“Gökte yıldız çok ama ay bir tane” misali ABD 10 yıllık tahvil faizinin ne kadar mühim olduğunu nisan ve mayıs aylarında bir defa daha görmüş, hatırlamış olduk
Bu tırmanış Türkiye’nin Eurobond tahvillerine olan ilgiyi azalttığı gibi, güvenli liman olması sebebiyle TL’ye olan talebi de düşürüyor. Demek ki finansal açıdan ABD ekonomisinin gidişi ülkemiz için de önem taşıyor.
Gelişen ülke kurlarında artış yaşanmasına yol açan bu 10 yıllık tahvil faizindeki artışın, ülkemizi diğer ülkelerden daha olumsuz etkilediği olabiliyor. Çünkü Türkiye’de hem enflasyon hem de özel sektör döviz borçluluğu yüksek seyrediyor. ABD faiz artışı, şirketlerin (döviz) borç çevirme esnasında geçmişe kıyasla daha fazla faiz yükü altına gireceklerine işaret ediyor. Aslında aynı matematik kamu borcu için de geçerlidir. Döviz kuru yükseldikçe kamunun yerli para cinsinden toplam borç yükü de artıyor.
TL’deki kırılganlığın en büyük sebebi nedir?
Her ne kadar döviz borçluluğu yadsınamaz bir etken olsa dahi kanımca kırılganlığın ana sebebi enflasyon! Şöyle ki ülkemiz ekonomisi önemli bir açmaz içinde; yüksek faiz ve yüksek kur. Bu ikisinin aynı anda yükselmesinin tek sebebi vardır; enflasyon.
Enflasyon piyasalarda ani panikler yaratabilen, çalı yangını gibi tüm ekonomiyi zora sokacak bir illet. Dikkat ederseniz, hem ülkemiz hem de ABD’nin enflasyon değerlerinin açıklandığı günlerde bu stresi rahatça görebiliyoruz. TL her iki açıklamadan da etkileniyor. Zira ABD’de enflasyonun yükselmesi, ABD’deki faizlerin artacağı anlamı taşıdığından yukarıda bahsettiğimiz riskleri oluşturmaktadır.
Peki, para politikası yönetimi enflasyon hakkında ne düşünüyor? FED, ABD’de enflasyondaki yükselişin geçici olacağını söylerken, TCMB yüksek enflasyonun kalıcı olmadığını söylüyor. Her iki taraf da “geçicilik” kavramına sıkıca tutunmuş. Fakat biri yükselmesini diğeri ise düşmesini ümit ediyor.
Açıklamalar, veriler gösteriyor ki ABD ekonomisi için enflasyon oranı daha aşağı inemeyeceğine göre gidecek tek yönü var o da yukarı diyebiliriz. Ülkemizde ise daha yukarı çıkmayacağını düşünüyorsanız, aşağı ineceği öngörülebilir.
Ekonomi paketi = geçmişte yanlış yapmışız
ABD ekonomisi ile ülkemiz arasındaki diğer bir fark ise; ABD ekonomisi zayıf (elbette kendi değerlemesinde). Daha doğrusu pandemi evvelinden beri ekonomik hareketteki düşük seyir, ekonomi paketleri ile artırılmaya teşvik ediliyor. Belirttiğimiz gibi pandemi öncesinden gelen bazı politikalar hatalı olacak ki ekonomi paketi adı altında bazı düzeltmeler yapılıyor.
Haliyle, ardı ardına gelen teşvik paketleri, aşılamadaki sürat, pandemi döneminde ertelenen talebin bir anda ortaya çıkmasına sebep olacak. Öte tarafta, taşımacılıkta yaşanan şişe ağzı etkisi, emtia fiyatlarındaki sert tırmanış vb. diğer faktörler ABD’deki enflasyonu yukarı itebilir.
Gizli rekabeti nasıl öngörebiliriz?
Böyle bir durumda, FED faiz artırmak zorunda kalabilir. Hâl böyle olursa bizim gibi ülkeler negatif etkilenir. Diğer bir deyişle, ABD’deki enflasyon verisi diğer ülkelere kıyasla daha erken artarsa, ülkemiz için problem daha da büyür denebilir.
Peki, enflasyonlar arasındaki gizli rekabeti nasıl öngörebiliriz? Aslında bu işin matematiği basit; pandemiden önce çıkan ekonomi, enflasyon tırmanışına önden başlar. Yani, AB ve ABD’de pandemi ile mücadele gelişen ülkelere nazaran daha başarılı olursa, faiz artışına (sıkılaştırma) erken başlamış olacaktır.
Ülkemiz özelinde, net rezervlerdeki düşüş bizi sıkletimizdeki diğer ülkelerden olumsuz şekilde ayırıyor. Gelişen ülkelerde yaşanacak küresel bir krizden daha fazla etkilenebileceğimiz anlamına geliyor. Kaldı ki yabancı yatırımcı TCMB’nin faiz artışı yaptığı ay içinde bile döviz çıkarttı. Bakalım yılın ikinci yarısında veriler ne yönde hareket edecek.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.