Türkiye sizinle gurur duyuyor

MDN İstanbul

The Extreme Sailing Series 2015. Act2 - Muscat Prize Ceremony at Act 2 of the Extreme Sailing Series 2015, Muscat - Credit: Lloyd Images

Extreme Sailing Series yarışlarına ilk defa bir Türk takımı katılıyor. Edhem Dirvana’nın kurduğu ve dünyanın en iyileri içinde yarışan TeamTurx ekibi Ay Yıldızlı bayrağımızı formalarının göğsünde arma olarak taşırken, mavi sularda başarıyla mücadele verdikleri teknelerinde de gururla dalgalandırıyorlar. Türkiye’nin en iyi yelkencilerinden oluşan ekip, yarışta müthiş bir performans ile şimdilik 5. sırada. Yelkenin ‘Formula I’i sayılan bu zorlu seride ülkemize kattıklarına tanık olup bir parçası olmak isteyecek, Dirvana’nın Mavi Vatan sevdasına, girişimciliklerinin dünya çapındaki sürekliliği için destek olmak isteyeceksiniz.

Edhem Dirvana, ileri görüşlü ve sağduyulu bir filozofun torunu, aynı değerlere sahip deniz ve yelken tutkunu bir anne-babanın yegâne evladı.

Babası Prof. Dr. Süleyman Dirvana, Türk Tıp tarihinde bir ekol, İstanbul Yelken’in kurucusu, Annesi Zeynep Dirvana kimsesiz çocuklara kanatlarını açan bir melek; zarafet ve azmin örnek bir sembolü. Süleyman Dirvana, Kandilli’deki Kıbrıslı Yalısı’nda doğmuş. Son Osmanlı dönemine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş. Almanya’da tıp okumuş, 2. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de askerlik yapmış. 40 sene; Aşağı Gureba ve İstanbul Tıp Fakültesi Cerrahi Bilim Dalı’nda hayatını geçiren kıymetli hekimimiz deneysel cerrahinin kurucularından.

Dedesi, Türkiye’nin ilk filozofu sayılabilecek İbrahim Edhem Mesut (Dirvana). II. Abdülhamit’in katibi. Vahdettin döneminde bir günlük Dahiliye Nazırı: Makamına geldiği bu ilk gününde tek bir evrak var ve imzası isteniyor. İmparatorluğun tüm birimlerine gönderilmesi istenen evrakta, ‘Samsun’a gitmekte olan ve son derece tehlikeli olan bir subayın tutuklanmasını, direnirse asılması’ yazılı. İbrahim Bey, tutuklama kararını esefle karşılıyor, telgrafı tam tersi yönde “Çanakkale kahramanı, Mustafa Kemal Hazretleri orayı şereflendirmek üzere, gereğini yapın” diyor ve telgrafı tüm birimlere gönderiyor. Tabii ailesiyle o gece Münih’e hareket ediyorlar. Öyle ki, Descartes’ın “Usul Hakkında Nutuk”unu 25 yaşında Türkçe’ye tercüme edip milletini felsefeyle tanıştırmayı arzuluyor, daha ötesi dönemin meşhur Paris Fuarı’nı gözlemleyip sanayi alanındaki gelişmelerini II. Abdülhamit’e resimli olarak raporluyor. Sorbonne mezunu değerli bir vizyoner. Eserin eski harflerle yazılı orijinal baskısı, Zeynep Hanım tarafından bulunup yeniden Türkiye’ye kazandırılıyor.

Her şey hayal etmekle başlar
Türkiye’nin ilk yelkencilerinden biri olan Süleyman Dirvana, her yaz eşi Zeynep ve oğlu Edhem ile “Seddülbahir” adını verdiği teknesiyle kıyı kıyı dolaşıp güneye inermiş. Edhem Dirvana 10 günlükken babası onu tekne ve deniz ile tanıştırmış. Maviliklerde huzur bulmuş ve bir daha da kopamamış. Babası, o yolculuklardan birinde Bozburun’u keşfetmiş. Edhem Dirvana dört yaşındayken, ev yapıp temelli yerleşmişler. Teknelerin gelip bu eşsiz cennete demirlemelerinin de hayalini bir yandan kuruyorlarmış. 1999 depremi sonrası Süleyman Dirvana bu evin boş odalarında kimsesiz çocukları ağırlamış. Şimdilerde ise Bozburun Yat Kulübü adıyla, dünyanın dört bir yanından yelkencileri ağırladıkları, bir butik otel ve restoran olarak işletiyorlar.

Edhem Dirvana, California Eyalet Üniversitesi’nde, Uluslararası İlişkiler eğitimi ardından Almanya’da Tübingen Üniversitesi’nde Avrupa Birliği üzerine master yapmış olsa da denizden hiçbir zaman kopamamış. ‘’Babam hiçbir zaman beni yarışçı ol, optimistçi ol diye zorlamadı. Kulüpte de yaz kurslarına, yelken takımına girmedim. Yazları biz güneye inerdik. Bozburun’da yaz boyunca yelken yapabilmem için babam bana bir tane dingi yaptırmıştı. Onunla kendi başıma yelkenimi yapardım sonra windsurf de yapmaya başladım ama yat yarışlarına hep beraber katılıyorduk. Sonra windsurf yarışlarına da girer oldum, 12 kadem dingileri Rıfat Edin’le hayata geçirdik. Yurt dışında, yurt içinde yarışlara katıldık. Şu an Uluslararası Yelken Federasyonu (ISAF)‘ın Başkan Yardımcısı Nazlı İmre’nin Türkiye Yelken Federasyonu Başkanlığı döneminde yelken sınıfının lazer sekreterliğini yapmaya başladım, milli takımın da yöneticiliğini yapıyordum. O dönemde yelkeni profesyonel olarak daha düşünmüyordum.”

Yelkene derin bağları olmasına rağmen olimpiyatlara katılmak, milli takıma girmek gibi hayalleri başlangıçta olmamış. Çok sevdiği arkadaşı, Kemer Golf and Country Club’ın sahibi Esat Edin’in iş teklifini de reddedemeyip yöneticilik yapmaya başlamış. Üç buçuk sene çalışmış, feci bir kazada değerli dostu Esat Edin’i ve çocuklarını kaybedene kadar… Çocuklarını, çocuğu gibi sevdiğini söyleyen Edhem Dirvana’yı bu olay derinden üzmüş. “Tam bu hazin olay öncesinde Bozburun’da bir şeyler yapma hayalini kurmaya başlamıştım. Tuzla’da Kemer Golf and Country Club’ın yelken şubesini açmıştık. Oradayken Bozburun’un konsepti kafamda yerleşmişti. Kaza olunca birden ‘Dank!’ etti. ‘Hayat pamuk ipliğine bağlı, bugün varız yarın yokuz, kurumsallıkmış, kariyer falan uğraşamayacağım’ dedim ve ailemle daha fazla vakit geçirmek için Bozburun’a dönmeye karar verdim,’’ diyor ve 33 yaşında Bozburun’a yerleşiyor. Yıllar sonra Bozburun Yat Kulübü hayata geçtiğinde babası ‘Teknenin en hızlısını bul ve getir’ demiş. İşte babasının en iyiye ulaşmasını salık veren bu isteğini Süleyman Bey’in vefatından sonra bir vasiyet bilip yerine getirmiş. Edhem Dirvana şimdi, Thomas Crown Affair filminde gördüğü ve çok etkilendiği iki katamaranın yan yana gittiği o sahnedeki katamaranlardan birine sahip. “Babamın vefatından birkaç hafta sonra, sanki bir vasiyet gibi katamaran konusuna daldım. İnternetten de bir tane buldum. Aldım, getirdim. Formula 20 sınıfı bir yarış teknesiydi. Katamaran keyfini alınca daha iyisini aramaya başladım. Ondan sonra Cengiz Mimarbaşı’dan o tekneyi satın aldım. Bu bir hobi teknesi değil, Formula 40 serisinde profesyonel yarış amaçlı üretilmiş. Tekneyi arkadaşlarımla İstanbul’dan üç buçuk günde Bozburun’a getirdik. En önemli anım, babamın birinci ölüm yıldönümünde; mezarının bulunduğu Seddülbahir’den bu tekneyle geçmemdir. Babamın vasiyetini gerçekleştirmenin huzuruna oradan geçerken vardım. Tarifi zor, duygusal bir andı benim için. Teknenin hayatına baktığınız zaman çok duygusal bir hikâyesi de var. Amerika’da şampiyonluklar yaşamış, film yıldızı olmuş, Türkiye’de Cem Uzan’ın lüks oyuncağı olmuş, el değiştirmiş, ama hakkı tam verilmemiş.”

Tekneyi ilk aldıklarında çocuk gibi heyecan yaşamışlar, o günkü heyecanını anlatırken gözlerinde yine görüyoruz. Kendi yelken bilgileri ile tekneyi çözmeye çalışsalar da olmamış, Türkiye’de kullanabilen hiç kimse de yokmuş. Edhem Dirvana durur mu azimli; yılmak, pes etmek onun lugâtında değeri yitikler arasında.

Birkaç iyi adam
Şimdi takımlarının dümencisi olan Mitch Booth ile tanışmasına vesile olan bu arayışı, arkasından giriştiği serüvenin de dönüm noktası olmuş. Babasının vasiyeti, hayırlı bir evladın kendi kıyısında kalmayıp, okyanusa atlama cesareti karşısında yaşam da boş durmamış, kararlı ve disiplinli oluşunun büyük ödülünü on(lar)a sunmak için hazırlığa çoktan girişmiş. “Ben o dönemde America’s Cup ile oldukça ilgiliydim, makaleler de yazıyordum. Extreme’den önce America’s Cup’a gitmeyi düşündüm. Onlarda sistem değişmişti, extreme gibi benzer bir düzene geçmişlerdi. Sıfırdan takımı oluşturmak yerine en kısa sürede takım olalım diye düşünüyordum. Zaten Çin, Kore gibi ülkeler de böyle yapıyor. Böylece kendi ülkelerini de başarılı bir şekilde tanıtmış oluyorlar. Çünkü bunun uluslararası medyada müthiş bir prestiji var. Kendi ülkelerinde denizciliği geliştiriyorlar, kendi insanlarının dikkatini çekiyorlar. Biz neden yapmıyoruz(?), bizde de işe yarar diye heyecanlandım. America’s Cup yetkilileriyle mesajlaştım. İtalya’dan tanıdığım üst düzey yelkenci bir arkadaşımla sürekli haberleştim, önemli bir isimle iletişimime vesile oldu. Süreç ilerledi ve beni bir yarışa davet ettiler. Venedik’te düzenlenen o yarışta Mitch Booth ile tanıştım. İlişkiyi koparmadım. Sonunda antrenörümüz olmasını teklif ettim. Yat camiasında çok iyi bilinen, olimpiyat madalyaları olan ve katılacağımız “Extreme 40” yarış organizasyonunun kurucularından çok değerli bir isim, bizim atrenörümüz oldu.‘’

Bu projeye başlayabileceğimize beni ikna eden, ülkemizde sayıları giderek artan genç yelkencilerimiz oldu. Mitch’in Bozburun’a ilk gelişi 2012 yılı kasım ayına rastlar. O zaman dönemin en iyi yelkencileri bu kampa dahil olmayı istediler, hatta Mitch’in antrenörlük masraflarına ortak oldular. Dolayısıyla bu takımı Ateş Çınar, Deniz Çınar, Can Bayülken ile birlikte kurduk. Daha sonra çoğaldık, çok yetenekli bir çok Türk yelkencisi takımımızın bir parçası olmayı seçti. Vakitlerini ve emeklerini ortaya koydular, ter döktüler. Hepsinin emeği ve inancı sayesinde bu noktaya geldik ve daha ileriyi birlikte hayal edebildik.

Edhem Dirvana’nın kişisel başarısını göz ardı etmek mümkün değil, denize ve başarmaya ne kadar inandığının, emek harcadığının kanıtı Mitch Booth’un şu an Türkiye’de olması. Edhem Dirvana’nın önderliğinde kurulan TeamTurx ekibi genç ve bu işe tutkuyla bağlı sportmen insanlardan kurulmuş, iki sene önce Bozburun’da bu yarış teknelerinin mucidi ve kendisi de birçok kez dünya şampiyonu olmuş Olimpik madalyalı Mitch Booth gözetiminde antrenmanlara başlamış. Ekip, Yelkenin ‘Formula I’i olarak bilinen, birçok ülkenin katıldığı prestijli Extreme Sailing Series yarışlarında Türk bayrağını, Antrenör Mitch Booth (Avustralya), Edhem Dirvana, Selim Kakiş, Can Bayülken (Türkiye), Diogo Cayolla ve Pedro Andrade (Portekiz) birlikte dalgalandırıyorlar. Yılda 8 seriden oluşan, her bir serinin farklı ülkede olduğu, 4 gün boyunca her ayakta 32, toplamda 256 yarış yapılıyor. Bu ekip, kazanılması en zor yarışlardan birinde genel ortalamada 5. olarak Türkiye’yi iyi bir dereceyle temsil edip bizlere önemli bir gurur yaşatıyor. İlk ayağı Singapur olan yarışın ikinci ayağı olan  Muscat-Umman’da 5. olmalarının ardından jüri özel ödülüne de layık görüldüler. Yarışta Singapur, Umman-Muscat’ın dışındaki diğer seriler; Çin-Qingdao, İngiltere-Cardiff, Almanya-Hamburg, Rusya-St. Petersburg, Türkiye-İstanbul ve Avustralya-Sidney ile son bulacak.

Yelken yapmak ayrı bir beceri onu bir de takım halinde sürdürebilir kılmak, müsabakalara katılmak, kaynak yaratmak, birçok bileşeni bir arada organize etmek gerçekten de çok zor. Takım kurup, uluslararası yarışlara ülkeyi temsilen gönüllü katılmak ise ciddi bir kaynak, fedakârlık, sorumluluk, zaman, disiplinli çalışma ve kondisyon gerektiriyor. Bir çok alanda genel kültür düzeyinin yüksek olmasını, muhakeme yeteneğinin ve karar vericiliğin hızlı ve atak olmasını da gerektiren bir alan. Üstelik bunu hem bireysel hem takım halinde senkronize yapmak durumundalar. Dış etkenler: deniz, rüzgâr, akıntı ve daha bir çok konuyu aynı anda hesap edip saniyede karar almak şart. Özetle gereken; her yönden kontrollü bir güce sahip olmak.

Futbola, baskete, voleybola geç yelkene dur, olmuyor ama!
“Her işi devletten beklememek lazım” diyen Dirvana, böyle derken, diğer ülkelerin denizin her alanında olduğu gibi bu alanda da yelken sporunu tabana yaymak için geliştirdikleri politikaları anlattığında, içten içe üzülüp içimiz eziliyor. Dirvana sponsor bulmak için her kapıyı çalıyor, tekrar çalıyor; bir çok kişi başta sıcak bakıyor ama iş ciddiye geldiğinde bir bahane bulunuyor ve olmuyor. Ancak azimli olmak burada da yüzüne gülüyor. ‘’Sponsor bulabilmek için altı ay uğraştım. İnanılmaz bir sponsorluk da beklemiyorum, ana sponsor benim, altyapıyı kurmuşuz, tekne var, bakımı-tutumu var, ekibi kurup yarışçıları yetiştirmişiz. Önce Arkas ardından Kaya Ropes’la tanıştık. Bernard Arkas ile hayallerimizin kesiştiğini gördük. Yelken tutkunu ve yeniliklere açık biri. Yaptığımız projeyi çok beğendi ve birbirimize çözüm ortağı olabileceğimizi fark etti. Türkiye’nin bu alanda başarılı olması gerekliliğine ve bize inandı ve ilk defa bir Türk takımının bu seviyede bir yelken yarışına katılmasını mümkün kıldı. 2014 Eylül ayında İstanbul’da ev sahibi ülke kontenjanından yarışa girebildik. Bu sene 2015 serisine girmeye hak kazandık ve bu sefer de Singapur yarışında Beko desteği ile sonrasındaki yarışlar için de Kaya Ropes ana sponsorluğunda yarışmaya devam ediyoruz. Kaya Ropes’un uluslararası vizyonu ve bir Türk markası olarak kendi alanında dünyanın en iyileri arasında yer alma arzusu bizimkiyle çok iyi uyuştu. Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kaya hedefimize inandı, birlikte ileriye yönelik çok daha büyük projeleri hayal ediyoruz. Ayrıca bize Number 1 Radyo ve Televizyon medya, SailRacing Türkiye, Dökar Mast, Doyle Yelken ve CSC Composites malzeme desteği veriyor. Bunun dışında birçok denizciliğe ve yaptığımız projenin önemine inanan medya sponsorlarımız haber yapıyor ve bu projenin daha geniş kitlelere yayılmasında çorbaya tuz atıyor. Bir de tabi bizleri destekleyen yüreklendiren, umutsuzluğa kapıldığımız dönemlerde sırtımızı sıvazlayıp yapabileceğimizi hatırlatan yakınlarımız var. Onlar olmadan bu zorlu yolculuğu aşmamız mümkün değil. Ancak hâlâ eksiğimiz yok değil. Bunları da kısa zamanda aşacağız. Buralara kadar geldikten sonra katlanarak büyümesini sağlamamız gerekiyor. Biz bu yarışta diğer takımlardan çok daha fazla öne çıktık, insanları angaje ettik. Yarış aralarında halkı selamladık,  teşekkür ettik. Çince ‘Teşekkürler’ yazan bir pankart hazırlamıştım. Suya ilk çıktığımızda yarış öncesi bir geçiş yapılır. Biz o sırada bu pankartı açtık seyirci müthiş mutlu oldu. Bunu, bir tek biz yapıyoruz. Singapur’da da serinin ilk yarışında ‘Çin yeni yılınızı kutlarız‘ diye pankart açtmıştık. Ona da ilgi oldu. Bu takımların hepsi uluslararası takımlar. Oranın halkıyla fazla münasebet olmuyor, organizasyon sahipleri de bundan biraz şikayetçiydi. Sonra bize gelip teşekkür ettiler. ‘Sizin gibi halkla ilgilenen başka bir takım yok, keşke diğerleri görseler ve sizden örnek alsalar’ dediler. Bunları duyuyor olmak da bizim için çok güzel. Çünkü biz bu yarışa ilk defa katılan bir takım olarak; bu seride tecrübeli profesyonel takımlara kıyasla gerek performansımızla gerek kültürümüzle fark yaratabildik. Bunu orada kurduğumuz iyi ilişkiler ve yelkenciliğimizle sağladık. Aldığımız dereceler yadsınabilecek şeyler değil. Biz kısa zamanda hızlı yol almayı becerdik. Organizasyonun gösterdiği alakayı ve takdiri ben Türkiye’de maalesef göremediğimizden muzdaribim. Bizim kendi insanımız bu başarının ne kadar farkında! Türkiye’nin bu seviyede kendini gösterebileceği ve bu sayede Türkiye’de profesyonel yelkencilerin gelişebileceği, genç yelkencilere daha yüksek hedefler koyulabileceğini herkese göstermek istiyorduk. Bu tip yarışlar sportif açıdan çok yüksek performans ve tecrübe gerektirdiği için zor olsa da işin finansman kısmı da oldukça zorlayıcı. Bütçe gerekli, birçok yetenekli insan da bütçe oluşturamadığından, sponsorluk görüşmelerini tamamlayamadığından bu hedeflere ulaşamıyor. Bu gerçekten benim için de zor oldu. İki senelik bir uğraş süreci ile bu başarıları elde edebildik.”

Çölde buz hokeyi öğretmeye çalışmıyor bu insanlar, iki yarımadalı coğrafyada olması gerekeni söylüyorlar. Bu iş için en uygun ülkede yaşıyoruz, çok büyük kaynağa sahibiz ama onu işleyecek insanları yetiştirmiyoruz. Yapılacak basit değişiklerle daha denizci bir ülke yaratılabileceğinden yana Edhem Dirvana, mesela yeni Zelanda’daki gibi ilkokuldaki çocukların deniz güvenliği dersi almalarını savunuyor. Bütçe gerektirmeyen denizciliğimizi ileriye taşıyacak yeniliklere ihtiyacımız var, diyor. Yatçılık ve denizciliğin lüks algısı içerisinde olmasından da şikayet ederek devam ediyor, “Denizcilikte saygı kalmadı gibi. Sektör gelişiyor, seviniyoruz ama kontrolsüz ve eğitimsiz insanlara açıldığı için işin güzelliği kaçıyor. Deniz kültürü yozlaşıyor. Amatör yelkencilere imkanlar kolaylaştırılması gerekirken daha da zorlaşıyor. Kıyılar var, rampalarımız yok. Mevzuat zor, ‘denizi sevmeyin’ der gibi. Bu da eğitimle olur. Çok sorun sıralanır ama planlı bir kalkınma projesi kapsamında hepsi iyileşebilir. Burada sadece devletten destek beklememek lazım. Çin’de bir Sailing City var. Yerel şirketler, ‘Biz yelkenle anılmak istiyoruz’ demişler. Büyük bir alt yapı yatırımı yapıldı, devlet de destek verdi. ‘Komünist düzendir merkezin baskısıyla yelken yapıyorlardır’ diye düşünüyordum. Oradaki direktörle uzun uzun sohbet ettim. Ağırlıklı olarak özel sektör destekli, her sene Bin 800 çocuğa ücretsiz yelken kursu veriliyor. 50 bin yetişkin de bir tür yelken kursuna yazılıyor. Biz orada yelken yaparken halk o kadar alaka gösterip heyecan duydu ki… İşin keyfini, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda sürüyorlar. Çin, halkını denizle buluşturuyor ve denizin diğer alanlarında daha da büyüyeceklerinin sinyalini yaptığı bu uzun vadeli yatırımlarıyla veriyor. Bizim bu konuda kendi halkımızı yönlendirmemiz gerekiyor. Amiral Cem Gürdeniz’in “Mavi Uygarlık” kitabını keyifle okudum. O kadar mutlu oldum ki, yıllardır içimde kanayan ama dillendiremediğim yaraya çok yönlü olarak bu kitap, Sayın Amiralimizin eşsiz vizyonu ve kalemiyle tercüman oldu. Kendisi iyi bir yelkencidir. Düşüncelerimi yansıttığı için bu kitabı denizle tanışmaları için tüm gençlere ve herkese referans gösterebilirim.

Bu Extrem projesi de; dünya kamuoyuna “Türkiye olarak biz de varız!” demek ve direk iletişim kurabilmemiz için vesile oldu. İyi bir şey yapıyor olmanın hazzını içimizde yaşıyoruz. Ancak denize kıyısı olan diğer ülkelerin, su sporlarındaki başarıları arkasında; devletlerini, özel sektörünü ve halkını görünce insanın içi ciddi anlamda burkuluyor. Ekonomiye en büyük döviz girdisi sağlayan bu cevhere uzak duruşumuza aklım ve gönlüm hiç razı gelmiyor.”

Çocukların ve gençlerin yelken yapmasını önemseyen Dirvana, yelkenin ahlaklı bir spor olduğunu, gençlerin; fiziksel ve ruhsal, sosyal ve kültürel gelişimlerinde kişiliklerine bir çok değer kattığını, denizle haşır neşir olan ve küçük yaşta su sporlarıyla tanışan gençlerin daha dik ve dirençli kalmalarına olanak sağladığını böylelikle daha sağlıklı nesiller yetişebileceğine dikkat çekiyor. Son yıllarda ailelerin yelkene ilgisi artmış, yelkenci kız çocuk sayısında da artış gözükmekle birlikte Dirvana, bu rakamları yeterli bulmuyor. “Ülke nüfusuna oranla daha başındayız” diyor ve teşvik edilmesi gerektiğinin önemine vurgu yaparak tüm STK’ların, İdarenin ve halkın dikkatini stratejik önemde olan bu deryaya vermesini istiyor.

TeamTurx ekibine bize yaşattıkları bu onur ve ülkemizi başarı ile temsil ettikleri için teşekkürlerimizi sunuyor, özellikle ev sahibi takım olarak 1-4 Ekim 2015 İstanbul’da gerçekleşecek seriyi heyecanla bekliyoruz.

Pruvanız neta, rüzgârınız kolayına, neşeniz daim, birincilik TeamTurx ile bizim olsun.

Bunu Paylaşın