Yeni bir adım ama nereye?

Aysın Önen

2000’li yıllara kadar sınırına asker yığdığımız Suriye’yle bugün vizesiz geçişten, hatta sınırların kaldırıldığı bir gelecekten bahsediyoruz. Aynı ilerlemeyi Ermenistan’la da kaydedebilir miyiz, merak ve tartışma konusu

Türkiye’nin Ermenistan’la imzaladığı protokoller 22 Ekim’de TBMM Genel Kurulu’na geldiğinde etrafta ithamlar uçuştu, tansiyon yükseldi, salon terk edildi. Muhalefete göre protokollerin TBMM’ye getirilmesi “basiretsizlik” idi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise, “Çevre bölgelerde donmuş krizler, elimizde patlamaya hazır bombalar gibi. Bunların tasfiye edilmesi lazım. Gürcistan’da yaşadık” diyerek iktidarın imzasını savundu. Ayrıca hükümetin Ermenistan’la iyi komşuluk ilişkileri geliştirilmesi, geçmiş acılara dayalı istismar ortamının ortadan kaldırılması, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne sadık kalınması şartıyla iki ülke arasındaki sorunların çözümü için belirlediği üç hedefe de ulaştığını iddia etti.

Ermenistan’la kemikleşmiş sorunlar
Eski Ermenistan’a “Ermeniyye” adıyla eski Türkçe kaynaklarda (diğer kaynaklarda genellikle “Armenia”) 15. yüzyıla kadar rastlanıyor. Sonra birkaç yüzyıl tarih sahnesinden çekiliyor ülke. 19. yüzyılda milliyetçi politikaların öne çıkmasıyla yeni millet-devletlerin oluşumu, dolayısıyla çağdaş Ermenistan’ın kurulması için elverişli ortam oluşuyor. İsmi zaman zaman değişse de bu Ermeni ülkesi, 1917-1920 arası karışık bağımsızlık dönemini saymazsak, 1827’de girdiği Rus yönetimi altında 1990’a kadar kalıyor. 1991’de bugünün bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti kuruluyor.
Türkiye Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkelerden biridir (1991). Ancak iki ülke arasında diplomatik bir ilişki yok. Doğu Anadolu topraklarında Ermenistan’ın, yüzlerce yıl öncesine, “Armenia” dönemine ve Büyük Krallık özlemine dayanan bir hak iddiası var. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan tehcirin “soykırım” olduğu Ermenistan tarafından iddia ediliyor. Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ bölgesi sorunu da Türkiye’nin dış politikalarına yansıyor. Türkiye 1993’ten beri Azerbaycan’ın Ermenistan’a uyguladığı ekonomik ambargoya destek oluyor. Ortak sınırımızsa halen kapalı.

“Türkiye ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol”
10 Ekim’de İsviçre’nin başkenti Zürich’te Türkiye ve Ermenistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan protokoller, iki ülkede de halktan tepki aldı. Buna rağmen Ermenistan’da iktidardaki Cumhuriyetçi Parti Başkan Yardımcısı Razmik Zohrabyan Türkiye’nin Azerbaycan’ın baskılarına boyun eğmeyeceğine, iki ülkenin de protokolleri en geç ilkbaharda onaylayacağına inandığını açıkladı.
Bu adımı atmak iki ülke politikacıları için de çok zor olmuş olmalı. Çünkü her iki taraf da şu anda kendi kamuoyu tarafından “fazla taviz vermiş” görülüyor. Türk kamuoyunda fakir Ermenistan için Azerbaycan gibi büyük bir yatırımcıyı küstürmenin mantığı en çok sorgulanan konu. Ancak, aslında ilişkilerin normalleşmesi orta ve uzun vadede iki ülkenin, hatta tüm bölgenin yararına olabilir.
İmzalanan protokollerle ilgili TBMM Başkanlığı’na sunulan gerekçede barış diplomasisinin, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün altı çiziliyor. Çevresinde barış her halükârda Türkiye’nin lehine olur; ötesinde, enerji ve ulaşım ağlarını üzerine çekme ve Kafkasya’da Rusya’nın etkisini azaltma amaçlarına hizmet eder. Ermenistan dünyayla bağlantısını Gürcistan üzerinden kuruyor, çünkü doğusunda Azerbaycan’ın, batısında ise Türkiye’nin sınırları kendisine kapalı. Ama Gürcistan’ın da sağlam bir seçenek olmadığının farkında. Türkiye’yle sınır açılırsa, ki atılan imza “Türkiye ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol”ün yürürlüğe girmesinden iki ay sonra açılmasını öngörüyor, Ermenistan’ın tüm ticaret trafiği Türkiye üzerinden yürüyecek. Enerji ve ulaşım ağından dışlanmamak da büyük fakirlik çeken, her alanda mafyayla boğuşan, dışarıya beyin göçü veren Ermenistan’ın rüyası. Ayrıca, Ermenistan’la normal bir ilişki PKK’nın o bölgede lojistik destek bulma planlarını suya düşürür.
İki ülkenin diplomatik ilişkiye geçmesi Ermenistan’ın bugünkü sınırlarımızı çizen Kars Anlaşması’nı kabulü demek olacak. Bu da aradaki büyük bir sorunun otomatikman ortadan kalkmasını sağlayacak: Ermenistan toprak talebinden vazgeçecek. Erivan bu yüzden diaspora Ermenilerinin şimşeklerini üzerine çekti bile.
İki ülke arasındaki diğer bir büyük sorun soykırım iddiası. Ermeniler için bu iddia tartışılmaz bir gerçeklik. İmzalanan protokoller sayesindeyse Türkiye bu konuyu Ermeniler için tartışmaya açmayı başardı: Ortak bir tarih komisyonu kurulması ve konunun araştırılıp tartışılması öngörülüyor. Bu detay da diasporayı çok kızdırdı. Böyle devam ederse Türkiye diasporayla Ermenistan halkı arasındaki bağı daha da inceltmeyi başarabilir. Ermenistan halkı siyasî çıkarlar için kendilerini fakirliğe ve yalnızlığa mahkûm eden diasporaya zaten tepkiliydi.

Azerbaycan’ı üzmek ya da üzmemek!
Hazırlıklar ve imza sürecinde Azerbaycan’la Türkiye arasında çeşitli krizler yaşandı. Hatta ilişkiler yılın başından bu yana bir gerilip bir yumuşuyor. İmzalar atıldıktan sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu kez “Türkiye’ye artık ucuz doğalgaz yok!” diye rest çekti. Enerji Bakanı Taner Yıldız ise Aliyev`in yanlış bilgilendirildiğini ve gelinen noktaya çok üzüldüğünü belirterek, “Geriye dönük fiyat farkını öderiz” karşılığını verdi.
Azeri işadamlarının Türkiye’de büyük yatırımları bulunuyor.  İki halk Bakû-Ceyhan Boru Hattı gibi ortak dev projelere ve ortak dilin yarattığı sempatiye sahip. Bunların yanına fakir ve “düşman” Ermenistan’ı koymak uzaktan bakılınca gerçekten akıl kârı gibi görünmüyor.
Bazı uzmanlar Dağlık Karabağ  yüzünden Ermenistan’a ekonomik ambargo uygulayan Azerbaycan’ın bu yöntemle yirmi yıldır hedefine ulaşamadığının altını çizerek, işgal altındaki topraklarını ne diplomatik, ne askerî, ne de ekonomik ambargo yoluyla geri alabilecek güçte olduğunu söylüyorlar.

Bunu Paylaşın