2015’te bir yıllık Avustralya A-600 turist vizesini almıştım ama 3 ayda bir ülkeden çıkmam gerekiyordu. Bunlardan birinde ufak bir volkanik ada ülkesi olan Fiji’yi seçtim. Yaklaşık bir haftada bir yandan tropik ada keyfini yaşarken diğer yandan ülkenin tarihi ve bugünü hakkında bilgi sahibi olma şansı buldum.
Kısa kısa Fiji…
Fiji, Melanezya adı verilen Avustralya’nın kuzeydoğusu ile Endonezya’nın doğusundaki Pasifik bölgesinde yer alıyor. İrili ufaklı 500 kadar adadan oluşmakta. Günümüzde İngiliz Devletler Topluluğu (Commonwealth) üyesi devletlerinden biri. Ülkede genelde yerel Fiji dili yanında Hindu konuşulsa da büyük çoğunluk İngilizce biliyor. Fiji’ye Sidney’den 4 saat, Yeni Zelanda-Auckland’dan 3 saat civarında uçuşlarla ulaşılıyor. Buraya ulaşmanın maceralı yollarından biri de 20 güne yakın okyanusta seyir deneyimi yaşayarak Yeni Zelanda’da veya Avustralya’dan tekne transferinde mürettebat (crew) olmak.
Uluslararası uçuşlara açık başkent Suva ve Nadi şehirleri yukarıdaki haritada güneyde yer alan büyük ada Vitu Levu üzerinde. Nadi ve Suva arası 200 km. Vitu Levu’nun güney sahili boyunca uzanan bölgeye “Coral Coast” (Mercan Sahili) deniyor. Bu rota üzerinde çok güzel uğrak noktaları var. Tabii ki büyüklü küçüklü diğer adalar da turistik başka seçenekler sunmakta.
Kıyı şeridinde uzanan turizme uygun bu eğlence ve rahatlama ortamı maalesef ki ülkenin geneline refah getirmiş bir yapı oluşturmuyor. Yüzeysel gezi ve eğlence dışında biraz yerel halkın içine karışırsanız, gördüğünüz zenginlik ve eğlencenin aksine fakirlik ve sefaletle karşılaşıyorsunuz.
Nadi’ye varış ve hostelde bir gece…
Nadi’ye gece vardığımdan, Suva’ya son otobüsü kaçırmıştım. Bu nedenle ilk geceyi Nadi’de geçirecektim. Nadi, turistik bir Fiji gezisi için çok doğru bir başlangıç noktası değil. Çoğu gezginin yaptığı gibi burada sadece gece konaklayıp ertesi gün Suva’ya olan ilk otobüsü yakalamak istiyordum.
Gezgin olunca turistik oteller yerine hosteller öncelikli adresiniz. Ben de gezginlerin yorumlarını okuyup ranzalarla dolu 4 kişilik bir odada misafir olduğum Smugglers Cove Hostel’de Fiji’ye güzel bir geceyle başlangıç yaptım. Smugglers Cove, temiz ve önündeki geniş plaja açılan barı ile güzel bir mekân. Gece yerel dansçıların ve bu bölgenin klasikleşmiş ateş çubuğu çeviren hünerli insanların gösterileri, nemli ve sıcak havada tropik bir keyif yaşattı.
Sabah yanı başımızdaki sahili gören ferah ortamında kahvaltımı edip tarihi başkent Suva’ya doğru yola çıkmak üzere hostelden ayrıldım. Bekleme noktasına gelirken yanları kazılmış yollar, bakımsız yapılar ve temizlikten uzaklaşan ortam dikkatimi çekti. Camları olmayan eski otobüslerde şehir içi ve köyler arası yol alan Fijilileri izlemeye başladım.
“Fiji Time!”
3 Fiji Doları verdiğim telefon kartıyla turist acentasını aradığımda “Saat 08.00’de Jet Point’te bekle, seni oradan alacaklar” demişlerdi. O zamana kadar “Fiji Time”dan haberim yoktu. Otobüsü kaçırmamak için bekleme noktama biraz erken gittim. Yaklaşık bir saatlik bekleme sonunda otobüse 08.40 civarında binene kadar etraftakilerle konuştuğumda, beklediğim otobüsün tek seçenek olmadığını, Suva’ya yerel otobüs ücretinin en fazla 9 Fiji Doları olduğu halde benden 20 dolar istediklerini öğrenecektim. Bu gecikme sonrası, Suva’ya olan 200 km kadar yolu da dört saatte alınca, “Fiji Time!” ne demek öğrenmiş olacaktım.
Suva’ya doğru…
Otobüsün camından izlediğim manzara bir film gibi akan, koloni döneminden kalma tek katlı teneke damlı briketli, beton, ahşap veya bambudan evler, koloni okullarının bahçelerinde koşuşan esmer çocuklar, palmiye ağaçları, yemyeşil doğa ile birlikte uzanıp giden deniz görüntüleriydi. Otobüsün hoparlörlerinden yükselen hareketli yerel müzik ve birden başlayan yağmurla birlikte tropik tablo tamamlanmış oldu. Görüntüler bana Küba’yı hatırlatıyordu.
“Ya tutarsa” tipi telaş turizmi…
Fiji’deki günler gezgin genlerimi harekete geçirdiği için hemen duruma adapte olsam da “tutarsa” veya “yerse” mantığıyla fiyatlandırılmış hizmetler diyarına hoşgelmiştim. Bu tür ortamlarda yüzsüzleşmiş talepkârlardan uzaklaşıp daha normal yaklaşımları olan insan ve hizmetleri seçebilirsiniz. Beş yıldız veya her şey içinde tatil yerlerini de bu yüzden tercih ediyor birçok kişi. Küba’da olduğu gibi burada da yalandan faaliyetlerle süslenmiş kapitalist konfor hizmet sağlayıcıları “ücreti mukabili” emrinize amade. Ama bütün bunlar Pasifik Adalarına ilişkin tatil ve gezi hevesinizi tıkamasın. Dünya genelinde neredeyse her yerde durum üç aşağı beş yukarı böyle.
Suva…
Dilenci vapuru gibi dura kalka ilerleyen otobüs Suva’ya vardığında kalacağım yere gidene kadar burada geçirilecek 4 saatim vardı. Bu sürede Fiji Müzesi ile önündeki parkta ve şehrin içinde vakit geçirecektim. O günkü son noktam ise Mercan Sahili rotasında bulunan ve önümüdeki iki gün kalacağım “Beachouse Resort” hostel olacaktı.
Fiji Müzesi…
Gezilerde müzeler ilk adresim olduğundan ilk durak Fiji Müzesi oldu. Müze basit ve ferah yapılı iki katlı eski bir binaydı. Alt kattaki salondan bu küçük ama zengin içerikli müzeyi gezmeye başladım.
Balina avcılığı ve yerel balıkçılıkta kullanılan tarihi kayıklar ilk dikkatimi çekenlerdi. Panolar bilgi doluydu. Sandal ağacı, Deniz Hıyarı-Tavşanı ticaretinin 1800-1860 yıllarında ucuz işçilik nedeniyle buradan yapıldığını öğreniyordum. El işçilikleri, tarihi şeflerin, yerli grupların fotoğrafları ve hikâyeleri, ülkedeki yaygın inanışın eski yerel inanıştan Katolikliğe dönüştürülmesi, tarih boyunca üretilen mobilyalar, üzeri yerel figürlerle işlenmiş kalın ahşap sütunlar, köpekbalığı dişinden yapılmış mızrak türü silahlar, burada yerleşmiş Çin ve Hint topluluklara ait sergilemeler, Vanua Adası’na özel Masi adı verilen şile bezine benzer bir kumaş ve çeşitli tekstil ürünleri, şeker endüstrisinin etkileri derken okuya-seyrede müzede Fiji bilgilerine dalmıştım. İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in son ziyaret fotoğrafları, envai çeşit böcek koleksiyonu, tarih öncesi dönemlere ait bulgular da vardı. “İnanış”, “düşmanları üzerinde hâkimiyet kurma” gibi açıklamalarla gerekçelendirilen ve son vakası 120 yıl kadar önce yaşanmış olan yamyamlık ile ilgili bir bilgi ise yoktu müzede.
Fiji Müzesi’nin bahçesi kocaman yemyeşil ve bakımlı bir park olarak düzenlenmişti. Müze, park ve ardından yerel pazarı dolaşmak, ara sokaklardaki bir lokantada 10 Fiji Doları’na (5 Amerikan Doları) yediğim öğle yemeği vaktimi dolu dolu aldı. Burada da günlük yaşantıyı gözlemledim. Tarihle iç içe kentin parlamento binasını izleyip eski bir kütüphaneyi gezdim. Başkent Suva’da bana 4 saat yetmişti. Hatta Grand Pacific Hotel’de kahvemi yudumlamak için bile vaktim vardı.
“Grand Pacific Hotel”
10 Fiji Doları üzerinde resmî olan Grand Pacific Hotel, 1914’te Pasifik ötesi seyahat edenlerin uğrak noktası olmak üzere kurulmuş, koloni dönemini hâlâ tam olarak yansıtan bir bina. Kraliçe Elizabeth’in daha 27 yaşında genç bir kadınken Fiji’ye ilk gelişi olan 1953’te ziyaret ettiği bu otel neredeyse olduğu gibi muhafaza edilmiş. Lobi ve bahçede dolaşmak, duvarda asılı tarihi fotoğrafları izlemek bana büyük keyif verdi.
Akşam gideceğim harika tropik ortamdaki hostel ve bir gece evvelden beri yaşadıklarım keyif verirken arka sokakların hali beni düşündürüyordu.
Sağlık ve esenlikle geçecek günler diliyorum.
Saygı ve sevgilerimle.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.