Rusya’nın Arktik’teki güvenlik ve savunma politikaları 

MDN İstanbul

Son yıllarda Arktik Bölgesi gerek akademik çevrelerde, gerek medyada ve gerek de kamuoyunda geniş çapta tartışılmaktadır. Söz konusu bölge; hem ev sahipliği yaptığı muazzam kaynaklar hem de özel askerî-stratejik ve ekonomik-coğrafi konumu nedeniyle Rusya Federasyonu için giderek daha da önemli hâle gelmektedir. Ayrıca birçok ülkenin jeopolitik, savunma ve ekonomik çıkarlarının da yoğun olarak yer aldığı bir alandır. Aynı zamanda Kuzey Kutbu’nun Kuzey Atlantik ve Baltık Denizi’ndeki komşu deniz bölgeleriyle bağlantısı, ona Rusya için özel bir jeostratejik ve askerî operasyonel önem de kazandırmaktadır. 

Rusya için Atlantik’e en kısa erişim yolu Baltık Denizi ve Kuzey Kutbu’dur ancak buradaki hareket alanları kısıtlıdır. Rus Donanması’nın dört deniz üs bölgesinden üçü (Baltık Filosu, Karadeniz Filosu ve Pasifik Filosu) kapalı denizlerde demirli durumdadır. Bu nedenle Rus savaş gemileri açık denize yalnızca deniz kanalları veya darboğazlardan ulaşabilmekte, bu da onların tespit edilmesini ve takip edilmesini kolaylaştırmaktadır. Kuzey Filosu, Batı Arktik’teki Kola Yarımadası’ndaki Severomorsk’ta bulunmaktadır. Buradan ülkenin kuzeybatı bölgesinin yanı sıra Arktik Okyanusu üzerinde de yetkiye sahip ve Rusya’nın kuzey kıyı şeridinin güvenliğini sağlamakla görevlendirilmektedir. Filo, Rusya’nın en gelişmiş Arktik kara, hava ve deniz varlıklarına sahiptir.

Rusya’nın Arktik politikalarının geçmişi

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden itibaren neredeyse yirmi yıl boyunca Rusya’nın izlediği pragmatik dış politikalar Kuzey Kutbu’nda da uygulanmıştır. Putin’in 2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmanın ardından ise, Rusya’nın dış politikası giderek Batı karşıtlığını merkeze almıştır. Bu tarihten itibaren Kutup Bölgesi’nde de benzer girişimler yaşanmıştır. Temmuz 2008’de Kuzey Filosu’nun Kuzey Kutbu sularında suüstü devriyelerine yeniden başladığı duyrulmuş; aynı yılın Eylül’ünde ise Rusya ilk Arktik politikasını kabul etmiştir. Resmî adı “2020 ve Sonrası Dönemde Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kutbu’ndaki Devlet Politikasının Temelleri” olan politikanın beyan edilen amacı Rusya’nın ‘lider’ bir Kuzey Kutbu gücü olarak rolünü göstermektir. Politika, Rusya’nın bölgedeki dört ‘ulusal çıkarını’ şu şekilde tanımlamaktadır: Rusya’nın Arktik Bölgesi’nin ulusal bir stratejik kaynak üssü olarak kullanılması; Arktik’in bir barış ve işbirliği bölgesi olarak korunması; Arktik’in eşsiz ekolojik sistemlerinin korunması ve Kuzey Denizi Rotası’nın birleşik bir ulaşım bağlantısı olarak kullanılması. Bu tarihten itibaren izlenen strateji, Rusya’nın Kuzey Kutbu’nu ekonomik ve sosyal kalkınmasının ve küresel rekabet gücünün merkezi olarak gördüğünü açıkça ortaya koymaktadır.

Kuzey Kutbu, Rusya’daki politik tartışmalarda da giderek daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu durumun sebebi olarak hem Rus devletinin bölgenin ekonomik potansiyelinden faydalanmak için bölgeyi güvence altına alma isteği hem de son zamanlarda büyüme potansiyeli olan güvenlik tehditleri gösterilebilir. Pek çok Rus yetkiliye göre Kuzey Kutbu’nda 1990’ların başında kabul edilen mevcut uluslararası sınırlar, Rusya’nın zayıf olduğu bir dönemde Batı tarafından emrivaki yapılarak belirlenmiştir. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği, Kuzey Buz Denizi’nin yaklaşık üçte birini karasuları olarak kontrol ederken bugün bu rakam çok daha düşüktür. Bu görüş aynı zamanda Rus politika yapıcı çevrelerinde uluslararası sistemin adil olmadığı ve giderek istikrarsızlaştığı, dolayısıyla Kuzey Kutbu’nda çatışma olasılığının arttığı yönündeki daha geniş bir inancın da göstergesidir. Ayrıca uluslarası düzenin git gide daha fazla bozulduğu bir dünyada Rusya’yı Kuzey Kutbu’nda yeni hamleler yapması konusunda cesaretlendirdiği de bir gerçektir. Buna istinaden Moskova yönetimi, yeni nükleer silâh sistemlerini de içeren geniş bir askerî yığınak ve buna bağlı stratejik girişimler yelpazesi kullanarak ulusal güvenliğini (ekonomik çıkarlar da dâhil olmak üzere) garanti altına alma arayışına girmiştir. Rusya’nın bölgeye yönelik politikalarını, Avrupa üzerinde ekonomik ve siyasi nüfuz kurma stratejisinin bir parçası olarak görenler de vardır. 

Rusya’nın değişen savunma politikaları ve bölgeye etkileri

Özellikle Ukrayna Savaşı’nın ardından Rusya-Batı ilişkileri arasındaki gerginlikler Kuzey Kutbu’ndaki mevcut durumu etkilemektedir. Doğal olarak Kuzey Kutbu’nun bir işbirliği alanı olarak görülmesine dair yaygın olan inanışı da ciddi biçimde sarsmaktadır. NATO’nun Rusya’nın komşularındaki genişleme hamleleriyle paralel olarak Kuzey Kutbu’nda da askerî angajmanını artırması Rus Devleti’ndeki kaygıları da beraberinde getirmektedir. Özellikle NATO’nun Avrupa güvenlik mimarisindeki rolü Rusya’nın agresif bir dış politika geliştirmesinin temel sebepleri arasında görülmektedir. 

Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndaki en büyük askerî varlığa sahip ülke olması, İsveç ve Finlandiya’nın NATO şemsiyesi altına girmesiyle beraber bölgeyi adı konmamış bir jeopolitik savaş alanına dönüşümünü hızlandırması beklenmektedir. Zira bu iki ülkenin NATO İttifakı’na katılmasıyla birlikte Rusya dışındaki tüm Arktik Devletler artık İttifak’ın bir parçası hâline gelerek iki taraf arasında doğrudan bir cephe hattı oluşturmuştur. 2000’lerin başından itibaren Rusya, Kuzey Kutbu’ndaki kurumsal yapılanmaya ve bölgesel anlaşmazlıkları işbirliği yoluyla çözmek için Arktik Konseyi’ne üye olmuş; ayrıca Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)’ne ve Kıta Sahanlığı Sınırları Komisyonu (CLSC)’na angaje olarak işbirliği arayışına girmiştir. Ancak tüm bu kurumsal işbirlikleri Washington ve Moskova’nın özellikle bölgedeki enerji kaynakları üzerinde rekabetine engel olamadığı gibi son yıllarda ülkenin savunma ve dış politikasına ilişkin önemli belgelerinde bunun yansımaları daha sık görülmeye başlandı.

Mayıs 2015’te Rusya, bölge güvenliğine odaklanan güncellenmiş bir denizcilik doktrinini kabul etmiştir. Bizzat Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından “askerî, siyasi, ekonomik, teknolojik, çevre ve kaynaklar gibi ulusal güvenliğin neredeyse tüm yönlerinin yoğunlaştığı” bir bölge olarak tanımlanan Kuzey Kutbu; 2015 yılında kabul edilen doktrinle birlikte Rus filosunun hem Atlantik hem de Pasifik okyanuslarına erişmesini sağlama konusunda bölgenin değerini vurgulamıştır. Yine aynı yıllarda Rus devlet yetkilileri, Kuzey Kutbu da dâhil olmak üzere dünyanın önemli deniz sularında ABD ve müttefiklerinin izlediği agresif politikayı dillendiren bir belge olan 2017 tarihli “Fundamentals of Russian Federation Policy in the Sphere of Naval Activity”de Kuzey Kutbu’nda askerî altyapı geliştirme ihtiyacını da eklemişlerdir. Takip eden yıllarda, Rusya’nın beşinci askerî bölgesi olarak Arktik Ortak Stratejik Komutanlığı (AJSC) kurulmuştur. Bu filo; stoklarında ülkenin en büyük nükleer enerjili kruvazör denizaltıları da dâhil olmak üzere yüzey gemileri ve denizaltılarıyla birlikte kıyı kuvvetleri olan 45’inci Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Kuvvetlerini barındıran Kuzey Filosundan oluşmaktadır. Moskova, Kuzey Kutbu’ndaki yeni askerî hamleleriyle karada, denizde ve hava kuvvetleri arasındaki koordinasyonu artırmayı amaçladığını gizlememektedir. 2018 yılında Kuzey Filosunda hizmete giren Amiral Gorshkov fırkateyni ertesi yıl Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı’ndan geçerek 35 bin deniz mili yol katederek dünya çapında bir yolculuk yapmıştır. Ayrıca Kuzey Filosuna gönderilen yeni teknoloji ve silâhların payı, Rus askerî üretiminin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturduğu tahmin edilmektedir. 

Ayrıca Moskova yönetimi hem sivil hem de askerî amaçlara yönelik operasyonel yeteneklerini ilerletme çabaları açısından hayati önem taşıyan nükleer enerjiye sahip buz kırıcılardan oluşan filosunu da her geçen gün geliştirmeye devam etmektedir. Büyük buz kırıcılar bölgedeki deniz rotalarını kullanmak için vazgeçilmez araçlar olarak görülmektedir. Rusya’nın Kuzey Kutbu üzerindeki hâkimiyetinin en önemli ayaklarını oluşturacaklarını öngörmek hata olmayacaktır. Rusya, dördü nükleer güçle çalışan 40 gemisiyle dünya çapında en büyük buz kırıcı filosuna sahiptir. Rusya’nın buz kırıcı filosunun geliştirilmesi, hem Rusya’nın askerî duruşu hem de ekonomik kalkınma planı açısından hayati önem taşımaktadır. Buzkıran filosu, askerî ve ticari gemilerin geçişini kolaylaştırmakta ve gerektiğinde mobil bir bilimsel platform olarak hizmet vermektedir. Bazı Rus buz kırıcılar aynı zamanda Kalibr seyir füzeleri ve elektronik savaş sistemleriyle de silâhlandırılmaktadır. Rusya’nın yeniden küresel bir büyük güç olma arzusu ve yabancı yatırımları çekmek konusundaki hayati ihtiyaçları Kuzey Kutbu’nu vazgeçilmez kılmaktadır. 

Kuzey Denizi Rotası 

Ocak 2020’den beri görevde olan Rusya Başbakanı Mihail Mişustin bölgeye yönelik genel stratejilerde belirleyici ve uygulayıcı olarak ön plana çıkmaktadır. Bunlar arasında en önemlisi de Kuzey Kutbu’ndaki en önemli altyapı projesi olan Kuzey Denizi Rotası’dır. 2035 Kalkınma Stratejisi, diğer hususların yanı sıra, 14 bin km uzunluğunda fiber optik kablo kullanılarak deniz yolunun dijitalleştirilmesini öngörmekte ve bunun aynı zamanda yaptırımlardan kaynaklanan yüksek teknoloji açıklarını telafi etmesini amaçlamaktadır. Rusya, Kuzey Denizi Rotası’nın neredeyse tüm yıl boyunca kullanılabilmesi ve güvenliğinin sağlanmasını amaçlıyor. 

Bunun dışında Rusya, kuzey kıyılarını Arktik sular üzerinden gemilerin ulaşımına elverişli bir deniz koridoru olan Kuzey Denizi Rotası’na dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Rusya’nın buradaki temel hedefi Kuzey Kutbu kaynaklarını Asya’daki pazarlara taşımaktır. Rusya’nın 2020 Arktik stratejisi, 2035 yılına kadar burayı rekabetçi bir Asya-Avrupa deniz koridoruna dönüştürmeyi öngörmektedir. Rusya’nın Arktik’teki ulusal çıkarları açısından Kuzey Denizi Rotası, küresel pazarda rekabetçi bir ulusal ulaşım hattı olarak geliştirilmesi için özellikle vurgulanmaktadır. Moskova yönetimi, transit sürelerini önemli ölçüde kısaltan, Doğu Asya ile Avrupa arasında rekabetçi bir uluslararası nakliye rotası hâline geleceği konusunda Kuzey Deniz Rotası’na oldukça güvenmektedir. Kuzey Deniz Rotası, uluslararası bir geçiş rotası olarak ne kadar önemli hâle gelirse, Rusya’nın Arktik stratejisi ve genel ulusal çıkarları açısından da o kadar önemli hâle gelecektir. Aynı şekilde, giderek daha geçerli hale gelecek bir Kuzey Deniz Rotası; Moskova’nın bölgeyi kendi içsuları içinde olduğu iddiası ile Washington’un uluslararası sularda olduğu iddiası arasındaki tartışmayı yoğunlaştıracaktır.

Sonuçlar 

NATO’nun deniz kuvvetleri sayısal olarak hâlâ üstün görünmekte ve daha modern silâh sistemlerine sahipler ancak Moskova, Kuzey Atlantik’teki denizcilik ve özellikle stratejik silâh sistemlerindeki güç dengesini kendi lehine değiştirmeyi hedeflemektedir. Rusya için Kuzey ve Baltık Filolarının varlığı, jeostratejik ve ekonomik çıkarlarının korunması ve topraklarının savunulması açısından giderek daha önemli hâle gelmektedir. Rusya, ABD ve NATO müttefiklerini, Kuzey Deniz Rotası da dâhil olmak üzere Rusya’nın Arktik planlarına ve çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görmektedir. Benzer şekilde Batılı ülkeler de, Rusya’nın Kuzey Kutbu bölgesindeki niyetleri konusunda, özellikle de ordularını bölgede faaliyet gösterme biçimini değiştiren hızlı iklim değişikliği bağlamında giderek daha fazla endişe duymaktadır. Bunun sonucunda ABD ve diğer NATO ülkeleri Arktik bölgede daha aktif hâle gelmektedir. Rusya ile kara sınırı paylaşan NATO üyesi bir ülke olan Norveç, Rusya’nın kuzey sınırları yakınında çok uluslu “Cold Response” tatbikatını gerçekleştirmiştir. Norveç, bu tatbikatı 2006’dan bu yana iki yılda bir düzenlemektedir. Mayıs 2020’de de ABD ve Birleşik Krallık, Barents Denizi’nde Rus sularına yakın bir yerde ortak bir deniz tatbikatı gerçekleştirmiştir. Rusya da bu tatbikatlara, aynı bölgelerde kendi tatbikatlarını gerçekleştirerek cevap vermiştir. Kuzey Kutbu, jeopolitik açıdan Rusya’nın büyük güç olma iddiasının temelini oluşturmaya devam etmektedir. Aynı zamanda askerî açıdan caydırıcılık ve savunma için stratejik bir kale görevi de görmektedir. Devlet Başkanı Putin tarafından 26 Ekim 2020 tarihinde yürürlüğe konan “Rusya Federasyonu Arktik Bölgesi’nin Geliştirilmesi ve Ulusal Güvenlik Hükümleri Stratejisi” ile birlikte ülkenin ve dünyanın gündeminde daha sık bahsedileceği de görülmektedir. Bölgedeki ulusal çıkarların korunması, Aralık 2014 askerî doktrinine göre Rus Silâhlı Kuvvetleri’nin ana görevlerinden biridir. Hem Amerika hem de Rusya için Kuzey Kutbu, askerî caydırıcılık stratejilerinin önemli bir parçası olmaya devam etmektedir. Rusya’nın Arktik Bölgesi’ni giderek güvenlik temelli bir açıda görmeye başlaması, ABD’nin bölgedeki artan güç projeksiyonuyla birleştiğinde, yakın gelecekte çatışan ulusal güvenlik çıkarlarına ve çatışmalara yol açabileceği yorumları yapılmaktadır.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın