20 Temmuz 1974 yılında, Kıbrıs’taki soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini korumak, Türk ve Rum toplumlarına barış getirmek için çıkılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yılını kutluyor ve şehitlerimizi anıyoruz.
Öncelikle belirtmek isterim ki Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin jeopolitiğini değiştirmiştir. Mavi Vatan kavramını oluşturmuş ve Türkiye’nin millî hedefleri içine girmiştir.
1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin korunması amacıyla ek Londra Anlaşması ile Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan’a birlikte ve/veya münferiden müdahale hakkı tanınmıştır. Türk Deniz Kuvvetleri her zaman olduğu gibi inisiyatif kullanarak, iyi bir öngörü ile durumdan vazife çıkararak gelecekte olabilecek oldubittilere karşı kuvvet yapısını millî hedefler doğrultusunda değiştirme plan ve hazırlıklarına başlamıştır. Türlü iç ve dış engellere takılan bu hazırlığın haklılığı 1963 yılında hissedilmiş 1967 yılında ise zaruri olarak gündeme gelmiştir. Başta ABD olmak üzere Kıbrıs’a yapılacak müdahale için gerekli olan amfibi gemi ve araçlara diğer NATO devletleri de hiçbir katkıda bulunmamıştır. Özellikle Kıbrıs’a bir müdahale için gerekli olan harp silâh ve araçlarının temini için donanma, sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral Kemal Kayacan’ın azim ve iradesini yazmadan geçemeyeceğim. 1963/64 yıllarında sadece hava unsurları ile yapılan ihtar kesin sonucu sağlayamamıştır. DzKK’nın desteği ile 1909’da kurulan Donanma Cemiyeti yeniden şahlanmış ve 1965 yılında Donanma Vakfı olarak kurulmuştur. Taşkızak Tersanemizde Türk mühendis ve işçileri ile kendi dizaynımız olan 35 çıkarma aracı hizmete sokulmuştur. Hürriyet gazetesinin “millet yapar” sloganı ile halkımızdan toplanan paralarla gemilerimiz donatılmıştır. Büyük emekleri geçen başta Makine Albay Vecihi Bilgit ve Makine Albay Ferdi Gönüllü ile mühendis ve işçilerimizi minnetle anıyoruz. Makinalar, Arifiye Tank Palet Fabrikası’ndaki onarımda olan arızalı tank motorlarına şaft takılarak yapılmıştır.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Necdet Uran 1968 yılında daha önce bölük seviyesinde olan amfibi birliğini bir tabur seviyesine getirerek eğitimlere ağırlık vermiştir. Ancak, Kara Kuvvetleri’nin nehir geçişi mantığı ile gerekli görülmeyen tabur Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç tarafından 1972 yılında lağvedilmiştir. Buna rağmen efsane Kuvvet Komutanı Oramiral Kemal Kayacan, 9 Ağustos 1973 yılında amfibi alayını 2 tabur olarak yeniden kurdu. Arada kesinti olsa da Amfibi Deniz Piyade Alayı 1970 yılından itibaren amfibi çıkarma tatbikatlarını yılda 2 defa yapmaya başladı. Eğitimler 1973 yılından 74’de kadar çok sıklıkla yapıldı. Dawn Patrol 74 NATO Tatbikatı’nda Sardunya Adası’nda yapılan eğitimde üstün başarı aldı. Bu ciddi anlamda Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan önceki son ve geniş kapsamlı bir tatbikattı. Ben de Savaş Harekât Merkezi Subayı (SHM) olarak TCG Kocatepe gemisi ile bu tatbikata katılmıştım. Alay 12 Mart 1974 yılında İskenderun’da konuşlandırıldı.
Ana unsur olan donanma Barış Harekâtı’na nasıl hazırlandı? Aslında 4 Temmuz’da başlayan Deniz Kurdu 2/74 Tatbikatı bu hazırlığın başlangıcıdır.
14 Temmuz’da Ege Denizi’ndeki tatbikatın birinci safhası bitmiş, gemilerin büyük bir kısmı Marmaris Limanı’na demirlemişlerdi. O yıllarda gemilerimiz genel olarak 1940/45 yapımı ABD gemileriydi. Gözümüzün içi gibi bakıyorduk. Bir gerçek ki açık yazmalıyım personel görev disiplini anlayışında gemilerine çok iyi bakıyor. Örneğin, Tepe Sınıfı adı ile sınıflandırılan muhriplerin (sitim kazanlı) dizayn sürati 1945 yılında 35 mildir. TCG Kocatepe onarım çıkışı olan 1973 yılında Marmara’da 33,5 mil yapmıştır. 15 Temmuz’da Kıbrıs’ta darbe olunca 10 gün denizde kalan gemilerin arıza onarımı ve lojistik ihtiyaçları temin edilmesi İzmir ve Mersin’e Gölcük İkmal Merkezi ve Tersanesi’nden gelen mühendis ve işçilerimizin olağanüstü çalışmaları ile yapılmış ve harekâta hazır hale gelmiştir.
15 Temmuz darbesi sonunda bilindiği üzere hükûmet 16 Temmuz’da Millî Genel Kurulu’nu toplayarak müdahale kararı almıştır. Başbakan Bülent Ecevit’in İngiltere ile görüşmesi fayda vermemiş ve 19 Temmuz’da Kıbrıs’a ileri harekât başlamıştır.
DzKK, harekât emrini aldıktan sonraki 120 saat içinde hazır hale gelmiştir. Bu o zamanki imkânlara göre büyük bir başarıdır. Bazı noksanlıklar vardı örneğin, elde tek Girne Bölgesi haritası var. Aydınger adı verilen şeffaf kâğıda kopya edilerek kara bombardımanı yaptık. Başarılı da olduk. DzKK yönünden ilkler yaşandı hatta dünyada ilk defa yapılan uygulamalar oldu. Kıbrıs’ta uygulanan yaz saati dikkate alınmayınca 1 saatlik bir gecikme oldu. ABD özel temsilcisi 19 Temmuz’da sabah 2 saatlik bir zaman isteyince amfibi konvoy 2 saat geç ileri harekete geçti. Çıkarma plajında yapılması gerekli olan ana gemiden küçük LCM’lere asker indirme işlemi zamanı daha da uzatacağından, bu işlem seyir halindeyken daha önce hiçbir eğitimi yapılmadığı halde yapıldı ve 2 saat kazanıldı. Çıkarma sahili Magosa olarak planlanmıştı. Ancak bu bölgenin çok tahkim edilmesi ile Çıkarma Gemileri Komodoru Deniz Kurmay Albay Ahmet Özan ve Amfibi Piyade Alay Komutanı Deniz Güverte Yarbayı Neşet İkiz ve MHM komutanı olan 2. Ordu Komutanı Orgeneral Suat Aktulga’nın bilgisi dahilinde Girne batısında Pante Mile (Pladini) Plajı seçildi. Son derece çıkarma yapmaya elverişli olmayan bu plaj düşmana baskın etkisi verdi ve başarılı oldu. Yine Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kayacan’nın isteği ve direktifi ile sanki Magosa’ya çıkarma yapılacak gibi ticaret gemilerinden oluşan bir sahte konvoy teşkil edildi. Bu hareket tarzı düşmanı aldattı ve Girne’deki kuvvetlerinin bir kısmını Magosa’ya kaydırmasına neden oldu.
20 Temmuz saat 08.30’da çıkarma başladı. Amfibi alay kurulduğu 1973’ten itibaren özel bir özveri ile eğiten moral veren komutanı Deniz Güverte Yarbayı Neşet İkiz’e burada şükranlarımı sunuyorum. Dünyada bir amfibi harekât yüzde 60 zayiatla kıyı başını tutabiliyorsa bu bir başarıdır. Amfibi deniz piyade alayını kıyı başında sıfır zayiatla tutarak dünya harp tarihine geçmiştir. Girne önlerinde bir Sovyet denizaltısı tespit edilmiş baskı hücumu yapılmış ve hafif hasar alan gemi Boğazlar’dan geçerek Rusya’ya onarıma gitmiştir. Millî gemimiz TCG Berk kıyı ile Ordu Komutanlığı arasına kesilen muhabereyi kurarak ve transfer merkezi rolünü üstlenerek irtibatı sağlamıştır.
Açıkça söylemek gerekirse başarı TSK’nındır. Ancak, Türk DzKK’sı bu başarıda en büyük pay sahibidir.
Gelelim akıl tutulmasına yani TCG Kocatepe faciasına. Her şey Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın istihbar ettiği Yunanistan’ın Kıbrıs’a yönelik bir konvoy hazırlandığı bilgisi ile başladı. Ayrıca, Muğla Jandarma Gözetleme Postası’nın Rodos Adası’nda konvoy hazırlığı bilgisi ile pekişti. Ancak, bu postanın “Rodos Mendireği’nde 10/12 gmc (kamyon)” mesajı her ne hikmetse üst makama “Rodos Mandrake burnunda 10/12 lcu/lcm” olarak geçti. Bu haberler tam teyit edilmeden istihbarat bilgisi gibi değerlendirildi. Keşif için deniz karakol (d/k) uçakları yollandı. DzKK’ya yeni geçmiş bu uçaklarda hava ve deniz pilotları müştereken uçtular ve göz teması olmadan radar teması ile gemiler konvoy olarak varsayıldı. Yasak saha ilan edilince ticaret gemilerinin grup oluşturarak en kısa yoldan intikale geçmesi ile bu topluluklar konvoy varsayıldı. Kara Kuvvetleri’nin, konvoy Kıbrıs’a çıkarsa harekâtım tehlikeye düşer baskısı sözde konvoy algısını kuvvetlendirdi. Artık mutlaka bir konvoy olmalıydı algısı Ankara’da yerleşti. Yunan değiştirme birliğini Magosa’ya götüren Yunan tank çıkarma gemisinin darbeden sonra eski değiştirme birliğini Baf Limanı’na 20-21 Temmuz arasında çıkarması ve Baf Kalesi’nde bulunan mücahitleri bombalaması olayı tam anlamı ile karışık hale getirdi. Bütün bu olaylar gelişirken, Baf Bölgesi’ndeki konvoya uçaklarımızdan sonra müdahale etmek üzere üç gemi; TCG Mareşal Fevzi Çakmak, TCG Adatepe ve TCG Kocatepe gönderildi. Ancak, uçaklardan sonra taarruz etme o gün düşünülen bir hâl tarzı olarak tarihe geçecektir. Çünkü daha önce hiç uygulanmamış ve çok fazla eksiği olan bir harekât tarzı uygulanacaktı. Bu gemiler emir gereği her saat başı nerde olduklarını Ankara’ya bildirmektedir. Bunu neden yazdım? Hava Kuvvetleri personelinde “Size sorduk, burada geminiz var mı? Siz, “yok”, dediniz” ağız birliği yapılmıştı. (İfadeye istinaden yazdım.) Ne zaman söylenmiş? Tarih hiçbir zaman söylenemiyor. Bir de DzKK’ya bir hat verilmiş ve bu hattı geçmememiz bildirilmiş. Biz bu hattı geçmişiz. O gün işlenen orijinal haritaya baktığınızda sözde hattı geçmediğimiz de görülür zaten. Bu hat çizgisini hiçbir yerde bulamadım. Mevkiimizi bildirmek haricinde diğer önemli kanıt ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı saat 13.30 civarında Taktik Hava Kuvvetleri’ne (taarruz eden uçakların ana üsleri) çektiği şu mesaj, “Türk gemilerinin mevkii belirtilmiş (tam taarruza uğradığımız mevkii) baş ve kıç göndere millî bayrakların çekildiği belirtilmiş ve kuzey güney yönünde seyrediyorlar.” Çok açık ve net. Peki, ne oldu? Hava Kuvvetleri Komutanlığı Türk gemisi olduğunu söylediği noktaya Türk uçakları ile taarruz etti. Oysa HVKK’nin keşif uçakları herhangi bir konvoya rastlamadıklarını söyledikleri halde taarruz edildi. Kıbrıs’ta kullanılan parolayı almayan Ege Bölgesi’nde konuşlanan uçaklarda taarruz edince parola anlaşmazlığı çıktı. Sonuçta saat 15.05’ten 19.55’e kadar tam 4 saat gemilere taarruz edildi. Türk gemisi olduğu bildirildiği halde… TCG Kocatepe çok eğitimli bir gemi. Komutanımız Deniz Kurmay Yarbay Güven Erkaya çok iyi bir gemi komutanıdır. Onunla çalışmaktan büyük gurur duydum, çok şey öğretti bizlere. 18 Temmuz’da Mersin’de son defa gemiyi terk eğitimini bizzat benim hazırladığım senaryo içerisinde yaptırdı. Bugün bu satırları yazabiliyorsam onun kritik yer ve zamanda verdiği gemiyi terk emri sayesindedir. Erkaya Komutanımı rahmet ve minnetle anıyorum.
Sonuçta saat 15.05 ‘de 65 dakika hava taarruzuna uğradık. Bir ara hücumlar kesildi o anda komutanımız gemiyi terk emrini verdi. Çünkü artık gemi vuruş ve duruş gücünü kaybetmiş ve tamamen karanlıkta mücadele veren bir durumdaydı. 16.35’te gemiyi terk ettik. Gemide ve denizde arama kurtarmanın geç başlaması ile 54 personelimizi şehit verdik.
İstihbarat ve bilgi akışındaki eksiklikler, Deniz ve Hava Kuvvetleri arasındaki koordine bozukluğu özellikle Hava Kuvvetleri’nin de kendi içerisinde koordine ve bilgi akış eksikliği, şans, kader ve zaferden pay çıkarma egosu da eklenince bir akıl tutulması yaşandı ve TCG Kocatepe saat 22.10 ve 22.20’de iki infilak ile Baf açıklarında battı. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
2Kıbrıs şehitlerimizi günü olan 21 Temmuz’da benim başkanlığımdaki 38 kişilik (şehit aileleri ve gazilerimiz) bahriye ananesiyle bir tekne kiralayarak ve denize çelenk atarak anacağız ve 50’nci Yıl Anma Etkinliği düzenleyeceğiz. Bunun sonucun da mart ayından beri çalışmalarına başladığımız gecikmiş bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bu bir anıt projesi. Amacımız 50’nci Yıl içinde TCG Kocatepe şehitler anıtının yapılmasıdır.
Amacımız, denizde kefensiz yatan şehitlerimiz için bir anıt yapmak. Onları artık vatan topraklarında yapacağımız bir anıt etrafında anmak ve yaşatmak. Bunun için muhtemelen harekâta başladığımız ama dönemediğimiz liman olan Mersin düşünülüyor.
Bu konuda başta DzKK olmak üzere gerekli mercilerle görüşeceğiz. Geç kaldık. İlgili kurum ve kuruluşların desteğini alacağımıza inanıyorum. Bu vesile ve basın aracılığıyla bu proje yazımı okuyan kurum ve kuruluşlarında ilgisini çekeceğimizi düşünüyorum.
50 yıl, zaman çabuk geçiyor. Kıbrıs Barış Harekâtı her şeye rağmen dünya harp tarihinde çok önemli bir harekâttır. Başarılmıştır. Türk askerinin sorumluluğu üstlenmesi, pratik zekâsı ve öz güveni ile başarılmıştır. TCG Kocatepe’nin kaybı bu harekâtı asla gölgelemez, bu unutulmamalıdır. Önemli olan ders alınmasıdır.
Harp akademilerinde çok daha geniş kapsamlı incelenmelidir.
Yazımın sonunda Kıbrıs davası için canını veren mücahitlerimize, Barış Harekâtı’nda şehit olan TSK personeli TMT ve mücahitlerimizi rahmetle anıyor gazilerimize sağlıklı yaşam diliyorum.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.