Denizcilik şirketlerinin hisse senetleri borsada işlem görebilir

MDN İstanbul

Türkiye’de yıllardır konuşulan “denizcilik firmaları halka açılamaz ve borsalarda işlem göremez” tezi maalesef üzüntü verici. Kara ve hava taşımacılığı yapan firmaların borsada işlem gördüğü bir piyasada böyle düşünmek çifte standarttır

Bir piyasada menkul kıymetlerini halka arz etmek ve işlem görmelerini sağlamak yönünde karar verebilmek için pek çok faktöre bakılabilir. Çok genel olarak; konunun bir piyasa tarafına, bir de menkul kıymetlerini arz edecek firmaya yönelik  faktörleri vardır.
Türkiye’de sermaye piyasalarına yönelik başlıca yasa, bir bakıma Türk Ticaret Kanunu’nun uzantısı kabul edebileceğimiz Sermaye Piyasası Kanunu olup, özünde ABD’de olduğu gibi menkul kıymetlere ilişkin bir yasadır. Anonim ortaklıklar yatırımlarını gerçekleştirmek üzere gereksinim duydukları fonlara sermaye piyasası vasıtasıyla ulaşabilirler. Temin ettikleri sermaye karşılığında yatırımcılara finansal kıymet verirler ki, yatırımcılara karşı bir güvence de sağlansın. Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında verilecek olan söz konusu finansal kıymetler istisnası belirtilmediği sürece temel olarak menkul kıymetler sınıfına girmektedir.
Fon talebindeki firma; (1) yatırımlarını tamamlayacak tutarda, (2) minimum maliyette, ve (3) nakit akışına uygun vadede sermayeyi bulmak ister. Piyasa kalitesi ve koşullarının iyi olduğu piyasalarda çok çeşitli sermaye piyasası araçları ve kurumları mevcut olmalıdır ki, işletmeler getiri risk tercihlerine uygun optimal finansman imkanı yakalayabilsinler.  Buna paralel menkul kıymet piyasalarının olmazsa olmazı likidite ve derinliktir.
Türkiye’de sermaye piyasaları hızlı bir gelişim göstermekle beraber halen ne yazık ki, rasyonel piyasa koşullarına ulaşmak için çok çaba gerekmektedir. Sermaye piyasalarımıza ilişkin bazı eksiklikler ve sorunlar kısaca şöyle sıralanabilir:
1. Özel sektör tahvil ve bonolarına ilişkin bir pazar oluşamamıştır.
2. Sermaye piyasalarında önemli etkisi bulunan döviz piyasasında doğrudan ve dolaylı müdahaleler devam etmektedir.
3. Şeffaf ve zamanında tam bilgilendirme henüz sağlanamamıştır.
4. Hisse senetleri piyasasında hesaplanan volatiliteler gelişmiş piyasalara nazaran çok yüksek olup fiyatlara olan güven düşük kalmaktadır.
5. Otorite kurumların mevzuat ve piyasa işlemleri ötesinde sektörel bazda uzmanlıkları bulunmamakta, bu da firmalar ile iletişimlerinde ve mevzuat değişikliklerinde sorunlara neden olabilmektedir.
6. Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası ancak yeni kurulmuş olup eksiklerinin giderilmesi beklenmektedir. Örneğin organize opsiyon piyasası halen yoktur.
7. Mevzuata yönelik eksikliklerin giderilmesine yönelik yasa hazırlıkları devam ediyor.

Firmalar tarafında ise, dikkati çeken başlıca durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Muhasebe sistemlerinde standardizasyon ve hesap verebilirlik eksiklikleri vardır.
• Çoğu firmanın özellikle krediler ve ortak hakları bakımlarından hukuki uyuşmazlıkları bulunmaktadır.
• Vergi uygulamaları açısından elastik durumda olmaları nedeniyle daha katı bir vergi uygulamasına tam hazır değillerdir.
• Aile şirketleri, ailelerine özel bir firmayı paylaşma konusunda tereddüt içindedir.
• Geçmişte halka arz olunup borsada hisseleri işlem gören 20’nin üzerinde firmanın iflas etmesi, iflas eşiğine gelmesi ya da fona devredilmiş olması halka arz ve borsada işlem görmeye yönelik kaygıları artırıyor.
• Yurtdışında halka arz ve işlem görme potansiyeline sahip vakıf şirket yok denecek kadar azdır.

Denizcilik şirketleri özelinde değinilebilecek konular ise özetle şunlardır:
1. Türkiye’de yıllardır yanlış bir şekilde konuşulan “denizcilik firmaları halka açılamaz ve borsalarda işlem göremez” tezi maalesef üzüntü vericidir.
a. Halka açılma çok önceki yıllarda liyakat sistemindeydi. Ancak 90’ların başında yapılan kanun değişikliğiyle kaydi sisteme geçilmiştir. Anonim şirketlerin sermayesinin belli sayıda (şu an için 250) ortak eline geçmesi halinde (çok istisnai durumlar hariç) SPK kaydı devreye girer ve şirket halka açık hale gelir.  Hiçbir sektöre olmadığı gibi denizcilik sektörüne de yönelik ayrıca bir kısıtlama yoktur.
b. Borsada işlem görme ise, halka açık firmaların menkul kıymetlerinin organize ya da organize olmayan (OTC) piyasa ortamlarında işlem görmesidir. Bu anlamda örneğin, organize bir piyasa olan İMKB’nin hiçbir sektöre yönelik ayrıca bir kısıtlaması (kotasyon kriteri) yoktur.
2. Kara taşımacılığı hatta hava taşımacılığı yapan firmaların borsada işlem gördüğü bir piyasada denizcilik firmalarının işlem görmeyeceğini düşünmek çifte standart olur.
3. Gemi sahibi firmalarının TTK 823. Madde nedeniyle borsada işlem görmeyeceğini söyleyenler yıllardır borsada işlem gören Aygaz, İzmir Demir Çelik vb firmaları unutmaktadır.
4. Denizcilik sektörü çok geniş bir alt sektör yelpazesine sahiptir. Liman işletmeciliği, brokerlık, marina işletmeciliği, gemi inşaatı ve bakım onarım, kılavuzluk ve romorkaj hizmetleri vb şirketlerinin her biri için sermaye piyasası imkanları açıktır.
5. Yıllarca denizcilik sektörüne kredi vermekten kaçınan, uzmanlığı yetersiz kalan bankalardan sonra, bugün, yeni bankacılarımız en büyük sektör kredilerini denizciliğe yönlendirmiştir.
6. Denizcilik sektörünün kendisine özgü ekonomik döngüleri vardır. Örneğin kabaca 7 yılda bir hızlı yükseliş dönemi yaşayan denizcilik piyasaları benzer periyotta hızla gerileme süreçleri de yaşamaktadır. Ancak bu döngülerin ne zaman nasıl olacağı uzmanlık ve ciddi tecrübeyle anlaşılabilmektedir.
7. Bir yanda denizciliğin kendine özgü uzmanlığı, diğer yanda sermaye piyasasının kendine özgü uzmanlığı vardır ki, bu iki taraf uzmanları ne yazık ki birbirlerini çok iyi anlayamamaktadır. Bu da sermaye ve denizcilik piyasaları arasında asimetrik enformasyon ve fiyatlamalara neden olmaktadır.

* İstanbul Bilgi Üniversitesi
İşletme bölümü öğretim üyesi ve  TC Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı Danışmanı

Bunu Paylaşın