Cevabımda, belki kendilerinin de farkında olduğu büyük bir soruna dikkatlerini çekmeye çalıştım: Bilgi edinmek için geldiğim bu kurumsal mekanda, bilgi edinmek bir yana dursun, denizciliğin gelişimi ve yayılımı için; kurum kültürüne bağlı, toplumun bütününü kucaklayan tarafsız politikalar ile icraatları uzun zamandır göremiyorum.
Sektörün bütününün faydası için hizmet etmeleri gerektiğine inandığım, bizler tarafından seçilmiş kişilerin, gelişmişlik seviyesine ulaşan toplumlarda birbirlerine olan davranış biçimleri toplantı kültürünün maalesef gerisine düşüyor, örnek olamıyor, bunlara şahit oluyorum ve üzülüyorum. Kürsü serbest ise; üyeyseniz ya da misafirseniz, sorunuzu veya görüşünüzü kısaca dile getirip bir baskı hissetmeden bilgi edinme hakkına özgürce sahip olmalısınız. Bir konuda üstlendiği görevi yerine getiremeyen üye kişiye, soru sorabilir ve cevabını alabilir olmanız demokrasilerde olması gerekendir. Meclis kürsüsü de aklımıza eseni paylaştığımız yer değildir, toplumun bütününün yararına olan örnek konuların özetle aktarıldığı, kurallara bağlı kalarak gerektiği kadar meşgul edilmelidir. İcraatlar hakkında ilk elden bilgi alınması elzemdir.
Bu köklü yapıda uzun zamandır bu ve benzeri değerleri olması gerektiği kadarıyla göremiyorum. Hem konuşan bir meclis isteniyor hem konuştuğunuzda size türlü kinayelerle kafa sallayanlar, surat asanlar, haylaz bir çocukmuşsunuz gibi işaret parmağını kaldırıp iki yana devirenler oluyor, bunlar belirli bir olgunluğa gelmiş her bireyi rahatsız ediyor, kişiyi inandığı yoldan alıkoyamasa da şevk kırıyor, yıldırıyor. Topluma fayda sağlayacak taze beyinleri ortamdan soğutuyor.
Konu ne olursa olsun; tecrübesi, kişisel eğitimi ve kabiliyeti oranında soru sorduğu için bir olayı doğru veya yanlış aktaran kişi, eğer yönetimin hoşuna gidecek bir söylemde bulunmadıysa hakaret boyutunda tabir caiz ise bir çocuk gibi azarlanıyor. Azarlayanın ve azarladığı kişinin yaşlarına baktığımda hicap duyuyorum. Bu bize, bizi biz yapan değerlere ters düşüyor ve beğenmiyorum. Bu davranış biçimini içinde bulunduğumuz çağda ilkel buluyorum. Bizi geliştireceğine inanmıyorum. Uzun soluklu yönetimlerde yorgunluk kaçınılmaz. Oda’mız 90’lı, 2000’li yılların başında böyle miydi, koltuklarda oturan büyük çoğunluk armatördü.
2000’li yılların başından itibaren denizcilik sektöründe hatırı sayılır yeni yatırımlar yapıldı, bu yeni yatırımcıları bu çatı altında göremediğimiz gibi var olan isimleri de bu ve benzeri yönetimsel hatalar nedeniyle göremez olduk diye düşünüyorum. Gelişeceğine, uzun zamandır geriye doğru bir gidiş var, Deniz Ticaret Odası’nın acilen kendisini toparlamaya ihtiyacı var. Bunun için de üyelerini dinleyerek, ne düşündüklerini, denizciliğin her alanında atılım yapmasını savunduğumuz ülkemiz için nasıl hayallere sahip olunduğunun, kişi ve ünvana bakmaksızın anlamalılar. İhtiyaçları var diyorum zira mevcut yönetimin karar mekanizmasını çalıştırmasında ve harekete geçirmesinde tüm yönetim kurulu üyelerinin özgürce fikir beyan edip etmediklerini de ciddi merak ediyorum. Konuş-a-mayan üye, konuş-a-mayan meclis varsa insan sormadan edemiyor acaba yönetim kurulu üyeleri aralarında konuşup, anlaşabiliyorlar mı? Bu noktaya gelinmesinde birbirleriyle açık tartışamadıkları, konuşamadıkları kesin, hal böyle olunca, bu olumsuz etkiler bir kişinin sırtında toplanıyor, bunca yükü kendisi gönüllü olsa bile bir kişinin taşıması ne yazık ki psikolojik ve fiziksel olarak mümkün değil.
Dünya nereye gidiyor, bu toplantı kültürüne sahip olan bir yönetim Türk denizcilik sektörüne ne kadar katkı sağlayabilir? İyi olan kazansın, Başkan kim olursa olsun, ancak Deniz Ticaret Odası bütünü kucaklamayı bilirse, tüm üyelerinin beklentilerini çağının ilerisinde yaratabilecek kabiliyette ve güçtedir, üyelerini bizden-ondan demeden sahiplenmeyi bilmeli, farklı düşüncelerin temelinde milli menfaatler varsa dinlemeyi, anlayabilmeyi en azından denemeli, kesip atmamalı. Kesip atarsa kendisinin de bir gün dinlenmeyeceğini hesap etmeli.
Denizcilik ülkemiz için ne denli önemli bir konu iken, çözüme kavuşması gereken onca unsurun yanında kurumsal veya bireysel yüzlerce milli başarı varken, toplantılar bu gelişmelerden uzakta seyredebilir mi? Maalesef ediyor. Ayrıca; son yıllarda Oda meclis toplantılarında lider 20 armatörü bir arada görmek mümkün olmuyor ama meclis üyelerini incelediğiniz zaman çoğu neredeyse armatörlük firmalarının yöneticilerinden oluşuyor, peki meclis toplantılarına bu ilgisizlik niye oluyor diye yönetim kendine soruyor mu?
Deniz Ticaret Odası köklü bir kurumdur üyelerinin sorunlarını çözmenin yanı sıra gerektiğinde ticaret ile odak, bilgi, bilim ve kültür üreten, gerektiğinde üretilmesine vesile olması beklenendir. İsterse magazini de en alâsından yaratabilir. Örneğin; sahibi olduğu denizcilik fuarının tüm dünyada ne kadar etkin olduğuyla dünya basınında anılsa, fuarında ağırladığı ülkeleri kendi ürettiği yerli teknolojisiyle bir araya getirse, bu teknolojinin tanıtımına katkıyı böylelikle gerçekten sağlasa, Fuarı için açtığı ihalenin birden fazla şartını yerine getiremeyen organizatörü değil de üyelerinin haklarını korusa ne kadar yerinde olur, öyle değil mi? Milli menfaatlerini gözettiği için ve ülke ekonomisine kattığı üstün değerler için ülkesinin bir projesi bir öncekiyle yarışsa. Yarattığı sosyal sorumluluk projeleri ile ülke gündeminden hiç düşmese mesela… Bunlarla haber olunsa, topluma faydada yarışsa tüm denizcilik STK’larımız. (Başaranlar var haklarını teslim ediyorum.)
Son yıllarda toplantıların içeriğine baktığımda bilgi alış-veriş kültüründen sapmalar hatırı sayılır derecede çoktur. İsmi, ünvanı, bilgisi ne olursa olsun, soru soran ile soruya muhatap kişilerin birbirlerine hitabındaki sevgisizlik beni ciddi oranda rahatsız etmektedir. Acilen bu konuda ortak akıl ile öz eleştirel bir değerlendirme yapılmalıdır. Kişiler sorumluluk alıp başardıklarını düşündüklerinde, alkışlanmayı da eleştirilmeyi de göze almalıdır.
Oda, ticaretin gerekleri kadar doğacak her bir vatandaşının deniz kültürüne yakınlığını sağlayacak, denizi, denizciyi ve denizciliği tanıtacak politikalar geliştirmeyi de önemsemelidir, uluslararası denizcilik alanında elde ettiğimiz başarıları kurum politikasıyla özdeşleştirmelidir. Bireylerin denizi ve denizciliği içselleştirebileceği prestijli çalışmaların yeri Oda olabilir ama üyelerinin, bütününü ilgilendirmeyen konuların odağı olamaz. Devletimizin tüm organlarında denizciliği direk veya dolaylı ilgilendiren faaliyetler, Oda tarafından yakından takip edilmelidir. Oda’mız her yönüyle kural koyan ve kural belirleyen olmada uluslararası arenada yön verici rolünü iyi bellemelidir.
Vizyon oluşturmak özel bir ihtisas alanı olan denizcilikte hiç zor değildir, önce isteyecek, başarmak için gelişimi vaktinden önce okuyacaksın.
Denizcimiz bu ülkeye sevdalı, ufuk pırıl pırıl, deniz masmavidir.