Uzun dönemde kazanılacak

Yeşim Yeliz Egeli

Denizbank Yönetim Kurulu Üyesi Bruno Accou’ya göre yıl sonunda denizcilik sektöründe toparlanma görülebilir. Accou, hayatta kalacak firmaları diğerlerinden ayıran özelliğin uzun dönem finansman konusunda gösterdikleri titizlik olduğunu söylüyor

Türk gemi inşa sanayii ve armatörleri global kirizin etkisiyle girdiği darboğazdan kurtulmaya çalışırken, Türkiye’yi ve denizcilik sektörünü yakından tanıyan Denizbank Yönetim Kurulu Üyesi  Bruno Accou sektörün geleceğine dair önemli mesajlar verdi. Accou, denizcilik sektörünün içinde bulunduğu durum hakkındaki değerlendirmeleri ile Denizbank’ın  Fransız-Belçikalı Dexia tarafından satın alınmasından sonra Türkiye’de ilgi gösterdiği sektörlere, özellikle de Türk Gemi İnşa Sanayi’ndeki kredi ilişkilerine yönelik etkileri konusunda değerlendirmelerini ve kriz sonrası dönemde yatırımcılar için önerilerini MarineDeal News okuyucularıyla paylaştı.
Türkiye’de denizcilik ve gemicilik sektörünün de her sektör gibi sıkıntı içinde olduğunu belirten Accou, kriz öncesi dönemde aşırı kapasite kullanımı ve başta Güney Asya olmak üzere tüm dünyada artan gemi taleplerine yönelik siparişler gibi sinyallere rağmen, durumun reel sektörde bu boyutta bir felakete dönüşebileceğini kimsenin öngöremediğini söyledi.
“Bir yandan 2009, 2010 ve 2011’de teslimatları yapılacak olan gemi siparişlerininin ulaştığı boyut, öte yandan reel ekonomideki keskin düşüş bir felaket kokteyli yarattı. Bugün yaşadığımız budur. Kimse bunu öngöremezdi. Öngörebilseydi bile, bankalardaki kurtarma paketlerini, Avrupa Merkez Bankası’nın, FED’in ve birçok ulusal ve uluslarüstü organizasyonun ekonomide güven tazelemek ve yeterli derecede nakit ve finansman akışını temin etmek ve bankaların işlevlerini yerine getirmesini sağlamak yönündeki müdahalelerini göremezdik,” diyen Accou, bu durumun yalnızca denizcilik sektörüne özgü olmadığını söyledi.
Krizin sinyallerinin fark edilmemesindeki en büyük nedenlerden birinin, siparişlerdeki aşırı artışlara paralel olarak son altı yedi yılda hızla büyüyen ve o günlerde finansman bulma sıkıntısı yaşanmayan sektörde yatırımcıların risk almaya devam etmeleri olduğunun altını çizen Accou’ya göre, sorunun temelinde sektördeki iyimserlikle birlikte alınan siparişlerin uzun-dönem finansmanının garantiye alınmaması yatıyor. “Birçok armatör, örneğin 2006 yılında teslimatı 2009, ya da 2010 olacak şeklide gemi siparişleri vermişti. Bu zamanda bankacılık sektöründe finansman bulmak oldukça zor. Bu da demek oluyor ki, bir yandan teslimatı 2009, 2010 ve 2011 olarak belirlenmiş siparişler öte yanda keskin bir şekilde düşmüş olan navlunlar var” diyen Accou, navlunların ulaştığı noktada firmaların biraz özkaynak ayırarak belki zararsız kurtulabileceğini, ancak navlunların daha da düşmesi halinde bunun imkansız hale geleceğini söyledi. “Capesizelar için şu an 25,000 dolar civarında. Bugün bir capesize için biraz sermayeyle 200,000 dolar ödeyebilirsiniz, ancak  4,000’lere ya da 5,000’lere düşersek, bu mümkün olmayacaktır.”

“Bu yılın son çeyreğinde gemi alan yatırımcılar olabilir. Pazarda toparlanma olacak”

Krizden çıkarılacak dersler
Accou buradan çıkarılacak en büyük dersin, risk alırken tedbiri elden bırakmamak olduğunun altını çizdi. “Büyük gemi siparişlerinde, önceden bunların finansmanını sağlamak sağduyulu olacaktır, çünkü uzun-dönem finansmanınız yoksa ve teslimat sırasında bankacılık sektörü kredilere kapanmışsa, problem var demektir. Şu anda yaşadığımız durum da budur,” diyerek denizcileri gelecekte daha dikkatli olmaya çağırdı. Accou, kazananlar ve diğerleri arasındaki farkın, uzun dönem finansmanını sağlamış olanlarla olmayanlar arasındaki fark olduğunu da sözlerine ekledi.
Finansmanını sağlamamış şirketlerin filolarından satış yapmak zorunda kalacağını söyleyen Accou, bu gemilerin de ancak düşük kotasyonlarda alıcı bulabileceğini belirtti. “Buna ek olarak, eğer uzun dönem finansmanını sağlamış olanlar yeterince akıllı davranırsa, kenara biraz sermaye ayırıp pazara düşük fiyatta gelecek olan gemilerden bazılarını alabilirler.” Çıkarılacak önemli ikinci dersin de, “finansman sözleşmesindeki hayat sigortanız” dediği taahhüt komisyonlarının ödenmesi olduğunu söyleyen Accou, “Çünkü bu aslında size teslimat sonrası finansman çekme yetisini verecek olan sigortayı da sağlamaktadır. Ben kendi adıma şöyle bir radar ekranına baktığımda, armatörler arasında uzun dönem finansmanını sağlamış olmakla olmamak arasındaki büyük farkı görüyorum. Türk pazarında, bunu daha önce yapmayıp son üç dört ayda yapabilenler oldu, ancak bunlar çok büyük istisnalar. Bunu yapabilmek içinse zaten iyi bir kredi geçmişine ve büyükçe bir filoya sahip olmanız gerek,” dedi.

Uzun dönem finansman ve kredilendirme
Accou aynı zamanda bu dönemde Türk bankalarının iş modelinin de değiştiğini söyledi. “Eskiden, biz gemi inşa sürecinde, yani teslimata kadar olan süreci kapatıyor ve sonra teslimat sonrası finansmana başlıyorduk. Şimdi olansa, biz süreci kapatıyoruz, ancak bu kurduğumuz köprünün sonuna geldiğinizde hiçbir şey göremiyorsunuz. Maalasef, hepimizin bu soruna çözüm araması gerek. Tek çözümse, bir sene boyunca ödeme sözleşmelerini erteleyip, sonraki bir yılda kredi pazarının tekrar canlanacağını ve armatörlerin tekrar teslimat sonrası finansman bulmaya başlayabileceğini umut etmek.”
Bu krizden bankaların da çıkaracağı dersler olduğunu söyleyen Accou, Türk bankalarının ortalama Avrupa denizcilik bankalarından farklı olarak, uzun dönem finansmana erişiminin kısıtlı olduğunu söyledi. Bu durumun Avrupalı hissedarların Türk bankalarında pay sahibi olmasıyla değişmeye başladığını da söyleyen Accou, Denizbank’ın finansmanının bir bölümünün Dexia tarafından karşılandığını da belirtti. “Eğer uzun dönem finansmana erişiminiz varsa, uzun dönem kredi de sağlayabilirsiniz. Ancak durum bu değilse, bilanço tablonuzda büyük bir dengesizlik olacaktır. Tüm bankacılık sektöründe gördüğümüz durum uzun dönem varlıklar ve borçlar arasında büyük bir uyumsuzluk olduğu. Bu, şu an tüm bankacılık sektörünün  karşı karşıya olduğu, ancak ortadan kalkmakta olan bir problem. Bu durum düzelmedikçe, bankalar, özellikle denizcilik ve proje finansmanı gibi sektörlerde uzun dönem finansman sağlama konusunda isteksiz olacaklardır,” diyen Accou, şu anda DenizBank’ın bilançosundaki varlıkların 25 milyar lira olduğunu, bunun 18 milyarının verilen krediler ve yaklaşık 3 milyarının hazine bonolarından oluştuğunu söyledi.

“Bankanızla birlikte çalışın”
İşlerin iyi gittiği zamanlarda, risk iştahı artan yatırımcının, olumsuz nedenlerle vazgeçme noktasına geldiğinde piyasada kendisine güven duyulduğunun bilinmesi ve bankasının arkasında olduğunu hissetmesinin önemine dair görüşlerini aktaran Accou, “Bankalar günlük güneşlik havalarda şemsiye tutup, yağmur yağmaya başladığında bu şemsiyeyi çekip ortaklarını yağmur altında bırakan kurumlar mıdır? Eğer mesele buysa, herşeyden önce, bankacılık risk almaktır. Bu bir gerçek. Ancak aynı zamanda bir bankacı size geri döneceği beklentisiyle borç verir. Zor zamanlarda, oturup birlikte bir çözüm aramamak hata olur,” diyerek, banka ve müşterisi arasında şeffaf ve açık diyaloğun öneminin altını çizdi. “Burada önemli olan birkaç faktör var. Öncelikle, bankanıza karşı dürüst olmalısınız. Yani kartlar masada olmalı. Nakit akışı, gelecek ödemeler gibi konularda açık bir diyaloğunuz olmalı. İnsanlar genellikle sorunları halının altına süpürme eğiliminde, ancak, şimdi de gördüğümüz gibi, kriz devam ettiği sürece sorunları halının altında tutamazsınız ve bankanızı bu problemler konusunda bilgilendirmemişseniz, elbette ki çok mutlu olmayacaklardır. Herşeyden önce, korkacaklar ve korkmuş bir bankacının ne yapacağını öngöremezsiniz,” diyen Accou, ortakların bankalarıyla açık olması koşulu sağlandığında, iki tarafın ortak bir çözüm bulmaya çalışabileceğini belirtti. Ancak bu çözümün iki tarafın da gayretini gerektireceğini vurgulayan Accou, halihazırdaki durumda Türkiye’de denizciler ve bankalara yardımcı olmakta bir rol oynayabileceğini belirtti. “Birçok armatör finanse edebileceklerinin çok üstünde gemi siparişleri verdiler ve bütün kaynaklarını bu gemilere yatırdılar. Ekonomi kötüye giderken onlara bir çözüm bulmayı teklif ettiğinizde, biraz kaynak ayırırsan ödemeyi erteleyebiliriz dediğinde, kaynakları olmadığını söylüyorlar. Bu şimdi karşı karşıya olduğumuz durum. Bu durumda iki taraflı bir çözüm düşünülebilir. Ama bence sektörün bu dönemi atlatmasını garanti altına almak zorundasınız ve belki de bu noktada devletin bu ‘köprü finansmanı’ şeklinde bahsettiğim finansmanın bir kısmını garanti altına alması yönünde bir müdahalesine ihtiyaç duyulabilir. Çünkü halihazırda denizcilik sektörü ve bankalar bunun bir kısmını yapabilir, ama tamamını karşılayamazlar,” görüşünü belirten Accou, devletin de bu dönemde Türk denizcilik sektörüne biraz destek olacağını umduğunu vurguladı.

Krizden çıkarılacak dersler: Uzun dönem finansmanızı garantileyin, bankanıza karşı dürüst olun

Dexia’da değişikliğin Türkiye’de sektöre etkileri
Dexia’nın devletin eline geçerek yönetim değiştirmesi ve Belçika eski Başbakanı’nın bankanın başına geçirilmesi süreci ile yönetimsel anlamda köklü değişiklikler yaşandığının hatırlatılması üzerine, Accou bu içsel değişikliklerin DenizBank’ın (Dexia) Türkiye’de ilgi gösterdiği sektörler ile özellikle Türk Gemi İnşa Sanayi’ndeki kredi ilişkilerine yansımasının nasıl olacağı konusunda da görüşlerini paylaştı. “Tabii devletin eline geçti derken, bunu biraz daha yumuşatmak lazım. Doğru, Fransa ve Belçika birlikte  Dexia’nın yüzde 50’sine sahipler. Bu olumlu bir durum. Biz Ekim’de verilen 6.4 milyar Euro’luk sermaye paketi için kapıyı çalan ilk bankalardan biriydik. Bu parayla Dexia’nın dönüşüm planını gerçekleştirip, kayıplarımızı ilk çeyrekte kara dönüştürmeyi başardık. İlk çeyrekte 251 milyon euro kar açıkladık. Kurtarma paketinden ilk yararlanan bizdik ve umuyorum ki ağaçların arasından çıkmayı ilk başaran da biz oluruz. Görünüşe göre, Dexia’nın toparlanma süreci gayet iyi gidiyor.”
Dexia’nın yönetim kurulu başkanının uzun yıllar Belçika Federal Devleti’nin başbakanlığını yapmış olan deneyimli politikacı ve birçok büyük şirketin yönetim kurulu üyeliğini yapmış olan Jean-Luc Dehaene olmasının da önemli bir avantaj olduğunu söyledi. “Artık yönetim kurulunda siyaset dünyasında sağlam ilişkileri olan birisi var. Kolaylıkla Fransa başbakanına telefon açıp bir iki sorunu çözmeyi deneyebilir. Bu çok önemli bir koz, çünkü bankacılık sektörünün hayatta kalması genellikle devlet müdahalesiyle mümkün olmuştur. Bunun yanı sıra Belçika’nın en büyük şirketlerinde yönetim kurulu başkanlığı yapmış olması çifte kazanç.”
Dexia CEO’su Pierre Mariani’nin daha önce BNP Paribas’ın uluslararası perakende ağının başında olduğunu hatırlatan Accou, Mariani’nin Türkiye’yi çok yakından tanıdığını söyledi. Yönetimdeki değişikliklerin Türkiye’de olumsuz bir yansıması olacağına inanmadığını söyleyen Accou, Türkiye’nin performansının çok iyi olduğunu söyledi. “Denizbank’ın karlılığı Dexia’nın karlılığına önemli katkı yapmaktadır. Biz Türkiye’yi tüm grup için bir büyüme motoru olarak görüyoruz. Bunun yanı sıra, 72 milyon nüfusuyla Türkiye’nin iç tüketimin daha da büyüyeceği bir pazar olarak çok büyük potansiyeli var. Bunun yanı sıra, Türkiye coğrafi olarak da çok önemli. Bazılarının dediği gibi Türkiye’den ‘Avrupa’nın Çin’i’ olarak bahsetmek bence doğru değil, ancak kesinlikle bu tür bir işlevselliği var. Türkiye’de üretip Avrupa’ya teslim ettiğinizde, çok daha yakınsınız. Tedarik zinciri açısından bakıldığında, burada çok büyük bir potansiyel var.”

Türkiye’nin güçlü yanları
Accou bu potansiyelin geliştirilmesi için Türkiye’nin altyapı ağının geliştirilmesi gerektiğini de söyledi. Sektörel açıdan Türkiye’nin güçlü noktalarını da vurgulayan Accou, Avrupa’dan daha düşük maliyetli işgücü ve üretimde kullanılan gelişmiş teknolojinin ülkemize avantaj kazandırdığını belirtti.
Türkiye’nin tarımda, turfanda sebze ve meyve yetiştiriciliği konusunda da yüksek potansiyeli olduğunu belirten Accou, gelişmekte olan sağlık sektörünün ve turizmin de Türkiye’nin güçlü yönleri olduğunu belirtti. “Ancak burada önemli olan Türkiye’nin yalnızca hizmet sektörüne odaklanmaması. Bu çok büyük bir hata olur. Altyapının var olduğundan emin olmanız lazım. Aynı şekilde, bir ülkenin endüstriyel üretim, imalat ve servis sektörlerini birleştirebilmesi çok önemli. Avrupa’da bu eleştiriliyor, hiçbir şey üretmiyoruz. Üretim olduğu sürece, bunu devam ettirmek için gereken her şeyi yapmalısınız.”

Denizciler’e kriz sonrası “yeni rota”
Denizcilik sektöründe krizden sonraki dönemde izlenecek rota konusunda önerilerini de paylaşan Accou, denizcilerin dikkat etmesi gerektiği üç madde olduğunu söyledi. Bunlardan birincisinin gemi siparişi verildiği anda postfinansmanın da sağlanması olduğunu belirten Accou, ikinci tavsiyesinde risk alırken makul davranmak gerektiğini vurguladı. “Biraz kumar oyanayabilirsiniz, ama çok oynamayın. Örneğin, beş tane geminiz varsa, 15 gemi üzerine kumar oynamayın.” Accou üçüncü nokta olarak, denizcilerin var olan filolarında uzun dönem navlun fiyatlarını garantiye almaya çalışmalarını ancak tüm gemilerini uzun dönemli sözleşmelerle kiralamalayıp bir denge yakalamaya çalışmaları gerektiğini söyledi.
Accou’nun altını çizdiği çok önemli bir başka nokta ise gemiciliğin gerçek bir iş olduğunu unutmamak. “Gemicilik gerçek bir iş, gerçek varlıklar, gemileri işleten ve bakımını yapan insanlar demek. Bir ev alıp, daha sonra evinizi kiraya verebilirsiniz, ancak bir gemi alırsanız iyi işletildiğinden ve işi anladığınızdan emin olmanız gerek. Sanırım şimdi göreceğimiz, güvenilirliğini ispatlamış olanların hayatta kalacağı ve devam edeceği. Bu işi daha çok, emlak gibi, yatırım gibi görenler, sektörden ayrılacak. Bu benim için çok önemli. Eğer gemiciliğe giriyorsanız, öncelikle bunu sevdiğiniz ikinci olarak da anladığınız için yaparsınız. Şimdi bazı tekstil üreticilerinin gemi almayı düşündüklerini görüyoruz. Bu doğru değil. Bunu kolay para olarak görüp başlayan örnekler gördük. Eskiden, bir gemi aldığında sonradan yüzde 25 daha pahalıya satmak mümkündü, ama artık böyle değil.”

“Son çeyrekte gemi alan yatırımcılar olabilir”
Accou Denizbank’ın Türkiye’deki faaliyetleri hakkında bilgiler de verdi. “Denizbank Türkiye’de 2003 yılından bugüne kadar denizcilikte tamamladığı proje değeri 775 milyon dolar. Denizbank için en önemli sektör, gemi inşa sanayii. Bazı şubelerde, örneğin Tuzla’da, denizcilik bankanın faaliyetlerinin yüzde 80’ini oluşturuyor.”
Denizbank’ın konusunda bilgi sahibi departmanları ve uzman personeli olduğunu vurgulayan Accou, Denizbank’ın bu konudaki faaliyetlerinin mutlaka devam edeceğini söyleyerek, bugün armatörlerin sahip olduğu toplam tonaj açısından dünya altıncısı olan Türkiye’de sektörün canlanacağını belirtti. “Türk tonajını dünyayla karşılaştırırsanız, Türk armatörleri tüm dünyadaki tonajın yaklaşık yüzde 1’ini elinde bulunduruyor. Bu açıdan vazgeçmek doğru olmaz, zaten böyle bir işaret de görmüyorum. Ancak herhalde finansman konusunda artık biraz daha dikkatli olacağız.”
Accou aynı krizden az zararla etkilenen yatırımcının şu durumda pozisyonunu nasıl avantaja çevireceği konusunda somut önerilerde de bulundu. Krizden en az etkilenen yatırımcının bile 2008’in son çeyreğinde gözünün korktuğunu hatırlatan Accou, bu tür yatırımcıların bu senenin üçüncü ve dördüncü çeyreğinde gemi almaya başlayacaklarını tahmin ettiğini söyledi. “Pazarda satıcılar olacak, sadece Türkiye’den değil. Örneğin, Yunanlı armatörler var. Yeni yapılmış gemilerin fiyatları da daha düşük olacağından, çok iyi fiyatlarda gemi almak mümkün olabilecek ve aynı zamanda ekonomi de rayına giriyor olacak. Artık navlunlar düşmüyor. Sanırım pazarda biraz toparlanma göreceğiz. Üçüncü faktör de, bankalar artık bu tür yatırımcıya kredi sağlıyor olacaklar.”
Accou  denizcilik sektöründe etkin konumda olan diğer bankalara karşı, krizde Denizbank’ı farklı kılan yaklaşımın ne olduğu sorusuna ise, “Çünkü denizcilik sektörünü seviyoruz ve adında deniz olan bir banka olarak denizciliği sevmekten başka bir şey yapamayız,” cevabını veriyor.

Bunu Paylaşın