İran’da neler oluyor?

Senem Aydın Düzgit

İran’da yaklaşık iki aydır büyük bir iç karışıklık hüküm sürüyor. Seçim yolsuzluklarına ve Ahmedinejad’ın tekrar cumhurbaşkanı seçilmesine karşı yapılan toplu gösteriler, yerini ciddi bir rejim tartışmasına bırakıyor. Bu tartışmaları değerlendirirken ihtiyatlı olmakta fayda var. Zira rejimin görünür gelecekte yıkılabilmesi mümkün görünmüyor. Ancak yapılmakta olan rejim sorgulamasının 30 yıllık bir baskının ürünü olduğu düşünüldüğünde, uzun vadede değişimin mümkün olabileceği inancı güçleniyor. 30 yıl öncesinde İslami devrimin önünü açan sosyal adalet ve siyasi özgürlük çağrıları şimdi de İslami rejimin eleştirisinde temel oluşturuyor. Devrim sonrasında ülkede gerçekleşen demografik ve sosyal değişimin ihtiyaçlarına karşılık veremeyen rejimden duyulan memnuniyetsizlik, Hatemi’nin cumhurbaşkanı olarak seçilmesinde büyük rol oynamıştı. Ancak yaklaşık sekiz yıl süren “reformcu” Hatemi ve dini lider Hameney arasında soğuk savaş, Hameney’in olağanüstü desteğiyle Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle sona ermişti.
Ahmedinejad’ın seçilmesi muhafazakâr rejimin her açıdan gücünü pekiştirdiği bir dönemi de beraberinde getirdi. Muhafazakâr din adamlarının otoritesiyle devrim muhafızlarının askeri gücünün birleşerek arttığı bu dönemde ifade özgürlüğü en ağır dönemlerinden birini yaşadı. Reformcu bütün gazetelerin kapatıldığı bu dönemde özellikle kadınlara, öğrencilere ve gazetecilere büyük baskılar yapıldı. Hükümet tüm bunların yanında başarısız bir ekonomik performans gösteriyordu. Ahmedinejad’ın ilk döneminde rekor düzeyde artan petrol gelirlerine rağmen ülkenin ekonomik sorunları artan popülizm ve yolsuzluklarla büyümekteydi. Bu yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine gösterilen tepkilerin altında bu faktörler yatmakta. Tepkilerin boyutu, rejimin içinde dahi kırılmalara yol açtı. Rafsancani’nin İslami Cumhuriyet’in dağılmasından endişe ederek reformcuları desteklemesi, aslında rejimin gittikçe köşeye sıkışmakta olduğunun bir başka kanıtı.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokrat Grup siyasi danışmanı İran asıllı Eldar Mamedov, yakın zaman önce yaptığım bir görüşmede İranlıların büyük çoğunluğunun son seçimleri bir çeşit muhafazakâr darbe olarak değerlendirdiğini belirtmişti. İran’daki seçimlere geleneksel muhalif temeli oluşturan kadınların, öğrencilerin ve düşünürlerin karşı çıkmasında şaşılacak bir durum olmadığını, esas rejimin dayandığı sosyal gruplardan gelen tepkilerin dikkate alınması gerektiğini belirten Mamedov, örnek olarak ise kutsal Şii kenti Kum’da faaliyet gösteren Öğretmenler ve Araştırmacılar Birliği’nin seçimleri gayrimeşru ilan ederek dini liderin otoritesine karşı çıkmasını verdi. Daha geniş kapsamda ise, dini lider Hameney’in oğlu Mojtaba’nın ülkedeki protestoları bastırmada oynadığı rol ve babasının kendisini bir sonraki dini lider olarak hazırladığına dair sinyallerin muhafazakâr çevrelerde Şah döneminin monarşik düzeninin geri getirilmeye çalışıldığı şeklinde yorumlandığını belirtti. Mamedov’un İran halkının laik demokrasi arayışında olduğu tezine katılmasam da, rejimin içeriden sancılı bir değişime zorlandığı bir gerçek. Bu değişimin karşısındaki kurumsal ve ideolojik direnç, artan şiddeti de beraberinde getirecek.

Bunu Paylaşın