Bu yazı kaleme alındığında Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonu 24’üncü gününe girdi
Operasyonun hukuki tanımı, askeri ve politik hedefleri, taktikleri, hızı, gelişimi, başarı durumu konusunda medyada her gün birçok yorum yapılıyor.
Eş zamanlı olarak açık kaynaklar vasıtasıyla çok kapsamlı bir bilgi harekâtı da yürütülüyor.
Gerek Batı gerekse Rusya kaynaklı yayın organları yaşananları kendi bakış açılarıyla yansıtıyor.
Politik açıdan mevcut durum çerçevesinde oluşan ittifaklar ve bu ittifaklar ile tarafların siyasi otoritelerinin hadiseye ilişkin açıklamaları, askerî açıdan taktik seviyedeki gelişmeler, günlük yaşam bakımından ise insani olaylar öne çıkarılıyor.
Öne çıkan konular, esasen hep akılda olması gereken büyük resmin gözden uzaklaşmasına yol açabiliyor. Ancak buna izin vermemek gerekiyor.
Çok da geriye gitmeden, büyük güç veya küresel güç mücadelesinde, Soğuk Savaş’ın bitiminden bugüne yaşananlara yönelik tarihsel bir yaklaşımla;
♦ Bu noktaya nasıl gelindiğinin,
♦ Yaşanan durumdan en çok kimlerin menfaat sağladığının,
♦ Askerî ve sivil kayıplar yaşanmadan diplomasi yolu ile bu durumun önlenmesinin mümkün olup olmadığının,
♦ Kayıpların önlenip önlenemeyeceğinin devamlı olarak sorgulanması önem arz ediyor. Tabi bu sorgulamanın sadece Ukrayna için değil Irak, Suriye, Libya, Gürcistan, Kazakistan ve Afganistan için de yapılması gerekiyor.
Bu sorgulamayı yaparken tarafların dünya barışı, insan hakları gibi söylemlerini de dikkate almak önem arz ediyor.
Bir diğer konu ise sürece kimlerin, nasıl katkı sağladığının dikkatli ve sürekli şekilde değerlendirilmesi gerekliliği.
Örneğin, yakın geçmişte Afganistan’da, Afrika’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Kazakistan’da yaşananlar karşısında alınan tavır ile Ukrayna’da yaşananlar karşısında geliştirilen reaksiyonların dikkatli şekilde karşılaştırılması gerekiyor.
ABD için tehdidi daha oluşmadan, kaynağında yok etmeyi hayata geçiren önleyici vuruş (pre-empti ve strike) yaklaşımını uygun gören ve buna yönelik her türlü gizli veya açık faaliyete destek sağlayan veya bu faaliyetleri görmezden gelen mantığın, ABD dışında benzer uygulamanın hayata geçirilmesine izin vermemek üzere kurgulandığı görülüyor.
Arada bariz bir anlayış farkı olduğu anlaşılıyor.
Bu güncel destekten hareketle ABD, Çin’e de meydan okuyor:
♦ Çin’den Rusya ile işbirliği yapmamasını istiyor.
♦ Rusya’ya yardım etmenin sonuçları olacağı yönünde Çin’i tehdit ediyor.
♦ Fırsat yaratmış ve Rusya’ya karşı rüzgârı arkasına almış durumda iken iki gücün bir araya gelip gelmeyeceği konusunda reaksiyon ölçmeye çalışıyor.
♦ Arkasındaki desteği sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Yaşananlardan önümüzdeki günlerin bünyesinde çok daha önemli ve tehlikeli gelişmeleri barındıracağı anlaşılıyor.
Öte yandan, öznesinin kim olduğuna bakmadan, uygulamaya sokulan ve siyasi konular dışında müzik ve spor gibi alanları bile içine alan, bazen müzisyen, bazen de spor takımı bazına kadar inen uygulamaları kapsayan yaptırımların verdiği mesajların üzerinde durulması önem arz ediyor.
Yaptırımların geldiği seviye ABD ve Batı çıkarlarına uymayan davranışların “en ağır şekilde yaptırıma tâbi tutulması” gibi bir düşünce yapısının oluştuğunu gösteriyor.
Bu arada yaptırım uygulayanların bir kısmının enerji ve demir-çelik gibi önemli alanlarda Rusya’ya belirli oranda bağımlı olmaları da ayrıca dikkat çekiyor. Bu durumun ne kadar sürdürülebilir olacağını zaman gösterecek olsa da ilk aşamada bir mesaj verilmek istendiği görülüyor.
Türkiye açısından bakıldığında; Kıbrıs Adası, Doğu Akdeniz, Ege, Karadeniz, Suriye, Irak, S-400 veya çıkarlarına uymayan herhangi bir diğer konu kapsamında ABD ve AB’nin, geçtiğimiz aylarda aldıkları kararlar çerçevesinde “kendileri için gerektiğinde”, birlikte veya münferiden, uygulamaya geçirebilecekleri yaptırımların varabileceği seviyeye yönelik önemli bir örnek teşkil ediyor.
Bugün Ukrayna konusunda yaptırımlara maruz kalan Rusya’nın da açık ve/veya örtülü yaptırım uygulamaları konusundaki sicilinin çok parlak olduğunu söylemek mümkün değil.
Bu çerçevede Türkiye-Rusya ilişkileri bağlamında Suriye’nin kuzeyi konusunda zaman zaman yaşanmış olan gelişmeler buna önemli bir örnek oluşturuyor.
Sonuç
Sonuçta bölgemizde Ukrayna üzerinden küresel anlamda ciddi bir mücadele yürütülüyor.
Bu mücadele 24 gün önce sıcak çatışmaya/operasyona dönmeden önce de sürüyordu.
Küresel güçlerin bölgedeki konuşlanması hem Türkiye’ye bakış açısını hem de bölgede olabileceklere yönelik bir hazırlık içinde olunduğunu zaten gösteriyordu ve hâlen gösteriyor. askeri
Dolayısıyla bugün Ukrayna’da yaşananların sadece “Ukrayna ve Rusya arasında bir savaş” olarak tanımlanmasının, geleceğe yönelik doğru bir düşünsel projeksiyon yapılmasının önündeki en büyük engellerden biri olacağı anlaşılıyor.
Ukrayna meselesine doğru ölçekte bakılması, gelişmelerin küresel ve bütüncül şekilde değerlendirilmesi önem arz ediyor.
Özellikle ABD, Ukrayna ve Batı’nın Türkiye’yi aktif olarak içine çekmek istedikleri Ukrayna meselesi konusunda her seviyedeki karar vericinin Türkiye’ye yapılan tekliflerin içindeki tuzakları doğru biçimde etüt etmesi gerekiyor. Bu çerçevede;
♦ Türkiye’nin envanterindeki S-400 Hava Savunma Sistemlerinin Ukrayna’ya vermesi karşılığında parası ödenmiş F-35 uçaklarının Türkiye verilmemesi yönündeki kararın kaldırılması, askeri
♦ Türkiye’nin Ukrayna’da garantör statüsünde hareket etmesi
gibi tekliflerin, Ukrayna’ya bunca ülke tarafından birçok silah verilirken ve destek sağlanırken Türkiye tarafından sağlanan SİHA’ların öne çıkarılmasının, silahların fonksiyonel özelliklerinden bağımsız olarak, doğru biçimde değerlendirilmesi önem arz ediyor.
Türkiye’nin büyük güç mücadelesini veya küresel güç mücadelesini doğru şekilde okuması, meseleye bakış açısını “tam bağımsız Türkiye” ana fikri üzerinde şekillendirmesi, her durum için kendine yetecek şekilde hazırlıklı ve güçlü olması gerekiyor.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.