Enkazın kaldırılmasına ilişkin uluslararası Nairobi Konvansiyonu’nda Türkiye’nin mevcut durumu…
Bu konu şirketimizin bu ayki araştırma konusu idi. Güzel detaylar ve yorumlar ortaya çıktı. Meslektaşlarımla gurur duymaya başlayabilirim artık. İçerikte geçen cümleler biraz yabancı gelebilir ama varacağımız ana fikir yukarıdaki sloganda gizli. Editörümün de müsaadesi ile bu konudaki sevgili meslektaşım Sn. Sevinç Fındık Yılmaz’ın dosyasını konuk etmek istiyorum köşemde.
Buyurun…
Enkazın kaldırılmasına ilişkin Uluslararası Nairobi Konvansiyonu, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)’nün 18 Mayıs 2007’de Kenya’da düzenlenen diplomatik Konferansında kabul edilmiş ve 14 Nisan 2015’te yürürlüğe girmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse, ilgili Konvansiyon; devletlerin karasularının ötesinde olan enkaza ilişkin mutlak sorumluluk, zorunlu sigorta ve doğrudan dava unsurlarını tayin eden ilk uluslararası enstrümandır.
Bilindiği üzere deniz güvenliği ve emniyetinin sağlanması ve aynı zamanda deniz kirliliğinin önlenmesi ve korunması hususunda pek çok devlet yıllardır çalışmalar yürütmekte, ülkelerin kendi milli hukuklarında belli yasa ve kurallarla düzenlemeler getirilmektedir. Bu çalışmalardan bahsedildiğinde aklımıza ilk gelen organizasyonlardan biri olan IMO yıllarca bu konularda devletlerarası bir uygulama/çalışma uyumluluğu/yeknesaklığı yaratmak üzere çalışmalar yapmış ve nihayet 69’uncu toplantısından (1993) 14 yıl sonra bu çalışmalar, ilgili Konvansiyon ile taçlandırılmıştır. Konvansiyonun amacı devletlerin karasularının dışında enkaz haline gelen bir gemi enkazının en hızlı ve verimli biçimde kaldırılmasının sağlanmasına yöneliktir. Güdülen amaç ve oluşturulmaya çalışılan monoton her anlamda bir ülkenin denizi koruma/güvende tutma ve kirliliği önleme anlamındaki menfaatlerine maksimum düzeyde cevap veren, milletleri ortak paydada hareket ettiren ve dolayısıyla da belli bir düzen sağlayan bir fikir birliği ürünüdür. Konvansiyonun neyi amaçladığına, yetki alanlarına, taraf olan devletlere ve yetkilerine, kural ve kaidelerine dair yüzlerce yazı ve makale bulunmaktadır. Fakat tek bir soru hâlâ bizim için cevapsız kalmakta: Türkiye neden bu Konvansiyona taraf değil? Bu yazımız bu soruya ışık tutarak, cevaplanması ve bir şeylerin değişmesi umuduyla hazırlanmıştır.
Gemi enkazına ilişkin sorulması gereken 3 ana soru
Bu soruları şöyle sıralayabiliriz;
- Kim sorumlu?
- Bu sorumluluğa dayanarak ne gibi tedbirler/önlemler alınmalı/alınacak?
- Sorumluluk nasıl tatbik edilecek?
Bu sorular Konvansiyon ile cevap bulan sorulardır. Konvansiyona göre enkazın kaldırılmasına ilişkin gemi donatanı sorumludur, fakat bazı sınırlı durumlarla muaf tutulabilmektedir. Atılacak adımlar/alınacak önlemler enkazın yerinin belirlenmesi, işaretlenmesi ve en nihayetinde kaldırılması olacaktır. Enkazın kaldırılması mesuliyeti ve bununla ilgili masraflar donatana aittir fakat eğer donatan işbirliği içinde değilse veya ulaşılamıyorsa o zaman enkazdan etkilenen devlet için bazı diğer opsiyonlar da bulunmaktadır. Nihai olarak Konvansiyon, sorumluluğun tatbikini sağlamak adına, 300 gt ve üzeri her gemi için zorunlu sigorta şartı getirmiştir. Buna ek olarak, Konvansiyon enkazdan etkilenen ülkenin direkt olarak sigortacıya talepte bulunma yolunu da açmıştır. Bilindiği üzere, enkaz kaldırma hizmeti cüzi rakamlarla yapılan bir servis değildir. Enkazın işaretlenmesi ve kaldırılması için verilecek hizmetin pahalı olması nedeniyle kaldırma çalışmalarının ertelenmesi/bekletilmesi yahut hiç gerçekleşmemesi durumlarına ilişkin kurallar da Konvansiyon tarafından belirlenmektedir.
Konvansiyonun bazı maddelerine değinmemiz gerekirse; 10’uncu Maddesi donatanın enkazın yerini belirleme, işaretleme ve enkazın kaldırılması ile ilgili masraflardan sorumlu olduğunu ve donatandan bu masraflar dışında herhangi bir talepte bulunulamayacağını belirtir. Ancak 3’üncü maddenin 2’nci paragrafına göre, Konvansiyonu içsu ve karasularında da uygulayacağını bildiren Üye devletin, bu talepler dışındaki hak ve yükümlülüklerine zarar gelmez ve enkazdan etkilenen devletin enkazın meydana gelmesi sonucu donatan dışında üçüncü şahıslara karşı bir talep hakkı bulunuyor ise, bu talep hakkı Konvansiyon kapsamında değerlendirilmez. Enkazın kaldırılmasına yönelik aksiyonların mahiyeti millî veya milletlerarası hukuk bakımından bir kurtarma faaliyeti olarak kabul edilmesi halinde ise, kurtarıcılara ödenecek ücret veya özel tazminat Konvansiyon hükümleri dışındadır.
Zorunlu sigorta ve mali güvence
Yukarıda kısaca değindiğimiz üzere, Konvansiyonun getirdiği en önemli hususlardan biri de enkazın donatan tarafından belirlenmesi, işaretlenmesi ve kaldırılmasına ilişkin masraflar dolayısıyla enkazdan etkilenen devletin uğradığı/uğrayabileceği zararın teminat altına alınabilmesi için sigorta yaptırma zorunluğunun getirilmesidir.
Bu Konvansiyon ile donatana, tehlike teşkil eden enkazın belirlenmesi, işaretlenmesi ve kaldırılması masrafları dolayısıyla enkazdan etkilenen devletin uğrayabileceği zararı teminat altına alan, 1976 Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlandırılması Hakkında Milletlerarası Sözleşme’de belirlenen limitler ölçüsünde mali bir güvence sağlama ve sigorta yaptırma zorunluluğu getirilmiştir. Üye sicil devletinin yetkilendirdiği makam veya kuruluşlar, bu sigorta ve diğer mali güvencelerin Konvansiyonun belirlenen şartlarına uygun olduğunu gösterir bir belge tanzim eder.
Bu yazımızda ışık tutmak istediğimiz konu da tam olarak burada devreye giriyor. Bahse konu Konvansiyona ülkemiz hâlâ taraf olamamıştır. Bilindiği üzere 14 Nisan 2015 tarihinden itibaren sözleşmeye taraf olan ülkelere sefer yapan her geminin Sözleşme kapsamına uygun sigorta ve bu teminatı gösterir geçerli bir sertifikaya sahip olması zorunlu hale getirilmiştir. Bahse konu sertifikanın taraf olan ülkeler arasından diğer ülke bayraklı gemilere bu sertifikayı düzenleyebileceği duyurulmuştur. Bu Konvansiyona taraf olmak için ülkemizin belli çalışmalar içerisinde olduğunu pek tabii biliyoruz. Fakat bu çalışmaların hızlandırılması ve aksiyona geçilmesi için biz denizcilik sektörünün bir halkası olan sigortacılar olarak aktif rol almak arzusundayız. Türkiye’nin bu konvansiyona taraf olması ve ülkemize giren veya karasularımızdan geçen her geminin NWRC sertifikası ve en azından geçerli bir tam ziya tekne sigortası olması için elimizden geleni yapmaya hazırız.
Konvansiyona taraf olmanın getirileri
Nairobi Konvansiyonu 2007’nin uygulanmaya başlanması ile birlikte uluslararası alanda önemli bir hukuki boşluğun doldurulduğu hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Sözleşmeye taraf olmayan Türkiye için ise hâlâ bazı enkaz kaldırma olaylarında ciddi vakit kaybı ve tereddütler yaşanmaktadır. Bu tereddütler veya kaybedilen vakitler, uzun vadede denize / çevreye büyük zararlar getirmekte ve ekonomik anlamda zararın katlanmasına yol açmaktadır. Konvansiyona taraf olmanın bize ne kazandıracağını ve Konvansiyon ile ilgili diğer önemli başlıkları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
- Konvansiyon, enkazdan etkilenen devlete enkazın tehlike yaratıp yaratmadığı konusunda doğrudan karar verme yetkisi tanımaktadır.
- Enkazdan etkilenen devletin bu konuda tek yetkili olması ve tehlikenin varlığına karar vermesi halinde, Konvansiyonun uygulama alanı bulması sebebiyle enkazdan etkilenen devlet; bayrak devleti, gemi maliki, sigortacısı ve özellikle enkaz nedeniyle zarar gören diğer devletler varsa, bu devletlere göre daha üstün bir konumdadır. Yine de devletin aksiyonları enkazın yarattığı tehlike ile orantılı olmalıdır. Donatan böylelikle alınan aksiyonların orantısızlığını protesto edebilmelidir.
- Enkazın belirlenmesi, işaretlenmesi ve kaldırılması masraflarından ötürü enkazdan etkilenen devletin uğrayabileceği zararı teminat altına alacak mali bir güvencenin sağlanması veya sigorta yaptırma zorunluluğun getirilmesi enkazdan etkilenen devlet için son derece önemli bir uygulamadır. Böylece, etkilenen devlet tarafından enkazın bizzat kaldırılması halinde, bu masrafların karşılanmaması gibi bir risk de ortadan kalkmaktadır. Bu da aksiyon alma aşamasında yaşanacak olası beklemeleri / ertelemeleri ve tereddütleri ortadan kaldıracaktır. Masrafların karşılanmaması endişesi son bulacaktır.
- Bilindiği üzere, çoğu deniz sigortası poliçesinde ‘’pay to be paid’’ rule (kuralı) dediğimiz, önce sigortalının ödeme yaptığı ve sonrasında sigortacının tazmin etmesi kuralı vardır. Bu Konvansiyon ile direct action (doğrudan dava) çerçevesinde, enkazın belirlenmesi, işaretlenmesi ve kaldırılması çalışmalarından doğacak masrafların direkt olarak sigortacıdan talep edilebilme yolu açılmıştır. Böylelikle, enkazdan sonra görünmez / ulaşılmaz olan armatörün katlanmadığı masraflar etkilenen devlet tarafından geminin sigortacısından direkt talep edilebilmektedir.
Tüm yukarıdakiler ışığında, bu konuda tüm paydaşların görüşleri alınarak makro ve mikro ölçekte bizim yukarıdaki yorumlamalarımıza paralel bir ülke menfaatinin olduğu, dış ilişkilerimiz bakımından da siyaseten uygunluğu bulunduğu takdirde, yukarıdaki açıklamalarımız tahtında bu Konvansiyona bir an evvel taraf olunmasının ülkemiz açısından yararlı olacağını düşünüyoruz. Bizler de sigortacılar olarak bu ve benzeri çalışmalar içerisinde ülkemiz adına aktif rol almaktan ve elimizden geldiğince ülke menfaatlerimiz için bu çalışmalara yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.