OSMAN KAMİL SAĞ

Yeşim Yeliz Egeli

Gücü ve enerjisi müthiş, tek klimeyle: Unutulmaz OSMAN KAMİL SAĞ

Bir üniversitenin en uzun soluklu yöneticisi olmak bir deneyimdir ama yıllarını verdiğin üniversiteden ayrılmak zorunda kalmak, bundan da büyük bir deneyim olabilir. İTÜ’nün en uzun soluklu yöneticisi olarak anılan deneyimli eğitimci, görevinden kırgın ayrılsa da Piri Reis Üniversitesi’nde sektöre deneyimlerini aktarmaya devam ediyor. İTÜ’ye sevgisini kaybetmemesinde Mevlana’nın soyundan gelmesinin ve Metin Kalkavan gibi kötü gün dostlarının büyük etkisi olsa gerek. Piri Reis Üniversitesi Rektörü Osman Kamil Sağ, yeni hedeflerini, koleksiyonculuğunu, bitip tükenmeyen azmini ve yazmayı düşündüğü kitabı anlattı[membership level=”0″]

Bu yazının devamı sadece abonelerimize özeldir. Detaylar için lütfen buraya tıklayın

[/membership][membership]

10 Eylül 1949’da İzmir’de doğan Osman Kamil Sağ, bir Çelebi! Mevlana’nın soyundan gelenlere Çelebi deniyor. Babasından devraldığı Çelebilik’te 22. Kuşağın temsilcisi… Küçüklükten beri, Mevlana’nın öğütleri ile yetişmiş biri. “Bize kötülük edene, ne kadar canımız yanarsa yansın, daima iyilik ederiz” diyor. Çelebi soyundan olanlar, 1926 yılında kanun çıkana kadar Mevlana Türbesi’nin içine gömülürlermiş. Osman Kamil Sağ’ın dedesi de orada yatıyor… Anadolu’da 11. yüzyıldan bu yana yaygınlaşan, bütün dünyanın saygıyla karşıladığı, Çelebi anlayışıyla, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da büyümüş.

Aile seceresi kendisine büyük bir törenle devredilmiş. Geçtiğimiz yıllarda oğlu, sırf aile seceresini tercüme edebilmek için Osmanlıca öğrenmiş, bilgileri Türkçe’ye çevirip bilgisayara kaydetmiş. Yani bütün ailenin seceresi, 1200’lü yıllara kadar kayıtlı. Gelenek gereği şu anda Osman Kamil Sağ’da olan 22. Kuşak seceresi, gelecekte büyük oğula devredilecek. O da kendi oğluna ve bu gelenek böylece sürüp gidecek… Babası askeri doktor olduğu için, Diyarbakır, Bitlis, Elazığ gibi şehirlerde geçen bir çocukluğun da etkisiyle, Türkiye’nin gerçeklerine vakıf ve ülke konusunda oldukça idealist bir vatansever.
11 yaşında, birincilikle kazandığı sınavla koleje gitme fırsatı yakalamış. Küçük yaşta ailesinden ayrılıp sürdürdüğü eğitim hayatında, lise 2. sınıfta sıradışı bir başarı göstererek burs kazanmış ve son sınıfı Amerika’da okuma fırsatı yakalamış. “Daha 16 yaşında Amerika’ya gittim. İlk defa televizyonu orada gördüm örneğin… Şimdiki gibi mobil telefonlar yok, internet yok, skype yok. Bir mektup yazardınız 15 günde gider, 15 günde geri gelirdi. Hatta o zaman Varto Depremi olmuştu, ailem Sarıkamış’taydı ve ben ailemden 1 ay haber alamamıştım.
Çok üzülmüştüm. O sene benim şahsiyetimi çok etkiledi. Çünkü 16 yaşında Türkiye’yi temsil etmeyi, her hafta sonu bir topluluk önünde ülkem hakkında konuşma yapmayı, iki ayağımın üzerinde durmayı, doğru veya yanlış karar vermeyi öğrendim. Bunun için aileme teşekkür ederim. Aileler çocuklarını küçük yaşta zor da olsa evden uzaklaştırmaya bakmalılar çünkü üniversiteyi bitirene kadar ailesinin yanında kalmış çocuklar hayata geç başlıyorlar. Ben, doğru veya yanlış karar vermeyi, yalnız kalınca öğrendim. O sene, benim hayatım için önemli bir seneydi diye düşünüyorum. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne başladım. Asker çocuğuyum, bizim zamanımızda yurtdışında kalmak ayıptı. Ailemize özgü bir felsefemiz, disiplinimiz var. Türkiye’ye hizmet etmek bizim felsefemizdi. Kalmak istemedim desem, yalan söylemiş olmam ancak ailevi kurallar önce geliyordu. Bu da özetle: ‘Öğreneceksin, gelip Türkiye’ye hizmet edeceksin’ idi. Biz böyle yetiştirilmiştik.”
Boğaziçi Üniversitesi, Makine Bölümü’nde son sene bursla İngiltere’ye gidince, ilk kez gemi makinaları ve denizcilik ile tanışır. Bir buçuk sene Liverpool Üniversitesi’nde master yaptıktan sonra akışkanlar mekaniğinde Pitot tüpünün mucidi olan dünyaca ünlü Profesör Preston’tan aldığı teklifle burs kazanarak, doktora yapmak üzere İngiltere’de kalır. Bu arada 1976 senesinde doktora yaparken Türkiye’de ilk defa kısa dönem askerlik çıkar. İzin alıp İzmir Bornova’da yapar askerliğini… Aynı dönemlerde de ailesi yabancı gelin istememesine rağmen, gönül ferman dinlemez ve orada evlenir. 1977 yılında Türkiye’ye döner. Kerem ve Kaan adında iki oğlu olur. Tabii, babalık büyük bir heyecan! 1979 senesinde ilk oğlunun doğumuna girerek, bu heyecanı eşiyle birlikte an be an yaşar. 1983 senesinde de 2. çocuğunu kucağına alır. Başarılı bir eğitimin ardından iş hayatı başlar. “Türkiye’de nerede iş bulacağımı düşünürken, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nde gemi makinaları olduğunu öğrendim. On yaşımdan beri İngilizce eğitim görüyorum, bunların Türkçe’sini öğreneyim ve bir Türk üniversitesinde hizmet edeyim diye düşünüp oraya başvurdum. Prof. Dr. Selim Palavan isminde çok değerli bir hocanın son asistanı oldum. Kendisi, Rus göçmeni ve Kırım Türkü’ydü ve tam 11 dil bilirdi. Çok iyi bir motor hocasıydı aynı zamanda. Bana, ‘Senin burada ne işin var, bursla gidenler yurtdışında kalıyorlar, sen neden geldin?” demişti. Ben eşim Diane ile evlenince, bari çocuklarım Türkiye’de büyüsün diye düşünerek özellikle dönmüş biriyim. Yoksa orada işim hazırdı. Gemi İnşaatı Fakültesi’nde idareye girmem çok erken kısmet oldu; 1981 senesinde o fakültede dekan yardımcısı oldum ve ’92 senesine kadar dört dönem dekan yardımcılığı yaptım. Rahmetli Prof. Dr. Ali İhsan Aldoğan ile paraleldir durumumuz, o da diğer dekan yardımcısıydı. 1983 senesinde doçent, ’88 yılında da profesör oldum, ki o zamanlar daha 38-39 yaşındaydım ve Teknik Üniversite’de en genç profesör 50 yaşlarındaydı. Bir ilktim. Hatta bir keresinde yönetici olarak senatoya gittim, Prof. Dr. Reşat Baykal o zaman dekandı ve vekaleten beni gönderirdi. Senatoda ‘Evladım buraya öğrenciler giremez, çık dışarı’ diye beni kovalamışlardı.”
Akademisyenliğin yanı sıra bütün dünyada kullanılan motor dizaynı üzerine patentleri olan biri Osman Kamil Sağ. Sahip olduğu patentlerden birisi Bergen Dizel Fabrikası’na verilmiş, bir diğeri de Hindistan’da bir fabrikaya verilmiş. Zaman içinde de “gemi dizel motor designer’ kimliğiyle bu işlerden az da olsa kazanmış. İnsanın aklına, bu kadar iyi eğitim almış biri, akademisyenlik yerine iş dünyasında para kazanmayı düşünmedi mi sorusu geliyor. Sağ’ın bu soruya yanıtı oldukça esprili. “Ben ticaret kafasına sahip değilim. Hani Kayserili akıllı oğlunu dükkanda tutar, aptal oğlunu okuturmuş ya, işte ben aptal oğluyum. Benim aklım ticarete ermiyor. Yine hayata gelecek olsam yine eğitmen olurdum çünkü yaptığım işten müthiş bir zevk alıyorum.”

Denizcilik Fakültesi yönetiminde rekor süre
“1992 senesinde dekanımız Reşat Bey, İTÜ Rektörü olunca biz iki dekan yardımcısı, merhum Ali İhsan Bey, Gemi İnşaat Fakültesi’ne, ben de yeni kurulan İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin kurucu dekanlığına başladık. 1992’den 2006’ya kadar kesintisiz olarak 4 dönem oranın kurucu dekanlığını yaptım. Bu arada Türkiye adına güzel işler yapma fırsatını yakaladık. Mesela Dünya Denizcilik Üniversiteleri Birliği’ni (IAMU) kurduk. Hizmetlerimizden dolayı dünyadaki üç kişisel üyeliğinden birini bana verdiler, onursal üyelik ve kurucu başkanlık sıfatını layık gördüler. Daha sonra IMO’da STCW başkanlığına seçilerek ilk ve son Türk başkan oldum. Üç sene boyunca 164 ülkenin Denizcilik Eğitimi Başkanlığı’nı yaptım. Buradaki ilk Gemi Adamları Sınav Merkezi’nin kurucu başkanlığı ve Bağımsız Denetleme Kurulu’nun kurucu başkanlığı gibi bana onur veren görevlerde bulundum. Denizcilik Fakültesi’nin tarihinde, en uzun süreli hizmet veren yöneticisiyim ve fakülte döneminin de kurucusuyum.”
Dönemini araştırdığımda Binali Yıldırım, Hasan Naiboğlu, Yaşar Duran Aytaş gibi önemli mevkilere gelmiş isimlere de hocalık eden uzun soluklu dekan, bu başarısına karşın, İTÜ’den üzülerek ayrılıyor. Kendi cümleleri ile tanımlamak gerekirse, eşine, oğluna ve kendisine karşı yürütülen bir “academic mobbing” sonunda ayrılmak zorunda kalıyor. “O zaman üzüldük, ben Denizcilik Fakültesi’ne çok bağlıydım. Mezarımı bile Tuzla’da Denizcilik Fakültesi’ni görür şekilde yaptırdım. Yattığım yerden fakülteyi göreceğim. Oradan ayrılıp başka bir kuruma rektör olmak aklımın ucundan geçmiyordu. Ben orayla özdeşleşmişim, bir kenarda oturayım, orada yaşlanayım isterdim. Fakat çok kötü günler geçirdik. Hal böyle olunca istifa ettim. Kendim için değil ama ikisi de üniversitede olan eşim Necla ve oğlum hak etmedikleri bir muameleye maruz kaldıkları için istifa ettim. Bunu bütün denizcilik camiası bilir. Rektöre gidip istifamı verdim. Sağolsun Metin Kalkavan o dönemde bana çok yardım etti. Türkiye’de insanlar genellikle koltukların arkadaşıdır. Koltuktan düştüğünüz vakit sizi tanımazlar. Bir daha koltuğa gelirseniz yine tanımaya başlarlar. Bu Türkiye’deki insan profilidir. Bir kitap yazacağım ve o kitapta bunlara ayrıntılı olarak yer vereceğim. İşte Metin Bey, ben koltukta olmadığım zamanda da benim çok iyi arkadaşım oldu. Zaten gerçek arkadaşlarımı o süreçte tanıdım.
Bu arada ben 1986’da ilk eşimden ayrıldım. Malûm, Türkiye’de genel olarak insanlar kavga dövüş ayrılır, biz öyle ayrılmadık. Eşim rahatsızlandı ve Türkiye’de yaşayamaz hale geldi. Ben de yeni profesörlüğümün bir sene öncesindeydim, bir an önce profesör olmak konusunda çok istekliydim. Dolayısıyla İngiltere’ye gitmem imkansızdı.
Eşim kendi isteği ile iki çocuğumun velayetini de bana verdi. Küçük oğlum oldukça küçüktü. İki oğlum ile beraber Türkiye’de kaldım, eşim İngiltere’ye döndü. Aramızda kırgınlık yok, hâlâ sık sık görüşürüz. Yeniden evlendim, kendisi eşim Necla’nın da çok iyi arkadaşıdır. Türkiye’ye geldiğinde bizde kalır. Benden sonra evlenmedi ama burada da oturamadı; ben de gidemedim. 2006 senesine kadar evlenmedim çocuklarım etkilenmesin diye. Onların eğitiminde kız kardeşimin katkısı büyüktür. 1993 senesinden 2006’ya kadar Denizcilik Fakültesi’nin genel sekreteri Necla Hanım ile arkadaşlık ettim. Ve 2006’da evlendim. Kendisi bana zor zamanlarımda destek olmuş kıymetli biridir.”

Piri Reis Üniversitesi, çok iddialı geliyor!
Osman Kamil Sağ, İTÜ’den ayrılınca bir ay içinde, yurtiçi ve yurtdışından, çok cazip iş teklifleri alır. Ancak Metin Kalkavan’ın teklifi ve ısrarı ile yeni kurulacak Piri Reis Üniversitesi’ni kurmak üzere Türkiye’de kalır. Henüz üniversitenin başvurusu yanıtlanmadığı için de DTO’da çalışmaya başlar. “Denizcilik Fakültesi’nden Piri Reis’e transfer olmadım. Bir iki sene DTO’da Metin Bey’in danışmanlığını yaptım. 2008 yılında Piri Reis kurulunca buraya geldik. Buranın da kurucu rektörlüğü bize DTO tarafından lâyık görüldü. Biz de gösterdikleri teveccühü boşa çıkarmamaya çalışıyoruz. Çok iddialı olan kampüs inşaatımız şu anda devam ediyor. Bu Türkiye’de bir ilk! Tam 162 üniversitenin hiçbirinin çevreye duyarlı uluslararası akreditasyonlu bir kampüsü yok, gerçekten benzersiz bir kampüs kuruyoruz. Yeni işler yapıyoruz. Bizim stilimiz, sırf Tuzla’da, İstanbul’da, Türkiye’de değil dünyada denizcilik eğitiminde yapılmayan ilkleri hayata geçirmek.
İTÜ Denizcilik Fakültesi’nde göreve başladığım zaman çok mütevazı şartlardaydı. Laboratuvarı, gemisi yoktu. Bu böyle olmaz deyip, IMO’ya başvurdum. Kemal Derviş’in başında olduğu Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na ulaştım. UNDP (United Nations Development Programme) Japan International Cooperation Agency’ye (JICA) başvurdum. Çünkü Türkiye’de IMO’nun gerektirdiği şeyler tamamen eksikti; simülator, laboratuvar bilinmiyordu. Bütçe de yoktu. Uluslararası başvurular yaparak insanları ikna etmeye çalıştık. Çok değişik şeyler yaptık Türkiye’ye hizmet olarak. İTÜ Denizcilik Fakültesi’ne 41 milyon dolara para getirdim havadan. Bu kadar büyük ve karşılıksız para! Türkiye’nin ilk simülatörler merkezi o fakültede bedavaya kuruldu. Üç tane gemi vardır, Akdeniz, Sismik ve Hopa. Onları hasbelkader Özelleştirme İdaresi’nden birer liraya aldım. Belgeleri hâlâ bendedir. Fakülte önünde 330 metre bir mendirek görürsünüz. Hasbelkader Türkiye’de denize bir yapı yapmak için 16 yerden izin almanız lazım ve bunun genelinde 12-13 tane red cevabı almanız muhtemel. Koleksiyonumda bulunan bir haritadan yola çıkıp o mendireği kanunlar çerçevesinde Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yaptık. İlk yüksek lisans doktora programlarını biz başlattık. Buna benzer bir çok hizmetimi sayabilirim.”
Yöneticilik zor zanaat… Osman Kamil Sağ da, bu mesleğin çilesini çekenlerden. Mesela yatılılığın kaldırılması konusunda kendisine yapılan eleştirilerin tümüyle haksız olduğunu düşünüyor. Devlet bir kanunla, 2000 yılında mecburi hizmetli yatılılık sistemini kaldırınca, dekan olarak yapabileceği fazla bir şey kalmamış. Buna rağmen 4 yıl geciktirebilmiş ama devlet memuru olarak, devletin kanununu uygulamaktan başka bir yol da bulunamamış. Dolayısıyla bu eleştiriyi tümüyle haksız buluyor. Yatılılık sistemine kişisel olarak inandığını ve eleştirilerin oldukça üzücü olduğunu vurguluyor. Görülüyor ki, uzun yıllar yöneticilik yapmak, geride başarılı bir kariyerin yanı sıra eleştirilerle, iktidar mücadeleleri ile dolu üzüntülü anılar da bırakıyor. Yine de zamanla, kimin haklı kimin haksız olduğu anlaşılıyor. Deneyimli Akademisyen, herşeye rağmen, asla İTÜ Denizcilik Fakültesi hakkında kötü söz söylemiyor. Çok emek verdiği, senelerini geçirdiği bu fakülteyi hâlâ çok seviyor. Piri Reis yönetiminde, eğitime katkısı olacağına inandığı işbirliklerinde yine İTÜ’yle birlikte hareket etmeye kararlı. Ama kırılan gönül alınır mı derseniz… “Benim gönlüm alınmaz bu saatten sonra. Ben orada 40 tane laboratuvar kurdum, Türkiye’deki ilk simülatör merkezini kurdum, Denizcilik Fakültesi’ni dünyanın en iyi 10 denizcilik eğitim kuruluşu arasına soktum. Bu duruma gelmiş bir fakültede benim adım geçmiyor.
Bir ‘Allah razı olsun” ya da ‘teşekkür’ beklerdim. Yine de Denizcilik Fakültesi’ni çok seviyorum. Çok hırslıyımdır, İTÜ Denizcilik Fakültesi dünyada ilk 10’daysa, hedefim Piri Reis’i ilk 5’e sokmak!” sözleri duygularını açıklıyor.

Hedef 2023!
“Bizim stratejimiz ve misyonumuz yalnızca Piri Reis de değil. DTO’nun esas gayesi Türk denizciliğine hizmet etmek. Ben onun için bu görevi kabul ettim. Türkiye olarak bir 2023 projemiz var, Türk denizcisini 2023 yılında dünyada bir numara yapacağız! Bildiğiniz gibi, 2023 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılı. Bu bizim için önemli. 2023 yılında biz IMO’da en saygın 3-5 ülke arasında olacağız. Bunu da denizcilik ve zabitan eğitimimiz ile yapacağız. Bunun için çok sağlam adımlarla geliyoruz. Bütün okullarla, müsteşarlıkla, YÖK’le denizcilikle alâkalı her türlü bilgiyi paylaşıyoruz, yardım ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu’daki denizcilik meslek liselerinin politikaları, sorunları hakkında birlikte hareket ediyoruz.
Üniversitelerarası Kurul’la da öyle. Denizcilikle alâkalı herhangi bir sorun olduğu zaman herkes buraya gelir. Çünkü bildiğimizi, elimizde olanı paylaşıyoruz. Piri Reis Türkiye’nin ilk ve tek denizcilik ihtisas üniversitesi. Dört tane fakültemiz var, denizcilik, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik ve fen-edebiyat fakültesi. Her birinin üçer dörder bölümü var. Buradan çıkan herkes denizcilikle alâkalı birşey biliyor. Mesela denizcilik işletmesi, yakında hukuk bölümünü açacağız ve denizcilik hukuku öğreteceğiz, tarih açacağız denizcilik tarihi öğreteceğiz. Gemi inşaatında bir yenilik getirdik, teorik bilgi dershanede öğretilirken, mütevellimizin çoğunun burada tersanesi olduğu için öğrencilerimiz pratik bilgiyi tersanede öğreniyor. Yani dershaneyi tersaneye taşıdık, eğitimlerimizi orada yapıyoruz. Hatta öğrenci, dört yılını tamamlayınca, aynı yerde çalışmaya devam ediyor. Zaten ikinci sınıftan itibaren sorumluluk alarak sigortalı olarak çalışmaya başlıyorlar. Bunlar Türkiye’de yapılmayan şeyler.

Tarihe meraklı bir koleksiyoner!
Tarihe çok büyük merakım vardır. Pul da biriktiriyorum. Bazı koleksiyonlarımın maddi değeri çok fazla ama ben manevi değeri için 20 yıldan beri biriktiriyorum. Eski Osmanlı dönemindeki Şirket-i Hayriye’nin denizcilik ile alakalı hisse senedi ve tahvillerine meraklıyım. Bunlar hem maddi hem de manevi değeri olarak her yerde bulamayacağınız iddialı kağıtlardır. Bulunduğumuz yönetim katında sergiliyorum. Çocukken bilinçsizce pul ve çizgi roman biriktirirdim. Şimdi bendeki Tommiks Texas’lara bir Mercedes parası veriyorlar. Tanesi 1000 Lira’ya satılıyor. 1950’lerde çıkmış baskıların hepsi bende var. Tarkan, Conan, Tenten,… Bu çizgi romanların hepsinin orijinalleri var koleksiyonumda. Gri Alfabe vardır, Ali top tut, Kaya koş koş, bu alfabenin orijinali şimdi 1500 lira. O var. Osmanlı ve Türk pulları koleksiyonum çok iddialı.
Koleksiyonumda aşağı yukarı 70 ülkeden aksesuar vardır. Tuzla’nın ilk belediye başkanı, benim çok yakın arkadaşım, İsmet Güllüce. Ben Tuzlalı gibiyim, mezarım bile burada. Tuzla’yı ne kadar sevdiğimi herkes bilir. Tahmin ediyorum ki Tuzla semti, benim bu birikimlerimi değerlendirecek. Benim için maddi değerler değil, bana hediye edenlere karşı sevgim önemlidir. Mesela en değerli parçam, Japonya Milli Eğitim Spor ve Kültür Bakanı bir hanımın verdiği küçücük bir gemidir. Kendisini çok sevdiğim için o en değerli parçadır benim için. Zaten koleksiyonumu satın alarak oluşturmadım, eskiden biriktirdiğim ya da bana hediye edilmiş şeylerdir.”
Son derece çalışkan biri olarak, gecesiyle gündüzüyle bu meslek için çalışmış bu değerli eğitimci, bir yandan Piri Reis Üniversitesi’nde geleceğe doğru gidecek sağlam temeller atıp sistemi kurarken, bir yandan da ekip oluşturup çok yakın zamanda değil ama yavaş yavaş üzerindeki yükü azaltmaya hazırlanıyor. Hobileri, koleksiyonerliği, çok fedakâr olduğunu anlata anlata bitiremediği eşi Necla Hanım’la, “Allah nazardan saklasın” dediği mutlu evliliğin biraz tadını çıkartmak ve dinlenmek onun da hakkı. Gelecekte yine Piri Reis Üniversitesi’nde yeni ekibe destek olacağı bir çalışma düzenine geçmeyi planlıyor. Boş vakitlerinde sığındığı gizli adresi ise, Riva. Yıllardır, 50 profesör arkadaşı ile birlikte birikimlerini aktardıkları kooperatif, 80 dönüm arazi üzerinde inekleri, havuzu, deniz manzarası ile şirin bir köy halini almaya başlamış. Moral bulduğu, vakit geçirmekten hoşlandığı bir adres onun için. Buna rağmen yine de Türk denizciliği için bir saniye boş durmadan yaptığı planlar, sürdürdüğü yoğun tempo, yazmayı düşündüğü kitap üst üste konulursa, daha gözlerinin içi parlayarak yapacağı çok iş olduğu, bu ülkeye pek çok katkısı olacağı da kesin.
Sevgili Hocam, iyiki zamanında o altın bileziği kolunuza layıkıyla takmışsınız ki, tuttuğunuz her cevher altın olmuş. Yetiştirdiğiniz ve yetiştirip topluma kazandıracağınız her birey için sonsuz teşekkürler…

[/membership]

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın