Balıklar göçüyor, dünya göçmesin

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

Dünyanın muhtelif yerlerinden Kyoto Protokolü’nün neden bu kadar önemle uygulanması gerektiğine dair haberler geliyor. Öte yandan bu yöndeki haberlerin hemen hemen hepsinde bir alt başlık olarak, alınan ve alınacak önlemlerin esnek ve değişken olmasının gerekliliği de vurgulanıyor.
Bu yöndeki son bomba İngiltere’de patladı, sesi dünyada yankılandı. East Anglia Üniversitesi Çevre Bilimleri Fakültesi’nden William Cheung, yeni yapılan bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Söylenebilecek en kısa haliyle: balıkçılığın geleceği vahim!
Cheung ve ekibinin çalışmasına bakmadan önce söyleyelim. Yakın dönemde yapılan çalışmalar, iklim değişikliğinin sonuçlarının denizlerde sanılandan daha hızlı ve keskin tahribata yol açacağını gösteriyor. Bu tespitin bir başka şekilde okunuşu şöyle: Bugün okyanus kaynaklarını koruma üzerine yapılan çalışmalar maalesef, yarının balıklarını koruyamayacak. İnsanlar öyle bir hızla doğayı tahrip etmiş ki alınan önlemler yetersiz kalıyor. Çok yakın zamana kadar genel kanı, balıkçılığa sınırlamalar getirerek gelecek nesillerin de balık yemesinin sağlanabileceği yönündeydi. Ama korkarız, öyle olmayacak.

Türkiye geçen ay, yıllar süren bir gecikmeyle Kyoto Protokolü’ne imza atıp yürürlüğe koydu. Ancak sekiz yılda yapılan araştırmalar, Kyoto’nun ne kadar yetersiz kalacağını ortaya koyuyor

İngiltere’deki araştırma gösteriyor ki, okyanusların ısınması balıkları hareketlendirdi ve onları deniz koruma alanları dışına çıkmaya itti, kutba doğru. Dolayısıyla belirlenen koruma alanlarının dışına çıkan balıklar iklim değişikliklerine karşı korunmasız kalacak. Böyle söyleyince pek etkili görünmeyebilir, şunu ekleyelim o zaman: Bahsettiğimiz, çiftlikten kaçan yirmi otuz levrek değil, aralarında morina, ringa, karides, pisibalığı da olan binlerce türden söz ediyoruz.
Cheung’un ekibinin çalışmasına göre, balıkların her on yılda bir kutuplara doğru 40 kilometre göç edeceği ve yeni yaşam alanlarını oralarda yaratacağı düşünülüyor. Cheung iklim değişikliğinin denizlerdeki bioçeşitlilik ve balıkçılık üzerine etkisinin sanılanın çok ötesinde olacağı uyarısında bulunuyor. “Balık avlanma ve yerleştirme bölgelerine dair yönetim ve koruma politikalarımızı yeni bulgular doğrultusunda acilen revize etmeliyiz.”
Uluslararası Doğa Korumacısı Emily Didgeon da aynı fikirde. Yerleşik koruma anlayışının artık geçerli olmadığını anlatıyor ve ekliyor: “Kutuplara doğru olan kaymayı hesaba katarak koruma alanlarını yenilemek gerekiyor.” Didgeon’un tespiti de önerisi de çok yerinde aslında. Ve işin doğrusu, bu yöndeki düşüncelerinde yalnız değil. Bir süredir dünyanın farklı yerlerindeki araştırmacılar, Kyoto Protokolü dahil, mevcut önlemlerin geçerliliklerini çok çabuk kaybedeceklerini inanıyor. Basit biçimde söylersek, iklim değişikliği sonucu denizlerin ısınması bugünden öngörülemeyecek gelişmelerin önünü açtığı için, alınacak tedbirler ve uygulanacak politikalar esnek olmalı. Didgeon’un ifadesiyle, “balıkçılığı korumak için sürdürülen esnek olmayan politikalar değişen denizlere uygun değil. Politikacılar vakit geçirmeden türlerin göçünü hesaba katıp yeni stratejiler üretmelidir.”
Balıkçılığın geleceği için hayati öneme sahip uyarılar bunlar. Denizlerdeki balık rezervlerinin geleceğiyle ilgili bu karanlık tablonun anlamını kavrayabilmek için örnek teşkil edecek bir rakam vermek gerekebilir. Sevimli olmayan bir rakam! Atlantik’te avlanan balıkçılar 2050 yılında, göç eden balıklar arasında gösterilen morinayı yüzde 50 oranında daha az bulacak. Bu sadece bir örnek. Cheung’un bilgisayar modellemeleriyle geleceğe baktığı araştırması 1066 türü kapsıyor. Tabii işin bir başka yanı daha var. Yeni türlerin kendi yaşam alanlarını bırakarak alışık olmadıkları başka bölgeleri istilası, ekosistem üzerinde çok ciddi bozulmalara yol açacak. Bunların bir kısmı tahminler içinde yer alıyorsa da, hepsini öngörmek, yaşamın dengesini belirleyen sayısız faktör hesap edilemeyeceği için mümkün değil. Zaten tam da bu nedenle esnek politikalara vurgu yapılıyor. Öte yandan haklı olarak ilk akla gelen, türlerin göç ettiği yerlerde balıkların artacağı ve balıkçılığın gelişeceği, ki hiç de yanlış değil. Dolayısıyla Kuzey Denizi’nde bu gelişmelerin olacağı ve kutup ülkelerinde yaşayanların bundan faydalanacağı söylenebilir. Peki ya kaybedenler?.. Konunun sosyoekonomik boyutunda bir trajedi yatıyor olabilir. Afrika, Asya ve Güney Amerika’da iklim değişikliğinin sonuçları karşısında biçare çok sayıda ülkede ciddi bir yıkım yaşanabilir. İlk araştırmalar tam 33 ülkenin bu problemi yaşayacağını gösteriyor. Dünya Balıkçılık Merkezi’nden bilim insanları bu ülkelerin 19’unun, BM’ye göre “en az gelişmiş ülkeler” kategorisinde olduğunu belirtiyor. Tropik ve subtropik bölgelerde yaşayan insanlar temel besin kaynaklarından yoksun kalacaklar ve daha kötüsü bu ülkelerin balıkçılığın yerine koyabilecekleri ekonomik bir kaynak da bulunmuyor.  Aslında daha kuzeyde de durum pek iç açıcı değil. Duke Üniversitesi’nden “Geospatial Analysis Program” direktörü Patrick Halpin, okyanusların ısınmanın yanı sıra ciddi düzeyde asidifikasyon ve besin maddesinden mustarip olduğuna dikkat çekiyor.
Dileyelim, insanlar denizlerde yaşanan bu süreci tersine çevirecek politikalar, yöntemler geliştirebilsin, uzun vadeli tahminler bilimkurgu romanlarına katık olsun.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com