Cenk Türküsü’nde ne diyor, Ziya Gökalp?
“Atilla’nın oğlusun sen, unutma!”
Avrupa Hun İmparatoru Atilla, halihazırda konvansiyonel gücü bizden misliyle büyük olan Avrupa toplumlarının, atalarının kendilerine ceza olarak gönderildiğine inandığı ve “Tanrı’nın Kırbacı” olarak adlandırdıkları büyük bir komutan!
Büyük Türk Komutanı Atilla’yı, Atilla yapan birçok nitelik var.
Ünlü tarihçi Barry Strauss “Tarihe Yön Veren Büyük Komutanlar” adlı eserinde; İskender, Hannibal ve Sezar’ı incelemiş, başarılı komutanların bu niteliklerini 10 başlık altında sıralamıştır: Tutku, yargı gücü, liderlik, cesaret, kıvraklık, altyapı, strateji, terör, markalaşma ve İlahi takdir.
Yukarıdaki maddeler genişletilebilir ve hatta eleştirilebilir de… Lakin “Altyapı” maddesi; altında sıraladığı silah, zırh vb. hususlar açısından çok daha fazla öneme haizdir.
At üstünde ok kullanabilme yeteneği
İşte Atilla’nın sırrı bu noktada ortaya çıkar.
Bugün Atilla’yı Atilla yapan en önemli nitelik “At üstünde ok kullanabilme” yeteneğine sahip olan süvarileridir. Hız, menzil ve isabetli vuruş gücünü aynı silahta buluşturan bir orduydu Atilla’nınki… Romalı asker ve tarihçi “Ammianus Marcellinus” Atilla’nın ordusunun bu yeteneklerini aşağıdaki cümleler ile anlatır:
“Hunlar için tereddütsüz ‘Tüm savaşçıların en korkuncu denilebilir.’ Uzaktayken uzun menzilli silahlar ile [oklarla] saldırırlar ve bunların sıradan metal ok başları yerine, şaftlara maharetlice tutturulmuş sivri kemikten ok başları vardır. Sonra, savunma hattında açtıkları deliklerden ellerindeki kılıçlarla dörtnala içeri dalıp, kendi hayatlarını hiçe sayarcasına birebir savaşa girerler. Düşmanları keskin kılıç darbelerini savuşturmaya çalışırken bu defa ilmek haline getirdikleri kumaş şeritlerini savurarak karşılarındakinin elini kolunu bağlayıp, yayan ya da atlı, hareket edemeyecek hale getirirler.”
Hun yayı, döneminin en üstün teknolojisidir. Ana kısmı en iyi cins ağaçlardan yapılır. Bu tahtalar çok zor bulunur. Diğer kısımlarda hayvan boynuzu kullanılır. Yay kısmı ise hayvanların tendonlarından imal edilir. Esnek ve dayanıklıdır. Kısacası malzeme bilimi ve mühendislik harikâsıdır!
Hun süvarisinin hızı ile buluşunca da karşı konulamaz bir silah haline gelir. Menzil ve süratleri Hun Türkleri'ni Avrupa’nın korkulu rüyası haline getirmiştir.
Harp sahasını değiştiren sistemler
Silahlar ve üretilen yeni teknolojik sistemler her daim harp sahasını değiştirirler. İskender’in ordusunun kullandığı mızraklar, Romalı askerlerin kullandığı kısa uçlu kılıçlar ve de tekerlekli atlı arabalar… Dönemlerinde orduların fark yaratmasında başat rolü oynadılar.
Sonrası ateşli silahlar. Buna en iyi örnek Çaldıran: Yavuz ve Şah İsmail’in savaşı. Bu savaşta Yavuz’u galibiyete götüren birçok sebep var ancak sahadaki üstünlüğü Osmanlı lehine çeviren en önemli etken “ateşli silahlar”. Osmanlı’nın elinde hafif top ve tüfekler varken, Safeviler hızlı Türkmen süvarilerine güvenmişlerdi. Evet, Türkmen süvarileri çok cesaretli ve yetenekli askerlerdi. Lakin yetmez! Bilime karşı savaşamazsınız!
Bakınız Hiroşima ve Nagazaki. İkinci Dünya Savaşı bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Savaş ortamının da etkisi ile birçok yeni teknolojiye erişilmiştir. Radarın bulunması, atom bombasının icadı gibi mihenk taşları bilim ve asker ilişkisini başka bir noktaya taşımıştır. Atom bombası icat edildiğinde tüm silah yaklaşımını yerle bir etti. Bugün hâlâ nükleer gücün sonuç almaya yönelik tesiri tartışılmakta. Lakin kesin olan bir sonuç var ki, o da; bilimin harp sahasını beslediği. Daha onlarca örnek verebiliriz. Tarihi kanıtlar taşıyan bu sistematik yaklaşım ABD’yi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir yöne itti: Harekât analizine!
Harekât analizi
Bugün hakkında onlarca farklı yorum yapılan “Rand Corporation” böyle doğdu. Bilim ile harekât, alanın ihtiyaçlarını birleştirdi. Örnek mi? Uçaklardan dalmış durumdaki denizaltıların imhası için atılan su bombalarının hangi derinlikte patlayacağına bu sistem ile karar verdiler.
Peki sorarım: Bizim neden “Rand Corporation”ımız veya benzeri bir yapımız yok! Deniz harekâtını ve geleceğin teknolojilerini takip eden, firmalarımıza, savunma sanayi sektörüne yön gösteren bir düşünce kuruluşu neden kurulmaz!
Fikir üretebilmek özel bir yetenektir. Hele bunu matematik ve bilim ile buluşturmak, ne muazzam bir güç sağlar! Deniz harekâtında bu kavramlar çok daha fazla önem kazanır.
Denizaltı, uçak, gemi, radar, sonar, torpido, top, güdümlü mermi… Deniz harbi öyle karmaşıktır ki… Matematik olmadan, fizik bilmeden yapamazsınız. Bugün 1773’te Osmanlı’nın ilk üniversitesi olarak kurulan Deniz Harp Okulu’nda mühendislik eğitimi verilmesinin ardında işte bu temel gerçek yatar. Fen tarafı zayıf olandan deniz subayı olmaz!
Konsept ve doktrin üretmek makam değil, bilgi işidir!
Deniz Kuvvetleri’ni yöneten kadrolar bu gerçekten hareketle ARMERKOM’u kurdu. Bugün ARMERKOM’da görev yapan mühendislerin sivil mühendislerden en büyük farkı harekât sahasını bilen mühendisler olmasıdır. Burada çalışan mühendisler, Harp Okulu’nu bitirmeyi müteakip kıtaya çıkar ve gemilerde çalışır. Daha sonra yüksek lisans ve doktora eğitimlerini mühendislik alanında yaparlar. Bu sistem tesadüfün değil, aklın ve bilimin eseridir.
ARMERKOM önemli bir kurumdur. Yeteneklerinin artırılarak korunması gerekir. Lakin yeterli değildir. Yarının, balistik füzelerin dışında gelişeceğini gören, hassas güdümlü mermilerin önemini idrak eden, insansız ve robotik bir harbe olan yönelimi okuyan, harp ortamındaki siber sistemlerin, uyduların ve uzayın harp sahasına etkisini bilen, sualtının bu yüzyılın gizem ortamı olduğunu gören, bu konuları tartışan, tartıştıran daha özgür yapılara ihtiyacımız var.
Konsept ve doktrin üretmek makam değil, bilgi işidir! Bu tür yapıları hayal eden zihinler içinse bilgi yetmez, cesaret de gerekir!
Dünya bugün Rusların ürettiği 10 mach hızına ulaşan Zircon Hipersonic Güdümlü Mermisi’ni konuşuyor. “Amerikan Donanması Zircon karşısında savunmasız mı?” bunu tartışıyor. Aegis Savaş Yönetim Sistemi’nin reaksiyon süresi 8-10 saniye. Zircon 3 km/s ile bu yolu alsa yaklaşık 20-25 mil civarından ABD gemilerini çaresiz bırakır!
Buyrun buradan yakın!
Lakin şu gerçeği de unutmamak gerekir: Bu teknoloji bir anda üretilmiyor! Atilla’nın okları gibi… Bilim istiyor, sistem istiyor.
Peki, biz bu sistematiği yaratamaz mıyız? Yaratırız elbet! Sadece biraz cesaret!
“Atilla’nın oğlusun sen, unutma!”
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.