Avustralya-1
Merhaba!
Avustralya koskocaman bir kıta devleti. Doğu kıyılarındaki yoğun yerleşim haricinde okyanusa açılan insansız kıyıları ve devasa karasal alanlarıyla bakir, vahşi coğrafyaya sahip bir ülke. İyi ki de öyle. Bu hâl onu epey bir süre dünya dışında bir yermiş algısına konumlandırmış ama artık bilgi ve iletişim çağıyla birlikte özgünlüğünü yitiren yeknesak küresel sevimsizlikle sıkı fıkı olmaya başlamış.
İki yıla yakın bir sürede neredeyse gezilebilecek tüm bölgelerini dolaştığım bu ülkede deniz ve denizcilikle ilgili birçok noktada bulundum. Batı Avustralya Denizcilik Müzesi de bunlardan biriydi. Müzeler, ziyaret ederken huzurlu biçimde yoğun bilgi edinilen yerler.
Kimlikler ve rotalar…
Bir deniz subayı ve elektronik mühendisi olarak iş hayatımı noktaladıktan sonra çantamı alıp, kendimi biraz da genç bir gezgin sanarak yollara düştüm. Bu farklı gayret hücrelerimizde depolu hafızayı silmiyor. Batılı eğitim almış kişilerin bu formatlanmış etkilerden tam olarak sıyrılması mümkün değil. Kimlikler, o özgür olduğu düşünülen ortamlarda bile sizinle birlikte. Kimlikler insanı sadece tanımlamıyor, aynı zamanda sınırlıyor da. Kimlik olgusu, çevremiz, kabûller, eğitimimiz, yaptığımız işler, yaşadıklarımız, içinde bulunduğumuz dönem, kültürel yapımız gibi birçok etkenle şekilleniyor. Sonuçta kendimi özgür bir gezgin sansam da eski bir denizci olarak Perth’teki ilk uğrak noktalarımdan biri bir denizcilik müzesi oluyordu. Ancak müzeden önce genel bir çerçeveden Avustralya’ya bakmak istiyorum.
Avustralya’nın keşfine uzanan vizyoner yönetimin etkileri…
İngiltere’ye sığmayan suçluların sevk edildiği hapishane kolonisi olarak kurulması hedeflenen Avustralya, bilimsel amaçlarla seyir yapan, kaptanı yüzbaşı James Cook komutasındaki HMS Endeavour gemisinin doğu sahillerinde kıyıya yakın bir mevkide karaya oturup aldığı hasar giderilene kadar mahsur kalması üzerine tesadüfen 1771 yılında keşfediliyor. Aslında daha önce kıtanın batı kıyılarına çıkmış Hollandalı ve Portekiz denizcilerinin izleri olsa da onlar keşfin devamını getirememiş. Onlar sadece 17’inci YY’dan kalan ünlü Batavia batığı ve birkaç mezar taşı bırakıp gitmişler.
Endeavour’un zorunlu olarak konakladığı ilk seferinden 7 yıl sonra İngiliz kraliyet yönetiminin verdiği destek ile suçluların bir kısmını taşır hâlde yola çıkan gemiler 1778 yılında günümüzde Sidney Limanı olan yere ulaşmışlar. Bu şekilde başlayan yaşam, suçluların inşa ettiği, Aborjinlerin akıllarınca ıslah edilmesi ve hapishane düzeninin teşkil edilmesiyle yerleşik bir hayata bürünmüş. İngilizler tarafından kurulan bu yerleşimler daha sonra yeni bir dünya arayışında olanların göçleriyle bir ülkeye dönüşmüş.
Denizciliğe ve keşfe verilen önem olmasaydı bu uçsuz bucaksız kıta sadece bölgenin yerlileri olan Aborjinlerin vatanı olarak kalacaktı. Böylesi daha iyi olabilirdi belki ama medeniyet süsü verilen vahşi sömürü düzeninin burnunu sokmadığı yer kalmayan gezegenimizde böyle bir varsayımda bulunmak bile beyhude. Meraklısı bu öyküleri Bryce Courtenay’ın gerçeklere dayanan romanlarından okuyabilir.
Batı Avustralya Denizcilik Müzesi…
Batı Avustralya Denizcilik Müzesi değişik noktalarda kurulmuş birçok müzeden oluşmakta. Bunlardan üç tanesi Fremantle Limanı’nda, 19’uncu yüzyılda hapishane olarak kullanılan bölgede bulunuyor; ana müze, tarihi batıklar müzesi (https://youtu.be/-0o9pL7IIHg) ile HMAS Owens denizaltısının sergilendiği yapıda geniş alana yayılmış.
Oldukça serin sayılabilecek bir havada, daha sonraki rotam olan Güneydoğu Asya’da 8 ay hiç kullanmayacağım montumu son kez giydiğim Perth’de müzeye doğru şiddetli rüzgâr altında ulaştım. Ana müze binası modern mimari yapısı, ferah yerleşimi ile içimi açmış, dışarıdaki soğuktan sonra yuva gibi hissettirmişti. 15 Avustralya Doları olan giriş ücretini ödeyip, müzeyi gezmeye başladığımda tüm günü orada geçireceğimi anlamıştım.
Dopdolu bir müze…
Teneke kanolardan 1983’de Amerika Kupası’nı Amerika haricinde kazanan ilk yelkenli olan Australia-II yatına uzanan tekne örnekleri bölümü, Aborjin hayatını anlatan Perth’in çevresinde kurulduğu Swan Nehri galerisi, Fremantle galerisi, Kargo galerisi, bahriyeye ilişkin Deniz Savunma galerisi, makinaların çalışmasını anlatan bölüm, balina avcılığının anlatıldığı kısımlar, inci avcılığının tarihi tekneleriyle birlikte tüm ayrıntılarıyla anlatıldığı bölümler yer alıyor ana binada. Müzede çekilmiş bir videoyu da izleyebilirsiniz;
Müzenin ana binasında yer alan, Çanakkale Savaşları’nda görev almış ve 1998 yılında Selçuk Kolay tarafından saptandığı müzedeki yazılarda belirtilmiş AE2 denizaltısına ait kısım, 658 günde dünyayı tek başına zorlu kural ve şartlarda dolaşan ve Guinnes Rekorlar listesine giren Parry Endeavour teknesi ve bu yolculuğuna ait ayrıntılı bilgiler bulunmakta. Amerika Yat Yarışı’nı ilk kez Amerikalılar dışında kazanan Australia-II teknesinin orijinali ve yarışa ilişkin sayısız obje ve bilgilerin sergilendiği kısımlar beni en çok etkileyen bölümler oldu.
Bunlar haricinde müzede Avustralya’ya yapılan uzun gemi seferlerine ait bilgi ve yerleştirmeler, dünya savaşlarında bahriyenin konumuna ait bölümler, 1967 nüfus sayımına kadar insan olarak sayılmayan Aborjinlere özür niteliğinde etnik anlatımlar, antik seyrüsefer aletleri ve seyre ilişkin bilgi ve buluntular, Büyük Ağız köpekbalığı ve diğer deniz canlı türlerine ait örnekler, balıkçılığa ait her dönemi içeren sunumlar, I. ve II. Dünya Savaşı’na ait bilgiler, Fremantle tarihi olmak üzere dolu dolu sunumlar bulunmakta.
Avustralya’da denizcilik kültürü…
Avustralya 1800’lerin başından itibaren bir İngiliz kolonisi ve üzerinde güneş batmayan imparatorluğun en uzak üyesi olurken aynı zamanda bağımsız olmak adına da kendince süreçler yaşamış bir ülke. Gerek yerleşim bölgelerinin adları, gerek sosyal yaşam pratikleri başta olmak üzere İngiliz kültürü ile şekillenmiş. Çanakkale Savaşları ülke bilincinin ortaya çıktığı en büyük olay olmuş.
Avustralya’nın denizcilikle ilgili bağları, kültürünü aldığı ada devleti İngiltere dolayısıyla oldukça güçlü. Denize olan bağlarını profesyonel ve amatör bazda olabildiğince kuvvetli tutuyorlar.
Ülkeye değişik dönemlerde gelen göçmenler nitelikli iş gücünü oluşturmanın yanında bu kültüre uyum sağlayan süreçler geçirmişler. Gezdiğim her deniz kenarı yerleşimde ilk dikkatimi çeken, tekneler, sörfler ve denizle ilgili türlü etkinlikler oluyordu.
Büyük Set Resifi ve ondan daha bakir kalabilmiş batı sahilindeki Ningaloo Resifi sualtı arkeolojisi açısından dünyanın en nadir örneklerinin gözlemlenebildiği eşsiz bölgeler.
Avustralya, deniz kuvvetleri açısından Asya-Pasifik bölgesinde etkin bir deniz gücü olma hedefini de büyük proje, teşkilatlanma ve yatırımlarla destekliyor.
Denizcilik kültürü ve müzeler…
Denizcilik kültürü bir ülkenin gelişmesi için elzem etkenlerden biri. Denizcilik müzeleri de bu kültürün geliştirilmesinde önemli bir yer tutuyor. Bir kültürün tabana ulaşması ve yerleşmesi ancak toplumun genelince tanınması ve benimsenmesi ile olur. Ülkemizde de bu alandaki girişimlerin başarıya ulaşması için devlet ve özel sektör dâhil tüm paydaşların katkısı ve desteği gerekli. Bu yaklaşımın ekonomik getirileri görüldükçe bu kültürün önemi anlaşılacak ve benimsenmesi de hızlanacaktır.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.