Kıymetli okurlar, Deniz Kuvvetleri mensup veya emeklileri başlıktan yazımızın konusunu hemen anlayacaklardır şüphesiz.
18 Kasım’ların Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nda eğitim almış biz Bahriye Subayları için yeri ve önemi çok başkadır. Belki birçoğumuz evlilik yıldönümümüzü hatırlamayız ama 18 Kasım’ları asla unutmayız. Dile kolay bundan tam 250 yıl, diğer bir deyişle 2,5 asır önce, 18 Kasım 1773’te, Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından İstanbul Kasımpaşa’da “Tersane Hendesehanesi” adıyla bir sınıf olarak açılan, müteakiben 1784’te I. Abdülhamit döneminde “Mühendishane-i Bahr-i Hümayun” adını alan okulumuz o zamanlardan bu zamana Türk Donanması’na subay yetiştirmektedir.
Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nun kuruluş yıldönümü her sene ya Tuzla Deniz Harp Okulu’nda ya da Heybeliada Deniz Lisesi’nde kutlanmaktadır. Şunu da belirtmeliyim ki Deniz Lisesi her ne kadar kapatılmış ve Deniz Harp Okulu Heybeliada Yerleşkesi adını almış olsa da orası, 1985 yılı mezunlarına kadar hem Deniz Lisesi hem de Deniz Harp Okulu, 1985 sonrası mezun olan bizler için her zaman Deniz Lisesi olarak kalmaya devam edecektir. (Deniz Harp Okulu, 1985 senesinden itibaren Tuzla yerleşkesine taşınmıştır.)
Daha fazla tarihi konulara girmeden bu seneki 18 Kasım’ın bizim için öneminden ve bu güzide törenimizin nasıl geçtiğinden bahsetmek isterim. Elimden geldiğince çektiğim fotoğrafları da bu sayfalarda paylaşmak istiyorum ki siz değerli okurlarımın gözünde canlansın.
O gün…
Evet biz bu sene 18 Kasım’da Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulumuzun 250’nci Kuruluş Yıldönümü’nü görkemli bir tören ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız tarafından titizlikle organize edilmiş faaliyetlerle Heybeliada Deniz Lisemiz’de kutladık.
Heybeliada’daki törenler için geleneksel olarak Şehir Hatları İşletmesi’nden bir vapur görevlendirilir. Bu sene bizleri yuvamıza götürmek üzere görevlendirilen “Barış Manço” vapuru, sırasıyla Kabataş, Kadıköy ve Bostancı İskelelerine uğrayarak Ada’ya doğru çevirdi rotasını, vapurda emeklisinden muvazzafına 1000’in üzerinde yolcu olduğunu söylersem abartmış olmam. Bu arada çok önemli bir hususu atladım, İstanbul’da gece saatlerinde başlayan yağmur aralıksız olarak tüm intikal ve tören boyunca sürdü. Hafta içi bahar havası yaşayan İstanbul birden bire kışa dönmüştü. İşte bu havaya rağmen emeklisi muvazzafı bizler yuvamıza koşmuştuk.
Elbette yine geleneksel olarak bando konseri eşliğinde yola devam ediyoruz, dedim ya bu sene Deniz Kuvvetleri muhteşem gösteriler ve faaliyetler organize etmiş, işte başlıyor gösteriler…
Heybeliada yaklaşma sularında Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemimiz TCG ANADOLU (L-400) tüm ihtişamı ile vapurumuzu karşılıyor ve güvertesinde bulunan personeli çimariva ile selamlıyor bizi.
Ve heyecanımız dorukta iken Heybeliada İskelesi’ne aborda oluyor “Barış Manço”.
Hızını hiç kesmeyen yağmurda okulumuza, yuvamıza doğru yürümeye başlıyoruz, kalplerde, gönüllerde bizi okuldaki ilk günümüze götüren aynı duygu aynı heyecan.
Vapurun boşalması ve tören alanında yerimizi almamız neredeyse 30 dakika sürüyor, inanılmaz…
Deniz Kuvvetleri Komutanımızın tören alanına teşrifleri ile geçit töreni başlıyor. Çakı gibi Deniz Harp Okulu talebeleri geçiyor da onların arkasından bir bölük çakı gibi asker daha geçiyor ki alkış kıyamet, evet Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu’nun sınıf arkadaşları, 1981 mezunu 4000’ler devresi geçiyor ama ne geçiş…
kilen ancak halihazırda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslimi tamamlanmayan millî fırkateynimiz, MİLGEM korvetlerinin devamı TCG İSTANBUL (F-515) öncülüğünde 21 parça Donanma gemimiz “Nizam Heybeliada” düzeninde geçit töreni yapıyor ve bizleri selamlıyor…
Geçit törenlerinin hitamında Piri Reis Sinema ve Konferans Salonu’nda toplanıyoruz, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın ardından sırasıyla en kıdemli mezun (E) İkmal Albay Kaya Ünal, Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Ramazan Özoğul, MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Dr. Ercüment Tatlıoğlu konuşmalarını yapıyor.
Deniz Kuvvetleri klibini izliyor ve gururdan bir kez daha koltuklarımız kabarıyor. Bandonun çaldığı ve seslendirdiği marşlarla tüylerimiz diken diken oluyor.
Geleneksel nöbet devir teslimi gerçekleşiyor. Deniz Harp Okulu’nda Nöbetçi subaya bağlı olarak son sınıf öğrencileri tarafından tutulan üç nöbet vardır, Kemer Nöbetçisi (Nöbetçi Subaylar nöbet nişanesi olarak subay kılıcı kemeri takarken Kemer nöbetçileri de Deniz Harp Okulu öğrencisinin sembolü meç’e ait siyah kemeri takarlar.), İkmal Nöbetçisi ve Kızılay Nöbetçisi (Bu iki nöbetçi nişane olarak kolluk takarlar) tüm bu nöbetçilerin tümüne Nöbetçi Heyeti deriz. İşte her 18 Kasım’da yine geleneksel olarak bu dört nöbetçi, nöbet kemer ve kollukları ile birlikte nöbetlerini o seneki Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın emekli sınıf arkadaşlarından oluşan Nöbetçi Heyeti’ne törenle devrederler.
Sinema salonundaki tören sona eriyor ve yemek taburuna geçmek üzere salondan ayrılıyoruz. Her sınıf, bir Harp Okulu öğrencisi tarafından taşınan ve Lise giriş yılı ile sınıfının yazdığı tabela arkasında toplanıyor. Örneğin benim sınıfım 2000’ler ve lise giriş senem 1989. (Deniz Kuvvetleri’nde diğer Kuvvetler’den farklı olarak “devrem” veya “devre arkadaşım” tabirleri kullanılmamaktadır, bizler “sınıfım” veya “sınıf arkadaşım” şeklinde ifade ederiz. Her sene sınıf numaraları bin artırılır, 1000’den 9000’e kadar gider, yine örnek verecek olursak 1988 lise girişliler 1000’ler sınıfıdır ve öğrenci numaraları 1001’den itibaren başlar, bizim sınıf 1989 girişlidir ve 2000’leriz biz. Bu şekilde 9000’lere kadar gider ve her 9 senede 1000’lere döner.)
Öğrenci arkadaşımız bize ayrılan masalara kadar eşlik ediyor, bizim sınıfa 6 masa ayrılmış, 50 kişi civarında katılım sağladığımız için masalara dağılıyoruz.
Bu arada önemli bir not: Bu sene Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız büyük bir jest yaparak eşlerimizi de törene davet etti…
Yemekte ne mi var? Gerek Deniz Lisesi ve gerekse Deniz Harp Okulu süresince sadece denetleme günleri çıkan müthiş menü…Ekmek Kıtırlı Mercimek Çorba, Püreli Dalyan Köfte, İç Pilav, Samsa ve Ayran…Burada “samsa” tatlısına ayrı bir parantez açayım, 8 senelik okul hayatı süresince bir Lise ve Harp Okulu talebesinin hiçbir mazaret göstermeksizin o yemeğe girdiği günler vardır, işte o günler “samsa” tatlısı olduğu günlerdir ki senede en fazla iki-üç kere çıkardı dediğim gibi o da özel günlerde.
Yemekten sonra vapur saati olan 17.00’a kadar serbest program uygulanıyor. Biz de bu zamandan istifade ile tarihi Komutanlık binası önünde toplu sınıf fotoğrafımızı çektiriyoruz. Sonra da güzel kareler yakalamaya ve fotoğraflamaya devam ediyoruz…
Bu süre zarfında isteyenler ayrıca Yukarı Okul dediğimiz tesisi ziyaret ediyor, kimimiz teneffüshanelerde çay içerek sohbete ve hasret gidermeye devam ediyoruz.
Yukarı Okul tabirini açayım: Heybeliada’da biri hemen iskelenin yanında, diğeri ise Çam Limanına hâkim tepede olmak üzere iki tarihi okul vardır. 1985 senesine kadar yukarı okul Deniz Lisesi, aşağı okul Deniz Harp Okulu iken, Deniz Harp Okulu Tuzla’ya 1985’te taşınınca yukarısı Deniz Lisesi Komutanlığı Hazırlık Sınıfı ve Kurslar Amirliği, aşağısı Deniz Lisesi Komutanlığı adını almış. Bizim sınıf örneğin 1989 senesinde okula girdiğinde Hazırlık (Lise İngilizce hazırlık-yüzde 95 İngilizce öğrenim) sınıfına yukarıda başlamıştık.
Yukarı okulun ortabahçesindeki tarihi yapı, Vaftizci Yahya Manastırı (Hagios Ioannis Prodromos) Adanın tam ortasında, Değirmen Tepesi’nin batı eteğinde konumlanmıştı. Bölge, bugün, Deniz Harp Okulu Heybeliada Yerleşkesi sınırlarına dâhildir ve yalnızca özel izin alınarak ziyaret edilebilir.
Asıl manastırın kuruluş tarihi bilinmemekle beraber, olasılıkla Bizans Dönemi’nde inşa edildiği düşünülmektedir. 1672’de yıkılan manastırdan geriye yalnızca Bakire Theotokos’a (Bakire Meryem, Tanrının Annesi, Kamariotissa, Sütunların Hanımı) adanmış olan mabet ayakta kalmıştır. Manastır ve mabet, ertesi yıl, Sadrazamın baş tercümanı olan Nikosios Paniotakis tarafından yeniden yaptırılmıştır. Manastır o zamandan bu yana Panagia Kamariotissa adıyla bilinir.
Kamariotissa, dört yarım kubbeli haç biçiminde kiliselerin nadir rastlanan örneklerinden biridir. Kollarından her biri, bir yarım kubbe ile örtülmüş yarım daire biçimindeki çıkıntılarla ve geçidin üzerinde bulunan yüksek bir silindir üzerine yerleşmiş bir kubbe ile sonlanır.[1]
Henüz 13-14 yaşlarında iken eğitim aldığımız okulun tam ortasındaki bu manastır aslında çoğu zaman bizim için korku kaynağı da olmuştur.
Artık anılarla tıka basa dolu olarak geçirdiğimiz ve her saniyesini hasret gidererek harcadığımız yaklaşık 8 saatin sonu gelmişti. “Barış Manço” vapurunda yerlerimizi aldık, vapur saat 17:00’da hareketle Deniz Lisesine sancağını göstererek önce Büyükada’ya doğru yol aldı çünkü genç bahriyeliler Çimariva ile bizi uğurluyordu.
Bizi yine sırasıyla Bostancı, Kadıköy ve Kabataş’a bırakacak vapurumuzdayken bize son sürpriz ise millî gemilerimiz tarafından yapıldı. Sancak tarafımızdan TCG HEYBELİADA (F-511) ve iskele tarafımızdan TCG İSTANBUL (F-515) Bostancı açıklarına kadar vapurumuza refakat etti ve sonra selamlayarak ayrıldılar.
Tek kelime ile kusursuz hazırlanmış bir organizasyondu, yuvamızla ve sınıf/ ast üst silâh arkadaşlarımızla hasret gidererek ve bir kez daha tarifsiz gururla evlerimize dönmemize vesile olan başta Türk Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harp Okulu Komutan ve ilgili personeli olmak üzere emeği geçen herkese sonsuz şükranlarımı arz ediyorum.
Son söz: Çok yakın gelecekte 18 Kasımımızı tekrar TCB Deniz Lisesi isim ve çatısı altında, Deniz Lisesi talebelerinin de katılımıyla kutlamamız ümidiyle…
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.