Tom Reinert, sıcak bir körfez gününde 76 mm topun üzerinde gözcülük nöbetindeydi. Bir an, beklenmeyen bir patlama sesi ile yerinden sıçradı:
“Geminin kıçına baktım ve direğin arkasındaki her şey gökyüzüne doğru yükselen bir alev duvarıydı,” diye anlattı o günü. Savaşın yüzü soğuktur. Bunu en çok alevin sıcağı ile karşılaşanlar bilir.
Yıl 1988 idi. İran-Irak savaşı devam ediyordu. İran’a ait sadece bir adet mayın ile, üzeri onlarca silah ve sistemle dolu ABD’nin savaş makinesi oyun dışı bırakılmıştı. USS Samuel Roberts ağır yaralı idi artık. Sonrası, Yara Savunma Timi'nin (Savaş gemilerinde hasar durumunda geminin yüzebilirliğini sağlayan personel) işi ve başka bir yazının konusu.
Ancak bir husus var; bugün de harp sahasında bir değişiklik yok. Mayınlar yine sanıldığından önemli asimetrik tehditler! Ve İran Donanması, dün olduğu gibi bugün de, hatta fazlası ile o güce sahip!
Dahası, önünde farklılıkları olsa da, “Çanakkale Geçilmez” örneği var. Bugünlerde Nusret’in 26 mayını bence hem ABD, hem de İran karargahlarında masada duruyordur.
Ve şimdi soralım: Seneler önce yaşanan bu sahneler bugün tekrar eder mi? USS Samuel Roberts benzeri bir olay yaşanır mı? Elbette olabilir… Lakin tarih aynı şekilde mi tekerrür eder, yaşayarak göreceğiz…
Bu girişi neden yaptım?
ABD’nin İran’ı baskılama politikasının dününü ve bugününü anlatmak için elbette! ABD ve İran arasında nükleer anlaşma krizi ile başlayan kriz süreci, tırmanarak devam ediyor. ABD, İran yönetimini ekonomik olarak sıkıştırmak için yeni hamleler planlıyor. Bu hamlelerden biri, İran’dan petrol ve doğalgaz ithalatını bitirmek. Belli ki İran, ekonomik olarak sıkıştırılarak, içeride bir ayaklanma planlanıyor. Sam Amca'nın Büyük Ortadoğu projesi bitmedi elbet!
İran da boş durmuyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu yaptırım kartına “Hürmüz’ü Kapatma” tehditi ile cevap verdi. Akademik çevreler buna “Zorlayıcı Diplomasi” diyor. İlk niteliği ise “inandırıcılık”! Bu kartı açıyorsanız, Hürmüz’ü kapatacak güce sahip olmalısınız!
Hürmüz’ün ekonomik boyutu
Peki, İran bu güce sahip mi? Cevabı birazdan vereceğim ancak önce olayın ekonomik boyutuna bakalım. Ortadoğu coğrafyasındaki petrol ve doğalgaz trafiğini incelersek İran, doğalgazın yaklaşık yüzde 20’sine petrolün ise yüzde 10’una sahip. Bir günde Hürmüz’den yaklaşık 3 bin gemi geçmekte. Yüzlerce tanker ile 19 milyon varil petrol taşınmakta. İran, Irak, Kuveyt, Katar ve BAE petrolünü Hürmüz’den geçirmek zorunda. Katar’ın sıvılaştırılmış gazı da cabası. Dünya petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 20’si demek! İşte Mahan’ın denizlerin kontrolünde yer verdiği “Düğüm Noktaları-Choke Points”ın önemi!
Peki, Hürmüz’den geçen enerjinin müşterisi kim?
Bu enerjinin yaklaşık yüzde 80’i Asya’ya gidiyor. Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Singapur. O hâlde İran Hürmüz’ü kapatma girişiminde bulunursa mesele sadece İran ve ABD arasında mı kalır?
Elbette hayır!
Hürmüz’ün kapanmasının etkisi küresel düzeyde olacağı için, sorunun çözümünün de küresel olması beklenebilir. Meselenin Avrasya-Atlantik eksenine kayması sürpriz olmayacaktır. Diğer yandan 2007 yılında “Heritage Foundation” tarafından yapılan bir benzetim çalışmasında, Hürmüz’ün bir hafta süre ile kapanmasının -en kötü senaryo- ABD’ye maliyetinin 260 milyar dolardan fazla olacağı ve petrol fiyatlarını ikiye katlayacağı hesaplanmıştır. Dolayısı ile sadece Çin’in değil, ABD’nin de bu boğazın bir dakika bile kapanmasına tahammülü yok!
İran Donanması, Hürmüz’ü kapatabilir mi?
Şimdi sorumuza geri gelelim: İran Donanması Hürmüz’ü kapatabilir mi, bu güce sahip mi?
Pers kültürü diğer Ortadoğu ülkelerine benzemez! İran Ordusu disiplinli, teknolojik gelişmeleri takip eden, kendine göre konsept üretebilen bir ordu. İran’ın bir avantajı da insan faktörü. Olası bir krizde İran Ordusu kendi topraklarını savunma güdüsü ile hareket edecektir. Dahası bu ordu cihat motivasyonuna sahip. Karşı tarafta ise her ne kadar konvansiyonel üstünlüğe sahip olsa da, asimetrik tehdit ile savaşacak bir donanma olacak. Ve ne zaman karşılaşacağınızı bilmediğiniz tehditler ister istemez personeli ve motivasyonu olumsuz etkileyecektir.
İran buna ek olarak, coğrafi üstünlüğe sahip. İlk hamlenin yapılması aşamasında İran, coğrafyadan kaynaklı saha, gözlem ve harekat kabiliyetini kullanarak bir süreliğine de olsa bu üstünlüğünü koruyabilir. Ayrıca tüm süreçte koordineli bir strateji izleyecektir. Mayınlama faaliyetleri, denizaltıları, sürü hâlinde hareket eden hızlı suüstü botları, sivil ufak tekneleri vb. tüm deniz yeteneklerini, karaya konuşlu bataryaları ile birlikte koordine edecektir. Özellikle elindeki mayınları boğaza dökmesi durumunda, boğazın savunma yapılmadan bile açılması haftalar alır ki mayın tarama, ABD Donanması’nın belki de en zayıf yönü!
Diğer yandan Hürmüz’ü bir kere kapatmak İran’a politik üstünlüğü getirir. Ondan sonraki çatışma döneminde tekrar açılması muhtemel olsa da bunu bir güç gösterisine çevirebilir. ABD bu anlamda çok dikkatli hareket ederek mutlaka önlem almaya çalışacaktır. Deniz alanlarında asimetrik bir mücadele ile karşı karşıya kalacak ABD Donanması, hava-balistik/güdümlü mermi- üstünlüğü ile caydırıcılık yaratsa da, bunu kara harekatı ile desteklemesi çok zayıf bir ihtimal. Zorlu İran dağlarına çıkmaları ihtimal dışı! Tabi tüm bu değerlendirmelerim krize Rus-Çin ekseninin etkisini içermemekte!
Asimetrik bir Donanma
İran Donanması 1984-1988 yılları arasında yaşanan “Tanker Savaşları”ndan ders almış durumda. Bu dönemden sonra ağırlıklarını asimetrik harbe yoğunlaştırdılar. Şu an en önemli unsurları denizaltılar, süratli küçük botları ve mayın döşeme kabiliyetine haiz gemileri.
Kilo sınıfı dizel elektrik tahrikli denizaltılarının yanında hem mayın döşeyebilecek, hem de torpido hücumu gerçekleştirebilecek Midget (cüce) boy YONO ve NAHANG sınıfı denizaltıları bulunmakta.
Ayrıca klasik deniz harbinde kullanılan korvetlerinin yanında torpido, makinalı tüfek ve roket taşıyabilen süratli küçük botları da mevcut. Ashura sınıfı fiber gövdeli botları tüm bu cephaneyi ayrı ayrı taşıyabilmekte ve istenilen müdahaleye göre kullanılabilmekte. Zolghadr, Zoljaneh ve Bahman sınıfı katamaran botları da aynı özelliklere sahip. Bu botların sürü şeklinde kullanılması da son taktik seviye uygulamalardan. 2015 yılında icra edilen “Yüce Peygamber-9 Tatbikatı”nda Nimitz sınıfı bir uçak gemisine sürü şeklinde saldırı senaryosunu oynadılar.
Diğer taraftan, başta manyetik ve akustik olmak üzere 2 bine yakın mayına sahip olduğu da bilinmekte. Denizaltılarını, konvansiyonel gemilerini, küçük botları ve sivil gemileri de mayın döşeme amaçlı olarak kullanabileceği bilinmekte. Ayrıca karada konuşlu bataryaları ve sahip olduğu füzeler, Hürmüz’ü tehdit edebilecek diğer bir yetenek alanı.
Tüm bu yaklaşım ve bilgileri yan yana koyduğumuzda, ABD’nin İran’ı doğrudan hedef alma ihtimalinin düşük gözüktüğü ve bir diplomatik süreç işleteceği gözükmektedir.
Ancak Tom Reinert’ın o sıcak gününü de unutmamak lazım… Çünkü meselenin Türkiye boyutu ve bize yansıyacak kısmı da var. Ki muhtemel bu senaryoda, İran’a ambargo öncesi Türk desteği istenecektir.
Bundan sonrası diplomatik incelik hikayesi olacaktır.
Diplomatik süreçler bir cambazın ipin üzerinde yürümesine benzer. Hoyratlık kaldırmaz.
Ancak tavizsiz yanları da olmalıdır: O da “Milli” bir bakış açısısı ile yürütülmesi!
Hele ki dünya çok kutuplu bir sürece doğru evrilirken.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.