“Tarih tekerrürden ibaret” denir. Kişi bir olgu veya oldubitti üzerinden düşüncesini paylaşır ve hüküm veren bu deyimi kendi kendini onaylamak için kurduğu onca sözcüğün peşine adeta ünlem olarak koyar.
Bu deyime karşı görüş, “Tarih tekerrür etmez, tekerrür eden tarih değil yapılan yanlışlardır” deyiminde vücut bulur.
“İnsan tarihi ile birdir” demiştik geçen ay bu köşede. O zaman bu kadim coğrafyada git gide kötücül duygulara meylediliyor gibi… İyi kötüye dönüşüyor gibi…
Erdemli olmak…
“Erdem” sözlükteki anlamı ile ahlâkın övdüğü ve ahlâklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı. Felsefefi anlamda ise doğru olanı yapıp yanlış olanı yapmamak olarak özetlenebilir.
Kişi tek kerelik yaşamında mutlu olmak istiyorsa erdemli olmalıdır.
Bizim toplumumuz için sosyal bir norm iken son yıllarda en çok bu değerler bütününü tek kelimede toplayabilen erdem ile sınanmıyor mu?
Türk Ozanı Yunus Emre’nin şu beyitlerini okuyup anlamalı:
Gönül yüksekte gezer
Dem-be-dem yoldan azar
Dış yüzüne o sızar
İçinde ne var ise
…
Sağır işitmez sözü
Gece sanır gündüzü
Kördür münkirin gözü
Âlem münevver ise
Doğruluk mu, cesaret mi?
Erdemli olmak veya faziletli olmak… Kişinin hem kendisi hem diğer insanlar hem de toplum için iyidir. Birine içtenlikle iyilik yaptığınızda veya biri gönülden sizin iyiliğinizi gözeten bir tavır sergilediğinde stresinizin azaldığına hiç dikkat ettiniz mi? En azından yüzünüzde aniden bir tebessüm belirdiğine şahit olmuşsunuzdur. Peki ya o tebessüm ile iç organlarınızdaki rahatlama… Paha biçilmez bir kazanım. Etkisini hemen gözlemleyebilirsiniz. Öyle ki bu durumun sizde yarattığı tesirle sizin de bir başkasına aynı davranışları içgüdüsel akışta uygularken kendinizi buldunuz mu, hiç? İddia ediyorum onlarca tecrübeniz vardır buna dair. Birinin mutlu olması için özveri ile iyilik yaptığınızda ve o kişinin mutlu olduğunu 5 duyunuzdan en az biriyle hissettiğinizde kendinizin de mutlu olduğunu ve stresinizin azaldığına şu kısacık ömrünüzde şahit olmuşsunuzdur.
Şeffaflık sanatı: Dürüstlük
Erdemli olmak dürüst olmayı da kapsar. Kişinin sağlıklı bir birey olmak ve devam eden yaşamında kişisel gelişimi için kendine ve topluma karşı dürüst olup, doğru olanı yapıp yanlış olanı yapmaması beklenir. Erdemli kişi güzel ahlâkı tüm canlılar ve doğa için öz iradeyle sergileme sanatını sürekli icra edendir.
Erdemli birey olmak için bilgi sahibi olmak da gerekir.
Nezaketli olmak
Erdemli birey için olmazsa olmazdır. Şunu lütfen 1 hafta boyunca uygun her fırsatta deneyiniz. Her sabah işe giderken eğer trafik akışını engellemeyeceksem diğer sürücülere yol veriyorum ve trafik lambası olmayan yaya geçitlerinde yayalara öncelik tanıyorum. Örneğin yayalar refleks olarak durup duramayacağımızı kestiremediği için ilk önce sürücünün yüzüne bakıyorlar. Elimle işaret ederek ve yüzümde gülümse ile “buyrunuz” dediğimde onlar da önce şaşırarak sonra aniden içten bir gülümse ile bu yaklaşımıma çeşitli şekilde karşılık veriyorlar. Kimi başıyla selamlıyor, kimi elini bağrına götürüyor, kimi avuç içi görünecek şekilde elini havaya kaldırıyor. Ancak her birinde önce bir gülümseme beliriyor.
Hırs ve öfke…
Peki ya yolda yürürken bazı yayalar neden insanın üstüne üstüne yürüyor. Yol vermek nezaketini göstermiyor. Oysa ki hafif bir manevrayla omzunu ileri içe veya geri dışa çekerek bunu seri halde yapabilir. Ama çoğu bunu yapmıyorlar.
Her canlı sevgiye ve güvene muhtaçtır
Peki bu iki örnekte belirttiğim nezaket veya iyilik, gönüllü bir eylem mi olmalı? Esasen hayır. Bu ve toplum içindeki benzeri tüm davranışlar sağlıklı gelişim için yapılması gerekenler. Bunların her birey tarafından en küçük yaşlardan itibaren bilinmesi gerekiyor. Bilmek için öğrenmek şartsa öğrenmek için bir öğretenin olması da şart. O vakit bu döngüyü sürdürebilir kılmak için ne olması gerekir? Bu sorunun cevabı çok basit. Eskilerin dilinden ve gönlünden düşmeyen ülküleri; namuslu olmak, vicdan sahibi olmak, mert olmak, cesur olmak, akıllı olmak, alçakgönüllü olmak, dürüst insan olmak idi ve bunların ölçüsü doğruluk ve iyilik idi. Toplumda bireyden beklenen ilim-irfan sahibi olması ve bunu iradesiyle ortaya koyarken kendi çıkarları söz konusu olsun-olmasın dengede kalarak bütünün refahı için milim geri adım atmaması idi.
Ömrünüzü israf etmeyin
İnsanlık tarihi boyunca sorun yapıcı yine insanken bu sorunlara çözüm bulucu da insan oldu. Onlarca bilim insanı kafa yormuş ama hata, sorup soruşturmadan dayatılan her şeyi şan, şöhret ve para için kabul edenlerde, o dayatılanın zaman içinde kişiye ve topluma nelere mâlolacağını akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden kabul edenlerde.
Bu kadar basit bir konuyu burada yazmamın nedeni toplumun savrulması ve sahip olduğu değerlerini unutması, unutturulmasına seyirci kalınması. Kaliteli bir yaşam mümkün eğitim, öğretim ile…
Yardıma ihtiyaç varsa, duyarlı olun
Siz her an karşılaştığınız onlarca örneği alt alta sıralayıp üzerine beş dakika düşünebilirsiniz, bu kadar temel bir öğretiye neden döndüğümü toplum mühendisleri, sosyologlar, felsefe yapıcılar doğru düşünme ilkesinden ödün vermeden incelesinler, değinmekte haklı mıyım, haksız mıyım?
Tüm canlılar dünyaya saf ve temiz olarak geliyorlar. Ancak küresel ölçekte kötülük 10 bofor gücünde önüne geleni tarumar ediyor haliyle iyinin dengesini bozuyor. Maharet işin özünde iyi olmaksa “kötülük iyilikle yenilir” önermesini fiiliyata dökmek için uzun soluklu kararlılık biraz da cesaret gerekiyor. Bunun için bilgi sahibi, adil, yılmaz ve sevgi dolu olmak yeter…
Ancak “birlik ve beraberlik” deyip bile bile vatana göz dikenleri ve vatanın her bir değerine apaçık düşman olanları korumak, onların kabahatlerini örtülemek için kendi varlığıyla onların yanında görüntü verip kol kanat germek, onları toplumun gözünde elma şekeri yapıp, una sokup aklamak, katran karası kötülüklerini unutup veya bildikleri halde saklayıp temize çekenler iyilik yapmıyorlar. Bildikleri halde bunu yapanlar akıl tutulması mı yaşıyorlar? İki yanlış bir doğru etmediği için mücadele onlarla da sürmelidir.
Gönül istiyor…
Akıl ve bilgi ile damıta damıta, ilmek ilmek dokuna dokuna günümüze gelebilmiş, kuvvetler ayrılığı ilkesindeki özümüz gibi dengeli ve ölçülü bir yaşam için liyakâtli cesurlar var olsun.
Birbirini yok etme, üzme, gönül kırma pahasına “para bende, güç bende” anlayışı yerine “iyilik, doğruluk, dürüstlük” bende diyenler çok olsun.
Kâğıdın taşı sardığı gibi iyiler de kalbi kötüleri sarsın ve yüce gönlüyle eritip yok etsin. Dürüstler niyeti kötü makasın kâğıdı kesememesi için kaya gibi sağlam olsun.
Ne demiştik bu yazının başında, insan tarihiyle birdir. Kökü mazîde olan âtîyiz…
Ulusumuzun asırladır yurdu olan bu cennet ülkemizde bağımsız ve adil yaşamı bize armağan ve emanet eden tüm büyüklerimizin ulu hatırasına saygıyla söz veriyorum:
Bize miras bu eseri yıkmaya, onları koruyanları üzmeye, yıpratmaya ve dahi yok etmeye çalışanları cesaretle, iyilik ve doğruluk yoluna sokacağız zira şanlı tarihimizde yazılı olduğu gibi, neslimiz korkusuz kahramanlarımızın eseridir.
Atatürk’e kötü söz söyleyenleri ve kötü söz edilmesine müsaade edenleri kınıyorum. Atatürk’ü türlü şeylerle kıyaslayanları esefle karşılıyorum. Atatürk’ü anlamak istemeyenleri, yapabilecekken adeta sarp bir kayalığa tırmanmaktan korkup o sarp kayayla kavga edenler gibi görüyorum. 20’nci yüzyılda ömrünün başından sonuna mücadele etmek, savaşmak zorunda kalsalar acaba ne yaparlardı? Zira Atatürk’ün tüm dedikleri 21’inci yüzyılda da geçerliliğini koruyor. Yani tehlike geçmedi, geçmez de… Ne demişti atalarımız “sû uyur düşman uyumaz”.
En acısı hem onun eserlerinden korkup hem saygı duymayıp sonunda o dehaya benzemeye ve dahi taklit etmeye çalışanları da görüyorum. Atatürk hobi olsun diye vatanı kurtarmadı, kurtarmasaydı vatan ve millet esir olacaktı. Ne vatan bizim ne de biz, biz olabilecektik. O kaya gibi sağlam yüreğiyle ve bilgisiyle, vatanı baştan başa adeta kumaş sabunu ile çizip makasla kumaş keser gibi parçalara ayıranların makasını da parçaladı o makası tutan eli de mertçe ve alçakgönüllülükle büktü. Gerçek, bu! Ve tüm o yürekli ve asil atalarımız hür bir birey olmamız için mücadele verdiler. Gerçek, bu.
Özgür doğup sonunda “şey”lere köle olmayı seçenlerin de kölelik zihniyetine tutkun olmasına müsaade edemeyiz. Kendileri için neyin doğru olduğunu büyük Atatürk’ü ve tüm eserlerini olduğu gibi anlattığımızda kendilerine geleceklerini bilir insanımızı hakir göremeyiz. Asil Atatürk nasıl ki önce canan sonra can dediyse, biz de önce millet ve vatan diyenleriz.
Sadece bu gerçekleri bildiklerinde o kişilerin kendilerine geleceklerine ve gerçek hayata döneceklerine eminiz. Hepimiz için en iyisi ve sürdürülebilir olan bu.
***
“Sizi seven son insan ölene dek yaşarsınız” der ya düşünür…
Yeryüzünde insana dair erdemlerin tümüne sahip Cumhuriyetimizin kurucusu eşsiz insan, tek Kahramanım Atatürk’ü sevgi, saygı, minnet ve özlemle anıyorum.
Atatürk konuşmaz yapardı. O gibi yapıp eserlerini sevgiyle, iyilikle, doğru ve adil yüceltmek için çalışacağız.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.