Denizcilikte büyük olan iyidir anlayışı…

MDN İstanbul

Dr. Tansel Erkmen

Piri Reis Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Tansel Erkmen, Denizcilikte büyük olan iyidir anlayışını bir örnek üzerinden sorgulayan makalesini MarineDeal News için kaleme aldı

Uluslararası niteliğinden dolayı denizcilik sektörü, yerel kurallara bağlı olan diğer taşımacılık sektörlerinden farklıdır. Uluslararası deniz taşımacılığı artan talebi karşılamak için benzersiz bir kurallar ve düzenlemeler dizini gerektirmektedir. Deniz taşımacılığının sürdürülebilmesi için ulusal ve uluslararası düzeyde uyumlu bir çalışma gerekir. Küresel denizyolu taşımacılığının işlevini sürdürmesi ve küresel ekonominin iyileşmesine katkıda bulunmasını sağlamak için uygulanabilir bir politik stratejiye ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut ekonomik iklimin yanı sıra, bu politika yaklaşımı ile dünyanın güncel ve gelecekteki taşımacılık için sürdürülebilirlik ve rekabet edebilirliğine hizmet eden temel bir insani ve teknik bilginin sürdürülebilirliği de sağlanmalıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra deniz taşımacılığının kazandığı ivme ve özellikle konteyner taşımacılığının gelişimi 1950’li yıllara dayanmaktadır. İlk ticari olarak çalıştırılan konteyner gemisi 1955 yılında, 58 adet metal konteyneri Newark, New Jersey ve Houston arasında taşıyan “Ideal X” olmuştur. O günden bugüne kadar konteyner taşımacılığındaki gelişim çok hızlı olmuş ve buna paralel olarak da ciddi bir rekabet ortamı doğmuştur. Bu ortam ise deniz taşımacılığının oligopolistik bir karakter almasına neden olmuştur. Deniz firmalarında büyük olan iyidir anlayışının kabul görmesi ile gemi ölçülerinde hızlı bir büyüme ve buna paralel gemi fiyatlarında daha önce görülmemiş hızda bir artış olmuştur. 90’lardan sonra ise uluslararası ticaretin ve küresel ekonominin artışıyla denizyolu taşımacılığı servislerine yönelik talep artışındaki ivme 2007 yılı sonlarında başlayan, taşımacılık sektörüne büyük darbe vuran ekonomik kriz sayesinde, özellikle denizcilik sektöründe kendini hâlâ hissettirmeye devam etmektedir. Bu durumu destekleyen en iyi örnek ise dünyanın en büyük 7’nci konteyner taşıyıcısı olan Hanjin Shipping Co.’nun yarattığı beklenmeyen durumdur. Güney Kore denizciliği ise kendini 2008 krizi sonrasında çok sıkıntılı bir dönemin içinde bulmuştur. Bunun en önemli nedeni ise; Kore’nin hem dünya ticaretinde hem de deniz taşımacılığında çok önemli bir oyuncu olmasında yatmaktadır. Güney Kore dünyanın en büyük 7’nci konteyner filosuna sahip olmasının yanında, ülke ticaretinin büyük bir kısmı da deniz taşımacılığı ile doğrudan ilişkilidir.
2016 yılına kadar Hanjin Shippin Co., Güney Kore’nin en güçlü deniz taşıma firmasıydı. Dünya sıralamasında ise elde ettiği ciro miktarı ile 2015 yıl sonu rakamlarına göre (6.8 milyar ABD Doları) ilk 10’da yer almaktaydı. 2008 krizinin etkilerini üzerinden tam olarak atamamış Hanjin Shipping Co. daha fazla dayanamayarak 2016 yılının ağustos ayında finansal acil önlemler almak zorunda kalmış, bu önlem paketinden sadece 6 ay sonra iflas başvurusunda bulunmuştur. Hanjin Shipping Co. ayrıca dünyanın çeşitli yerlerindeki liman, terminal  işletmeleri gibi bazı taşımacılık işlerini de içine alan geniş bir taşımacılık ağının işletmesini yürütmekteydi. Firma, Kore’nin dışında; Kanada, Almanya, Japonya, Singapur, İngiltere ve ABD gibi 15 ayrı ülkede de iflas koruması için başvurmuştur. Hanjin Shipping Co. 1980 ve 1990 finans krizlerinden de ciddi oranda etkilenmiş ama hükümet programları sayesinde ayakta kalabilmiştir. Son ekonomik krizden sonra alınan tüm önlemlere rağmen firmanın iflasını durdurmak mümkün olmamıştır. Dünyanın dört bir yanındaki terminal işletmecileri, Hanjin Shipping Co.’nun kargo ücretini ödeyememe korkusu nedeniyle firmanın gemilerinin yükünü boşaltmayı reddettiklerinde, denizde boşaltılmayı bekleyen 14 milyar dolar değerindeki yükle dolu yaklaşık yarım milyon konteyner bulunmaktaydı. Hanjin Shipping Co. sahip olduğu gemilerin alacaklıları tarafından ele geçirilmesini önlemek için gemilerini haftalarca açık denizde bekletmiş, böylece sözleşmeli yükler bilerek teslim edilmemiştir. Limanlara giremeyen gemilerin yüklerinin boşaltması sadece yerel yetkililerce üçüncü şahıslardan korunacağına dair güvence verilmesinden sonra mümkün olmuştur.
Hanjin Shipping Co.’nun çöküşü, pek çok Amerikalı ve Avrupalı perakendecinin, tatil mevsimi için raflarını doldurmak üzere mallarının gelmesini bekledikleri bir dönemde gerçekleşmiştir. 2017’ye gelindiğinde, yaklaşık 200 bin adet Hanjin konteyneri hâlâ kurtarılamamış, konteyner sahaları ve limanlar için bu konteynerler sorun yaratmaya devam etmiştir.
Bu iflas dünyada büyük ilgi yarattı, bu kadar büyük bir oyuncunun iflas etmesi beklenmiyordu. Bu büyüklükte bir firmanın alacaklılarca sağlanacak destek ve devletin müdahalesi ile kurtarılacağı düşünülmüştü.  Bu iflasta devlete yakın bir isim olan Hanjin Shipping Co. Başkanı Cho Yang-Ho’nun büyük etkisi olduğu görülmektedir. Cho Yang-Ho devlete yakın olmasının sağladığı avantaj nedeniyle şirketinin rekabet gücünü artırmak için fazla bir çaba harcamamıştır. Hanjin, resmi olarak  17 Şubat 2017 tarihinde Güney Kore Mahkemesi’nce görülen dava sonucunda iflası kesinleşmiş ve mahkemece firmanın varlıklarının tamamının satışına karar verilmiştir ve tabii “En büyük konteyner taşımacılığı iflası” olarak da tarihe geçmiştir. Küresel ekonomik krizde Lehman Brothers’ın rolüne benzer bir durumun da küresel deniz taşımacılığında yaşanmasına neden olmuştur. Hanjin Shipping Co.’nun finansal başarısızlığı, küresel ticaret ve deniz taşımacılığı için büyük bir şok olmuştur, ancak küresel denizcilikte ve konteyner taşımacılığında aşırı kapasite miktarları göz önüne alındığında şaşırtıcı bir durum olmadığı görülmüştür. Hanjin’in tamamının denklemden çıkması, diğer deniz taşıma firmalarına fayda sağlarken, perakendecileri ve ithalatçıları daha yüksek maliyetler ile karşı karşıya bırakmıştır.
Bu büyük iflastan sonra denizcilik sektöründe aşırı kapasitede beklenen azalmanın olmaması ve küresel ticaretin yavaşlamasının devam etmesi ile birlikte, tarihsel olarak düşük olan navlun oranlarının istenen değerlere ulaşması yakın gelecekte mümkün gözükmemekte ve denizcilik sektörü üzerinde aşırı baskı oluşturmaktadır.

Bunu Paylaşın