Öz ve Karahallı’dan deniz çayırları hakkında açıklamalar

MDN İstanbul

“Deniz Çayırlarının Dağılımlarının Belirlenmesi, Haritalanması ve Transplantasyonu Projesi”ne ilişkin GİSBİR Yönetim Kurulu Üyesi ve Çevre Mühendisi Türkan Manasır Öz ve GİSBİR Genel Sekreteri Mehtap Karahallı Özdemir MarineDeal News’e özel açıklamalarda bulundu

Öz: Yatçılığın çok olduğu yerlerin hepsinde bir tehlike var

Projenin doğma ve olgunlaşma süreçlerinden bahseder misiniz? Deniz çayırlarının zarar görmesinin iklim krizini tetiklemesini nasıl keşfettiniz ve böyle bir projeyi hayata geçirme fikri nasıl oluştu?

Posedonialar endemik bir tür. Akdeniz Havzası’nda var sadece. Akdeniz’in etrafındaki bütün ülkelerde posedonia var. Yatçılığın dünyada en fazla geliştiği yerler de bu bölgelerdir. Akdeniz Havzası diyoruz kısaca buna. Yatçılığın çok olduğu yerlerin hepsinde bir tehlike var. Biz bunu hâlihazırda bildiğimiz için Bakanlığımızla beraber Göcek, Fethiye Koyları’nda Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğu için çalışma yapmak istedik. Bu çalışmalar kapsamında bu projeye başladık. Yani zaten Akdeniz Havzası’nda sıkıntı var. Fethiye Göcek bölgesinde çok ciddi bir yat yoğunluğu var. Dolayısıyla burada endemik tür ve diğer canlılar olarak ne var diye düşündük. Buradan başlanılmış oldu… Aslında bu bir filiz. Filizlendirmeye çalışıyoruz. Asıl sorun burada yatçılığın çok yoğun olması, yatçılık sektörünün ilerlemesi ve yat turizminin gelişmiş olması. Bunun akabinde de daha sonra bu faaliyetlerin neye zarar verdiğini araştırdığımızda karşımıza en fazla deniz çayırı çıktı. Deniz çayırlarını araştırma projesiyle başladı ve ekim aşamasına kadar geldik.

Hedeflediğiniz doğrultuda mı ilerliyor proje? İstediğiniz noktada mısınız şu an yoksa umduğunuzdan daha mı yavaş ilerliyorsunuz?

İklim kriziyle ilgili dünyada yapılan bütün çalışmalar, uluslararası iklim konferansları ve seminerler, tüm dünyanın çok yavaş olduğunu gösteriyor. Herkes aslında çok yavaş. Çünkü zaten insanlık kirleten bir varlık olarak öne çıkıyor. Sanayi geliştikçe buradaki etkilerimiz ortaya çıkıyor. Etkilerimizden bir tanesi de iklim krizi. İklim krizi insan var oluşuyla alakalı. Bütün uzmanlar ve bilim insanları şu an bunu söylüyor. Biz yavaş mıyız? Bu tarz faaliyetlerin Türkiye’de hiç yapılmıyor olması, ilk kez yapılıyor olması, bir bölgenin tamamen haritalanmasının çıkartılması, ekim denenmesi açılarından bakarsak iyi durumdayız. Bir yerden başlamış olduk ama tabii ki biraz daha acele etmemiz, medya ve tüm paydaşlarla halkımızı bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bu, denizlerimizi korumak için attığımız bir adım.

Peki yatçılığın bu kadar yoğun olduğu ve doğal olarak deniz çayırlarının çok fazla tahrip olduğu bir bölge için bu proje çok yeni değil mi? Bir özeleştiri olarak ‘geç kaldık’ diyebilir miyiz?

Çevre mühendisliği açısından aslında her şeye geç kalınıyor ama bunu nasıl yakalayacağız, bunu nasıl tespit edeceğiz? “Geç kalınmış” dersem de şu an doğru bir cümle kurmamış olurum. Geç kaldık mı kalmadık mı bilmiyoruz. Bu bizim için bugünden itibaren milattı. O yüzden geç kalmadık ama genel olarak baktığımızda buraya kadar nasıl ve neden geldik… Yeni uygulamalar, yeni mevzuatlar, yeni denetim mekanizmaları koyulması açısından geç kalmış olduk.

İlginizi çekebilir:

Göcek Körfezi’ne deniz çayırı ekimi yapıldı

Karahallı Özdemir: Önümüzdeki ay UNEP/MAP toplantısına katılacağız

Deniz çayırlarının ekolojik açıdan öneminden bahseder misiniz?

Burada çok ciddi şekilde hasarlanmış bir bölge var ve burası Özel Çevre Koruma Bölgesi. Çok ciddi sayıda yat yükü var. Bu bölgede hasar gören posidonia oceanicalar sadece deniz sektörünü değil, aynı zamanda dünyanın tüm habitatını etkiliyor. Çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi denizler, karadakilerden çok daha fazla oksijen üretiyor. Aynı zamanda posidonia oceanica karbondioksit yutak alanları. Bugün iklim değişikliği konusunun en önemli etkenlerinden biri. Hayatımızın en önemli konularından bir tanesi. Bu anlamda iklim değişikliğini engelleyici özellikleri var. Biz de GİSBİR olarak denizlere yönelik hassasiyetimizi böyle bir alandaki koruma çalışmasına destek vermek üzere harekete geçirmek istedik. Bu konuda hem Yönetim Kurulu Başkanımız Murat Kıran hem de yönetim kurulu üyelerimiz projeyi ciddi anlamda sahiplendiler. Bakanlığımızla ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden hocalar ile birlikte projeyi gerçekleştirdik.

Deniz çayırlarını koruma, kurtarma ve ekme hedeflerinin aşamalarından ve ayrıntılarından bahseder misiniz?

Öncelikle “posidonia oceanicalar, deniz çayırları bu bölgede nerelerde var” tespiti için tam bir haritalandırma çalışması yapıldı. Bu haritalandırma çalışması sırasında sonar, dronelar, sualtı kameraları kullanıldı. Sonrasında var olan posidonia oceanicaların mevcut sağlıklılık durumu tespit edildi. Bu bize ne sağladı: Bugünün fotoğrafını çektik. Gelecek dönemde yaptığımız koruma faaliyetleri ya da yapamadığımız faaliyetler bize “ne getirecek ne götürecek” kısmını izleyebiliyor olacağız. Devamında da GİSBİR olarak bu projede yer alacağız. Belli aralıklarla hem ektiğimiz alanları hem de posidoniaların ne durumda olduğunu gözlemleyen saha çalışmaları gerçekleştireceğiz. Ekim çalışması; hasar gören alanlarda bir miktar rehabilitasyon sağlamak adına gerçekleştiriliyor ama bugün Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Barış Hocamızın da bahsettiği gibi önemli olan ekip çıkmasını beklemek değil. Çünkü binlerce yıllık ömrü olan bir bitki ve çok hızlı büyümüyor. Dolayısıyla koruyor olmamız ekiyor olmamızda daha büyük öncelik olmalı. Aksi hâlde korumazsak bu ekosistemin tamamını kaybedeceğiz. Çok da kıymetli bir bölge. Bu kadar güzel bir bölgenin hem dünyadan hem Türkiye’den kötü bir biçimde yok olmasını hiçbirimiz istemiyoruz.

Deniz çayırlarıyla ilgili uluslararası sözleşme, anlaşma veya hayata geçirilmiş projeler nelerdi? Deniz çayırlarını korumak için bu tip projelere destek sağlanıyor mu?

Dünyada yapılmış bazı örnekler var. Tohumdan üretme var. Bunun dışında çelikten ekme gibi yöntemler var. Daha önce Avrupa’da bizim gözlemlediğimiz enerji hattı geçirimi sırasında hasar gören alanlarla ilgili rehabilitasyon çalışmaları yapılmış. Tabii bilimsel alanlarda hep yeni gelişmeler ve değişikliler var. Hocalarımız da kendi alanlarında uzmanlar. Onlar da Avrupa Birliği içerisindeki projelere destek oluyorlar.

Bu proje dünya çapında nasıl ses getirir sizce? Bu girişimin küresel çapta yansımaları nasıl olacak?

Deneyimli bir ekiple birlikte çalışıyoruz. Dokuz Eylül Üniversitesi’yle çalışmaya Bakanlığımızla beraber karar verdik. O yüzden ses getireceğine inanıyoruz ve açıklamakta sakınca görmüyorum. Biz GİSBİR olarak bir sonraki toplantıda önümüzdeki ay Slovenya’da yapılacak UNEP/MAP yani Birleşmiş Milletler Çevre Programı Mediterranean Action Plan toplantısına katılacağız. Birleşmiş Milletler’in aslında Akdeniz’deki bir çalışma grubu, Birleşmiş Milletler organı. Biz orada GİSBİR olarak artık bundan sonra bir sivil toplum kuruluşu olarak bundan sonraki bütün toplantılarda rol alıyor olacağız. Yani şu an çevreyle ilgili yaptığımız tüm çalışmaları artık tamamen Türkiye içinde bırakmayıp uluslararası yayımlanacak nitelikte standartlara sahip çalışmalar yaparak Birleşmiş Milletler nezdinde ve sunabileceğimiz tüm noktalarda da paylaşabiliyor olmak istiyoruz. Bu nedenle zaten UNEP/MAP’e başvuru yapmıştık. Orada da Çevre Bakanlığımız ile birlikte bu projeden bahsedeceğiz. Bu projenin başlangıcından bahsedeceğiz. Bu projenin hâmisiyiz. İlerleyen yıllarda projenin nasıl gittiğini, gelişmelerin nasıl kaydedildiğini biz de takip edeceğiz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın