unutulmayacak kadar merhametli, çok farklı bir insandı. Ayrıca sevgili ‘Lady Lawyer’ımız Sema Hanım ile tanışmak fırsatına eriştim. Uzun seneler beraber çok iyi çalıştık kendisiyle… Herkesin Zihni’yi referans olarak görmek istediği zamanlarda 5 yıldan fazla çalıştık, İran ve Irak’tan çok güzel büyük kontratlar aldık. Sonra ben Zihni’den ayrıldım” diye anlatıyor.

Türkiye’de yapılmamış
işleri gerçeğe dönüştürdü

Nezih Doğanlar, brokerların ağabeyi olarak anılıyor. Tabii insan boşuna efsane olmaz. İş hayatı, olmazı oldurduğu, çarpıcı örneklerle dolu. Mesela Türkiye ve Irak’ın tarihinde ilk kez, 300 bin, 400 bin ton gibi büyük miktarlarda arpa ve buğday taşınıyor. Bunu tamamen kendi iş becerisi ile deniz ve karayolunu kullanarak, planlayıp öneriyor. İş kabul edilince çok büyük kârlar ediliyor Zihni Denizcilik’te… Hayatındaki ilginç iş örneklerinden birisi de, time charter’a giren bir geminin, Asya ülkelerinde eksik yükleme ve eksik tahliye nedeniyle tutuklanması. Tutukluluğunu kaldırıp 90-100 bin dolar eksik ödeme alıyorlar. Kiracıların tazminatları olarak böyle bir para kesilince, Nezih Doğanlar, bir haksızlık olduğunu düşünüp var gücüyle şirketinin çıkarlarını savunuyor: “Charter party’lerde, ‘acente, şartları ne olursa olsun hep armatörün acentesidir, armatöre hizmet eder’ şeklinde bir clause vardır. Halbuki geminizi zaman esasıyla kiraya verdiğiniz zaman, kiracı olan kimse, acente tayin etmekte tamamen serbesttir. Geminin fiziki kapasitesi dâhilinde istediği yükü bağlamaya yetkilidir. Gemi ticari açıdan her türlü tasarrufu kendi bildiği şekilde kimseye haber vermeden, danışmadan yapma imkânına sahiptir. Böyle bir eksik yük çıkınca, benim tayin etmediğim bir acentenin yaptığı hatadan dolayı 90-100 bin dolar paramızı kesmişlerdi. Onun için Londra’da arbitrasyona (Hakem Kurulu) gittim. Sürekli avukatı motive ettim ve sonunda davayı kazandık. Bu rakam, miktar olarak bir şirket için çok büyük bir para değil ama başarılmış bir iş olarak büyük. Bu benim başardığım işlerden bir tanesi.”

“Mehmet Aksoy’la tanışmak hayatımın şansı”
Ardından Akmar’da kurucu ortaklık, Şark Express’te kısa bir çalışma dönemi var. Burada Niko Palavidis ile çalışma fırsatını yakalayıp peşinden kısa bir dönem Cerrahgil’de görev alıyor. Niko Palavidis ölünce Şark Express dağılıyor. O günlerde, “hayatımın en şanslı dönemini başlattı” diye anlattığı Mehmet Aksoy ve Ufuk Beyler’le tanışıyor. “Mehmet Bey’in samimiyeti, içtenliği, dürüstlüğü, beyefendiliği beni o kadar etkiledi ki, işe başlarken, ne unvan ne maaş konuştum. Ve hayatımda yaptığım en iyi işlerden birini yaptığıma inanıyorum. Şu anda burada genel müdürüm.” Bu güzel başlangıç tam 20 yıldır sürüyor. Nezih Doğanlar, Mehmet Bey’in dürüstlüğüne, kişiliğine tam anlamıyla hayran. Denizcilik dünyamızın sevilen ismi hakkında, “Mehmet Bey gerçekten çok dürüst bir insan. Biz, firma olarak çok dürüst bir firmayız. Verdiğimiz sözleri mutlaka yaparız. Gerek Mehmet Bey, gerekse kardeşleri Ufuk Bey ve Derya Hanım ile çok iyi arkadaşız. Kardeş gibiyiz” diyor.
Nezih Doğanlar, bugünlerde zamanının çoğunu Gelibolu’da işlerle ilgilenerek geçiriyor. Kızı Simge şu anda evli, 27 yaşında… Antalya’da bir yandan aile otelini işletiyor bir yandan da master sonrası akademik kariyerini sürdürmeyi planlıyor. Nezih Bey’in özel hayatının neşesi, Sultanahmet Ticaret Lisesi’nin 1963 senesi mezunları arasından, her ay en az bir hafta aileleri ile birlikte bir araya gelip eğlendikleri 8 kişilik bir arkadaş grubu. Genellikle haftasonları bir yere gidiliyor. Bir gece kalınıyor. Keyifli saatler geçirip, ertesi gün şehre dönüyorlar. Görünüşe bakılırsa emeklilik planları da yine bu grupla birlikte yapılacak. Ve yine şanslı, neşeli günler getirecek. Sektörün sevilen ismi, iş hayatında dürüstlüğü ve çalışkanlığı el üstünde tutan, sektördeki yabancı dil ihtiyacını hızlı fark edip, bu ihtiyacı çözen başarılı bir iş hayatına sahip. Çok sevdiği ve güvendiği gençlere de, başarının sırrı olarak yine dürüstlük ve çalışkanlığı öneriyor.

[/membership]

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın