Bu sefer temelli. Ölüm korkusundan değil aslında; acı çekerek ölmekten korkumdan! Öğrendiğime göre koronaya yakalananlarda genellikle sigara içenlerde, nefes alıp verirlerken ölüm döşeklerinde her nefes sanki ciğerlerde cam kırıkları varmış gibi acı veriyormuş
İnsanlar sanırım ölmekten ziyade acı çekmekten kaçınıyor daha çok. Bir arkadaşım genç yaşlarda yurtdışına her gittiğinde ilk yaptığı işin hemen bir sustalı almak olduğunu söylemişti. Neden tabanca değil de sustalı diye sorduğumda, bela olanların tabancayı görünce donup kaldıklarını ama bıçağı görünce hemen topukladıklarını anlatmıştı.
Bir denizcilik yayınında neden acı çekmekten bahsediyorum derseniz çok emin değilim ama beynimi çok meşgul ediyor, galiba acı çekmeyi unutmuşuz bu refah çağında. Ölüm yüzdesi göreceli olarak düşük olan ama bulaşıcılığı çok yüksek olan bir virüsten kaçacak delik arıyoruz. Bu aylarda hızla evrim geçiriyoruz, çoğunluğumuz homeysapiens olmaya doğru koşar adımlarla gidiyor. Aslolanın acıdan kaçınmak olduğunu fark ettik sanırım. Ne Rolex ne Ferrari sahibi olmanın hiçbir işe yaramadığı anlaşıldı. En azından bir balkonu olan mutlu sıcak bir yuvanın her hazdan daha önemli olduğunu fark etmeye başladık. Cahilliğimizin sonu yok ama gafil olmamamız gerekirmiş. Çok daha az çalışmaya, çok daha fazla düşünmeye başladık (beynimizde acı reseptörleri yok tabi).
Biliyorum artık gına geldi bu virüs hakkında okuyup konuşmaktan. Ben burada biraz gelecekle ilgili çıkarımlarda bulunmak, not düşmek istiyorum. Hatta belki de konuşmamız gereken en önemli konular bunlar. Acıdan kaçınmamız şart nihayetinde. Bugün itibarıyla, iyileşenler hastalığa kapılanları geçti çok şükür.
Neredeyse yüz yıldır salgın yaşanmadı. Evrim kavramı elbette işini yapmaya devam ediyor. Her salgından sonra neler değişmedi ki. Salgınları başlatan da gene insan oldu. Şimdi burada bunların kronolojisini sıralayıp malumatfuruşluk yapmanın gereği yok elbette. Ancak uzaylılar saldırırsa insanlık kenetlenir ve dünyaya barış gelir deyip dururdum. Bu saldırının salgın hastalık olabileceğini öngörememek biraz mahcup etti tabi.
İnsanların tasarrufa yöneleceğini ki bu kapitalizmin sonu demek, öngörüyorum. Eğitim ve sağlığın parasız ve tabana yayılacağını görebiliyoruz. Devletler olmaya devam edecek elbet ama işbirliği tarihte hiç görülmediği kadar fazla olacak. Matbaanın yaptığını şimdi internet yapacak. Aydınlanma sayesinde mitlerin yok olmaya başladığı devir kapıda. Minimal yavaş seyahat merakı sayesinde daha çok insan birbiri ile görüşmeye ve anlamaya başlayacak. Açıkçası ben distopik bir dünya göremiyorum gelecekte. Salgın hastalık rizikosunu hiç düşünmeden yüksek frekansta yaşayıp durduk.
Riziko deyince aklıma geldi; e ne de olsa elinde sadece çekiç olan etrafındakileri çivi olarak görürmüş, biraz da sigorta ve sigortacılıktan bahsetmem lazım. Editörüm kızar sonra.
Covid-19 ilk çıktığında elbette hemen poliçeleri gözden geçirmeye başladık, sadece karantina maddesi görebildik elbette. Kısaca değinecek olursam, P&I teminatı normal bir gemi adamı hastalığını nasıl teminat altına alıyorsa bir farkı yok. Kâr kaybı (loss of hire ) sigortalarında ise gemi dışında cereyan eden olaylar nedeniyle kayıpları kapsayan farklı bir sigorta kalemi ile teminata alınmış. Denizcilik sigortacılarının bu salgın nedeni ile söylenenin aksine aman aman bir zararı olabileceğini görmüyorum. Ama artık neredeyse uçak bileti alırken bile bir salgın durumunda nasıl sorumluluk almayacakları beyanını her yerde, her anlaşma kâğıdında görebiliriz.
Gelecekte de önlem olarak devlet tarafından neredeyse herkesin katılacağı, destekli bir teminat sigorta havuzu oluşturulmalı. Aynı DASK ve Tarım (TARSİM) sigortaları gibi. Salgından kaynaklı zararları hiçbir sigorta sektörü tek başına teminat altına alamaz. Sigorta ticaretin açmazlarını çözen müthiş bir icattır. Bu enstrümanı da korumamız gerekir. Belli bir yere kadar sigorta şirketlerinin, gerisini de devletin yükleneceği bir havuzun gerekliliği yadsınamaz. Umarım bir an önce harekete geçilir. İlgili tebliğimizi Sigorta Brokerleri Derneğimize ilettik. Bu kanal ile Hazinemize iletilecek. Bu dönemde ‘‘her işte bir hayır vardır’’ demek sanırım en iyisi, sigarayı bıraktım mesela.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.