EŞREF CERRAHOĞLU

MDN İstanbul

Cerrahgil Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Eşref Cerrahoğlu, Çin rekabeti, şirketlerimizin finans kaynağı alternatifleri hakkındaki görüşlerini, sektöre tavsiyelerini ve Cerrahgil Grubu’nun planlarını MarineDeal News ile konuştu…

1) Krizle birlikte taşlar yerinden oynadı. Değişen dünyayı şirketlerimiz ve işadamları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada ticari kuvvetler yer değiştirdi. Çin’in şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomik kuvveti oluşunu hep beraber yaşıyoruz. Hindistan keza. Diğer yandan kendi ülkemize bakalım, son üç çeyrekte yüzde 7 büyüme dünyada hiç kimsenin ve hatta bizlerin bile beklemediği bir olaydı. Bundan iki sene evvel dünyada en fazla araba üreten ülke Amerika idi. Bugün Çin aynı seviyeye geldi. Fakat aynı sayıda araba olmasına rağmen Çin’de arabada kullanılan benzin miktarı Amerika’ya göre yüzde 40 daha düşük. Bunun sebebini net şekilde açıklayamıyoruz. Pek çok değişken var.
Bütün endüstri dalları 2008 senesinden beri ciddi bir değişim içerisine girdi. Bu iki sene içinde ben şunu gördüm, hiçbir sektörde eskiden alışılageldiği sistemler içinde hesap yapılması, bilanço yapılması artık mümkün olmamaktadır. Her şey değişti ve benim görüşüm önümüzdeki beş sene de devam edecek. Artık dünyada şu kadar yük deniz yoluyla taşınıyor, bu kadar gemi var ve tersanelerden şu kadar gemi çıkacak diyerek rakamları öngörmek mümkün değil. Son 45 gün içindeki emtia fiyatlarının hepsine baktığımızda meydana gelen iniş-çıkışlar yüzde 30-35 seviyelerinde. Ticaret yapan hiç kimse buna hazırlıklı değil. Dikkat edilmesi gereken en önemli konu bu hızlı değişimde, hangi sektörde olursanız olun, reaksiyonunuzun ne olması gerektiği. Bunun hesabı yapılmalı ve gerekli tedbirler alınmalı, oluşumlar içine girilmeli. 2008’den önce bizim şirkette altı aylık, bir senelik ve üç senelik projeksiyonlar yapardık. Artık bu projeksiyonları yapmanın mümkün olmadığını görüyoruz. O kadar hızlı iniş ve çıkış yapan bir dünyada yaşıyoruz ki bu nedenle ancak önümüzdeki üç ayı ciddi olarak, rakamsal olarak görebiliyoruz.
İkinci bir resesyon beklentileriyle ilgili olarak ben iyimser taraftayım. Dünya ekonomisinde ikinci bir resesyon beklemiyorum. Eğer böyle bir resesyon olursa da bunu resesyon yaratmak isteyen ülkeler yaratacaktır diye düşünüyorum. Çünkü şu anda finans dünyası en azından oturmaktadır, diğer birçok endüstri dalı da oturmuştur. Başta Çin olmak üzere önce Asya ülkelerinde, ardından da Amerika’da toparlanma bekliyorum. Avrupa’nın geride kalacağını düşünüyorum.

2) Çin rekabeti konusundaki görüşlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz? Şirketlerimizin doğuya yönelmesinde fayda var mı?
Hangi dalda olursa olsun Çin ile rekabet etmeyi hiç kimse düşünmesin. Ama herhangi bir endüstri dalında Çin’in yaptığı işin değişik boyutlarına eğilmek gerekir diye düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, tersanelerimizin daha fazla gemi onarımına yönelmesi lazım. Tabii ki Çin de bunu yapıyor, ancak bir armatör olarak benim gerektiğinde gemimi boş olarak buradan Çin’e göndermem mümkün değil. Yani maliyeti o kadar fazla ki otomatikman Türk tersanesi daha ucuz oluyor.
Diğer yandan şunu unutmamak lazım, boğazlarımızdan senede 52 bin gemi geçiyor. Biz bu velinimetten hâlâ tam anlamıyla yararlanamıyoruz. Bunu yalnız tersanelerimiz için söylemiyorum. Akaryakıt, kumanya, boya satışı gibi hizmetleri de geliştirmemiz gerekir. Örneğin, hâlâ bizim Amerika’dan gelip Rusya’ya geçen bir gemiye helikopter servisimiz yok. Kış aylarında hava şartları nedeniyle personel değişikliğinin burada yapılması gerekebiliyor. Türkiye’yi gelişte son ve çıkışta da ilk nokta olarak görüp bahsettiğim hizmet sektörünü hakikaten ayaklandırmamız lazım. Bunun büyük bir verim getireceğine inanıyorum. O gemiler isteseniz de istemeseniz de burada havuza girecek, onarıma girecek, tamir olacak, bunun yanında diğer ikmallerini yapacak. Bu servisi daha ciddi vermemiz gerektiğine inanıyorum.
Çin’in bu kadar hızlı büyümesiyle ilgili başka endişelerim var benim. Şunu soruyorum: Çin’in ve ardından Hindistan’ın bu kadar hızlı büyümesine acaba birisi dur diyecek mi? Bu kadar hızlı büyümenin de getireceği bazı problemler, sosyal problemler var. Bu konularda endişe taşıyorum. Ve Asya’da önümüzdeki iki sene içinde olmasa da ufak bir türbülans bekliyorum. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Ama şu anda dünyanın kalbi artık batıda değil tamamıyla doğuda.
Bizim şirketlerimizin Çin’e veya doğunun diğer öne çıkan ülkelerine yönelmesinde kesinlikle fayda görüyorum. Benim gençliğimde denizciliğin merkezi Londra idi. Hatta son 15 seneye kadar geminizin her türlü ihtiyacını Londra’dan karşılardınız. Ancak bugün hayat değişti ve bu konuda Singapur öne çıkıyor. Büyük yabancı şirketlerin çoğu merkezlerini değilse bile ikinci merkezlerini artık Singapur’da açıyor. Artık bizim de doğuya muhakkak kaymamız lazım. Bu ama Singapur, ama Hong Kong veya Çin olur. Zaten o bölgeye gitmeyen şirketlerin şu veya bu nedenle sonunda yaşam imkanları çok zorlaşacak.
Benim 30 yaş altındaki her gence tavsiyem Uzakdoğu’da kendisine ülkesini seçmesi ve orada işini bulması veya kurması. Bölgeden yeni geldim ve iki tarafın yaşam tarzları, gelir düzeyleri arasında büyük farklılıklar olduğunu gördüm. İstikbal orada diye düşünüyorum.

3) Finans kaynağının artık doğuda olduğu görüşüne katılıyor musunuz? İstanbul’da düzenlenen çeşitli konferanslara yabancı bankaların ilgisi çok yoğundu. Finans bulma açısından şirketlerimiz biraz daha rahatladı diyebilir miyiz?
Sözünü ettiğiniz konferanslara bu kadar yabancı bankanın gelmesinin iki nedeni var. Öncelikle Türk denizcileri dünyaya damgasını vurdu ve oturması gereken yere oturdu artık. Bugün dünya sıralamasında 14’üncü sıraya çıkmak üzereyiz. Şu anda yurtdışına sipariş edilen gemi sıralamasında da dünyada dördüncü ülkeyiz. Dolayısıyla gemi finansmanı yapanlar burada bir şeyler oluyor, filoları çok büyüdü diye düşünüyor. Tabii bir de ekonomimizin son zamanlarda çok iyi gitmiş olması, istikrarlı bir hükümetin olması, Türkiye’nin bundan sonra çok daha hızlı büyüyeceği beklentilerini kuvvetlendiriyor. Bundan sonra yabancı finans kuruluşları denizcilik sektörüne 2009 ve 2010’un ilk yarısına göre kapılarını daha çok açacak, daha alımlı bakacak. Ama 2007 senesindeki bankaların yarıştığı devreye girmek için daha iki sene geçmesi lazım.
Finans kaynağının artık batı değil de doğuda olduğu konusuna gelince, bu doğru. Çin açısından bakarsak bir Çin bankasının kredi vermeye olumlu bakması için şirketin bir bacağının Çin’de olması lazım. Geminin ya Çin tersanesinde inşa ettirilmesi veya Çin’de gemi kiralayan bir şirkete geminin beş seneliğine kiraya verilmesi gibi şartlar var. Bunlar yapıldığı takdirde muhakkak surette bugün Çin bankalarından kredi almak mümkün.

4) Denizcilik sektörü açısından bakarsak krizden çıktık diyebilir miyiz?

Bir iyileşme olduğu aşikar. Ancak daha denizcilik sektöründe krizden çıktık diyemeyiz. Hâlâ 2011 senesini kesin ciddi tedbirlerle geçirmemiz gerekiyor. Bilhassa arz-talep dengesinin denizcilik sektöründe çok değişik olduğunu tespit ediyoruz. Benim meslek hayatımda ilk defa 2011 senesinde tersanelerden kaç gemi çıkacağının teyidini bana hiçbir kuruluş veremiyor. 2008’den önce yüzde 1’lik bir hata payı ile bunu öğrenebilirdiniz. Bugün ise neredeyse imkansız. Çünkü hayat değişti, tarz değişti.
Diğer yandan, artık rekabet çok büyük, özellikle Çin’in getirdiği rekabet çok fazla. Daha önce de bahsettiğim gibi kendi tersanelerini ayakta tutabilmek için sipariş veren armatörlere önemli destekler sağlıyor. Gemi inşa sanayinde ikinci sıraya geçmiş durumda ve bu çok önemli diye düşünüyorum.

5) Cerrahgil Grubu’nun önümüzdeki döneme ilişkin planları, hedeflerini bizimle paylaşabilir misiniz?
Biz 2011’in ilk üç ayını çok önemli görüyoruz. Kesinlikle bir kriz beklemiyoruz ama önümüzü görmek istiyoruz. Eğer mart ayının sonuna kadar beklediğimiz rasyoda bir gidiş olursa 2013 yılında teslim almak üzere 80.000-82.000 tonluk üç veya dört yeni gemi siparişimiz olacak. Bu gemilerin her birinin şu anki bedeli eğer Kore’de inşa ettirirsek 40 milyon dolar, Çin’de yaptırırsak 36 milyon dolar. Şu anda şirketimizde bu iki tercih arasında fikir ayrılıklarımız var. Ancak sanırım ben oyumu Kore’den yana kullanacağım. Çünkü kalitesini bildiğimiz, denenmiş bir ülke.
Diğer yandan, yeni inşa gemilerimizden sonuncusunu şubat ayında teslim alacağız. 82.000 tonluk bir gemi.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın