7 Ekim 1571 yılı Türk Donanması için kara bir gündür. Bu deniz savaşında Donanmamızı kaybetmemize rağmen Kıbrıs Adası alınmıştır. Bu bozgunda birçok sebep varsa da tek sorumlu Kaptan Paşa Müezzinzade Ali Paşa’dır. Kaptan Paşa Yeniçeri ağalığından her nasılsa kaptan paşa olmuştur. İnebahtı Deniz Savaşı’nı da bir kara muharebesi şeklinde gördüğü için bu yenilgiyi hazırlamıştır. Hep söylüyoruz liyakat ve yine hep söylüyoruz işin ehli olanı seçmek gerekir. Bu savaşta denizci amiraller “Donanmanın kışlamak için hazırlandığını, bu nedenle bir kısım Türk kürekçilerin ve okçuların izne gönderildiğini, limandan çıkmayarak kalenin himayesinde kalınması gerektiğini “teklif etmelerine rağmen Kaptan Paşa gurur meselesi yapmış” “Padişahım bana ne der?” kuşkusunda kalmıştır. Bunun üzerine yine amirallerin “Açık denize çıkalım arkamız deniz olsun, arkamızda kara olursa sıkıntıya düşen gemi karaya baştan kara yapar asker kaçar” demelerine rağmen açık denize çıkmadan körfez içinde savaşı kabul etmesi gurur ve zaferden pay çıkarma dürtüsü bu faciaya neden olmuştur. Ders alındı mı? Hayır. “Papucçu Ahmet Paşa” çarık yapan kunduracı iken nasıl olmuş da bu Cevher Paşa yapılıp Kaptan Paşa olmuş. Tümen komutanlığından ordu komutanı ve hatta Bahriye Bakanı olan Cemal Paşa… Sonuç, Orta Doğu’yu kaybettik. Donanma Alman emelleri için Alman Amiral tarafından kullanıldı, 3 asır geçmiş nerede liyakat nerede işin ehline vermek! Bu bizim kanımıza işlemiş bir virüs. Mesleki kademeleri bir basamak misali tek tek atlayarak yükselmek, hazmederek olgunlaşmak ve liyakat esasına göre makam elde etmek esas olmalıdır. Bir insan çok güvenilir olabilir veya çok iyi tanıdığınız hatta akrabanız olabilir ama bu değildir ki her işi yapar. Denizcilik bambaşka bir iştir. Okulundan mezun olmak gereklidir hem de çekirdekten liseden başlamalıdır mesleğine.
19 Eylül Gaziler Günü. ATATÜRK’ümüze verilen Gazilik unvanının tarihi. Ben de bir Gazi olarak bu seneki etkinliklere baktım. Ankara’da en yüksek makam olarak vali düzeyinde Anıtkabir’de yapılan tören, MSB salonunda MSB tarafından konuşma, illerde de mülki erkanla anıta çelenk koyma olarak tamamlandı. Haberlerde özet bir sunum açık oturum bile yok. Gaziler Günü’nün 19 Eylül gazetelerinde neredeyse hiç bahsi geçmemiş. Askerî bir resmî geçit töreni zaten yok. Belki bazı yerlerde toplu yemek yenmiştir. Gazilerimize devlet bazı imkânlar tanımıştır. Ama özel hastaneler bu imkânları saklar. Bazen devlet gazinin protezini geri alır, otobüs şoförü gaziyi döver, “bunlar bedavacılar” derler, “ne gazisi” diye sorarlar. Söylediğinizde ilk defa duymuş gibi gerçekten şaşırırlar. Çünkü öğretilmemiştir. Velhasıl bizde böyledir. Acaba ABD, Birleşik Krallık, Rusya ve Almanya’da imkânlar nasıl ve kutlamalarda neler oluyor bir bakalım.
Devlet olma tarihi mezun olduğum Deniz Harp Okulu’nun kuruluş tarihinden bile yeni olan ABD’de Mor Kalp (Purple Heart) rozeti size saygınlığın yolunu açan bir nesnedir. İnsanlar saygı duyar ve öncelik tanırlar. Gazi İşleri Bakanlığı vardır. Gazi ve asker emekliler hastanesi vardır. (Hastane ve bakımevi ilk defa Napolyon tarafından Paris’te Les Invalides Kışlasının bir bölümünde kurulmuş ve hâlâ çalışmaktadır) 11 Kasım Gaziler Günü’dür. Tüm resmî daireler ve okullar tatil olur. Askerî resmi geçit törenleri olur. Devlet, gazisine ölene kadar gerçek anlamda bakar ve madalyasını verir. Birleşik Krallık’ta da aynı törenler yapılır. Komutanlar bakanlar ve en son Kral Londra’daki Whitehall Caddesi’ndeki Gaziler Anıtı’na çelenk koyar. Albert Hall opera salonunda Kral’ın da katıldığı dini tören ve akabinde askerî marşlar konseri verilir. Şehrin her meydanında askerî bandolar konser verir. Gelincik çiçeğinden yapılmış bir rozet tüm İngilizler tarafından göğüslerine takılır. Askerî birlikler ziyarete açılır. Özellikle çocuklara konu ile ilgili konuşmalar yapılır. (Bu törenleri ben de 2 defa izledim.) Rusya’da törenlere ilaveten yürümede sıkıntı çeken veya çok yaşlı olan gazinin evine bir takım silâhlı asker ve bando takımı yollanır, marşlar eşliğinde günü kutlanır ve bir buket çiçek verilir. Almanya’da görev yaptığım 1976 yılında otobüslerde özel olarak ayrılmış koltuklara kimse oturmazdı. Otobüs dolu ve de yaşlı insanlar olduğunda da kimse oturmazdı.
Askerler vatanını ve soydaşlarını korumak için yetişiyorlar. Bu uğurda şehit ve gazi olacaklarını bilerek yaşıyorlar, bu onların mesleği. Gazi olduklarında hediyeler ve parasal yardımlar onlar için hiç önemli değil, onlar bir metal parçası maliyeti çok az ama manevi değeri biçilemez olan bir madalya bekliyor. Bu onların hakkı. Üzülerek söylüyorum Kore ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gazilere madalya verdi. Çok az sayıda Kalan Kore Gazileri 74 yıl Kıbrıs Gazileri ise 50 yıldır madalyanın verilmesini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden bekliyor.
Biraz vefa biraz da saygı bekliyoruz.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.