Altan Köseoğlu – Eğitim zorunlu

MDN İstanbul

Günümüzde, gemilerin büyümesi ile sıkça tartışılan muhtemel kazaların yaratacağı negatif etkiler, bu büyümenin limanlarda oluşturacağı baskı ve buna bağlı muhtemel kazalar ile bütünleştirilmelidir. Liman kapasitelerinin ihtiyacın altında kalması, kimsenin ihtiyaç belirmeden bu denli pahalı ekipmanlara yatırım yapmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak, konteyner limanları mevcut ekipmanları ile birlikte yükselen talebe karşı yarışırken her yarışta olduğu gibi bunda da oyuncuların (yani personelin) üzerindeki baskı artmaktadır. Yoğunluk nedeni ile ekipman bakımlarının öncelik sırasında gerilemesi, arızalara ve artan baskıya neden olmaktadır. Ekipmanların yüksek kullanımı ise korumasızlığa ve basit uygulama yöntemlerine kayılmasının birincil nedenidir.
Kullandığı ekipmanlar düşünüldüğünde İş Kanununa göre endüstriyel tesis statüsünde değerlendirilen konteyner limanlarının personel görevleri açısından korunmasızlığı (zayıflığı) konteyner hareketinin artışı (limanların yoğunluğu) ile birlikte yükselmektedir. Maalesef, kazalar tahminlerimizin üzerinde gerçekleşebilmektedir. İş kazaları; ölüm, yaralanma ve terminal faaliyetlerinin aksaması ya da kısmen durdurulması ile sonuçlanmaktadır.
Küresel manada, 2006 yılında rıhtımlarda yaşanan kazalar incelendiğinde; yüzde 72’sinin insan hatası, yüzde 23’ü ekipman arızası geri kalanı ise -küresel ısınmaya rağmen- kötü hava koşullarından kaynaklanmaktadır.
Vinçler ile yaşanan kazalarda kullanıcı eğitimi, hava şartları ve limanın anlık yoğunluğu dikkat edilmesi gereken ana hususlardır. Konteyner vinçleri milyonlarca lira değeri olan ve parça teminin kolay olmadığı devasa ekipmanlardır. Ciddi kazalar tüm rıhtım çalışmasının durdurulması ya da vincin bağlantı yollarını kapaması ile sonuçlanabilir.
Konteyner limanları düşünüldüğünde; ekipman ve bilgi sistemlerine olan bağımlılık, elbette ki atıl zamanın daha fazla önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu durum sadece limanın faaliyeti için değil geminin deklere etmiş olduğu tarifesine uygun hareket edebilmesi için de çok mühimdir.
Peki, konteyner elleçlemesine yönelik daha fazla koruma nasıl sağlanabilir? Ya da operasyon yöntemlerinin değiştirilmesi ile limanda kapasite artışı yaratılabilir mi? Deniz taşımalarında kiracıların ya da armatörlerin maliyet kısıntısına yönelik hevesinin daha az olduğu bir dünyada muhakkak ki limanlar üzerindeki baskı minimize edilmiş olacaktır. Ancak, bunun olmasını beklemek zaman kaybından başka bir şey değildir. Diğer taraftan kötü hava şartlarına yönelik oluşturulabilecek fiziksel tedbirler sınırlıdır.
Kanımca, hepsinden daha önemlisi liman operatör ve saha personelinin eğitimidir. Türkiye’deki mevcut eğitim kurumlarında gemi adamı yetiştirilmek üzere eğitim verilmektedir. Bu nedenle liman tesislerinde çalışan personel bu güne kadar alaylı olarak yetişmiştir. Liman ekipmanlarının fiyatları ve teknolojisi göz önüne alındığında ekipmanları kullananların konusunda eğitimli kişiler olması zorunludur. Nasıl ki gemi gibi yüksek değerli araçlar kaptanlar tarafından kullanılıyorsa liman ekipmanlarının da bu şekilde eğitimli personel tarafından kullanılması  gerekmektedir. Ancak, eğitimin tek başına yeterli olmasını düşünmekte yanlış olur, eğitim ile birlikte prosedürlerin revize edilmesi kaza oranını minimize edebilecektir. Söz konusu eğitimler ve prosedür revizyonları neticesinde elleçlemede artacak olan TEU/saat miktarı ise limanlarımızın günümüzde sıkça konuşulmakta olan “yoğunluk” sorununa yönelik çözümlerin başında geldiği de unutulmamalıdır.
Limancılık sektöründe epey ileride olan Kuzey Avrupa Limanları eğitim konusunun hukuki ve uygulamaya yönelik altyapılarını yıllar önce bitirmiş olmasına rağmen ülkemizde halen bir adım atamamış olmak sektörümüzü negatif etkilemektedir. Halbuki, personel eğitimine yapılacak yatırım limanın gelişimine mutlak güç katacak bir olgudur.

Bunu Paylaşın