Nerede rekabet etmeli?

Yeşim Yeliz Egeli

yesimegeli@marinedealnews.com

Denizcilik sektörü uluslararası finans kaynaklı krizle 2008’in son çeyreğinde yüz yüze geldi. Global gelişmelerle organik bağı olduğu için bu krize yakalanması kaçınılmaz oldu. Aslında kriz ilk işaretlerini 2008 yılının ocak ayında göstermeye başlamıştı. O ani etkisi hissedilene kadar yatırımlarını aşkla sürdüren işadamları maalesef önlem almakta gecikti. Çünkü herkes bu iyi gidişin ne zaman bitecegini öngöremedi. Bu mümkün müydü hâlâ tartışma konusu. O iyi dönemde yatırdığından ve varlıklardan kat kat kazanılan başka bir iş kolu yok gibiydi. Sektörün zor dönemlerinde kapısından dönülen bankalar, denizciliğin yükselen trendine kayıtsız kalamayıp işi hap gibi yutup öğrenmeye girişmişti. Sektör mutlu mesut, kapısına kadar gelen işleri yapmayı bırakın, en çok kazandıracak projeyi seçer olmuştu. Çoğu şirket artan iş talebiyle yatırıma girişmiş hâttâ kendi işinin dışındaki alanları da deneyimlemek için kolları sıvamıştı. Deniz ticaretine yabancı, sermaye sahibi işadamları ise sektörümüzün ne denli kazanç sağladığını duyup kaynaklarını yatırım üzerine yatırımla denize akıtmıştı. Herkes tatlı tatlı kazanırken yine de bir endişe rüzgârı, ‘nereye kadar böyle gidecek?’ sorularıyla ikili sohbetlerden sızarak dalga dalga yayılıyordu. Ve o an geldi çattı. 2008’in sonu sektörde altın çağın bitişi olarak tarihe yazıldı. Bu herkesin belleğine kazıdığı, sonuçlarından her birimizin nasibini alarak bu dar boğazın içinden çıkmaya çalıştığı, 40 bin çalışandan 8 bine inildiği acı bir gerçek. Bir diğer gerçek de Türkiye’nin 2011’e bir gemi siparişi var!

Ne yapmalı?
Hareketliliğin içinde yaşıyor ve çalışıyoruz. Pazarlar inanılmaz hızlar ve öngörülemeyen şekillerde gelip gidiyor, birleşiyor ve bölünüyor. Aşamalı iş geliştirme, mevcut kârları korumak, daha verimli olsa bile, her zaman yaptığını yapmak para etmiyor. Talebi karşılamak veya rakiplerimizden biraz daha iyi olmak başarı için artık yeterli değil. İş hayatına daha zeki ve daha yaratıcı bir yaklaşım sağlamalıyız. İşimizi ve sahip olduğumuz değerleri yeniden düşünmeye başlamalıyız.
Deniz ticareti birçok koluyla bir bilgi ve takım işidir. Bugün moralini yüksek tutarak sahip olduğu değerleri korumayı bilenler bu dar boğazda manevi anlamda da güçlenerek yol alacaktır. Türk denizcilik sektörü inandırıcı bir iç güce sahip. Türk denizcisi deniz ticaret tarihinde birçok krizi aştığı gibi bugünü de aşmak zorundadır. Ama birçok kimsenin bugünü tek başına aşabilmek için ne gücü ne morali kalmamıştır. Birbirine güvenip bireysel değil birlikte hareket edilirse yarınlara daha güçlü değerlerle bakabilecek, bugünün üstesinden gelecek itici gücü ortaya çıkartabiliriz. Bu nedenle Türk denizcilik sektörü tüm ana ve yan kollarıyla birbirini yaşatmalı ve desteklemelidir.

Birbirimize değer katalım
O itici ‘gücün’ ne olduğunu bir ‘örnek’ olayla paylaşmak istiyorum.
Aldığım bir davette, sektörümüzdeki büyük çoğunluk gibi denize kök salmış, doğma-büyüme denizci, sağlam değerlerle işine tutkun bir işadamımızın bu kriz ortamında iyi niyetlice düşünülmüş bir fikirle nasıl da moral yarattığına şahit oldum. Asıl amacının üretimine artı değer katmanın yanı sıra Türk denizciliğinin gelişimi için şimdiden ileriye bakış açısını benimseyen bir inovasyon yaklaşımı olduğunu fark edince ‘işte bu’ dedim.
Marka olmanın bilincini iğneyle kuyu kazarak değil de ‘birlik’te hareket edip daha güçlü adımlarla yakalamanın takipçisi olan Tuzla Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran “Çözüm Ortakları 2009” etkinliğini yaratma ve uygulama fikrinin nasıl oluştuğunu ilk paylaştığında, Türk denizciliğinde markalaşma süreci için doğru bir strateji olduğunu görüp çok heyecanlandım.  Etkinliğin haberini iç sayfada kapsamlı bulacaksınız ama kısaca özetlersem; uluslararası standartları yakalamak için tüm tedarikçi ve yüklenici firmalarının bir yıl boyunca performanslarını ölçmek ve kendilerini denetlemelerini sağlamak. Tersane yönetiminin kurduğu ölçümleme sistemi birçok kriteri içeriyor ve iki aşamalı, iki seçici kurulun puanlamasıyla işliyor. Bu performans değerlendirme sistemi en yüksek puanı alanı hem ödüllendiriyor hem de bu puanı koruma şartıyla tersaneyle bir yıl daha çalışma imkânı veriyor. Alt sınırda kalanlara ise bir yıl süreyle kendilerini toparlama süresi tanıyor. Tüm bu girişimlerle A’dan Z’ye zor olan markalaşma süreci küçük adımlarla sağlam temeller üzerine inşa ediliyor. Bu performans ölçümleme sistemine genelden bakılırsa ne kazandırır? Rekabet edebilme gücümüzü artıran değerleri. Nerede? Dünyada. Kime karşı? Gelişmekte olan yeni pazarlara karşı. Türk tersaneleri ve denizciliği bulunduğu noktaya nasıl gelmiş? Büyük oranda, yoktan var olma amacını yüklenip kendi kaynağını kendi yaratmanın peşine düşerek. Bu vesileyle bu uğurda sektörün gelişimi için kaynaklarını ve bilgisini geçmişte ve günümüzde seferber eden herkese içtenlikle bir kez daha teşekkür etmek gerekir.
Bildiğiniz gibi tersane işletmeciliği büyük bir yatırımı ve organizasyonu gerektiriyor ve çarkın her dişlisi kendi içinde bir dinamik oluyor. Murat Kıran’ın, ‘bir armatör olarak biz tersanelerden ne bekliyoruz’ sorusunun cevabı; bugün bir tersane işletmecisi olarak, günümüzün değişken piyasasında, kişisel ve kurumsal seviyelerde her yönden daha kârlı ve sürdürülebilir bir büyüme politikası nasıl izleyebilirim düşüncesinde saklı. Armatör olarak almak istediği hizmeti, sahibi olduğu tersanenin organizasyon yapısına uygulayarak işletmenin temellerini güçlü tutmak akıllıca. Hedefi ne, farklı bakabilmek. Neden? Türk denizciliğinin diğer coğrafyalarda rekabet edebilme gücünü artırmak için. Nasıl? Günümüzde gelecek için fırsat yaratabilecek noktaları arayıp radikal fikirleri eyleme geçirmek adına işleyişe içeriden değil, dışarıdan içeri bir bakış açısıyla bakarak. Tuzla Tersanesi’nin etkinliğinde derece alan firmaların mutluluğu tartışılmaz, adil bir ticaret ortamında çalıştıklarını bilmek ise huzur verici olsa gerek. Bu düşüncenin özünde birlikte büyümek yatıyor. Sonuçta hepimiz aynı gemide değil miyiz?

Birbirini yaşatarak geliştirme
İçinde bulunduğumuz bu sıkıntılı günlerde aslında bu olay küçük girişimci işletmelerin tutkusu ile büyük kurumların enerjisini ortaya koyuyor ve ‘birlikte’ olmanın öneminin altını kalın kalın çizerek vurguluyor. Paylaşma, birbirini yaşatarak geliştirme. Denizci olmak ve bu ruhu taşımak çok kıymetli bir emanet. Bu ruha sahip çıkıp, gerçek anlamda birlikte hareket etmeyi ve şartlar ne olursa olsun bundan vazgeçmemeyi ilke edinmeliyiz. Kendi içimizde bir yumruk olup, bu güçle, ‘birlikte’ büyümeyi hedef almalıyız.
Birbirine sorumluluk duyan bu bakış açısına sahip her işletme, kendi kendini geliştiren ve tamamlayan zengin bir içgörüyle gelecekte pastadan daha büyük pay almamızı ve Türk denizcilik sektörünün ufkuna güvenle bakabilmemizi sağlayacaktır.

Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com